Murat Yeter - "Asya"


(12 Ağustos 2013 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)

Onu tanımaya başladığımız ‘90’lı yıllardan bu yana ‘onun parmağı varsa, o iş iyidir’ dedirten müzisyenlerden biridir Murat Yeter. 1994 yılında “Hovarda” gibi bir düzenleme ile Türk popunun ortalama algısını sersem etmiş, oradan devam ederken yolu Deniz Seki’den Ajda Pekkan’a, Sezen Aksu’dan, Emel’e, bir dolu isimle kesişmiştir. Ülke müzik tarihinin parmakla sayılacak kadar az sayıdaki caz davulcusundan biri olmasına karşın pop müziğe de hem düzenleme, hem beste, hem de icra anlamında sayısız katkı sağlamış Murat Yeter’in ilk albümü “Asya”, geçtiğimiz günlerde Dokuz Sekiz Müzik etiketiyle yayımlandı.


Albüm ilk bakışta ‘aranjör albümleri’ furyasının bir uzantısı izlenimi verse de, işin aslı öyle değil. Çünkü Yeter bu albümde kendi müziğini yapıyor. Başrolde onun müziği, besteleri, düzenlemeleri ve davulu var. Yan rollerde ise isimleri albüm arka kapağına tek tek yazılan usta müzisyenler resmi-geçit yapıyor. Yanı sıra bazı bestelerine sözler yazılmış ve birer şarkıya dönüşen o besteler de şarkıcılar tarafından seslendirilmiş. Hatta bir “rap”, ve bir şiir de var albümde. Ama tüm bunlar bütünün parçaları gibi. Mesela sözlerini Sıla’nın yazdığı ve Ebru Gündeş’in seslendirdiği “Gönlümün Efendisi” alışageldiğimiz şarkı formunda değil; bir “B” ya da “C” bölümü yok. Aynı şekilde sözlerini Neslihan Demirtaş’ın yazıp Niran Ünsal’in seslendirdiği “Acı” da ikinci döngüye girmeden bitiveriyor. Bunlara anlam vermek için onları bağımsız birer şarkı gibi değil, albümle çıktığımız yolculukta uğradığımız duraklar gibi düşünmek lazım.

Ritim sazlar stüdyoda tonlaması ve indirgenmesi (miksajı) en zorlu sazlardır. Hele ki Ramazan davulu, asma davul gibi ele avuca sığmaz sesler çıkaran sazlardan ve dahi tencereden, tavadan, hatta cezveden de ritim üretecekseniz, işiniz birkaç misli zordur. Yani bütünüyle ritim sazların ön planda olduğu bir albüm kotarmak her babayiğidin harcı değildir. Bu albüm en çok bunun dersini verir gibi. Başından sonuna kulağı doyuran bir ritim ve dolu dolu canlı enstrüman zenginliği, bir virtüözite gösterisi… Tam da bu yüzden “Gönlümün Efendisi” ve “Acı” gibi şarkılarda ben ‘80’li yılların yüzde yüz canlı çalınmış ‘has’ arabesk şarkılarının tadını buldum. Ama hepsi bu değil tabii. Adını aldığı “Asya”dan yola çıkıp, Balkanlardan Ege’ye, oradan Arap Yarımadasına, sesimizi aldığımız coğrafyanın izlerini süren etkileyici bir müzikal bileşim dinliyoruz albüm boyunca.


Albümdeki 11 bestenin 10’u Murat Yeter’e ait. Neslihan Demirtaş’ın sözlerini yazdığı, Yonca Lodi’nin seslendirdiği “Deli Efe”, bildik Ege türkülerinin, ama en çok da “Gerizler Başı” ve “Kırmızı Buğday”ın yakınlarından geçiyor. Ben olsam bu şarkının müziğine kendi imzamı koymazdım. Bir de Niran Ünsal’ın sesiyle katkıda bulunduğu “The Voyages Of Simbad” var ki bestesi Zadeh Michel’e ait. (Eserin orijinal ismi “LesVoyages de Simbad” aslında, böyle İngilizce-Fransızca karışık yazılmış her nedense kartonette.)

Halil Sezai’nin dinleyene melankolilerden melankoli beğendiren şiiri albümün bütününde tek eğreti duran iş gibi geldi bana. Hani olmasa da olur, hatta daha iyi olurmuş gibi. Albümde ilk ağızda sözlü şarkılar ön plana çıksa da, özellikle açılışta dinlediğimiz “Gel Geç” başta olmak üzere, her dinleyişte başka bir ince ayrıntısı kulağa dokunan enstrümantal besteleri de ıskalamamak lazım. Murat Yeter bu albümde daha popüler sularda yüzüyor belki ama bu albümün peşi sıra içindeki cazın yüzünü alenen gösterdiği bir albüm beklemek de hakkımız sanki. 


Tek tek isimleri yazmaya yer yetmez ama albümün bütün kayıt ve “mix” safhasına eli değenleri, çalan her bir müzisyeni ayrı ayrı tebrik etmek lazım. Bir ‘davulcu’nun çalma anındaki hazzını kare kare fotoğraflamış Koray Kasap’ı da öyle.

AĞUSTOS 2013

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder