Deniz Seki - "İz"

“ÖKSÜZ” BİR ALBÜMÜN ANATOMİSİ


Deniz Seki’yi tanımam etmem. Değil yüz yüze gelmek, aynı ortamda bulunmuşluğumuz bile yoktur. Bir müzik dinleyicisi olarak müzikal çizgisini de başından bu yana abartıldığı kadar başarılı bulmamış, sıklıkla da eleştirmişimdir. Ama bunların hepsi bir tarafa, Deniz’in göz göre göre yaşadığı/maruz bırakıldığı haksızlık bir tarafa…



İnsanlar hata yaparlar. Hatalar insanlar içindir. Ders almak, öğrenmek, büyümek içindir. Ama küçük, ama büyük… Bazen sadece kendimize, bazen çevremizdekilere, sevdiklerimize de zarar veririz. Zaaflarımıza yenik düşeriz, akıl tutulması yaşarız, basiretimiz bağlanır… Ne derseniz deyin. Bazı hataları telafi edebilir, bazılarını edemeyiz. Ama yaparız işte. Yaşadıkça öğreniriz.


Deniz Seki de hatalar yaptı. Bedelini çok ağır ödediği hatalar. Hem kendine, kariyerine zarar vermiş, hem kanunlar önünde suçlu duruma düşmüş, hem de toplum vicdanını incitmiş olabilir. Ünlüydü nihayetinde, göz önündeydi ve her ünlü gibi seveni kadar sevmeyeni de çoktu. Ama ne olursa olsun, hiç kimse yargısız infazı hak etmez. Adaletinden şüphe duyulan yargıyı da…

Bu noktada Deniz Seki’nin kardeşi Serkan Seki’nin Twitter’da yazdıklarına bir göz atalım. Biz de konuştuk uzun uzun Serkan’la, ama onun kendi cümlelerini alıntılamakta fayda var:
“Sadece telefon konuşmalarının delil olarak ortaya konulduğu ve hüküm verildiği bir dava bu... Ortada ‘Paylaşmışsın. Bu, temin=ticarettir hukuk dilinde’ denilen bir karar var... Israrla ‘Kiminle paylaştık, dinlenilmesini istiyoruz’ dedik. Reddedildi Özel Yetkili Mahkeme tarafından... İşin mantığa sığmayan kısmı, Deniz’in paylaştığı, dolayısı ile temin ettiğine kanaat getirilen o iki kişi ‘Hayatımda kullanmadım’ dedi ve beraat ettiler. Yani hayatında hiç madde kullanmadığını söyleyen ve beraat eden birine, madde paylaşma (=temin=ticaret)ten ceza alan biri var ortada... Deniz Seki’yi seversiniz sevmezsiniz o ayrı hikâye ama adalet hepimize lazım. Sizlerden ricam, lütfen tarafsız değerlendirin olayları. Af değil yeniden yargılanma istiyoruz!”


Bu noktada insanın Deniz Seki’in “günah keçisi” seçildiği ve ibret-i âlem olsun diye bu meselenin bu kadar ortalığa saçıldığı, sıcak tutulduğu teorilerine inanası geliyor. Yoksa geçmişten bugüne, saymakla bitmeyecek kadar çok ünlü ismin başı derde girdi bu konuda… Birazcık arşiv karıştırmak yeterli onları hatırlamak için. Hatta onların arasında şimdilerde Deniz’i kınayanlar da var. Bilenler biliyor. Ama hiç biri bu kadar afişe olmadı, bu kadar ağır bedeller ödemedi. Burada başka bir iş var. Kim bilir, belki bizim aklımızın ermediği bir iş, bir hesap…

Bu mesele üzerine iki kelam etmeden Deniz Seki’nin talihsiz yeni albümünden bahis açmak olmazdı. Ben de öyle yaptım. Neden “talihsiz”? Çünkü tam da Seki hapishaneden çıkmış, hayatını bir düzene koymuş ve gece gündüz çalışıp albümünü bitirmişti ki bu mesele hortladı ve Seki ilk klibini bile çekmişken albümün tanıtımını yapamadan ortadan kaybolmak zorunda kaldı. Albüm bir süre bekletildi, sonra Deniz Seki yokken piyasaya çıktı ve bu zamana göre hiç de azımsanmayacak bir satış başarısı elde etti. Seki şimdi tekrar cezaevinde ve albüm kelimenin tam anlamıyla öksüz…


Bu işin trajik tarafı... Ama tüm bunları yaşanmamış varsaysak ve duygularımızı bir kenara koysak bile, 2014 yılı Ekim ayında piyasaya sürülen “İz”in, Deniz Seki kariyerinin en iyi albümü olduğunu söylemek yanlış olmaz.  

Bir kere başından beri Seki’ye yönelik eleştirilerimin temelini teşkil eden o “gereksiz vibratolarla” dolu şarkı söyleme biçimini bu albümde büyük ölçüde terk ettiğini görmek şaşırtıcı oldu benim için. Sanırım bu biraz da şarkılarla alakalı bir şey. Daha ferah, daha iyimser, daha neşeli şarkılarla tazelenmiş Deniz Seki. Bu da şarkıcılığına yansımış bir şekilde. (Meraklısına açıklama: Karikatür literatürüne bir miktar da espri barındırarak yerleşmiş “gereksiz tarama” klişesi neyse, şarkıcılıkta da “gereksiz vibrato” ona tekabül ediyor. Biri gözü, diğeri kulağı yoruyor ziyadesiyle.)


İlaveten; ağır anlatım bozuklukları ve mantık hatalarıyla dolu şarkı sözleri Deniz Seki’nin bir başka eleştirdiğim yönüydü. Çoğunlukla kendi şarkılarını yazan bir şarkıcı için kolay göz ardı edilemeyecek bu sorun da bir hayli azalmış görünüyor bu albümde. Gene var; yok değil. “Sahipsiz kumsallar, benim için ağlama,” gibi, “Dermanı ağır ben ödedim hevesin kıyısı” gibi hem gramer hem de anlam bakımından kulağa takılan cümleler yok değil ama daha önce dinlediğimiz Deniz Seki şarkılarına göre az, pek az.


Bir de albümün piyasaya sürülüş sürecinde olan bitene inat, aydınlık, umutlu bir albüm bu. Bildik Deniz Seki hicranlarının, hezeyanlarının yerini, yaşamış ve görmüş bir kadının hesaplaşmaları, çıkardığı dersleri ve hayata dair yeşerttiği beklentileri, ümitleri almış. Özellikle “Hayat 2 Bilet” gibi, “Yük” gibi, “Değerindesin” gibi şarkılarda bunun izleri sürmek mümkün.  Hatta daha ilk şarkıda duyduğumuz “Hayat 2 bilet sadece; biri geliş, biri dönüş. Sen istersen dövüş, istersen seviş,” cümlelerinin bu albümün özeti olduğu bile söylenebilir.


Albümün ilk klip şarkısı olarak seçilen (ve belki de tek klip şarkısı olarak kalacak) “İyisin Tabii”, İsra Gülümser tarafından Türkçeye adapte edilmiş bir Arap şarkısı. Şarkı zaten duyulur duyulmaz çok sevildi ve listelere yerleşti ki atarsız gidersiz, “club” ritimsiz şarkıların listelerde pek şansı olmuyor bugünlerde malum. Sanırım şarkının duygusu, anlattıkları, etkili melodisi ve çıkış zamanlaması doğru yerden yakaladı dinleyiciyi ki zaten Deniz Seki müziği için de doğru ve iyi bir şarkı idi.


Yukarıda bahsi geçenlere ilaveten, “Hayat İmdat”, “Deniz Âşık Olunca Şaşırır”, “Nerelerdeydin”, “Değnek” ve “Seni Seveni Sev” de yine Seki’nin hayatından, son dönemde yaşadıklarından izler taşıyan, anlatan, yerine göre de haykıran şarkılar. Bu derece kişisel şarkılar dinleyicinin söyleyenle, anlatanla kurduğu empatiye koşut olarak anlam kazanır ya da bazen kazanmaz. Neyse ki Seki’nin şarkılarında kendi hayatına dair anlattıkları, her birimizin şu veya bu şekilde içinden geçtiği hikâyeler ve bu nedenle çok da uzağımızda durmuyor.

“Cover” ları bir kenara koyarsak, ben en çok Deniz Seki’nin sevdiğim şarkılarından biri olan “Değerini Bilemedim”e bir selam gönderir gibi duran “Nerelerdeydin?”i ve albüme sağlam bir açılış yapan “Hayat 2 Bilet”i sevdiğimi söyleyebilirim. Söz ve müziği Ebru Sezgin’e ait, “Yazlık Gazinolar” da peşi sıra gelebilir. Şarkıdaki “O günler o günler o günler” tekrarlarının “O Günler” şarkısına benzerliğini yine bir selam gibi algılamak kaydıyla tabii.


Aslında bütünde şu veya bu şarkıyı öne çıkarmak pek anlamlı değil bu albümde. Zira her bir şarkı birbirini tamamlıyor, toplamda anlatılan hikâyeye bir cümle koyuyor gibi.

“Cover”lara gelince… Ferdi Özbeğen’in 2001 yılında piyasaya çıkmış “Ayrılmayalım” adlı albümünde yer alan ve her nedense pek duyulmamış, bilinmemiş şahane şarkısı “Bu Sevda Bu Şehre Sığmaz”, bu albüme “cover” kontenjanından giren iki şarkıdan biri. Sözleri Aysel Gürel, bestesi Sezen Aksu imzası taşıyan bu şarkıyı Deniz Seki’den daha iyi taşıyabilecek bir başka isim daha düşünemiyorum. Kelimenin tam anlamıyla cuk oturmuş ve şarkı adeta bir Deniz Seki şarkısı olarak yeniden doğmuş. Hatta doğmakla kalmamış, albümün de en dikkat çekici şarkılarından biri olmuş.


Ömür Göksel’in ilk kez 1972 yılında plak yaptığı “Sevemem Artık” da albümdeki bir diğer “cover” ve yine nokta atışı olmuş. Zira bu şarkı her ne kadar Ömür Göksel denilince ilk akla gelen şarkı olsa da, onun ötesinde, Türkiye’de stadyum tezahüratlarına mal olmuş ender sayıdaki pop şarkısından biridir. Bilmeyenler için “I love you Fener” demem yeterli olur sanırım.

Bu şarkıyı 1987’de Gökben yeniden söylemişti. Ondan sonra ise ikinci bir kez daha söyleyen olmadı. Ömür Göksel bu şarkıya bir başka sevilen şarkısı “Ağlıyormuşsun”u da dâhil ederek bir yeni versiyon yapmıştı 1998 yılında. 2004 yılında ise bu defa “I Love Baby” adıyla İngilizce sözlerle seslendirmişti o yıl yayımlanan albümünde.


Sözleri Zeki Uluruh, bestesi Ömür Göksel’e ait bu şarkıyı, kafadan “hit” olması ve dahi en bilmeyenimizin bile kulağına bir şekilde yerleşmiş olması, buna karşın yeniden söylenmeyerek yeni kalmış olması nedeniyle bu albüm için doğru bir seçim olarak nitelendirmek gayet mümkün.  Bana kalsa daha coşkulu, daha stadyum atmosferinde (hani belki Ceceli’nin “Söyle Canım” için yaptığı türden) bir düzenlemeyi tercih edebilirdim ama albümün dokusu içerisinde aykırı durabilirdi; onu da kabul ediyorum. Belki daha sonra bir “remix” gelir, bilemem.


Albümün aydınlık ruh halinin, Tamer Yılmaz’ın çektiği Deniz Seki fotoğraflarına ve Özlem Semiz’in beyaz ağırlıklı kartonet tasarımına da yansıdığı açıkça görülüyor.


Deniz Seki için bir an önce adaletin tecelli etmesini istiyoruz. Ülkede o kadar çok şey ters gidiyor ya da tersine döndü ve bir çok şey gibi adalet duygumuz da o kadar ayaklar altına alındı ki, bunun iç.in çok da iyimser olamıyorum. Ne olursa olsun Deniz bir gün çıkacak ve bundan çok daha iyi albümler de yapacak. Ama o güne dek, en iyisi bu. Yani en azından bence öyle...

ARALIK 2014 

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder