“Yok öyle bir şey, biz rakip değiliz; hatta can ciğer kuzu sarmasıyız,” deseler de Hande Yener ve Demet Akalın arasında yıllardır süren çekişme fark edilmeyecek gibi değil. Nitekim geçtiğimiz Kasım ayında Demet Akalın yeni albümünden ilk şarkıyı radyolara ve internete servis ettiği gün Sinan Akçıl ve Hande Yener’in Twitter’da “fan” desteğiyle Hande’nin yeni albümünden “Tribe Gir” şarkısının sözlerini “trending topic” yapma çabaları boşa değildi. Akalın’ın albümünün piyasaya çıktığı günlerde de Yener cephesi bu defa “Hasta” şarkısını radyolara ve internete servis etti. Bir süre sonra da iki albüm müzik market raflarında yan yana boy göstermeye başladı ve haliyle bir kez daha rekabet kaçınılmaz oldu. Her iki şarkıcının birbirlerine pop müziğin zirvesinde olmak konusunda Twitter’dan yaptıkları göndermeleri saymıyorum bile.
‘80’li yıllarda tek kanallı TRT televizyonu İtalya’nın meşhur San Remo Müzik Festivalini de yayınlardı ve biz de oturur, bayıla bayıla izlerdik. Hem başka bir televizyon kanalı alternatifimiz olmadığı için böyleydi bu, hem de televizyonun ilk yayına başladığından beri aksatmadan yayınladığı İtalya’dan Müzik kuşağı (özellikle de Rafaella Carra’nın o muhteşem şovları) nedeniyle İtalyan müziğine duyduğumuz sempati nedeniyleydi.
Al Bano & Romina Power ikilisini de Sanremo Müzik Festivali sayesinde keşfetmiş ve çok sevmiştik. Amerikan sinema oyuncusu Tyrone Power’ın kızı olan güzeller güzeli Romina Power ve enine boyuna tipik bir Akdenizli olan ve bu yüzden de bir parça Türkleri de andıran sempati yumağı Al Bano, her ne kadar çok daha eskiden beri birlikte şarkı söylüyorlarsa da (ki karı kocaydılar aynı zamanda), biz onları en çok 1982 yılı Sanremo Müzik Festivalinde ikinci oldukları “Felicita” adlı şarkılarıyla sevmiştik. O sene memlekette her yerde “Felicita” çalındı, söylendi. Denilebilir ki Toto Cutugno’nun “L’italiano”sundan sonra ezbere aldığımız ikinci İtalyanca şarkı oydu ‘80’lerde.
1984’de yine Sanremo’da bu defa birinci oldular, aynı yıl Eurovision’da İtalya adına yarıştılar ve biz Türkiye adına yarışan Beş Yıl Önce On Yıl Sonra grubu kadar Al Bano ve Romina Power’ı da destekledik ekran başında. O kadar sevmiş, bizden saymıştık, düşünün artık.
Defalarca Türkiye’ye de gelip gittiler, konserler verdiler, festivallere katıldılar. 1994 yılında Amerika’da esrarengiz bir şekilde kaybolan kızları nedeniyle, 1999 yılında ise boşanmalarına dair haberlerle gazete manşetlerine taşındılar; sonrasındaysa unuttuk gitti.
Bunca zaman sonra Al Bano’yu bu defa Ömür Gedik’le düet yaparken dinlemek, yukarıda anlattıklarımı hatırlayanlar için hem şaşırtıcı bir sürpriz, hem de büyük hayal kırıklığı. Al Bano ve Ömür Gedik ‘ikilisinin’ bu düeti, Al Bano & Romina Power ikilisinin vakti zamanında büyük “hit” olmuş “Liberta” adlı şarkısı ile yapılmış. DMC etiketiyle yayımlanan teklide şarkının Türkçe ve İtalyanca olmak üzere iki versiyonu var. Nefis bir melodi, artık neredeyse klasik sayılabilecek, şarap misali, şahane bir şarkı. Biraz eski stil evet ama İtalyan müziğini azıcık bilenlerin dinlemelere doyamadığı/doyamayacağı bir şarkı bu. Nazan Öncel’in yazdığı Türkçe sözler de şarkıya cuk oturmuş. Buraya kadar bir itirazım yok. Ama bu noktadan sonra insan ister istemez soruyor: Ömür Gedik kim, Al Bano kim?.. Evet, Romina Power da hiçbir zaman muazzam bir solist olarak anılmadı ama şarkıcılık kariyeri ve deneyimi Gedik’inkiyle kıyas kabul etmezdi her şeyden önce. Mesele ikisini kıyaslamak da değil zaten; mesele Gedik’in Altın Portakal ödül töreninde film şarkıları söylemek ve Ajda Pekkan’ın sahnesine çıkıp onun taklidini yapmak gibi gereğinden fazla cesur hamlelerine bir yenisi daha eklemesindeki anlamsız ısrar.
Okuyanlar bilir, Ömür Gedik’in ilk şarkı söyleme deneyimine çok da olumsuz yaklaşmamış, ama yine de ortaya atılan Haciko’ya gelir toplama iddiasına da pek itibar etmemiştim. Nitekim asıl maksadının şarkıcı olarak boy göstermek olduğu da her hamlesinde daha çok fark ediliyor. Olabilir, onu da yapsın; kim ne karışır?.. Ama bu kadar cüret de biraz abartılı değil mi artık? Koskoca Al Bano’nun (özellikle Türkçe şarkı söylemeye çalışırken) düşürüldüğü duruma mı yanalım (ki nicedir Türkçe şarkı söyleyen yabancıları o kadar da sempatik bulmuyoruz artık), Gedik’in isminin kapakta önce yazılması, fotoğrafının önde olmasına mı?.. Peki bu ya bu projenin amacı nedir?.. Niye yapılmıştır?.. Hedef kitle kimdir?.. Bu soruların cevaplarını bulabilen varsa, beri gelsin.
2011 yılının son günlerinde bir “best of” niteliğindeki “2000-2011” adlı albümünü yayımlayan Demir Demirkan, müzik kariyerine dizi ve film müzikleriyle devam ederken, 2013’ün ilk ayında iki şarkılık bir tekliyle karşımıza çıktı. DMC etiketiyle yayımlanan tekli, “Hatırla” adını taşıyor.
Pentagram günlerinden bu yana iyi bir “rock” müzisyeni olarak hafızalara kazınan ve solo albümleriyle de bu çizgisini devam ettiren Demirkan, klasik “rock” kalıpları üzerinden giderek pop dinleyicisine de sıcak gelecek, melodik besteler yapıyor. Şarkılarına yer yer serptiği Türk baharatları da dozunda tadıyla müziğini çeşnilendiriyor. Nitekim “Hatırla” da aynı formüle sırtını yaslamış bir beste. Bir yanıyla eski stil; özellikle nakarat bölümleri, ‘ver Coşkun Demir’e söylesin’ duygusu yarattı mesela bende. Buna karşın bir taraftan da, sıkı gitar solosu, gümbür gümbür davul yürüyüşü ve kulak dolduran baslarıyla iyi bir “rock” icrasının dün de bugün de değişmeyen gerekliliklerini yerine getiriyor; yani klasik ama bir o kadar da modern. Demir Demirkan genellikle kendi bestelerini seslendiren bir müzisyen ama bu teklide bir değişiklik yapıp, söz ve müziği Ersel Serdarlı’ya ait bir şarkıyı da seslendirmiş. Teklinin ikinci şarkısı “Gel Şuraya”, özellikle sözleriyle dikkate çeken enteresan bir şarkı. Sertab Erener’in “İstanbul” şarkısının, Ferhat Göçer’in “Aklım Sende Kalır”, “Seni Sevmeye Aşığım” gibi romantik “hit”lerinin de yaratıcısı olan Ersel Serdarlı, çok yönlü ve çok renkli bir şarkı yazarı olduğunu bu şarkıyla bir kez daha gösteriyor. “Gel Şuraya”, “Hatırla”dan daha genç ve daha dinamik bir şarkı olarak teklideki dengeyi de sağlıyor.
Bengü’nün Serdar Ortaç-Sinan Akçıl çizgisinde yürüyen kariyerinde artık bir değişikliğe gerek olduğunu daha önce yazmıştım. Zeki Güner’le çalışmaya başladığını duyduğum zaman ise bunun ona iyi geleceğini aşağı yukarı tahmin ediyordum. Nitekim öyle de oldu. 2012’nin son günlerinde DMC etiketiyle piyasaya çıkan “Anlatacaklarım Var” adlı yeni teklisiyle Bengü, popüler müziğin ana akımı içerisinde dikkat çekici bir işe imza atıyor.
Teklide söz ve müziği Zeki Güner imzası taşıyan iki şarkı ve bu iki şarkının beş farklı versiyonu var. İlk klip şarkısı olarak seçilen “Haberin Olsun”, daha önce Zeki Güner’in kendi sesinden tekli olarak yayımlanmıştı. Şunu söylemeliyim ki Güner’in sevdiği ve yapmak istediği bir iş olmasını bir kenara koyarsak, şarkıcı olarak bir kariyer edinme çabasına aslında hiç gerek yok. Çünkü o, bu zamanda doğru düzgün şarkı yazabilen sayılı besteciden biri olarak zaten kıymetli bir müzisyen ve onun şarkılarına ses verebilecek nice iyi ses var. Nitekim Bengü de bunlardan biri olmuş işte ve “Haberin Olsun” Bengü’nün sesinde adeta yeniden doğmuş. Teklide her iki şarkının da orijinal versiyonu Mustafa Ceceli tarafından yapılmış. İlk klip de “Haberin Olsun”un orijinal versiyonuna çekildi ki ancak bana sorarsanız teklinin sonunda yer alan akustik versiyon şarkının ruhuna da, Bengü’nün sesine de daha çok yakışıyor. Burak Yeter ve Ufuk Akyıldız tarafından yapılan “remix” versiyonlar ise bu şarkıyla ille de dans etmek isteyenlerin seveceği türden.
İkinci şarkı “Yaralı” ise alaturka etkili, orta tempolu bir “hit”. Denilebilir ki bu şarkı, hem radyolarda, hem de dijital platformlarda bu yazının yazıldığı sırada henüz klibi servis edilmemiş olmasına rağmen “Haberin Olsun”dan daha fazla yürüdü. Teklide bu şarkının da Burak Yeter ve Ufuk Akyıldız imzalı iki “remix”i var ama yine şarkının ruhundan hareketle orijinal versiyonun daha etkili olduğu söylenebilir. (Bu arada bu şarkıyı dinlerken Tarkan’a ne kadar çok yakışabileceğini de düşündüm ister istemez. Bir de öyle düşünerek dinleyin bakın, gerçekten şahane olurmuş.)
Zeki Güner ve Bengü’nün doğru bir kimya yakaladıklarını ve bu işbirliğinin ikisinin kariyerine de olumlu etki edeceği gün gibi ortada. Bundan sonrasını bekleyip, hep birlikte göreceğiz.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.