Çeşitli Sanatçılar - "Baba Şarkılar"

MÜSLÜM GÜRSES ADINA YAKIŞMAYAN ALBÜM


(Milliyet Sanat dergisi Eylül 2013 sayısında yayımlanmıştır.)

Saygı göstermek zor iş... Önünde eğilmek, el öpmek, karşındakinin sahip olduğu üstün vasfı ya da vasıfları aynen beyan kabul edip bir de bunu ifşa etmek… Kolay değil; hele egoların meydan muharebesi yaptığı müzik camiasında çok zor iş. Bundan mı bir türlü olmuyor, olamıyor bizim saygı albümleri bilinmez ama bugüne dek üstad/usta statüsünde değerlendirdiğimiz, üstün vasıfları  konusunda ağız birliği ettiğimiz nice isme saygı gösterirken tökezlediğimiz bir gerçek. Söz konusu Müslüm Gürses olunca işin içine bir de iade-i itibar kavramı giriyor ki, gel de çık işin içinden.




Çünkü yakın zamana kadar onu dinleyenleri, şahsına travmatik bir tutkuyla, şarkılarına müptezel bir coşkuyla bağlanmış olmak tanısıyla anlamaya çaba sarf eden, “baba” diye nitelendirilmesini akademik tezlerin seçkinci diliyle çözümlemeye yeltenen, olmadı görmezden gelinemez varlığını köyden kente göç olgusunun, büyük şehirlerin gecekondu kültürünün içinde konumlandırarak işin içinden sıyrılmaya çalışan da bizdik; sonra ne olduysa ağız değiştirip “yok canım, adam bildiğin ‘blues’ yapıyor, yeri olsa olsa Jimi Hendrix’in yanıdır” diyen de. Biz ona verdiğimiz payeyi oradan alıp buraya koyarken onun zerre değişmemesi, Murathan Mungan direktörlüğünde albüm yaparken de, sosyetenin müdavimi olduğu gece kulüplerinde şarkı söylerken de, en derme çatma müzik firmalarına albüm yaptığı, pavyonlarda şarkı söylediği zamanlarda ne ise o olması fena halde asap bozucuydu üstelik. “Müslüm de çok bozdu!” diyemedik bir türlü ki en sevdiğimiz şeydi “böyleydi, böyle oldu” hikâyeleri. Aslında itibarını ona değil kendimize iade etmiş olabiliriz farkında olmadan. Tam da aymıştık ki göçtü gitti. Her ölüm kadar erken bir ölümle…


Müslüm Gürses’e saygı albümü “(45 Yıllık) Baba Şarkılar”, geçtiğimiz günlerde Eflatun Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü. Kapakta vurgulandığı üzere albümde ‘50 sanatçı ve 48 eser’ var. Bu eserlerden 5’i ise Müslüm Gürses’in sesinden daha önce yayınlanmamış yeni şarkılar. Elle gelen düğün bayram. Bu kadar ‘dev’ bir prodüksiyondan beklentiniz de ‘dev’ oluyor haliyle. Ne ki benzerlerinden alışık olduğumuz üzere, böylesi albümlerden çok şey beklemek, hayal kırıklığınızın da daha birinci dakikada kapınızı çalabileceği ihtimaline karşı hazırlıklı olmak demek. Nitekim öyle de oluyor.


Öncelikle çok karmaşık bir albüm bu... Herkesin malumu ki Müslüm Gürses bir şarkı yazarı değil; bir yorumcu. Üstelik arabeskten popa birçok türde birden fazla sesten dinlediğimiz binlerce şarkıya ses vermiş bir yorumcu. Hal böyleyken bu saygı albümünden beklenen, onun sesiyle özdeşleşmiş şarkıları duymak oluyor öncelikle. Ama bu seçkide böyle bir mantık yok. “Ayrılık Ateşten Bir Ok”, “Ölüyorum Kederimden”, “Aldırma Gönül” gibi söyleyeni neredeyse anonimleşmiş kimi şarkıların ilk ağızda Müslüm Gürses’i çağrıştırdığına ikna olmak mümkün değil. Bu işin bir yüzü... Bir de diğer yüzü var ki bazı şarkılar bu albüm için kaydedilmemiş; daha önce başka albümler için yapılmış kayıtlar aynen albüme konulmuş. Şevval Sam, Volkan Konak, Sibel Can, Gülay ve Ferhat Göçer şarkıları böyle mesela. En tuhafı da Müslüm Gürses’in hiç söylemediği ama ölümünden bir süre önce söylemek istediğini beyan ettiği “Kaybolan Yıllar”ın Sezen Aksu’nun 1977 kaydıyla albüme konulmuş olması. Müslüm Gürses için yapılmamış kayıtların Müslüm Gürses’e saygı göstermek için kullanılması ve hatta basın bülteninde “şu şu şu sanatçılar Gürses için bir araya geldi” denilmesi etik midir; hadi onu da geçtim, inandırıcı mıdır? Tartışılır.


Bir de sahiden stüdyoya girip, yeni kayıtlar yapanlar var. İşte o noktada da tıpkı Gencebay’a saygı albümünde olduğu gibi yine ak koyun kara koyun ortaya çıkıyor. Yıllarca burun kıvırdığımız arabesk müziğin hem düzenleme, hem icra, hem de yorum açısından, yani teknik olarak öyle her babayiğidin harcı olmadığı gerçeği açık ve net bir biçimde bir kez daha kendini gösteriyor. Birçok düzenleme, kayıt ve yorum en hafif tabiriyle yerlerde sürünüyor; orijinalini fersah fersah aratıyor. İçlerinde iyileri yok mu? Elbette var. Mesela Kerem Türkaydın’ın düzenlemesiyle Pelin Yılmaz’ın seslendirdiği “Bir Kadeh Daha Ver”, albümün en iyilerinden. Febyo Taşel’in düzenlemesiyle Funda Arar’ın seslendirdiği “Adını Sen Koy” ve Kubat’ın seslendirdiği “Hangimiz Sevmedik” de ona keza. Müslüm Gürses’in albümlerine yıllarca müzik direktörlüğü yapan Ali Osman Erbaşı, kendi bestesi “Kadın” da muhteşem. Cenk Kandıralı’nın düzenlediği “Ölüyorum Kederimden” de Mine Koşan, Cihan Sezer’in düzenlediği “Bir Mana Ver Sözlerinde” de Haktan, şarkıların hakkını verenlerden.


Bir de albüme damgasını vuran Genco Arı gerçeği var. Bu çok yetenekli müzisyenin düzenlediği 6 şarkı, cazdan ‘blues’a uzanan bir yelpazede albümün müzikal dokusunun çok ötesinden, başka bir yerden ses veriyor. Sadece Genco Arı’ya emanet edilmiş 10 şarkılık bir albüm muhteşem olabilirmiş; elbette şarkılar orijinal arabesk formunda olmalı ya da sentezlenmeli seçeneklerinden ikincisine itibar ediyorsanız ki bu da tartışılır.

Gökhan Türkmen, Semih Saygıner, Salt, ‘bir yorumcuya saygı albümünde enstrümantal bir şarkının ne işi var’ diye sormazsanız da Ahmet Koç yorumlarının nispeten iyiler arasında olduğu söylenebilir. İstanbul Arabesque Project’in Zakkum’un solisti Yusuf Demirkol’la birlikte çalıp söylediği şarkıyı ve arabesk-rock grubu Jilet’in yorumunu da bu kategoride değerlendirmek mümkün.


Yeşim Salkım, Tan ve Ebru Yaşar yorumları aceleye gelmiş gibi. Kenan Doğulu şarkısı da aynı şekilde alelacele “mix”lenmiş gibi duyuluyor. Seda Sayan’ın “yaprrrrrrak gibi düştüm” diye başladığı ve eniştesiyle (evet evet, ablasının kocası) düet yaparak söylediği şarkı başta olmak üzere, Oktay Kaynarca, Umut Akyürek, Necati Şaşmaz ve Ömür Gedik yorumları ise en kötüler arasında. Ama bu konuda birincilik rahatlıkla Okan Bayülgen Feat. Kühn yorumuyla “Dertler İnsanı”na verilebilir. Bir büyük yorumcu olduğunu artık topyekûn kabul ettiğimiz birine saygı albümü yapmak için kolları sıvamışken, hayatında hiç stüdyoya girip şarkı söylememiş Necati Şaşmaz gibi, asıl mesleği şarkıcılık olmayan ve olmaması da gereken Okan Bayülgen, Oktay Kaynarca, Bay J, Mustafa Üstündağ, Metin Yıldız ve Ömür Gedik gibi isimlerin kapısından yolunuz nasıl geçer? Bu sorunun yanıtını hiç bilemeyeceğiz galiba. Tamam bu tür albümlerin üzerine yapılan yorumlar bitmez tükenmez. Tamam herkes ‘o niye yok, bu niye var’ diye sorar. Ama sokaktan çevirdiğimiz yüz kişiye sorsak Müslüm Gürses’e saygı albümünde olması gereken isimler arasında bu isimlerden birini bile sayar mı bir düşünmek lazım. Teklif edilmiş, iyi niyetle ellerinden geleni yapmışlardır, o ayrı ki o noktada da ‘haddim değil’ diyebilmek gibi bir seçenek var.


Albümde bir de Nil, Aytuğ, Serdar, Korhan Çetiner gibi çok sık duymadığımız isimler var ki bu tür albümlerde genç ya da tanınmamış isimlerin olmasına amenna; heyecan verici bir şeyler yapmaları kaydıyla (Mabel Matiz’in “Sultan Süleyman” örneğinde olduğu gibi.) Ne çare burada öyle bir sürpriz de yok.

Albüm kartonetinde yapımcı Medeni Uçar’ın sitem ve şikâyet dolu bir yazısı var. Yeterince destek göremediğini, bu işi çok zor şartlar altında kotardığını söylüyor. Muhterem Nur ise bu albümün onun izni ve haberi olmadan yapıldığını defalarca anlattı. Herkes kendince haklı olabilir ama ortada net bir sonuç var: Bu albüm Müslüm Gürses adına yakışmıyor.   

AĞUSTOS 2013

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder