Mabel Matiz – “Gözlerine”
“İlk defa bir sanatçı
klibinde osmanlının bir padişahına yer veriyor BÜYÜK SANATÇISIN MABEL MATİZ”
“dislike atanlar fatih
sultan mehmed portresini hazmedemeyen batılı puştlar”
“Mabel matiz abimizin
bu defa ki klibi bayanların katılımı ile muhteşem bir çekim gerçekleştirmiş
olup klibin ilgi çekici figürleri ve yeni yüzleri daha da hit kazandırmıştır...”
“Dansözün memintolar
da tombiktoymuş.”
“Mabel,subliminalleri
dayamışsın,şair arka planda ne anlatmak istiyor? :)”
Yukarıdaki cümleler tahmin edersiniz ki bana ait değil; Mabel
Matiz’in yeni şarkısı “Gözlerine”nin klip altı yorumlarından birkaçı. Noktasına
virgülüne dokunmadan alıntıladım. Bunların yanı sıra yüzlerce farklı yorum da
var, merak eden okur / okuyordur zaten. Kimileri beğenilerini anlatıyor
kendince, kimileri metaforları analiz ediyor, kimileri şarkıyı bir şeylere
benzetiyor, birilerine yakıştırıyor filan…
Klip altı yorumları çoğu zaman asap bozucu olsa da aslında
çok şey anlatıyor. Müzisyenler nasıl bir kitleye hitap ettiğine, anlatmaya
çalıştıklarının nasıl ve ne kadar anlaşıldığına dair çok fazla ipucu bulabilir
bu yorumlarda. Müzisyen değilim ama bir yazar olarak ben şu ipucunu çok net
görüyorum mesela: İnternet çağında yazmak, üretmek her zamankinden daha zor
artık. Eskiden eğitimle, okumayla, görmeyle, denemeyle, öğrenmeyle şekillenirdi
insanın algısı, bakış açısı, donanımı… Şimdi sadece internetle şekilleniyor.
Oradan öğreniyor, oradan okuyor, orada görüyor, işitiyor, deniyor ve oradan
bakıyoruz hayata. Hepimizin kafası karışık o yüzden. Aslında neyi sevdiğimizi,
neyi beğendiğimizi, neyi önemseyip neyi ciddiye almadığımızı bile tam olarak bilmiyoruz.
Kimse bilmiyor. Bu dönemde yazılanlar, üretilenler de bu kaosun içinde arıyor anlamını.
Çoğu kez de bulamıyor.
Mabel’in hem şarkı sözlerinde hem de kliplerinde incelikli detaylar,
göndermeler, küçük kelimelerle kurulmuş büyük cümleler, yer yer objelerle,
kostümler ya da sadece atmosferle sembolize edilmiş düşünceler, duygular var.
Yani internet çağının kafası karışıklarını büsbütün sersem edecek şeyler… Mabel
dozu giderek arttırıyor çünkü zaman içerisinde o cesareti ve özgürlüğü buldu
kendinde. “Gözlerine” de böyle bir şarkı. Bir yanıyla hummalı bir aşk şarkısı, orta
doğulu ve oryantal; yani tam ağız tadımıza uygun ama öte yandan rahatsız edici,
dürten, çomak sokan bir tarafı da var.
Başından beri bizi Mabel şarkılarına bizi en çok ısındıran
şeylerden biri de melodilerinin kulağımıza hep tanıdık gelmesi oldu. İçinden
Barış Manço, Zeki Müren, Sezen Aksu, Ajda Pekkan hatta Türkan Şoray, Sadri
Alışık, Adile Naşit, Münir Özkul geçiyordu sanki şarkılarının. Belli belirsiz,
bir silüet, bir iz, bir anı, bir yara tebessüm, bir yara gibi… Çetrefil şarkı sözlerine,
Mabel’in çatallı sesine, zor anlaşılır diksiyonuna rağmen şarkılarının bunca sevilmesinde
o aşinalığın payı büyük. “Gözlerine” ise aşinalığın dozunu biraz kaçırıp,
doğrudan bir Erkin Koray şarkısı gibi tınlıyor. “Şaşkın”a benzediği yorumlarına
katıldığımı söyleyemem, melodik örgü, yürüyüş, ritim filan benzese de nota
diziliminin kopyalandığını söylemek haksızlık olur.
Bununla birlikte yine klip altı yorumlarında dile getirilen bir
başka hususa yüzde yüz katılıyorum. Şayet İbrahim Tatlıses hâlâ aktif olarak
piyasada olsaydı, ne yapar eder bu şarkıyı Mabel’den alır, okurdu. Ve yakışırdı
da… Tam da bu nedenlerle “Gözlerine” diğer Mabel Matiz şarkılarından ayrı bir
yere yerleşebilir ve daha uzun vadeli, daha geniş çaplı bir etki yaratabilir.
Tıpkı Sezen Aksu’nun “Rakkas”ı, Tarkan’ın “Gül Döktüm Yollarına”sı, Erkin Koray’ın
“Fesupanallah”ı gibi. Çünkü evet, bizim öyle “ömürlük” oryantal klasiklerimiz
var; modası hiç geçmeyen, hiç eskimeyen. Nasıl ki “Rakkas”ın aslında bir tuhaf
geleneğimizi, oturak alemlerini anlattığı, pistte göbek atan kimsenin umuru olmadıysa,
“Gözlerine”nin ne anlattığına da takılmayabiliriz o coşkuyla. Şarkının
bestesinde Sezen Aksu’nun da payı olması ve ilk kez bir şarkıda Mabel ve Sezen’in
ortak imzasının olması da kaderin bir cilvesi gibi düşünülebilir buradan
bakınca.
Şarkının aranjörü Sabi Saltıel ise bu sıralar yaptığı her işle
kendi çıtasını yükseltiyor. Bu şarkıda da hem eski hem yeni düzenleme ve “sound”
anlayışının bu kadar ustalıkla iç içe geçirilmiş olması tesadüf değil. Saltıel
şimdiden 2020’li yılların Türkçe müziğinde adı sıklıkla anılacaklardan olmayı
garantilemiş gözüküyor.
Ana akıma kendi müziğini kabul ettirmiş ya da kendi
müziğiyle ana akım tabirinin yanına bir soru işareti koymuş bir müzisyenin bir
gün bir şarkıyla ana akım geleneklerine selam durması ne derece gereklidir,
doğrudur? Bu bilinçli ve stratejik bir hamle midir yoksa canı sadece eğlenmek,
bu akım makım kategorizasyonlarına tekme sallamak mı istemiştir, onu Mabel’in
bundan sonra yapacaklarını görünce anlayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder