Gençken her şeye “alternatif” olmak istiyor insan. Kendisinden
önce yapılmamışı yapmak, yeni bir öneri sunmak, bu yolla belki de dünyayı
değiştirmek. Şayet yeterli donanımı, birikimi, yeteneği varsa kimi zaman
başarabiliyor da. Ne var ki başarının kelime anlamı sürdürebilirliği de
içeriyor; içermeyenine “saman alevi” deniyor.
Beraberinde “neye”, “kime”, “niye” ve “ne kadar” sorularını
getirse de müzikte alternatif tabirinin ya da klasmanının kabul gördüğü bir
gerçek. Hatta genç dinleyici için bir statü sembolü olduğu da söylenebilir. Bir
nevi “Ben zaten hep belgesel…” işlevi görüyor.
Müzikte alternatif olmanın birinci şartı o güne dek yapılmışlarından
bir fazlasını yapmak. Belki de bir farklısını. Gelin görün ki bunu sürdürmek
hiç de kolay değil. Çünkü sizin bulduğunuz o bir fazla, mutlaka bir başkasına
ilham oluyor ve o bir başkası da onun üzerine bir fazla koyuyor. İkinci adımı
atarken artık benzersiz değilsiniz; bir fazlaya daha ihtiyacınız var.
Böyle böyle döngü tamamlanıyor ve mevcut düzene alternatif
olan, mevcut düzenin ta kendisi oluyor. Tıpkı son dönemde Türkiye’de “alternatif”
ya da “ikinci yeni”, ya da şu veya bu diye adlandırılan müziğin giderek ana
akımın bir parçası olması gibi.
Örnekleri çok ama bu yazının konusu olan Yüzyüzeyken
Konuşuruz üzerinden sürdüreceğim yazıyı. Kimileri sevdi, kimileri hiç sevmedi
ama Yüzyüzeyken Konuşuruz önce internet videoları, sonrasında “Evdekilere Selam”
adlı ilk albümüyle, sahiden de dönemin müzik piyasası içinde bir alternatif
yarattı. Kaan Boşnak’ın şarkı yazarlığının o günlerde çok gence ilham verdiği
rahatlıkla söylenebilir.
Grup zamanla değişti, dönüştü, şarkı stilini değil ama müzik
formunu başka bir yere taşıdı. Bu anlamda üçüncü albüm “Akustik Travma” bir
nevi zirve oldu. 2020’de çıkan son tekli “Kazılı Kuyum”sa büyük bir dinlenme
başarısı yakaladı ve alternatifin olanın en büyük düşmanı popülerlik geldi
kapıya dayandı. Artık “Ben zaten hep belgesel…”cilerin dışında bir kitlenin de,
sözgelimi Tik Tok videosu çekenlerin de ilgi alanına girmişti. Şarkının ta New
Yorklarda yapılmış analog kaydı dinleyici için o kadar da mühim değildi; “Sen
kazamazsın kazılı kuyum” iyi slogandı, çalışırdı… Ki çalıştı.
Yüzyüzeyken Konuşuruz’un yeni teklisi “Sen Varsın Diye”,
geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı. Uzun bir aradan sonra yayımlanan bu yeni
şarkı açıkçası bende hayal kırıklığı yarattı ve yukarıda yazdıklarımı
düşündürttü. Nitekim basın bültenindeki şu cümle de grubun kafa karışıklığını
anlatır gibi:
“Yüzyüzeyken Konuşuruz’un bu kadar geniş bir dinleyici
kitlesine sahip olmasının sebebi çok geniş bir sound yelpazelerinin olmasından
kaynaklandığı için, ‘Sen Varsın Diye’ ile hem ilk yıllardaki akustik
singer/songwriter tınılarını isteyen, hem de Akustik Travma’nın elektro
ritmleriyle dans edenleri aynı otobüse bindiriyor.”
Meali şu sanki: “Herkesi memnun etmeye çalıştık.” İşte müzikte
tam da buna ana akım deniyor. Sözlerde eski şarkıların yaratıcılığının, kelime
oyunlarının, grubun bir fazlası olan gündelik dil kullanımının yerini ortalama
bir “şarkı dili” almış. Genç “rock” akımı tedavülden kalkalı beri hemen her
grubun ucundan kıyısından içine düştüğü “synth-pop”la ,” akustik versiyon”
klişeleri basın bülteninin tabiriyle “aynı otobüsle” yola çıkmış. Sadece
soruyorum şimdi: Peki bu otobüs nereye gidiyor?
Yavuz Hakan Tok
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hakkımda
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder