Yeter ki Müzik Olsun
  • Seninle Üç Dakika
  • _Giriş
  • _1975
  • _1976
  • _1977
  • _1978
  • _1979
  • _1980
  • _1981
  • Röportajlar
  • Konser Yazıları
  • _2019 Konserleri
  • _2018 Konserleri
  • _2017 Konserleri
  • _2015 Konserleri
  • _2016 Konserleri
  • _2014 Konserleri
  • Günün Şarkısı
  • Albüm / Şarkı Eleştirileri
  • Güncel
  • Yıldızlar
  • Klasikler
  • Ses Dergisi
  • Günlükler
  • _Eurovision 2011 Günlüğü
  • _Eurovision 2010 Günlüğü
  • _Nasıl TV Programı Yaptık?
“DELİ GİBİ AŞIKTIM, BIRAKAMIYORDUM…”

“Ne aşktan zevk aldım ne de hayattan
Ümitsiz gayesiz dolaştım durdum
Mutluluk umarken sevgi beklerken
Bir kara sevdanın esiri oldum
Yazık oldu ömrüme
Yazık oldu gönlüme…”

“Yazık Oldu Ömrüme” 
Söz: Hamza Dekeli - Müzik: Mehmet Aslan
(“Garibi Çilesi Mezarda Biter” albümünden)




15
Share

Burada okuyacağınız bir yazı dizisidir. Bergen'in Acıların Kadını Bergen adıyla kitap haline getirilmiş hayat hikayesi ise bir belgesel-romandır ve bu yazı dizisinden farklıdır. Romanı kitapçılardan temin edebilirsiniz. 


Yüzüne kezzap atıldı, sahnede bıçaklandı, dayak yedi ve en sonunda öldürüldü!

Ülkenin en popüler arabesk müzik yıldızlarından biriyken, sırtına sıkılan altı kurşunla hayata veda etti.

Ardında bıraktığı 11 albüm yıllardır hâlâ satılıyor, şarkıları hâlâ dinleniyor.

Acıların Kadını yazı dizisi 1. bölümü okumak için bu cümlenin üzerini tıklayabilirsiniz.



14
Share

KAYIP YILDIZIN MUHTEŞEM DÖNÜŞÜ


Türk müziğinin kayıp yıldızlarından biriydi Güneri Tecer. Zamanında sevenlerinin, dinleyenlerinin mutlaka hafızalarının bir köşesinde, anılarında sesiyle, şarkılarıyla yer etmiş ama ne yazık ki o sesi ve şarkıları sadece plaklar üzerinde kalmış bir yıldız. İnternet ortamında plak meraklıları tarafından yüklenmiş birkaç şarkısı ve belli ki TRT arşivinden çıkıp gelmiş birkaç videosu dışında hakkında hiçbir şey bulunmayan, şarkıları plaklardan başka hiçbir formatta piyasada dolaşmayan bir ses sanatçısı.

Çocukluğumun siyah beyaz televizyon ekranında, söylediği en ağır alaturka şarkıda bile değişmeyen güleç yüz ifadesi nedeniyle seviyordum ben onu en çok. Büyüyüp de arşivciliği iş edindikten sonra, topladığım plaklarını dinledikçe çocukluğuma dair bana hatırlattıklarıyla o su gibi duru ve bir o kadar da hisli sesini de ne kadar sevdiğimi fark ettim.


1933 yılında Ankara’da doğar Güneri Tecer. 1957 yılında Ankara Radyosuna girer ve uzun yıllar radyo sanatçılığını devam ettirir. Zamanın radyo emisyonları bir çok ses sanatçısını meşhur etmiştir. Televizyonun henüz hayatımıza girmediği o günlerde, radyo başında yüzleri hiç bilinmeden, sadece sesleriyle şöhrete kavuşan, hayran kazananlar vardır. Güneri Tecer de kısa zamanda onlardan biri olur. Ardından gazino teklifleri gelir ve 1966 yılında ilk kez İstanbul gazinolarında sahneye çıkar.

Güneri Tecer radyoda olduğu kadar gazino sahnesinde de çok başarılı olur. Sesinin güzelliği ve alaturka bilgisi kadar, yakışıklılığıyla da özellikle gazinoların kadınlar matinelerinde aranılan yıldızlardan biridir artık.

Ankara’dan okul arkadaşı olan Tarık Dursun K. onun bir gazino programından yola çıkarak Milliyet gazetesine yazdığı yazıda Güneri Tecer’den şöyle bahseder:  “Plaklarının satışı yılın rekorunu kırıyor. Radyoda birinci sınıf sanatkâr. Üniversite eğitimli. Besteleri var. Bir gecede aldığı, en yüksek devlet memurunun maaşına eşit.”


Kısa sürede, o günlerin gazino jargonunda “baş altı” olarak tabir edilen statüye yükselir Güneri Tecer. Yani assolistin hemen öncesinde sahneye çıkan ve assolistten sonraki en yüksek yevmiyeyi alan solist olmuştur.

İlk plağı 1963 yılında yayımlanır. 1967 yılında Odeon Müzik’in alt markalarından biri olan Regal Plak’a transfer olur ve yetmişlerin başlarına dek devam bu süreçte hem çok satan, hem de çok beğenilen plaklara imza atar.

Yabancı şarkılara Türkçe söz yazılması modasının yeni başladığı o günlerde meşhur “Bang Bang” şarkısını Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı Türkçe sözlerle seslendirerek ilk aranjman denemesini yapar. Sonrasında plaklarında kimi zaman aranjman şarkılar ve popüler alaturka şarkıların pop düzenlemelerini de seslendirir. O günlerde bunu yapan birçok alaturkacı vardır. Yeni moda budur ama Güneri Tecer kadar başarı kazanan az sayıda isim olur. 


1977 yılında oğlunun adını verdiği “Tolga 1” 33’lüğü piyasaya sürülür. Ne var ki bu albümün ikincisi hiçbir zaman yayımlanmayacak ve bu onun son plağı olacaktır. 19 Ekim 1988 tarihinde, geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda eder.

Odeon’un uçsuz bucaksız arşivinde dolaşıp yeni projeler için kafa yorarken fark ettik ki Güneri Tecer diskografisinin büyük bir kısmı Odeon arşivinde saklı. Sonra Zeynep Göktürk’le birlikte azmettik, çalıştık, çabaladık ve  Tecer’in Odeon’dan yayımlanmış ne kadar kaydı varsa hepsini bir araya getirdik. Sonra içlerinden bir albüm dolusu şarkı seçtik. Tüm bunlar çok kolay olmadı ve umduğumuzdan uzun sürdü. Şu an bu satırları yazarken, albümün yayımlanmaya hazır hale gelebildiğine hâlâ inanamıyorum.


Bu albümle birlikte Güneri Tecer artık kayıp bir yıldız olmaktan çıkıp, alaturka ve popüler müzik tarihimizdeki yerini alacak. Onu bilenler, yıllar sonra yeniden dinlemenin keyfini yaşarken, hiç bilmeyenler de bu albüm sayesinde tanıyacak. Bize de böylesi bir yıldızın ışığını tekrar görebiliyor, sesini tekrar duyabiliyor olmanın hazzını yaşamak kalacak.

NİSAN 2012 
0
Share

(22 Ekim 2012 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)

Bob Marley sayesinde Jamaika’dan çıkıp tüm dünyaya yayılan “reggae” müziği Türk popüler müziğinde zaman zaman bir renk unsuru olarak kullanılmışsa da, bu türü hakkıyla icra eden az sayıda grup oldu bugüne dek. 2004 yılında kurulan ve bugünkü kadrosu Orçun Sünear, Derya Eke, Cem Konuk, Erdem Birgül, Faruk Demir Tugayoğlu ve Efe Erkayacan’dan oluşan Sattas ise yıllardır türün meraklıları tarafından ilgiyle takip edilen bir “reggae” grubu. Sattas’ın ilk albümü geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı.


“Reggae”nin ilk bakışta eğlenceli gözüken, ancak aslında ciddi bir muhalif tavır, otoriteye ve toplumsal baskılara karşı duruş içeren ruhunu ve müzikal olarak basit fakat bir o kadar da icrası zor ritmik ve melodik yapısını, türün gerekliliklerinin dışına çıkmadan Türkiyeli hale getiren Sattas, ülke popüler müziğine bugüne dek hiç sunulmamış bir alternatif sunuyor.

12 şarkının yer aldığı albümde bazı şarkılar Türkçe, bazıları ise İngilizce sözlü. Bütün şarkıların söz ve müzikleri ise gruba ait. Grubun solisti ve kurucularından Orçun Sünear yer yer caz ve “blues” renkleri de taşıyan çatallı sesi ve sahne üzerindeki kendine özgü tavrıyla da farklı bir solist portresi çiziyor. Yıllardır birlikte çalışan grubun sahne performanslarının büyük ilgi görmesinde Sünear kadar, her biri çok iyi birer müzisyen olan grup elemanlarının da büyük payı var. Nitekim albümü dinlediğinizde bu yüksek enerjinin stüdyo ortamına da birebir yansıdığını görüyor/duyuyorsunuz.


Sattas’ın “reggae” türünde “cover” yapabileceği yüzlerce şarkı varken ve bir tek “cover”la bile dinleyiciyi kolayca tavlamak mümkünken, zoru seçerek tamamen kendi şarkılarından oluşan bir albüme imza atması da bugünün müzik piyasası şartlarında dikkat çekici bir tavır.

Özellikle savaş karşıtı sözleriyle dikkat çeken “American Rambos” ve “Savaş Bitmeli”, dinleyende oracıkta kalkıp bir şeyler yapma hissi uyandıran “Groundation” ve Running Away, ilk klip şarkısı olan “Irie” ve ikinci klip şarkısı olarak seçilen “Eskitilmiş” başta olmak üzere albümdeki her şarkı tek tek keşfedilmeyi hak ediyor.


Benim gibi “reggea” müziğine mesafeli duranlardan bile olsanız, bu albümü dinledikten sonra bakış açınızı değiştirmeniz çok mümkün. Sattas’la ve müziğiyle tanışmak için fazla zaman kaybetmeyin.   

EKİM 2012
0
Share

(15 Ekim 2012 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)

1979’dan bu yana Almanya’da yaşayan yazar, radyo programcısı ve ‘dj’ Gülbahar Kültür, dünyanın farklı köşelerinden derlediği farklı türlerde müzikleri bir araya getirerek hazırladığı albümlerle Avrupa’da hatırı sayılır bir isim yapmış durumda. “Made In Turkey” ve “Turkish Pop Hits” serileriyle Türk popüler müziğinin tanınmasında ve Avrupa’daki radyoların ve kulüplerin çalma listelerine girmesinde de tek başına büyük pay sahibi. Müzik yazarı Naim Dilmener’in onu soyadına yaptığı göndermeyle bir ‘kültür elçisi’ olarak tanımlaması boşuna değil. Gazeteci Fatih Vural ise Kültür’ü ‘müziğin Don Kişot’u’ olarak adlandırıyor.


Gülbahar Kültür’ün “The World Of Turkish Grooves” alt başlığıyla derlediği “Made In Turkey” serisinin altıncı albümü geçtiğimiz günlerde Lola’s World etiketiyle Avrupa’yla eş zamanlı olarak Türkiye’de de piyasaya çıktı. İki diskten oluşan albümde Türkçe müziğin farklı renkleri Kültür’ün usta işçiliğiyle bir araya getirilmiş.

Albümde Jülide Özçelik, Güvenç Dağüstün, Sevtap Ünal gibi son dönemde dikkat çekici işlere imza atan müzisyenler de var, Neyse, Sattas, Deja-Vu ve Zakkum gibi farklı kategorilerde müzik yapan gruplar da. Türkçe ve Japonca halk türkülerini düzenleyen Japon müzisyen Sizzle Othaka, İtalyan alternatif müziğinden Terre Differenti ve Kürt müziğine farklı bir soluk getiren Dodan Özer, albümdeki çok renkliliğin sadece birkaç örneği.


Sinem Turan, Djanan Turan, ‘dj’ İpek İpekçioğlu gibi Türkiye kökenli olup da yurt dışında başarı kazanmış müzisyenlerin ne çare ki Türkiye’de hemen hiç bilinmeyen şarkılarıyla da bu albüm sayesinde tanışıyoruz. Seçki içerisinde beklenmedik bir şekilde karşımıza çıkan Müzeyyen Senar ve Orhan Gencebay ise albümde Türkçe müziğin eski ama eskimemiş kanadını temsil ediyor. Bu çok geniş ve çok renkli yelpazenin en göz alıcı yanı ise Gülbahar Kültür’ün şarkıları seçerken ve dizerken gösterdiği iğne oyası inceliği ve zevki hiç kuşkusuz.
35 şarkıdan oluşan albümde daha önce hiçbir albümde yayınlanmamış beş de yeni kayıt var. 

Türkçe müzik dinlemeyi sevenlere başından sonuna dek bambaşka bir dinleme deneyimi sunan “Made In Turkey 6” bu aralar satın alınabilecek en iyi Türkçe albüm.   

EKİM 2012   
0
Share

(8 Ekim 2012 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)


Barış Manço ve “Adam olacak Çocuk” desem ne gelir aklınıza?.. Barış Ağabey’in unutulmaz “10 puan, 10 puan, 10 puan”ı, dişlerini fırçalamadan yatmayan, arabanın ön tarafına oturmayan, ıspanak yiyen, ama en çok da şarkı söyleyen şahane çocuklar ve piyanosunun başında o çocuklara eşlik eden güleç yüzlü Mine Abla…


8 yaşında konservatuar eğitimi almaya başlayan, konservatuarda okurken bir yandan da Kimya Fakültesini bitiren, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında 23 yıl boyunca solfej ve armoni hocalığı yapan, besteleriyle yurt içi ve yurt dışı birçok festivalde ödül ve mansiyonlar kazanan Mine Mucur’un kariyerinde görece az bir yer tutmasına karşın, bu ülkede yaşayan bir kuşak için o hep Mine Abla oldu ve galiba öyle de kalacak.

Mine Mucur eski ve yeni popüler şarkıların yanı sıra klasik parçaları da yorumladığı ilk albümünü 2007 yılında piyasaya sürmüştü. Geçtiğimiz günlerde ise “Benim Piyanomdan 2” adını verdiği yeni albümü Mega Müzik etiketiyle yayımlandı.


Tekniği, duygusu ve ruhu daha ilk notalarda hissedilebilen, tuşesi ayırt edilebilen iyi bir piyanistten yıllardır aşina olduğu melodileri dinlerken, isteyerek ya da istemeyerek geceli gündüzlü maruz kaldığımız popüler müzikten yorgun kulaklarımız dip köşe temizleniyor. İster kulaklığı takıp bir meditasyon seansındaymışçasına dünyayla ilişkinizi kesin, isterseniz bırakın sabah kahvenizi yudumlarken ya da sevdiğiniz bir kitabın satırları arasında kaybolurken size eşlik etsin. O da olmazsa iş yerinin gergin ortamında, trafiğin en sıkışık anında yüklendiğiniz yüksek voltajı düşürmesi de olası. Mine Abla’nın piyanosu her hal ve şartta mutlu ediyor çünkü dinleyeni.


Albümdeki şarkı seçimlerinde geniş bir beğeni yelpazesi gözetilmiş. “Bir Demet Yasemen” gibi bir alaturka eser de var, “Burası Muştur” gibi bir türkü de, “Ramona” gibi bir “oldies” de. Beğeni seçeneğiniz ne olursa olsun hepsinden eşdeğer haz duymanızı sağlayan dinleme deneyimi ise Mine Abla’nın marifeti.

EKİM 2012
0
Share

(1 Ekim 2012 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)

2010 yılında Türkiye’de yapılmış ilk salsa albümünü yayınlayan Emir Ersoy ve Projecto Cubano topluluğu, yeni albümü “ Karnaval”la Türkçe Latin müziğinde yol açmaya devam ediyor.

Bir önceki albümde popüler 10 şarkıcının solistliğinde bildik Türkçe pop şarkılarını Latin tarzında yorumlayan grubun bu yeni albümünde de hem bildik şarkılar, hem de yeni şarkılar var. Kenan Doğulu, Yaşar, Deniz Seki, Işın Karaca albümün popüler isimleri. Oyuncu olarak tanıdığımız Ayça Varlıer ve Özgü Namal ise bu albümde şarkıcı olarak çıkıyorlar karşımıza. Grubun solistleri Banu Kunt ve Aleixi Conteras’ın yanı sıra Duygu T. Tarhan ve Berna Anter de albümdeki şarkılara sesini veren diğer isimler.


Türkiye’de özellikle gece kulüplerinde büyük orkestraların çaldığı  ’60 ve ’70’li yıllarda gözde bir müzik türü olan, son yıllarda ise daha ziyade salsa dersi modasıyla meraklısı giderek artan Latin müziğini Türkçe pop müziğe adapte ederken dünya standartlarını yakalamayı başaran bir topluluk olarak Emir Ersoy ve Projecto Cubano’nun bu albümü dinleyenlere Latin ezgilerinin eksilmeyen enerji ve coşkusunu vaat ediyor. Üstelik bunu Şebnem Ferah’tan “Sil Baştan” gibi, Yeni Türkü’den “Maskeli Balo” gibi, Pinhani’den “Hele Bi’ Gel” gibi beklenmedik şarkılarla başarıyor.


Türkiye’nin ilk ve tek kalipso kralı Metin Ersoy’un oğlu olan Emir Ersoy, grupta piyano çalmasının yanı sıra hem albümün prodüktörlüğünü yapmış, hem de bütün şarkıların düzenlemelerine imza atmış. Babasından dolayı çocukluğundan beri Latin müziğiyle haşır neşir olan Emir Ersoy’un bu müzik türünde yakaladığı dikkat çekici başarı boşuna değil.

Bir Yalın şarkısı olan “Cumhuriyet”e getirdiği yorumla solist olarak Banu Kunt, albümün bütünü içerisinde ön plana çıkarken, o çok can yakıcı “Sil Baştan”ın orijinal haline göre hayli ‘yumuşak’, ama bir o kadar da etkileyici yeni düzenlemesi kulağı çabuk yakalıyor.

Başından sonuna sıkılmadan dinlenilebilecek, dans ederek eşlik edilebilecek, türün meraklılarını gayet memnun edecek bir albüm. Tekdüze poptan sıkılanlara özellikle tavsiye olunur. 

EKİM 2012         
0
Share
ÇİZGİ FİLMLERE İNANANLARA


Popüler müzikte nicedir süregelen “rock” mı pop mu daha üstün/daha kaliteli argümanını bizden sonraki kuşaklarda müziğin geçmişini araştıranlar hayret ederek ve şüphesiz gülümseyerek okuyacaklar. Sanat müziği olmayan ve güncelden beslenen her müzik türünün şu veya bu şekilde popüler müzik olduğunu biz değil belki ama, onlar çoktan kabul etmiş olacaklar çünkü. Nitekim bu argümanı tepetaklak edecek çok sayıda albüm çıkıyor/çıktı bugünlerde. Daha da çıkacak. Güntaç Özdemir’in ilk albümü “Benimle Yan” da bunlardan biri.


0
Share
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Hakkımda


Photo Profile

Yavuz Hakan Tok
Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci

1999 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.

Daha Fazla



Takip Et

  • Instagram
  • YouTube
  • Twitter
  • Facebook

Bu Hafta Çok Okunanlar

  • Bu Yazının Sahibi Benim!
    “Aman sakın ha şarkılarınızı noterden tasdikletmeden filanca kişiye dinletmeyin!”
  • Benim İçin Fark Etmez
    Bir şarkı düşünün ki 30 yılı aşkın süredir dillerden hiç düşmesin. Defalarca ama defalarca yeniden seslendirilsin ve her kuşak onu başka...
  • Akşamdaaaaan Akşama
    Emir Can İğrek – “Akşamcı” Gündemi tamamen pandemiye teslim olmuş, bütün, barları, pavyonları, diskoları zapt, konserleri iptal edilmiş, b...
  • "İlk Beşe Girmemiz Kesin!"
      Seninle Üç Dakika 1980 - 4. Bölüm “Pet’r Oil”den “Petrol”e Finalin ertesi haftasında Ajda ve kurmayları teker teker Paris’e uçtular. Önce ...
  • Kızım Seni "Peri Masalı"na Vereyim mi?
    Bir nesil onu “Baba” ya da daha yaygın bilinen adıyla “İstemiyorum Baba” ile tanıdı ama bizim nesil çok daha önce tanımıştı aslında. Henüz “...

Arşivden

  • Suna Yıldızoğlu Röportajı
    Yabancı Gelin Sonia, Türkiye'de nasıl ünlü bir sinema oyuncusu ve şarkıcı oldu?.. Yetmişlerde ona kim, neden açık çek verdi? Dillere...
  • Neden Gittin Toplantıya?
    “Sapla saman hiç bu kadar birbirine karışmamıştı,” yazdım geçen gün Twitter’a. Sahiden öyle. İnsan ne düşüneceğini, neye inanacağını şaşıra...
  • Acıların Kadını Bergen
    Burada okuyacağınız bir yazı dizisidir. Bergen'in Acıların Kadını Bergen adıyla kitap haline getirilmiş hayat hikayesi ise bir belgesel...
  • İzlediklerim Ocak 2012
    ENBE ORKESTRASI - "SENDEN KIYMETLİ Mİ?" Bütün tartışmalara, eleştirilere rağmen popüler müzik piyasasında ENBE damgası vurulmuş ...
  • Oya Bora Röportajı
    "Hani Peter Pan masalı gibi bir hayal dünyası vardır ya; orada kötülük yoktur, orada ihanet yoktur, orada acı çekilmez. Bizim şarkılar...
Copyright © 2019 Yeter ki Müzik Olsun

Created with by Beauty Templates | Distributed by Gooyaabi Templates