ONLAR SÖYLEDİ, BİZ BÜYÜDÜK
Önce Rana Alagöz başlar şarkıya: “Dün seni yolda görmüşler, kolunda da biri varmış !” Bu can alıcı cümleye Selçuk Alagöz’ün vereceği cevap daha da can alıcıdır: “Ben de bir gün seni görmüştüm, başka birinin kolunda !” Şarkı plağa bu şekilde basılır, ancak televizyon ve radyoda Selçuk Alagöz’ün cevabı değişmiştir: “Doğru mu sandın nasıl inandın, bana hiç güvenemez misin ?” Belli ki erkeğin değil ama kadının çapkınlığını ima eden sözler Denetleme Kurulunun hışmına uğramış, değiştirilmiştir. Öyle de böyle de şarkı çok sevilir ve “Ateş Bacayı Sarmış” o günlerin en popüler şarkılarından biri olur.
Elinizde tuttuğunuz albüm, bu şarkıyla açılıyor. Sadece Türkiye’de değil, dünya müzik tarihinde de eşine çok az rastlanmış birer sanatçı, bir ikili ve dahi, bir gruptur onlar. İki kardeşin bu kadar uzun bir süredir, gerek ikili, gerek solo, gerekse ailenin diğer fertleriyle Alagözler grubu olarak imza attıkları işler ve değişen onca şeye rağmen değişmeyen başarı grafikleridir onları eşi az bulunur kılan. İşte bu uzun soluklu hikayenin tam da ortasında durmakta olan “Ateş Bacayı Sarmış”ın albümün açılışında yer alması da bu yüzden. Ancak bu sadece açılış. Albümde yer alan tüm şarkılar; çok samimi, çok içten, kah çok dramatik, kah çok eğlenceli ama hep gerçek, hep dokunaklı hikayeler, anadilimizden, bizim elimizden melodiler ve kayda alındıkları zamanın epeyce ilerisinde incelikler taşıyor.
Bahattin ve Hacer Alagöz çifti, 1944 yılında doğan ilk çocuklarına Selçuk adını verir. Ardından sırasıyla Rana, Ali ve Nilüfer dünyaya gelir. Bir müzik öğretmeni olan Bahattin Bey, çocuklarına aşıladığı müzik sevgisinin günün birinde Alagözler’e ülkenin en uzun soluklu aile grubu unvanını kazandıracağını hayal etmiş midir bilinmez ama, dört kardeşten müzik dünyasına ilk atılan ağabey Selçuk olur. Selçuk Alagöz, ilk profesyonel deneyimini Altın Mikrofon sahnesinde kazanır ve yarışmanın ilk kez düzenlendiği 1965 yılında finalist olarak yarışır. 1966’da ikinci kez katıldığı yarışmadan bu defa üçüncülükle ayrılır. 1967’de ise, yarışmanın kuralı gereği üçüncü kez aynı isimle katılamayacağını öğrenince, kardeşi Rana Alagöz’ü orkestranın solisti olarak sahneye çıkarır. Bu küçük hile, yarışmayı üçüncülükle bitiren Rana Alagöz’ün müzik yaşantısının da başlangıcı olacaktır.
İki kardeş, takip eden yılları oldukça yoğun bir trafikle geçirirler. Konserler ve plak çalışmaları ardı ardına gelir. Dönemin pop müziğinde üç önemli akım vardır; yabancı şarkılara yazılan Türkçe sözlerle “aranjman” adı verilmiş tür, türkülerin orkestra düzenlemeleri ya da türkü formunda bestelerle dallanıp budaklanan Anadolu-pop ve henüz parmakla gösterilecek kadar az sayıda da olsa, özgün beste denemeleri. İki kardeş o veya bu daha moda demeden, her üç akımdan da beslenirler. Ağırlıklı olarak Selçuk Alagöz’ün şarkı sözleri ve besteleri kullanılır, ancak Rana Alagöz ve daha ilk Altın Mikrofon macerasından beri orkestrada yer alan Ali Alagöz de bazı şarkılara imza atmaktadır. Bu dönemde her ne kadar şarkılarında birbirlerine vokal yapsalar da, plakları çoğunlukla bir ikili olarak değil, ayrı ayrı yayınlanır.
1970 yılında Selçuk Alagöz “Bağbozumu / Edremit Van’a Bakar” 45’liğiyle, 1971 yılında ise bu defa Rana Alagöz “Sevgiliye / Her Şey Bitmiştir Artık” 45’liğiyle Altın Plak kazanır. Her iki kardeş de o günlerin çok kalabalık ve çok alacalı bulacalı pop müziğinin içerisinde kendilerine sağlam bir yer edinmiş, müzikal altyapılarının gücü ve üretkenliklerinin büyük artısıyla, eleğin üstünde kalacaklarını şimdiden göstermişlerdir.
Rana ve Selçuk Alagöz 1975 yılında Odeon grubuna bağlı Polydor müzik firmasıyla anlaşma imzalar ve seksenlere dek sürecek bu dönem, iki kardeşin başarı çizgilerini zirveye taşır. Ardı ardına yayınlanan “Her Şey Bitmedi Bitemez”, “Malabadi Köprüsü”, “Deliyim Seviyorum”, “Aşkın Gözü Kör mü”, “Vah Bacım Vah”, “Zeyno” ve diğerleriyle Alagöz kardeşler ve Odeon işbirliğinin yayınlanan her 45’lik plağı onikiden vurur. Şarkıları da tıpkı şarkıcılıkları gibi daha yetkin bir çizgiye erişmiştir artık. Başlık parası, töre cinayeti, şehit askerler gibi bugün de kanamakta olan toplumsal yaralarımızı müthiş hikayelerle anlatırlar, kırmadan, kafa göz yarmadan, ince bir sızı ve ibret bırakarak. Aşk şarkıları ise, dönemin şuursuz neşeli “lay lay lom” şarkıları arasında ayakları yere basan, ayarı kaçmamış bir duygusallık taşıyan, yaşanmış sevda öyküleri olur, dokunur yüreklere.
Polydor etiketli 33’lük plakları, “Rana & Selçuk Alagöz” adıyla 1976 yılında yayınlanır. Bu plakta yazının başında bahsi geçen “Ateş Bacayı Sarmış” başta olmak üzere “Atamam Ben Kalbimi”, “Kalbimin Sahibisin” gibi düet şarkıları dikkat çeker.
1980 ve sonrasında müzik yolculuklarını ağırlıklı olarak sahnede sürdüren Alagöz kardeşler, erkek kardeş Ali Alagöz, damat Taylan Kök, kayınbirader Serdar Uygun’dan sonra bu defa da küçük kardeş Nilüfer’i gruba dahil ederek 1983 yılından itibaren o meşhur turistik sahne programlarına başlarlar.
Bu albümün hazırlıkları esnasında albüme ne isim vereceğimiz sorusuna Selçuk Alagöz “Albümün adı belli: Biz Sizin Şarkılarınızla Büyüdük” diye cevap vermişti. Bu cevabın üzerine, o an orada bulunan hiç kimse ikinci bir öneri getirmeyi düşünmedi bile. Hemfikirdik. Biz sahiden onların şarkılarıyla büyümüştük. Bu albümü dinlerken başından sonuna dek bütün şarkılara, ezberinizde değilse bile, en azından aşina olduğunuzu fark edeceksiniz. Ve ne çok Rana ve Selçuk Alagöz şarkısının hayatımızdan gelip geçtiğini de. Şayet yaşınızdan dolayı ilk kez tanışacaksanız bu şarkılarla, dinleyeceğiniz hikayelerin, duyacağınız melodilerin zenginliği ve kıyas kabul etmez icra yetkinliği karşısında şapka çıkarmaya hazır olun.
Odeon Müzik, pop müzik tarihinin bir hazinesini daha gün ışığına çıkarıyor. Ne mutlu ki bu eşsiz şarkılar da dijital ortama aktarılarak tarihe gömülme riskinden kurtuldu. Kim bilir bu şarkılarla daha kimler büyüyecek bugün ve yarınlarda.
ŞUBAT 2009