Pinhâni - "Başka Şeyler"

“KAVAKSIZ VE DE YELSİZ… PİNHANİ!”


Çıksam İstiklal Caddesine, sorsam yüz kişiye “Pinhâni’yi nasıl bilirsiniz?” diye, şüphesiz ki alacağım en az yetmiş beş cevabın içinde “Kavak Yelleri” geçer/geçecektir. Ben bile (ki sokaktan çevireceğim yüz insandan muhtemelen fazladır müzikle ilgim) adı aklıma gelmediğinde, bahse konu diziden “Hele Bi’ Gel” diye bahsetmişim kim bilir kaç kere… Yani bu derece iç içe geçmiş, özdeşleşmiş bu dizi ve bu grup. Ne zaman nerde çınlasa Sinan Kaynakçı’nın sesi, bir bölüm dahi izlememiş olsak bile, gözümüzün önünde Aslılar, Mineler, Denizler, Efeler, Güvenler… Kâh biri birine âşık, kâh öbürü diğerine. Bir entrikalar bir şeyler… Pek gözyaşı, pek neşe…


Girizgâhımın sebebi hikmeti Pinhâni’nin üçüncü albümünün (bu defa dizi katkısız) piyasaya çıkmış olması. Malum, dizi tedavülden kalktı; haliyle de dizinin “soundtrack”i olarak da dinlenilebilen ilk iki albümden farklı olarak, bu defa Pinhâni tek başına. Yani Kanal D’de saat başı dönen “Kavak Yelleri” tanıtımlarıyla gün boyu odalarımızın duvarlarında yankılanıp durmayacak Pinhâni’nin yeni şarkıları. Bu defa grubun işi daha zor. Kim bilir, aslında belki de daha kolay.

Pinhâni’nin kurucuları Sinan Kaynakçı ve Zeynep Eylül Üçer. Şu anki kadroda bu iki kuzene Akın Eldes, Hami Ünlü, Selim Aydın ve Cem Aksel eşlik ediyor. Ancak 2006 yılından bu yana gerek sahnede, gerekse albüm kayıtlarında zaman zaman gruba başka müzisyenler de eşlik etmiş.


Sinan Kaynakçı’nın babası Mustafa Kaynakçı, müzik sektöründe Unkapanı kanunlarının geçerli olduğu yıllardan bu yana prodüktörlük yapan bir sektör emekçisi. Bundandır ki oğlunun sektöre müzisyen olarak giriş yapmasına pek de sıcak bakmamış ama yayımladıkları albümlere yapımcı olarak destek vermekten de geri kalmamış.

Grubun ilk albümü “İnandığın Masallar” 2006 yılının Nisan ayında piyasaya çıkmıştı. Albümde yer alan şarkılardan “Hele Bi’ Gel”in Nisan 2007 yılında Kanal D’de yayınlanmaya başlayan “Kavak Yelleri”nin jenerik müziği olarak kullanılması, o güne dek belirli bir kitleye ulaşabilmiş grubun bir anda çok daha geniş kitlelerce tanınmasına neden oldu. Sonra arkası geldi zaten. Dizinin takip eden bölümlerinde İlk albümdeki bir çok şarkı kullanıldı, dahası albüme girmemiş ya da yeni kaydedilmiş başka Pinhâni şarkıları da ilk kez dizi eşliğinde dinleyici karşısına çıktı. Hatta 2008 yılında ikinci albüm “Zaman Beklemez” piyasaya sürüldüğünde, albümdeki bazı şarkılar çoktan ezbere bilinir hale gelmişti bile.


“Kavak Yelleri” dizisi uzun ekran maratonunu 2011 yılının Ağustos ayında tamamladı. Aynı konuların etrafında umarsızca dolanan, izleyene yeni heyecanlar sunmakta zorlanan, tekrara düşen, yorulan tüm televizyon ürünleri gibi “Kavak Yelleri” de gereğinden fazla uzamış, bundandır ki adı “Kabak Yelleri” diye anılır olmuştu sıkılan izleyiciler arasında. Bu durumun dizinin her bir karesinden ansızın çıkıvermesi çok muhtemel Pİnhâni müziğine ne getirip ne götürdüğü de tartışılırdı artık. Neyse ki geçtiğimiz Şubat ayında, bu defa dizide çalınmamış, duyulmamış, yorulmamış yeni şarkılarıyla, “Başka Şeyler” albümüyle karşımıza çıktı Pinhâni.

Grubun bundan önceki iki albümünde bütün şarkıların söz ve müzikleri Sinan Kaynakçı’ya aitti. Bu albümde de çoğunlukla yine öyle. İyi bir şarkı yazarı Sinan Kaynakçı. Pinhâni en büyük gücünü de buradan alıyor zaten. Sağlam bir temel üzerine daha fazla ne koyarlarsa yanlarına kâr kalıyor ki bu kez epeyce fazla şey koymuşlar üzerine.


Açılış şarkısı “Bana Hediye”, gerek tarzı, gerekse Kaynakçı’nın vokal tekniği ile grubun takipçilerini şaşkınlığa uğratıyor. Şarkı yetmişlerin Anadolu-pop sokaklarından geçip bugüne gelmiş, gelirken Barış Manço’ya, Cem Karaca’ya, Moğollar’a, hatta biraz da Üç Hürel’e uğramış, buna karşın solist ise doksanların Kaan Tangöze’sinden ilham almış gibi. Aynı şeyi “Beni Unutur musun?” için de söyleyebilmek mümkün. Haluk Levent’ten Kıraç’a dek müzikal tavır olarak o döneme öykünürken bu derece başarılı olabilen ikinci bir iş daha yapılmadı bugüne dek. Ancak bu savruk ve hatta biraz da sarhoş şarkı söyleme stiline gerek var mıydı, orası tartışılır.  

“Bana Hediye” aynı zamanda albümün ilk klip şarkısı oldu. Grup üyeleri bu klip için Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna yolculuklar yapmış ve ortaya sahiden de izlemesi çok keyifli, ama belli ki çekimleri çok zahmetli ve çok uzun sürmüş bir klip çıkmış. Yeşile duyarsız kameralar karşısında stüdyolarda çekilen, sonra dijital efektlerle görsellik kazandırılan ucuz klipler döneminde böylesi “deli işi” bir klibe imza atmak tek başına alkışı hak eden bir cesaret.


İlk kez Mayıs 2011’de dijital ortama servis edilen “Değirmendeki”, yine grubun genel tavrından çok uzak, bildik bir Trakya havası tadında/tarzında.  Balkan müziğine getirdiği farklı yorumla dikkat çeken Kolektif İstanbul’un Pinhâni’ye bu şarkıda eşlik etmesi boşuna değil.

Akın Eldes tarafından yazılan ve seslendirilen “Kapı Parası” ise Eldes’in de başından beri dâhil olduğu Pinhâni müziğinin tam ters köşesinde duran bir şarkı. Şarkı bu haliyle Akın Eldes’in 2004 yılında yayımlanan “Türlü” adlı ilk albümünde kullanılmıştı, bu albüme aynen ithal edilmiş. Dolayısıyla sadece tarz itibariyle değil, teknik olarak da albümün “misafir şarkısı” durumunda.

Yine bir Akın Eldes bestesi olan ve sözleri Sinan Kaynakçı tarafından yazılan “Düşen Yaprağın İçinde” ve yine Akın Eldes’in “Türlü” adlı bestesine Sinan Kaynakçı’nın yaptığı katkı ve yazdığı sözlerle oluşturulan “Kaçsam Gitsem” de Eldes imzasının doğal sonucu olarak caz etkisinin ağır bastığı şarkılar. Her iki şarkıya da Eldes’in müthiş gitar soloları ağırlığını koyuyor nitekim.


Grubun daha önce ‘Feridun Düzağaç’a saygı albümü’ diye de nitelendirilebilecek “İyilik Güzellikspor” adlı albümde seslendirdiği Düzağaç şarkısı “Çok Âşık” da albümün bir diğer ithal şarkısı. O albümde ilk kez kendisine ait olmayan bir şarkı seslendiren grup, bu kaydı hiç değiştirmeden kendi albümünde de kullanmak istemiş.

Mart 2011 tarihinde dijital ortamda sunulan “Yitirmeden” ve Eylül 2011 tarihli “Eylül”, alışageldiğimiz Pinhâni tarzına daha yakın şarkılar. Aynı şekilde “Hiç Kimseyim”, “Kendime Zararım” ve “Günaydın Sevgilim” de Pinhâni sevenleri şaşırtmayan şarkılar. “Günaydın Sevgilim”de Sinan Kaynakçı’nın çaldığı ve memleket müziğinde pek de kullanılmayan “kazoo”ya dikkat! Şarkının muzip havasını ikiye katlayan bu enstrümanı yakında başka albümlerde de duyarsanız şaşırmayın.

Başta da söylediğim gibi, iyi bir şarkı yazarının elinden çıkmış şarkıların tadına doyulmuyor. Pinhâni bu avantajını bu albümde fazlasıyla kullanmış. Özellikle Kaynakçı’nın şiirli ama şairane olmayan şarkı sözlerindeki başarısı albüme çok şey katıyor. Üstüne önceki albümlerden çok daha fazla hissedilen Akın Eldes etkisi ve dahi çalan tüm usta müzisyenlerin payını koyarsanız, ortada “Kavak Yelleri” fanatiği ergenlerden çok daha fazlasını hedefleyen ve hak eden bir albüm olduğu rahatlıkla söylenebilir.


Albüm kartonet tasarımında başından beri aynı görsel bütünlüğü yakalama çabası da dikkat çekici. Raflarda görür görmez, yazısını okumasanız dahi bunun bir Pinhâni albümü olduğunu anlayabilmeniz mümkün. Buna karşın ilk albümden bu yana sağlanan görsel tutarlılığının (sabitliğin) aksine, grubun müzikalitesindeki yükselen ivmeyi göz ardı etmemek lazım. Gereğinde çok daha uzun süre taşıdığı “Kavak Yelleri” etiketi illa ki bir zaman sonra düşecek grubun üzerinden. Sanırım Pinhâni’yi asıl o zaman anlamaya başlayacağız.

MART 2012

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder