"Aynadan Geçerken..."
Gencecik bir müzisyen adayı ve ‘60’lı yıllardan bu yana
podyumlarda, tiyatro sahnesinde, sinema perdesinde, plaklarda, resim
sergilerinde adından söz ettirmiş on parmağında on marifet bir kıdemli sanatçı…
Benzeri az bulunur bir işbirliğini Hakan Eren akıl etmiş, Saadettin Dayıoğlu da
normal şartlar altında aralarında bir uçurum olması gerektiğini düşüneceğimiz iki
nesli ortak bir dilde, duyguda buluşturan şahane bir şarkı yazmış. Şarkının düzenlemesi ise Ödül Erdoğan'a emanet edilmiş.
Yalan değil; gözlerim doldu şarkıyı ilk dinlediğimde, klibi
ilk izlediğimde. Lale Belkıs’ın bakışlarına sinmiş görmüşlük, sesine iz sürmüş
yaşanmışlık, yüzünde üzeri kapatılmamış çizgiler… Şahkan’ın gençliği, enerjisi,
tazeliği… Geçmişle yarın… Kaç yaşında olursanız olun ikisinin arası hep bugün.
Ne geçmişe takılıp kalmalı, ne yaşamayı yarına saklamalı… En çok da şarkının
bir cümlesinde geçen “kendi zamanlarına tutsak insanlar”dan olmamak için.
Ülkede Korona virüs gündemi hayatın akışının önüne geçmeye
başladığı o ilk günlerde yaşlılara yönelik çok şey yazılıp çizildi. En çok da
dışarıda boş boş gezinmelerinden, toplu taşımalarda kalabalık yaratmalarından
söz edildi; hatta zaman zaman terbiye sınırları aşıldı. Kimse de sormadı, onlar
bunca hayat tecrübesi, bunca görmüş geçirmişlikle neden boş boş gezinmelere
mahkûm edildiler? Neden hayatın içinde değil de kıyısında, köşesinde, dışında
yaşamak zorunda bırakıldılar? İşlerinden tamam da hayattan neden emekli
oldular?
Sadece bir örnek vereyim… İş bulmak için başvurulan internet
sitelerinden herhangi birine şöyle bir göz atın. Bırakın 60’ı, 50’yi, 40’ı, 30
yaş üstü için bile başvuracak iş ilanı bulmakta zorlanırsınız. Aynı şey iş
dünyası dışında da geçerlidir. Belli bir yaş üstü için evinin dışında hoşça
vakit geçirebileceği, sosyalleşebileceği alan çok dardır. En aktifi bir musiki
cemiyetinin koro çalışmalarına katılır ya da bir derneğin ufak tefek işlerine…
Müzik dünyamız da acımasızdır bu konuda. “Kıdemli” denmez;
eski şarkıcı denir doğrudan. Eski şarkıcılara ne şarkı / albüm yapma fırsatı
verilir, şartları zorlayıp yapıp etseler de ne yüzüne bakan olur ne konser
kapıları açılır ne yeni projeler gündeme geldiğinde adları düşünülür. Hele ki
doğal yaş almışlığa direnmemiş, yüzündeki çizgileri sildirmemiş, kilosunu,
fiziğini en az genç yaşları kadar muhafaza etmemişlerse vay ki ne vay!
Lale Belkıs’ın büyük bir cesaretle, “Bakın ben buradayım, ne
unumu eledim ne eleğimi astım!” dercesine tam kırk yıl sonra stüdyoya girmesi,
kamera karşısına geçmesi çok kıymetli bu yüzden. Onu buna ikna eden Hakan
Eren’i, böylesi bir proje için yazılabilecek en doğru şarkıyı yazan Saadettin
Dayıoğlu’nu ve böylesi bir işle müzik dünyasına adım atma şansını yakalayan
Şahkan’ı tekrar tekrar tebrik etmek lazım.
MERHABA Yavuz Hakan Tok Beyefendi,
YanıtlaSilSatırlarınızı okurken bizim bizlerin Bi Gerçeğimiz olduğu inancımlarım ile, çok duygulandım İfadelerinizin yaşanmış durum hallerine anlayış inancımla her kelimesine, katılıyorum, Heleki Kıdemli denmesi uslübu, En doğrusunu tarif etmişsiniz,Takdir etmeyi Hakeder birçok Sanatçımız,çünkü çok emek verilmiştir, Sanat icra etmek şarkı söylemek kolay değildir, Bir kere,Konseri veya şarkıyı, icra ederken Ani bir hoşnut olunmayan haber almış olsa yada ani bir ağrı hissetse, (Konser BiletleriSatıldıysa) Sanatçı, Duygularını, iyileştiripte Seyircisiz Sahneye çıkmak bile kolay değildir kelimelerin şarkı yorumunun, anlamı ses tonuna özden yaşıyormuş gibi iyi yansıtmak Büyük Başarı ve beceridir, Bizim Kıdemli Sanatçılarımız,Çoktur ve Çoooookkkkk Kıymetle emeğini, dinlemek HerBirimizin,Saygı SEvgimizdendir. Ben Sanatı çok seven sıradan bi İnsanım,Sadece, Emeği olan Emeği geçen herkesi tebrikler, Teşekkür ederim!.. Saygım SEvgimle
SelmaÖrser