Sevgi Kelebekleri


(Nisan 2012 tarihinde oydar.com 'da yayımlanmıştır.)

Şu Twitter denen meret çıktı çıkalı çok şey değişti. Eskiden arada kağıt vardı, kalem vardı, olaylar kadar düşünceler de ikinci ağızdan anlatılırdı. Dolayısıyla yanlış anlama payı vardı, inkar etme opsiyonu vardı. Şimdi her şeyi birinci ağızdan okuyor, görüyor, duyuyoruz. Böylesi daha samimi ve daha gerçek elbette. Her şey ayan beyan ortada.

Twitter’da takip ettiğim bir dolu popüler şarkıcı var. Bir kısmı sürekli kendine gelen övgüleri ilan ediyor, kimisi “cool” durup tek tük yazıyor, kimisi ise sadece konser ve etkinlik duyurularını yapıyor. Yani büyük kısmını takip etmek hiç de eğlenceli değil; hatta can sıkıcı. Bununla birlikte sürekli yazıp duran, yazılanlara cevap veren kimileri var ki, sadece o yazdıklarından yola çıkarak haklarında kitap yazabilecek kadar fikir sahibi olmanız mümkün.


Müzik camiasının enteresan ilişkiler ağına, çıkar ilişkilerine, sahte ya da gerçek dostluklarına ya da tam tersi düşmanlıklarına dair gazetelerde, dergilerde hiç yazılmayanları, televizyonlarda söylenmeyenleri de keşfedebilirsiniz bu mecrada. Bir miktar yorucu ve tatsız birkaç takip, bir o kadar da evlere şenlik kim kime ne cevap vermiş, neyi niye yazmışa dair sürek avı size ummadığınız kadar çok ipucu verecektir.

Bu üç paragraflık girizgâhın varacağı yer neresi diye merak ettiyseniz, hemen söyleyeyim. Hiç fark ettiniz mi bilmem… Bütün şarkıcılar ve prodüktörler bütün radyocularla can ciğer kuzu sarması. Hepsi dost, hepsi arkadaş, hepsi senli benli, hatta yer yer enseye tokat samimiyetinde sevgi kelebekleri…


Mesela şu meyanda yazışmalar görüyorum:

Şarkıcı: “Sevgili radyocu dostlarım, sizin görüşleriniz benim için çok önemli.”

Tercümesi şu olabilir mi mesela?.. “Bu şarkıyı çalmazsanız televizyonlar da klibi göstermez. Harcadığımız çuvalla para da boşa gider. O yüzden size kendinizi ne kadar önemli hissettirebilirsem, o kadar yırtarım.”

Radyocu: “Şarkın tamamdır Demet!”

Tercümesi bu mudur?.. Albüm lansmanında bizi yedirdin içirdin, “promo” adı altında hediyelerimizi de aldık. Bizim müzik direktörü de haliyle “playlist”e koydu. Dakika başı çalarken biz de övgü cümlelerimizi sakınmayız artık.

Prodüktör: “İşte radyoların gücü! Bilmem ne şarkımız bu hafta internette en çok tıklanan şarkı oldu.”

Acaba bunu mu demek istiyor?.. “Albümden gönderdiğimiz tek şarkıyı “playlist”inize aldığınız ve biz ne istiyorsak onu çaldığınız için size minnettarız.”

Yazılanları bir de bu gözle okursanız, bu verdiğim üç örnek cümlenin üzerine daha nice örnek de siz bulabilirsiniz.


Bana soracak olursanız, günümüzde radyoların bir albümü ya da şarkıyı tanıtmaktaki gücü kesinlikle internetin gerisinde kaldı. Onlar prodüktörler ve şarkıcılarla danışıklı dövüş, belirledikleri şarkıları dön baba dönelim çalarken, müzikseverler internetten canları istediği şarkıyı istedikleri kadar dinliyor, üstelik bir sürü zevzek anonsa da katlanmak zorunda kalmıyorlar.

Ben bir şarkıcı ya da prodüktör olsam, bir albümü ya da şarkıyı tanıtmak için öncelikle internet mecrasını sonuna kadar kullanırdım. Mesela Facebook, Twitter hesaplarımı açar, sayfalarımı resimlerle, videolarla ve bilgilerle sürekli güncel tutar, takipçilerime oynardım. Bugün hâlâ bazı yeni çıkmış şarkıcı ya da grupları merak edip internette arattırdığınızda doğru düzgün bilgiye, resme ulaşamıyorsunuz.


Web sitelerini güncel tutmayı beceremeyen bir sürü star var. Bilmiyorlar ki radyoculara yaranmak için harcadıkları emek ve paranın çok azıyla çok daha fazla dikkat çekebilir, tanıtım yapabilirler. Üstelik bir yıl boyunca emek harcayıp kotardıkları albümden sadece klip çekilen üç dört şarkının dinlenmesi, diğerlerinin çöpe gitmesini de bile bile göze alıyorlar radyolara oynayarak.

Öyle bir noktaya geldik ki hiçbir radyocu, programında çaldığı şarkıları beğenmezlik edemiyor artık. Çalınan bütün şarkılar “harika, mükemmel, tamamdır!” Sahte dostluklar, çıkar ilişkileri, ünlülerle sosyal medyada kanka olmanın sözüm ona havalı statüsü sapla samanı ayırt edilemez bir biçimde birbirine karıştırırken, şarkıcılar ve yapımcılar da zorla, maddi ve manevi baskıyla çaldırdıkları şarkılarının eşsiz olduğu yanılsamasıyla yaşamaya devam ediyorlar. Olan müziğe oluyor. Müziğe ve gerçek müzik dinleyicisine.


NİSAN 2012

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder