Geç de Olsa... Dinlediklerim

PUL – “SANA ŞARKILAR YAZDIM”


Pul, 2000’li yılların ortalarında Denizli’de kurulmuş bir grup. O dönemdeki kadrosuyla yaptığı “demo” kayıtları internette paylaşan grup, kendi çapında bir şöhrete kazanmış. Ne ki grubun hayalindeki albüm projesini hayata geçirmesi biraz zaman almış. Pul’un ilk albümü “Sana Şarkılar Yazdım”, Arpej Yapım etiketiyle geçtiğimiz aylarda müzik market raflarında ve dijital platformlarda yerini aldı.

Ne var ki albüm piyasaya çıktıktan bir süre sonra grupta bir kez daha değişiklikler oldu. Pul’un şu andaki kadrosu, grubun kurucularından biri ve de solisti olan Yasin Aydın dışında albümde çalan kadro değil. Son kadroda Aydın’ın dışında Kemal Eren, Özkan Yılmaz ve Mehmet Taner var. Bu köklü değişikliğin grubun bundan sonraki gidişatını ne derece etkileyeceğini ise önümüzdeki süreçte göreceğiz zira şu sıralar Pul yeni kadrosuyla bir tekli çalışması içerisindeymiş.


10 şarkıdan oluşan “Sana Şarkılar Yazdım”da bütün söz, müzik ve düzenlemeler grup elemanlarının ortak çalışması imiş. Bu şarkıların bazıları Pul’un takipçileri tarafından bilinen ve hatta ezber edilen şarkılar iken, bazıları da bu albüm için revizyondan geçmiş, kimileri ise yeni yazılmış. Yani grup albüm sürecine kadar geçen zamandaki tüm birikimini ortaya dökmüş. Bundandır ki “cover” şarkı kullanmak ihtiyacı hissetmemişler.


Yakın geçmişte ilk albümlerini piyasaya çıkarmış birçok gruba kıyasla Pul’un hem söz ve müzikleri, hem “sound”u, hem de icrası bakımından gayet eli yüzü düzgün şarkılara imza attığı rahatlıkla söylenebilir. Özellikle solist performansı Türkçe “rock” kriterleri içerisinde dikkat çekecek kadar iyi. Buna karşın her yeni grubun karşısına çıkan engel Pul’un da önünde. Albümü alıp götürecek potansiyelde bir “hit” şarkı yok ve bu durum bunca kalabalık arasında fark edilmeyi ister istemez zorlaştırıyor. Bir de bunu kısıtlı imkânlar handikabını koyunca, yıllardır biriktirilmiş bir dinleyici kitlesi olsa bile beklenen patlama gerçekleşmiyor. Grup ileride Türkçe “rock”ın yeni yetmeler ligini atlamayı başarır ve yeni hayranları eski albümlerine bir göz atmak isterse, dinleyecekleri bu ilk albümden hoşnut kalacaklardır mutlaka ama şimdilik bu albümün daha fazla bir misyon üstlenmesi mümkün görünmüyor.


İlk klip şarkısı olarak seçilen “Hayal”, açılış şarkısı “Bugün Olmaz”, “Daimi Tekil Şahıs” ve Ayşegül İnci’nin solist olarak eşlik ettiği “Gitme” albümde nispeten ön plana çıkan şarkılar. Arda Kaynak’ın kayıtları ve Alen Konakoğlu’nun “mix”i tertemiz ve kulak yormayan cinsten. Bayram Tunç imzalı kapak fotoğrafları ve kartonet tasarımı ise açık renk tonları kullanılması dışında, standart bir “rock” grubu görselinden fazlasını vaat etmiyor.

İSTASYON – “İNSANSIZ ŞEHİRLER”


Pul’unkine çok benzer bir hikâye de Peron’un başına geldi. Ozan Barış ve Bekir Arslan’ın ortak projesi olarak 2011 yılında hayata geçen Peron, ilk albümü “İnsansız Şehirler”i geçtiğimiz aylarda OnAir Media Reflex etiketiyle yayımlamıştı. Ne var ki üç kişiden oluşan grup bir süre sonra dağıldı. Bekir Arslan şimdi yoluna Serhat Kıvrım, Yiğit Can Öztop ve Coşkun Umut Oruç’la devam ediyor. Grup bugünlerde yeni bir “EP” çalışması içerisinde.


“İnsansız Şehirler” albümünde prodüktörlüğü yapan Ozan Barış, albümdeki 9 şarkıdan 8’ine de söz ve yazarı ve besteci olarak imza atmış, aynı zamanda albüm kayıtlarında davul da çalmıştı. Grubun görünen yüzünde olmamayı tercih eden Ozan Barış’a karşın, Bekir Arslan gitar ve geri vokalde boy gösteriyordu. Dolayısıyla Peron’un belkemiği yerinde durduğuna göre, kadro değişikliğinin müzikal anlamda büyük bir değişim getirmeyeceğini tahmin ediyorum. Ne ki aslında böylesi bir değişikliğe de ihtiyaç var gibi gözüküyor. Zira albümdeki 8 Ozan Barış ve 1 Bekir Arslan şarkısının arasından sıyrılan etkileyici, dikkat çekici bir şarkıya rastlamak çok zor. 

Zaman zaman sertleşen gitarlara rağmen genellikle pop-“rock” sularında gezinen orta halli aşk şarkıları bunlar. Bunda grubun o günlerdeki solistinin vokal tekniğinin de etkisi var elbette. Her ikisi de ses mühendisi olan iki müzisyenin elinden çıkmış olmasına rağmen “mix”de vokalin çok fazla ön planda duyulması da bir tercih olsa gerek.

Bu albümle ne yazık ki pek de talihli bir başlangıç yapamamış Peron’un yeni kadrosuyla daha iyi işlere imza atacağını umut edelim.

MENTAL – KOYVER GİTSİN”


2003 yılında temelleri atılan Mental, Merzifon çıkışlı bir “rock” grubu. Özge Yüksel, Efe Ekşioğlu, Özkan Kaya ve Cihan Kahvecioğlu’ndan kurulu Mental’in ilk albümü “Koyver Gitsin”, geçtiğimiz aylarda Arpej Yapım etiketiyle piyasaya sürüldü.

8 şarkıdan oluşan albümde tüm şarkıların Özge Yüksel ve Efe Ekşioğlu’nun ortak imzasını taşıyor.. Kayıtlar Berk Kula, “mix” ise Mike Nielson tarafından yapılmış.


Yıllardır birlikte sahneye çıkıyor olmanın getirdiği ortak dil, albümün bütününde hissediliyor. Herşey son derece dozunda ve dengeli; özellikle de düzenlemeler. Grup, klasik “rock” klişelerinden yola çıkıp, “blues”, caz ve “soul” üzerinden yürüyor grup şarkılarında. Türkiye’de genç grupların pek de semtine uğramadığı bir tarz bu. Bu anlamda şanslılar; çünkü bir fark ortaya koyuyorlar. Buna karşın eksikleri de yok değil.


Solist Özge Yüksel’in kelimeleri hecelere bölerek şarkı söylemesi yer yer rahatsız ediyor dinleyeni mesela. Kelimeler anlamını bulmuyor ve bir süre sonra şarkının ne anlattığını dinlemez oluyorsunuz. Oysa iyi bir sesi var Yüksel’in ve sesini de iyi kullanıyor ama Türkçe “rock” yapmanın pek de kabul görmediği, yeni yeni denendiği günlerin acemiliğini çağrıştırıyor bu tekniği. Bir de yinelemekten sıkılmış da olsam bir kez daha yazmakta fayda var ki, bu albümde de etkili, ilk dinleyişte çarpan bir şarkı yok. Derli toplu, farklı tarzlar arasında dolaşan ama bir müzikal bütünlüğü olan bir albüm dinliyorsunuz ama bittiğinde hangi şarkıyı tekrar dinlemek istediğinizi bilemiyorsunuz. Birkaç kez üst üste dinlediğinizde ise “Fil” ve “Koş”a daha fazla takılmanız muhtemeldir; yani en azından benim için öyle oldu.


Yılmaz Yaşar Babür imzalı kapak fotoğrafı dikkat çekici. Görsel İletişim Teknesi tarafından yapılmış kartonet tasarımı ise olması gerektiği gibi; ne bir eksik, ne bir fazla.

Mental’in yukarıda bahsettiğim kusurları gidermesi kaydıyla, kendi kulvarında yakın vadede başarı kazanmaması için hiçbir sebep yok.

SIRMALI – “GENÇLİK RÜYASI”


Sırmalı, Ankara kökenli bir grup. Opera sanatçısı Oğuz Sırmalı’nın gitarist Deniz Sayman’la birlikte oluşturduğu proje, aralarına Erman Erkılınç, Serkan Alagök ve Olcay Demirci’nin katılmasıyla bir gruba dönüşmüş. 2011 yılında yola çıkan grubun ilk albümü “Gençlik Rüyası” geçtiğimiz aylarda Ada Müzik etiketiyle yayımlandı.

Farklı bir misyon üstenme iddiasıyla işe koyulmuş Sırmalı. Bunu da şöyle özetlemişler resmi Facebook sayfalarında: “Sadece neler yapıldığını değil, neler yapılmadığını, toplum olarak nelerden uzak kaldığımızı, saklı kalmış müziklerimizi nasıl harmanlayabileceğimizi ve 80'lerin müziği ile günümüzün müziği arasında nasıl bir köprü kurabileceğimizi düşündük. İyi müzik yapabilmek tartışmasız müzik bilgisi ve yaratıcılık gerektiriyordu. Sıradanlaşan her şey zamanla monotonlaştığı için, bazen zaten renkli olan şarkılar da yeniden bizim duygularımızla renklenmeli diyerek çalışmaya başladık, Özgün ve özgür bir rock soundu yaratabilmek için...”


Bu niyetin ne kadar gerçeğe dönüştüğü ise göreceli. Şöyle ki; kendi içinde tutarlı ve mantıklı bir çaba ama Türk “rock” tarihinin bütünü içerisinden baktığımız zaman yapılan şeyin benzersiz olduğunu söylemek mümkün değil. Zira operatik denemeler de, türkülerin “rock” formunda icra edilmesi de daha önce şahit olduğumuz şeyler. Elbette her müzisyenin kendi imzası vardır ve bu imza altında yapılan şey kendince yenidir. Buna bir itirazım yok. Nitekim Sırmalı, yabana atılmayacak bir müzikal donanım ve yeterliliğe sahip müzisyenlerden oluşuyor. Dolayısıyla grupça, bugünlerde eline gitar alıp “rock” grubu kuran bir dolu müzisyen adayından fersah fersah önde olmaları kaçınılmaz.


Bir problem var ki, o da solist Oğuz Sırmalı’nın vokal tekniğinden kaynaklanıyor. Aldığı eğitimin ve halen icra ettiği mesleğin hakkını sonuna kadar veriyor Sırmalı. Bir kez bile teklemeyen, zorlanmayan, yorulmayan bir sesten, her bir notanın üzerinde ustalıkla dolaşan bir opera solistinden “rock” formunda şarkılar dinliyoruz albüm boyunca. Ama o hep opera solisti olarak kalıyor. Sesinin frekansı, volümü, kelimeleri notalara yediriş biçimi ve prozodiyi göz ardı ederek söyleyişi tamamıyla bir opera solistinin özgürlüğü ve coşkusunda. Haliyle “rock” müzik için bile fazla sert, duygusunu geçirmeyen bir ses tınlıyor kulaklarımızda. Bu da dinleyeni yer yer zorluyor ister istemez.

Bunu bir yana koyarsak, gerek “Yalgızam” ve “Ah Bir Ataş Ver” gibi, “O Sole Mio” gibi denemelerde, gerekse Oğuz Sırmalı, Deniz Sayman, Erhan Seçkin ve ve Metin İmir imzalarının bulunduğu özgün bestelerde Sırmalı, hem düzenleme hem de icra bakımından çizgi üstü bir “rock” grubu olduğunun altını kalın çizgilerle çiziyor. Albümde ben en çok “Kimim Ben”e takıldım sanırım. Senfonik yürüyüşüyle “İlk Aşkımsın”, caza göz kırpan “Senden Vazgeçtim”, klasik “rock”a saygı selamı gönderen “Sevgi Yolu” gibi farklı tatlar Sırmalı’nın müziğini daha da cazip kılıyor. Kaldı ki dahası da var. Türkçe “rock”ın pop suyu katılmamış örneklerini sevenlerdenseniz bu albümde çok şey bulabilirsiniz.


Albümün Hayalgücü Tanıtım tarafından yapılmış oymalı kapak tasarımı müzik market rafları için oldukça albenili. Bu zamanda böylesi maliyet yükselten işler en “star” şarkıcılarımız/gruplarımız için bile yapılmıyor ki sırf bu özen için grubu ve Ada Müzik’i ayrıca tebrik etmek lazım.    

EKİM 2013

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder