"Bir Başkadır Benim Memleketim"

Seninle Üç Dakika

1976


“Bunların Hesabı Sorulacaktır!”



12 Nisan 1975’te Süleyman Demirel’in kurduğu Milliyetçi Cephe Hükümeti meclisten güvenoyu aldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 39’uncu hükümeti olarak göreve başlayan kabine, Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi koalisyonu ile kurulmuştu. 




Yeni hükümetin ilk icraatlarından biri, Ecevit hükümeti döneminde Kanun Hükmünde Kararname ile TRT Genel Müdürlüğü görevine atanan ve görev süresi boyunca muhalefet tarafından hedef haline getirilen İsmail Cem’in TRT Genel Müdürlüğü görevinden alınması olacaktı. 

İsmail Cem

17 Mayıs’ta görevinden el çektirilen Cem’in yerine İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın atandığı duyuruldu. İsmail Cem ve Milliyetçi Cephe Hükümeti arasındaki hukuk savaşı aylarca sürecek ve ülke siyaset gündemini meşgul edecekti.

Nevzat Yalçıntaş

Ülkedeki siyasi cepheleşmenin mitinglere, gösterilere, çatışmalara, üniversite olaylarına dönüşüp patlak verdiği o günlerde, müzik çevrelerinde hâlâ Eurovision Şarkı Yarışması hezimeti konuşuluyordu. 1976’da yapılacak yarışmaya katılmak üzere plan ve projeler geliştirilmeye başlanmıştı bile. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes kendince bir fikir ileri sürüyordu. Herkes yarışmaya katılmaya en az geçen seneki kadar gönüllüydü. Peki ya TRT?..

23 Haziran 1975 tarihli TV'de 7 Gün dergisi haberi

Müzik dünyasının gündemine bomba gibi düşen açıklama, TRT Genel Müdürlüğü tarafından 15 Temmuz 1975 günü yapıldı: 

“Türk kültürünün yurt dışında uluslararası yarışmalara katılarak tanıtılması, ancak belli bir sanat düzeyinin üstüne çıkmak ve bu yarışmalarda iyi dereceler almakla mümkündür. Halbuki çoksesli ve Türk ruhunu hafif müzik türünde de en iyi yoldan yansıtmak için gerekli koşulların bu tür müzik ile ilgili geleneğin teşekkülünün henüz gerektiği kadar belirgin bir hale gelmemiş olması ve gerek ezgi, gerek armonileme, gerekse sözlerin müziği en iyi bir şekilde uygulanmasına ait zaafların yazılan parçaların aleyhine sonuç vermeleri dolayısıyla Türkiye’nin lehine değil, aleyhine bir propagandaya yol açması mümkündür. Nitekim 1975 yarışması böyle bir sonuç vermiştir. Kaldı ki bu uluslararası yarışmaya her yıl katılma mecburiyeti de yoktur. Bu itibarla, daha iyi hazırlanma devresine girerek, bu yılki yarışmaya katılmama kararı alınmıştır.”

21 Temmuz 1975 tarihli TV'de 7 Gün dergisi haberi

Bu hayli çetrefilli cümlelerle gerekçelendirilmiş karar, TRT Yönetim Kurulunun imzasını taşıyordu. Karardan birkaç gün önce yeni TRT Genel Müdürü Nevzat Yalçıntaş’ın yarışmaya ne olursa olsun katılmak gerektiği konusunda fikir beyan ettiği haber konusu olmuş, ancak kuruldan büyük çoğunlukla katılmama kararı çıkmıştı. Bu karar yoğun tepkiyle karşılanacak, Avrupalıların bizi korkaklıkla suçlayacağı, beceriksizlikle yargılayacağı düşüncesine varana dek söylenmedik laf bırakılmayacaktı. O günlerde müzik camiasındaki kimi isimlerin karar hakkında verdikleri beyanatlar şöyleydi:


Yeşim: “Şayet sonuç geçen yılki gibi olacaksa, olmaması daha iyi oldu.”


Cici Kızlar: “Türkiye’de yapılan yarışmanın şekli her zaman münakaşa götürebilir. Ancak büyük Eurovision’a katılmamak gerçekten çok yanlış bir karardır.”


Timur Selçuk: “İktidardaki hükümetin de bu işte rol oynadığı düşünülürse, yarışmanın yapılmaması kararının alınması normaldir. Fakat bunların hesabı sorulacaktır!”


Attila Özdemiroğlu: “Bu vurulan en son darbedir demeyeceğim. Çünkü daha çok darbeler vurulacaktır. Türk bestecilerinin ve Türk aranjörlerinin yetersiz olduğu gerekçesi hiçbir mantığa sığmaz.”


Semiha Yankı: “Alınan bu kararda geçen yılki derecemizin etkisi olduğunu zannetmiyorum.”


Şenay: “Fırsatları neden değerlendirmiyor ve müzik konusunda geleceğimizi neden kötü bir hatıranın içine gömüyoruz anlamıyorum.”


Gökhan: “Bu doğrudan doğruya Türk bestecilerine ve Türk sanatçılarına indirilmiş ağır bir darbedir.”


Erol Büyükburç: “Böyle yarışmalara katılmak için grupların oluşması ve grupların da gerek melodi, gerekse armoni ve aranjmandaki altyapı, senkoplar, vokaller, kıyafet, mimik ve hareketler itibarıyla olgun bir düzeye gelmesi lazım. Böyle grupların oluşması da hayli zaman alacağına göre, ben bir yılı dahi yeterli bulmuyorum.”

Ne var ki karar kesindi ve ne söylenirse söylensin, değişmeyecekti.

10 Mart 1976 tarihli Milliyet gazetesi haberi

Bütün o kavgalı gürültülü politik gündeme, iyiden iyiye kendini göstermeye başlayan anarşi dalgasına, yokluklara, kuyruklara, elektrik kesintilerine, dış politikada günden güne daha çok gerginleşen ilişkilere, tüm karmaşa ve kargaşaya rağmen pop müzik kendi yolunu buluyordu. 



Yeri geliyor milli duygularımızı coşturuyor, yeri geliyor slogan oluyor, kimi zaman özümüze döndürüyor, kimi zaman kim olduğumuzu unutturuyor, yeri geliyor çiçekten, böcekten, neşeden ve eğlenceden dem vurup bizi tozpembe bir dünyada yaşadığımız hissiyle dolduruyor, o da olmazsa kahırlardan kahır beğeneceğimiz en acılı yüzüyle karşımıza çıkıp derdimize dert katıyor, ama hayatımızın bir yerinde, bir köşesinde mutlaka ve mutlaka, alımlı çalımlı durmaya devam ediyordu. Nitekim, memleketin ulusal müzik davası olarak görülen Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmıyor olmamız, uzunca bir süre boyunca ülke gündeminde diğer meselelerinden aşağı kalmayarak yer alacaktı.


Neyse ki TRT, katılmıyor olsak bile bizi yarışmadan mahrum etmeyecek ve hem radyo hem de televizyondan naklen yayınlayarak bize bir yandan iyilik, bir yandan da kötülük yapacaktı. İyilikti, çünkü olur da bir gün katılmaya karar verirsek, artık ne yapmamız gerektiği konusunda eskisinden daha fazla şey biliyor olacaktık. Kötülüktü, çünkü ekran başında bütün ülkeler arz-ı endam ederken, biz öyle bakakalacak, yutkunmaktan bir hal olacaktık.


3 Nisan 1976 gecesi Lahey Kongre Salonu’ndan yapılan canlı yayını Hollanda’dan Türkiye’ye Başak Doğru anlattı. TRT’nin gönderdiği üç kişilik ekipte Başak Doğru’nun yanı sıra yapımcı Taylan Gökçen ve teknik sorumlu Mustafa Ülkü yer alıyordu. 

Başak Doğru

Yarışma gecesi Başak Doğru yarışmayı hem radyo hem de televizyondan ortak yayınla anlatırken, TRT Ankara stüdyolarında Bülent Özveren ve İzzet Öz, olası bir aksaklığa karşı hazır beklediler. Naklen yayında doğabilecek bir problem esnasında devreye girecek iki sunucuya, her şeyin yolunda gitmesi nedeniyle gece boyunca iş düşmedi.



Gecenin galibi, yarışmaya Brotherhood Of Man topluluğuyla katılan İngiltere olacak, “Save Your Kisses For Me”, tüm zamanların Eurovision şarkıları içerisinde en çok bilinen, en popüler olan ve dünya üzerinde altı milyondan fazla kopyası satılan plağı göz önüne alındığında da, en büyük ticari başarıyı elde eden şarkı olarak Eurovision tarihine geçecekti.


Yarışmanın ikincisi “Un Deux Trois” adlı şarkısıyla Fransa adına yarışan Catherine Ferry olmuş, Üçüncülüğü ise Mary Cristy tarafından seslendirilen “Toi, La Musique Et Moi” adlı şarkıyla Monaco almıştı.    

“Bir Başkadır Benim Memleketim”

O yıl yarışmaya sadece seyirci kalmasına rağmen Türkiye, Avrupa basınının yarışma sonrası gündeminde bambaşka bir şekilde yer alacaktı. Final gecesi yapılan canlı yayında sıra Yunanistan’a geldiğinde TRT ekranında bir anda dönemin popüler şarkıcılarından Rüçhan Çamay belirmişti. 


Ekran başındaki herkes canlı yayının teknik bir arıza sonucu kesildiği sanırken, Rüçhan Çamay’ın Kıbrıs Barış Harekâtının adeta sembolü haline gelmiş “Memleketim” şarkısını söylemeye başlamasıyla işin rengi anlaşılacaktı. TRT arşivinden bulunup çıkarılan bu şarkı, belli ki özellikle tam da o dakikada yayına sokulmuştu. TRT, Yunanistan’ın Kıbrıs Harekâtına göndermeler içeren yarışma şarkısına açıkça sansür uyguluyordu.


Ertesi gün Hollanda gazeteleri Türkiye’nin bu tutumunu “Kızgın Türkler” başlığıyla haber yapacak, Yunan şarkıcı Mariza Koch ise “Türkler şarkımı yanlış yorumladılar,” diye beyanat verecekti.

2 Nisan 1976 tarihli Milliyet gazetesi haberi

Aslında TRT yönetimi yarışmadan iki gün önce durumun farkına varmış, yarışmaya katılacak şarkıların Avrupa Yayın Birliği tarafından gönderilen İngilizce ve Fransızca tercümeleri TRT yetkililerince incelendiğinde Yunan şarkısındaki politik mesajlar gözden kaçmamıştı.

1976 Yunanistan temsilcisi Mariza Koch

Durum TRT tarafından hemen Dışişleri Bakanlığına bildirilmiş, Dışişleri Bakanlığı da Lahey Büyükelçimizi arayarak Hollanda makamları nezdinde teşebbüste bulunulmasını istemişti. Bununla da yetinilmeyerek TRT tarafından Avrupa Yayın Birliği Başkanı ve BBC Genel Müdürü Charles Curran’a, Hollanda Yayın Kurumu Başkanı Erik Jurgens’e ve Eurovision Müdürü Miro Vilcek’e eşzamanlı olarak gönderilen teleks mesajında şunlar yazmakta idi: 

“1976 Eurovision Şarkı Yarışmasına sunulan Yunan şarkısı metninin İngilizce ve Fransızca tercümelerinden bu şarkıda sarih (açık) ve kuvvetli siyasi politik hava ve son Kıbrıs olaylarına atıf bulunduğunu gördük. Bu, kanaatimizce Avrupa Yayın Birliği ve Eurovision ruhuna ve amaçlarına aykırıdır. Ve şüphesiz gelecekteki bu gibi olumsuz hareketlere bir örnek teşkil edecektir... Bu şarkının 1976 Eurovision Şarkı Yarışması finallerinde yayınlanmasını önlemek için gerekli tedbirleri alacağınıza eminiz.”

Erik Jurgens

Ne var ki bu hem rica, hem de ikaz içeren metne ertesi gün gelen cevap, hayal kırıklığı yaratacaktı. Hollanda Yayın Kurumu (NOS) Genel Müdürü Erik Jurgens’in imzasını taşıyan cevap metni şöyleydi: 

“Sizin bundan üzüntü duyduğunuza biz de üzüldük. Fakat gerek Hollanda Yayın Kurumu, gerekse Avrupa Yayın Birliği yetkilileri bu konuda herhangi bir şey yapmaya yetkili değiller. Zira, şarkı yarışması statüsünde, şarkı metinleri kontrolüne dair herhangi bir hüküm yoktur. Ayrıca, kanaatimizce, Yunan şarkısında, sizin bulduğunuz manada bir hava da yok. Bu durumu, kabul etmenizi ve böylece Avrupa Yayın Birliğinin siyaset dışı kalma çabasına yardımcı olacağınızı ümit eder saygılarımı sunarım...”


İşte tüm bu resmi girişimlere rağmen sonuç alınamayınca, TRT kendi yöntemini bulmuş ve söz konusu şarkıya canlı yayında sansür uygulamaya karar vermişti. 
“Panaghia Mou, Panaghia Mou” adını taşıyan şarkının Türkçe çevirisi şöyleydi:

Azizem Azizem

Portakal dolu bahçeler, oy oy anam
Bir uçtan bir uca zeytin ağaçları
Altın gibi parıldayan sahiller, oy oy anam
Gözlerini kamaştıran güneş

Oraya gittiğinde, oy oy anam
Gördüğün o sıralı çadırlarda
Turistler kamp yapmıyor, oy oy anam
Onlar sadece, sadece mülteciler

Azizem, azizem teselli et kalbimi

Darmadağın harabeler görürsen, oy oy anam
Onlar antik çağlardan kalma değil
Napalm bombasıyla kavrulmuş, oy oy anam
Dünün kalıntıları

Ve yeni kazılmış toprağı görürsen, oy oy anam
Gördüğün verimli tarlalar, tarlalar değil
Dikilmiş mezar taşları olacak, oy oy anam
Zamanla çürüyecek, çürüyecek

Azizem, azizem teselli et kalbimi


O gece Yunanistan’ın ekrana getirilmeyen şarkısının yerine izlediğimiz Rüçhan Çamay herkesten daha çok şaşkındı: “Madem “Memleketim”i yayınladılar, bari Ayten’inkisini gösterselerdi,” diye demeç verecekti Çamay. “Yayının kesilmesini hiç doğru bulmadım. Keşke Yunanistan’ın şarkısı yayınlansaydı da bizler de ne olup bittiğinin farkına varsaydık,” diye de ekleyecekti.


Şarkıyı meşhur eden Ayten Alpman ise aksini düşünüyordu: “Yunanistan’ın şarkısının yayınlanmaması çok yerinde bir hareket,” diyen Alpman, şarkısının Rüçhan Çamay’ın sesinden yayınlanmasınaysa kızmıştı: “Artık adeta bir milli marş havasını alan “Memleketim”, TRT’nin arşivinde en ön sırada benim sesimden bulunmalıydı. Çok ayıpladım doğrusu!”


Semiha Yankı TRT’nin bu tutumunu destekleyenler arasındaydı. Yankı: “Yunanistan’ın yayınlanmaması yerinde bir hareketti. ‘Memleketim’i izlerken gözyaşlarımı tutamadım,” derken Rüçhan Çamay'n kızı Melike Demirağ ise “Şimdi yapacak tek bir hareket var. Bülent Ecevit’in Türk-Yunan kardeşlik şiirini besteleyip, gelecek yıl Eurovision’a katılmak,” diyerek olaya başka bir bakış açısı getirecekti.


Artık katılsak da katılmasak da müptelası olduğumuz yarışma, basında yine günlerce yer işgal edecek, finali izlemeye giden Türk gazetecilerin çeşitli ülke temsilcileriyle hasbelkader çektirdiği resimler ve “Türkiye’ye de geleceğiz,” yollu hoş ama boş vaatler uzunca bir müddet gazete ve dergi sayfalarını dolduracaktı. 



Yarışma şarkılarının birçoğu Türkiye’de de plak olarak çıktı ve çok satmaları için plak kapaklarına “Eurovision 1976” ibresinin konulması yetti. Bizim yarışma heveslerimiz ise bir yıl sonrasına, 1977’ye ertelenecekti.


DEVAM EDECEK




Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder