"Karanlık, Soğuk, Buz Gibi Bir Tipi Var"

Demirhan Baylan - "Yaratan"


“Daha iyisini üretebilmek için elbette ki paraya ve imkana ihtiyacım var. Orası kesin. Ama çok daha önemli bir şey var; küsmemem, bir sebep bulmam gerekiyor. Bu illaki ‘beğeni’ olmak zorunda değil. ‘Nesi yanlış?..’ Bu bile işe yarar.”


Demirhan Baylan geçenlerde böyle yazdı Twitter’a. Üzerinde uzun uzun düşündüm. Her iki cepheyi de biliyorum. Yazan da oldum, yaptığı iş hakkında yazılmayı bekleyen de. Bazen ürettiği üzerine kurulmuş bir tek cümle bile motivasyon sağlayabiliyor üretene. Ya da motivasyonunu alıp dipsiz, karanlık bir çukura fırlatabiliyor. Bazen üretenin niyetinden bağımsız, çok daha büyük cümleler kurulabiliyor üretilen hakkında. Ya da küçük, yıkıcı cümleler… İki cephe için de bıçak sırtında bir denge.


Demirhan Baylan, daha ülkede “bağımsız müzik” tabiri moda olmamışken bağımsız olabilmiş, hatta işin komiğini çıkarmak gerekirse, bağımsız müzisyenliği Türkiye’ye getirmiş isimlerden biri. Haliyle de hep özgür ve yalnızdı. Bundandır ki zincirlere sığmayıp taşabilecek bir özgüvene sahip olması gereken konumda ve kıdemdeyken bile çekingen hâlâ.


Şimdilerde kimsenin yeni bir şey deneyesi yok. Sanatın çıkış noktası “fikir”, bu yeni dönemde en çok müzikten elini eteğini çekti. Yeni nesil müzisyenlerin sırtını yasladığı standartlar, içinde rahat ettikleri konfor alanları neredeyse madde madde aynı ve eşit yüzölçümde. Demirhan Baylan’sa başından beri müzik üzerine kafa yoran, müziğini fikriyle şekillendiren, yanılsa da deneyen, deşen, kazıyan bir müzisyen. Yeni şarkısı “Yaratan” da ancak bunu iyi bilenlerin tadına varabilecekleri bir şarkı. Çünkü alışılageldik, bildik bir yerden yakalamıyor kulağı.  


Son derece sakin, (moda deyimiyle) “akustik” başlıyor “Yaratan”. Sonra ‘70’ler Anadolu-popunun tam ortasından geçiyor. Derken sertleşiyor, hatta küstahlaşıyor. Öfkesi tepeden aşağı iniveriyor sonra, duruluyor, sakinleşip nihayete eriyor. Aynı şarkının üç farklı versiyonunu dinlemiş gibi oluyoruz 5 dakika 50 saniye içinde. İncelikli müzikal (ama müzisyen olmayanın, enstrüman çalmayanın öyle  ha deyince keşfedemeyeceği) “numaralar”sa işin tuzu biberi oluyor. (O numaralara da yine Demirhan’ın Twitter’da yazdıklarını okuyup kulak kabarttım, ayıptır söylemesi. Malum, “kimsenin zamanı yok durup ince şeyleri anlamaya.”)


Peki “Nesi yanlış?” Nesi yanlış olacak? Akılda kalıcı değil bir kere, nakaratı yok gibi bir şey. “Sabah kalktım yataktan pijamamı çıkardım, dişimi fırçaladım, seni özledim”, filan gibi “samimi ve doğal” sözleri yok; alegori, metafor filan var ki demode. Bir de türü tam net değil kardeşim. Hangi listeye koyacağız bunu, “Üçüncü Yeniler”e mi yoksa “Bağımsız Sahne”ye mi? Müzisyenin yaşı da biraz geçkince… Bilemedim.

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder