Yayınlanmaz!


(Ocak 2012 tarihinde oydar.com 'da yayımlanmıştır.)

Eskiden TRT Denetleme Kurulu vardı. Bu kurul TRT’ye ait radyo ve televizyon kanallarında yayınlanacak şarkıları denetler, uygun görmezse “Yayınlanmaz” kararı alırdı. Şarkısının “Yayınlanmaz” damgası yemesi bir şarkıcı için çok can sıkıcıydı zira henüz özel televizyon ve radyolar olmadığı için şarkının TRT’de yayınlanmayacak olması, hiç duyulmayacak, tanınmayacak, dolayısıyla da plağının satılmayacak olması anlamına gelebiliyordu. Gerçi arabesk denilen tür TRT’de yasaklı olduğu halde yayılıp büyüdü ve arabesk plaklar da çok sattı ama bu konuda popçular arabeskçiler kadar şanslı değildi.

TRT Denetleme Kurulunun kriterleri gayet açık ve netti. Sadece müziğin evrensel kurallarına uygun, icrası, okunuşu, çalınışı hatasız kayıtlara geçer not veriyorlardı. Detone bir şarkıcı ya da enstrüman, Türkçesi bozuk bir şarkı sözü, prozodi hataları yapan bir şarkıcı geçer not alamazdı. Zaman zaman ifrada kaçılmış, yaşın yanında kimi zaman kurular da yanmış, sırf Denetleme Kuruluna beğendirme kaygısıyla yapılan şarkılar nedeniyle Türk popu tatsız tuzsuz yıllar yaşamış olsa da en azından herkes neyin ne olduğunu biliyordu. Kriterler ayan beyan ortadaydı.

Sansürü, oto sansürü, denetimi sanatla (popüler bile olsa) aynı cümle içerisinde kullanmak abes, hatta ayıp evet; bundandır ki maksadı ne olursa olsun, TRT’nin bu denetim mekanizmasını özlemle yâd etmek mümkün değil. Ama bir de dönüp bugünün radyo ve televizyonlarına bakınca, tuhaf bir biçimde TRT Denetleme Kurulu çok masum görünüyor gözümüze. Çünkü bugünün radyo ve televizyonlarında şarkıların hangi kriterlere göre yayınlandıkları ya da tam tersi, hangi kriterlere göre yayınlanmadıkları konusu tam bir muamma.


Tıpkı yetmiş ve seksenlerdeki gibi büyük umutlarla, üstelik o zamanlardaki şartlara göre çok daha zor ekonomik şartlar altında, prodüksiyon firmalarının desteğiyle değil, cebinden para harcayarak albüm yapan şarkıcılar, şarkılarının radyolarda çalınıp çalınmayacağını önceden asla bilemiyorlar. Çünkü bunun kararını müzikten ne kadar anladıkları meçhul, kerameti kendinden menkul, sadece ticari kaygı, sadece reyting, sadece çok izlenme/dinlenme kaygısı taşıyan bir takım radyo/televizyon müzik direktörleri ve program yapımcıları veriyor.

Ortalıkta hep aynı isimlerin, hep aynı şarkıların dolaşıyor olmasından herkes şikayet ediyor ama bu konuda en fazla gücü olan radyo ve televizyonlar bunun için yaralı parmağa bile …miyor. Hiçbir gerekçe gösterilmeksizin albümler geri çevriliyor, klipler çöpe atılıyor. Yeni isimlere sıfır şans verilirken, yıllardır bu işi yapanların bazıları adeta görmezden geliniyor. Doksanların popüler isimlerinin bile (eski şarkıları “nostalji” başlığıyla yayınlanırken) yeni şarkıları rotasyona giremiyor.


Bu konuda izlediği faşizan tutumla yıllardır sabıkalı Power Türk, yetmezmiş gibi bir de bu durumu bir yayın politikasıymış gibi lanse edip, “çaldıklarımız kadar çalmadıklarımızla da konuşuluyoruz” şeklinde utanç verici bir reklam sloganı kullanmaya başladı. Müzik kanallarını ikiye çıkaran Kral TV de kendince birinci kategoriye soktuğu klipleri Kral Pop’ta, diğerlerini Kral TV’de yayınlıyor. Yani o da onca eleştirdiği Power Türk’ün yolunda ilerlemeye başladı. Aynı grupların radyoları da aynı mantıkla yayın yapıyor.

Son olarak Radyo Klas’ın da Kral Pop’a özenerek Klas Pop’a dönüşmesi, radyo ve televizyonlarda giderek yerleşen şarkıları/şarkıcıları kategorize etme mantığının daha da artacağını ve kalıcı olacağını gösteriyor. Oysa biz değil miydik TRT’ye arabesk yayınlamıyor diye kızan? TRT en azından şarkıları ve şarkıcıları makul kriterlerle değerlendiriyordu. Şimdiyse ortada ne idüğü belirsiz bir kategorize etme, sınıflandırma, eleme, ayırma, yayınlama/yayınlamama durumu var. Kimse hesap soramıyor, kimseye hesap verilmiyor. Şarkıcılar da yapımcılar da radyocuların/televizyoncuların karşısında el pençe divan, olur da bir gün yayınlatabiliriz umuduyla kırk takla atıyor. Müzik radyolar/televizyonlar için bir amaç değil, araç oluyor. Müziğe alım satım, pazarlık, rüşvet, kir, pas, çirkinlik bulaşıyor.

OCAK 2012

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder