Yeter ki Müzik Olsun
  • Seninle Üç Dakika
  • _Giriş
  • _1975
  • _1976
  • _1977
  • _1978
  • _1979
  • _1980
  • _1981
  • Röportajlar
  • Konser Yazıları
  • _2019 Konserleri
  • _2018 Konserleri
  • _2017 Konserleri
  • _2015 Konserleri
  • _2016 Konserleri
  • _2014 Konserleri
  • Günün Şarkısı
  • Albüm / Şarkı Eleştirileri
  • Güncel
  • Yıldızlar
  • Klasikler
  • Ses Dergisi
  • Günlükler
  • _Eurovision 2011 Günlüğü
  • _Eurovision 2010 Günlüğü
  • _Nasıl TV Programı Yaptık?
Teoman – “Gönülçelen”


‘90’ların ikinci yarısında Türkiye’de “rock” müziğin genç kuşağı popüler kültüre yavaş yavaş giriyor, ana akımla tanışıyordu. Önceki kuşaktan farklı olarak bu yeni neslin müziği daha kentli, daha batılı ve daha az protestti. Hatta kimileri hiç protest değildi; derdi sadece kendiyleydi. Belki ‘90’lar kuşağının aradığı da tam olarak buydu. Şeker şurup poptan daha sert ama apolitik.


Teoman tam da o arayışın karşılığı olabilirdi. Oldu da… 1997 yılında yayımlanan ve kendi adını taşıyan ilk albümüyle dikkat çekti, 1998’de yayımlanan ikinci albümü “O” ile kendi kulvarında bir stara dönüşüverdi. Bilen biliyor, tanıyordu zaten ama mesele geniş kitlelerin, “rock” dinlemeyenlerin ilgi alanına girmesiydi ki “O” albümündeki şarkılar bunu kısa sürede sağladı.


2000’de yayımlanan “Onyedi”nin sonraki yıllarda kanıksayacağımız Teoman stilinin kendini iyiden iyiye gösterdiği albüm oldu. Romantik serseri, uyumsuz, “ıssız”, tepeden tırnağa büyük şehirli genç adam şarkılarıydı bunlar. “Onyedi” albümü neredeyse her şarkısıyla “hit” olunca ve üstüne üstlük “remix”lerden oluşan bir kısaçalarla da desteklenince, peşi sıra gelecek albümün önünü de açmış oldu. Teoman artık öksürse satar, dile düşerdi ama o öksürmedi. Yine her bir şarkısı “hit” olacak “Gönülçelen” albümünü hazırladı ve albüm 2001 yılı Kasım ayında piyasaya sürüldü.


Bir önceki albümdeki gibi bu albümde de iki “cover” vardı: Barış Manço’dan “Anlıyorsun Değil mi?” ve Özdemir Erdoğan’dan “Sevdim Seni Bir Kere”. Her ikisi de ‘80’lerde popüler olmuş bu iki şarkı bir kuşak tarafından Teoman şarkısı olarak bilinecek ve sevilecekti böylece. Albümdeki diğer sekiz şarkı ise söz ve müzikleri Teoman tarafından yazılmış şarkılardı. Prodüktör olarak Murat Akad’ın, aranjör olarak ise Teoman, Burhan Kulle, Burak Kulaksızoğlu ve Arbak Dal’ın imzaları vardı albümde.


Hem şarkı sözleri hem de müziklerin birbiriyle bağlantısı, bütünlüklü “sound”, bir önceki albümün, dolayısıyla da o albümün başarısının devamını getiriyordu. Nitekim bir önceki albümün parlak işlerinden “Zampara’nın Ölümü” de, ikinci ve son kısmıyla yer alıyordu bu albümde. Yanı sıra “İstasyon İnsanları”, “İstanbul’da Sonbahar”, “Doktor” ve albüme adını veren “Gönülçelen” teker teker “hit” olabilcek güçteydi ki oldular da. “Soluk Soluğa” ise Türkçe sözlü müzikte hiç alışık olmadığımız kadar “erotik” sözleriyle Teoman’ın daha sonra yapacağı bu tür şarkıların öncülerinden biriydi.


“Gönülçelen” albümü geçtiğimiz günlerde Murat Akad ve Universal işbirliğiyle plak olarak basıldı. Albümü bu vesileyle tekrar dinleyince albüm kültürünün neredeyse unutmak üzere olduğumuz tadına yeniden vardım. Dinlediğim her bir şarkıdan ayrı mutlu oldum, ayrı yaşanmışlıklar hatırladım. 2001 yılında çıkmış bir albümün nostaljik duygu vermesine biraz bozulduysam da yakın bir geçmişte memlekette böylesi albümler yapılmış olmasından haz duydum. Şu kötü zamanlar gelip geçtiğinde yine böyle albümler yapmak isteyenlere rehber olacaklar listesine pekâlâ konulabilir “Gönülçelen”. Plak olarak arşivlere koyabilmek çok kıymetli o yüzden.  

0
Share

Ebru Yaşar – “Alev Alev”


“Aaa bu şarkıyı Ebru Yaşar nasıl söyler? Feridun Düzağaç buna nasıl izin verir?” diyenlerden değilim. Müzikte katı çizgilerle ayrıldığını sandığımız türler arası geçişin aslında ne kadar kolay olabildiğini, kategorilerin ne kadar yalan olduğunu gösteren her örnek başımla beraber, kabulümdür. Tabii “cover” yaparken şarkının orijinalini perperişan etmemek kaydıyla.


Ebru Yaşar, Feridun Düzağaç’ın 2003 çıkışlı ve her şarkısı ayrı “hit”, “”Orijinal Alt Yazılı” albümünden “Alev Alev”i yeniden seslendirdi ve şarkı geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle tekli olarak yayımlandı. Söz ve müziği Feridun Düzağaç’a ait şarkının bu düzenlemesi Mustafa Ceceli tarafından yapılmış.


Yazının başından beri iki kere Ebru Yaşar yazdım ve her ikisinde de elim ister istemez önce Ebru Gündeş yazdı. Gerçi Gündeş aynı adlı bir şarkısı var geçmişte ama bu şarkı da ona çok yakışırdı şimdi doğruya doğru. Kaldı ki o da en az Ebru Yaşar kadar bütçe ayırabilirdi bu şarkıyı satın almak için. Ben tabii bir Ebru Yaşar hayranı değilim. Gerçi 1996 yılında yayımlanan ilk albümünün “hit” şarkısı “Bu Sahilde” herkes kadar beni de etkisi altına almıştı o dönem. Enteresan bir sesti ve popun alıp başını gittiği o günlerde arabesk kulvarı pek fazla genç şarkıcı çıkarmıyordu.


Sonra o genç kız büyüdü, palazlandı, “Seni Anan Benim İçin Doğurmuş”, “Aşkımız Buraya Kadar”, “Sırtımdan Vurdu” gibi kendine ait “hit”ler yakalayarak yerini yaptı. Şimdi bakıyorum, bugünün pop / arabesk seven gençliğinde bir karşılığı var Ebru Yaşar’ın. Biraz çocukluklarından gelen, nostaljik bir sevgi bu ama Ebru Yaşar 2010’larda da boş durmadığı ve kendi janrında parlak işler yaptığı için gündemini de bir şekilde korudu öte yandan.


“Alev Alev”, Ebru Yaşar’a yeni bir gündem yaratabilir. Şarkının yeni düzenlemesi ve yorumu belki bir başyapıt değil ama kötü de değil. Bu “cover” vesilesiyle bir kişi bile Feridun Düzağaç şarkılarıyla tanışsa, o da kârdır ayrıca. 


Ebru Yaşar’ın sesi ve yorumunu ne kadar sevdiğinizle bağlantılı olarak ciğerinizi de sökebilir bu versiyon, canınızı da sıkabilir, orası size kalmış şarkının arabeskleştirilmesindeki doz bana doğru geldi. Bundan fazlası sahiden can sıkabilir, bundan azı Ebru Yaşar’a yakışmayabilirdi.  

0
Share

Bugüne bir şarkı değil; O'nun sesi yakışırdı en çok. Hatırlamak için... Unutmamak için... Unutanlara hatırlatmak için...

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!


0
Share

Ahmet Kaya – “Hani Benim Gençliğim?”


Hâlâ onun 43 yaşında öldüğüne inanmakta zorlanıyorum. O kadar kerli ferli, yaşını başını almış bir adam gibi gelirdi ki gözüme hep… Belki sesinin haşmetinden, belki görüntüsünün heybetinden, bilmiyorum. İlk albümü “Ağlama Bebeğim” 1985 yılında piyasaya çıktığında da sadece 28 yaşındaymış. Gencecikmiş yâni.


’80 ihtilali sonrası Selda Bağcan, Cem Karaca, Zülfü Livaneli, Edip Akbayram yani sol tandanslı müzik dinlemek büsbütün yasak değilse de en hafif tabiriyle “sakıncalı” oldu bir süre. İhtilalin derdi en çok “komünistler”leydi çünkü. Sol görüşlü düşüncenin tamamı “komünist”ti; “güneşli, güzel günler,” “aydınlık”, “şafak”, “yoksulluk”, “kavga” filan gibi laflar hep komünistti.


Ne müziğin sesini kısabilirsiniz, ne de düşüncelerin… Nitekim çok geçmeden “protest” tavırlı şarkılar yeniden gösterdi yüzünü plaklarda… 1985 yılında Edip Akbayram, Mahzuni’den, Selda Bağcan, Livaneli’den şarkılar koyarken albümlerine, Livaneli de Theodorakis’le birlikte “Güneş Topla Benim İçin” diyordu. Cem Karaca henüz Türkiye’ye dönememişti. Tam da o sıralarda çıktı Ahmet Kaya’nın ilk albümü “Ağlama Bebeğim”. Önce Livaneli’nin müziğine benzetti herkes şarkılarını. Ondan mıdır bilinmez, gözlüklü bir fotoğrafının illüstrasyonunun yer aldığı kaset kapağı başka bir illüstrasyonla değiştirildi ikinci baskıda.


İhtilalin vaat ettiği “huzur ve güven ortamı” gelmiş miydi memlekete sahiden? Yoksa zamanında şiirler, şarkılarla anlatılmış acılarımız, dertlerimiz, kusurlarımız, eksikliklerimiz devam ediyor muydu? Belki de artmıştı. Yeni şarkılar anlatacaktı onları da ama artık yeni bir dile, yeni bir üsluba ihtiyaç vardı. O sloganlar, metaforlar, klişeler eskimiş, devrimi tamamlamıştı. 


Ahmet Kaya ilk iki albümünde onlardan beslenen yeni bir ses gibi görünse de, 1986 yılında yayımlanan “Şafak Türküsü”ve yine aynı yıl bitmeden piyasaya çıkan “An Gelir” adlı albümleriyle birlikte o yeni dilin ve yeni üslubun öncüsü oluverecekti. Protest müzik, artık Anadolu poptan değil, arabeskten el alıyordu. O halde başka bir ad bulmalıydı bu türe. Dünyanın en saçma tabirlerinden biri olan “özgün müzik” yakıştırması böyle doğdu.


Ahmet Kaya külliyatından bugüne bir şarkı seçerken doğrusu bir hayli zorlandım. O kadar çok bende yer etmiş, hayatımın bir dönemine eşlik etmiş şarkısı var ki… Fakat galiba ben Ahmet Kaya’nın ‘80’li yıllarını, daha doğrusu 1993’e kadar yayımladığı albümleri, o albümlerdeki şarkıları daha çok sevdim. Yâni Ahmet Kaya denilince benim aklıma “Giderim”, “Kum Gibi”, “Nereden Bileceksiniz” filan gelmiyor öncelikle. “Öyle Bir Yerdeyim ki” geliyor mesela, “Hani Benim Gençliğim?”, “Şafak Türküsü”, “Gökyüzü”, “Sevgi Duvarı”, “Suskun” ve o döneminden başka başka bir sürü şarkı geliyor. Ne çare o yıllarda televizyona çıkarılmadığı için de o döneme ait doğru düzgün görüntüsü yok.


“Hani Benim Gençliğim?” Ahmet Kaya’nın 1987 yılında yayımlanan “Yorgun Demokrat” adlı albümünün açılış şarkısıydı. Sözleri Yusuf Hayaloğlu tarafından yazılan, bestesi Ahmet Kaya tarafından yapılmıştı. Tüm albümün düzenlemesini ise Ahmet Kaya’nın uzun yıllar birlikte çalışacağı Osman İşmen yapmıştı. 


Denilebilir ki Ahmet Kaya’nın sesini belirli bir kitlenin dışına da duyurabilen şarkılardan biri oldu “Hani Benim Gençliğim?” Belki herkesin “penceresiz kaldığı”, “uçurtmasının tel örgülere takıldığı” anlar, zamanlar vardı hayatında. Daha 18 yaşındaydım ama benim vardı mesela. Bu şarkıyı dinler dinler, ağlardım o yüzden.  


Sonrası malum. Bugün Ahmet Kaya şarkıları toplumun her kesiminden, farklı yaşayış biçimleri, siyasi görüş ve müzik beğenilerine sahip insanların az sayıdaki ortak paydasından biri. Demek ki neymiş? Müziğin etkisi siyasetler üstüymüş. Kalbe dokunan kalırmış.

Bugün Ahmet Kaya’nın doğum günü. İyi ki yaşamış. Ruhu şâd olsun.

0
Share
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Hakkımda


Photo Profile

Yavuz Hakan Tok
Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci

1999 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.

Daha Fazla



Takip Et

  • Instagram
  • YouTube
  • Twitter
  • Facebook

Bu Hafta Çok Okunanlar

  • Kızım Seni "Peri Masalı"na Vereyim mi?
    Bir nesil onu “Baba” ya da daha yaygın bilinen adıyla “İstemiyorum Baba” ile tanıdı ama bizim nesil çok daha önce tanımıştı aslında. Henüz “...
  • Günün Şarkısı 21 Mart 2019
    Hakan Peker – “Bir Efsane” ‘70’lerden itibaren TRT televizyonunun eğlence programlarında illa ki bir dans grubu olurdu. En meşhur...
  • Portre: KÖFN ve Salman Tin
    Şortları ve beyaz çorapları ve şapkalarıyla iki genç adam Yoğurtçu Parkı’nın basketbol sahasında çalarmış ve söylermiş gibi yapıyorlar. Klib...
  • Bu Yazının Sahibi Benim!
    “Aman sakın ha şarkılarınızı noterden tasdikletmeden filanca kişiye dinletmeyin!”
  • "Senin Bana Borcun Var"
    Seher Çelik – “Hayat” Bayılıyorum Şehrazat’a… Müdanasız tavrına, dobralığına, lafını tak tak söylemesine, kafası kızdığında karşısındaki bab...

Arşivden

  • Suna Yıldızoğlu Röportajı
    Yabancı Gelin Sonia, Türkiye'de nasıl ünlü bir sinema oyuncusu ve şarkıcı oldu?.. Yetmişlerde ona kim, neden açık çek verdi? Dillere...
  • Neden Gittin Toplantıya?
    “Sapla saman hiç bu kadar birbirine karışmamıştı,” yazdım geçen gün Twitter’a. Sahiden öyle. İnsan ne düşüneceğini, neye inanacağını şaşıra...
  • Acıların Kadını Bergen
    Burada okuyacağınız bir yazı dizisidir. Bergen'in Acıların Kadını Bergen adıyla kitap haline getirilmiş hayat hikayesi ise bir belgesel...
  • İzlediklerim Ocak 2012
    ENBE ORKESTRASI - "SENDEN KIYMETLİ Mİ?" Bütün tartışmalara, eleştirilere rağmen popüler müzik piyasasında ENBE damgası vurulmuş ...
  • Oya Bora Röportajı
    "Hani Peter Pan masalı gibi bir hayal dünyası vardır ya; orada kötülük yoktur, orada ihanet yoktur, orada acı çekilmez. Bizim şarkılar...
Copyright © 2019 Yeter ki Müzik Olsun

Created with by Beauty Templates | Distributed by Gooyaabi Templates