(3 Kasım 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
O Hacer bu Hacer, evet. Hani ülkece ekran başına çivilendiğimiz o dillere destan Biri Bizi Gözetliyor yarışmasının ikinci sezonunda elinde gitarıyla “Erkekler” diye bir şarkı söyleyen ve yarışmanın finalinde kıl payı farkla birinciliği kaçıran “02 Hacer”.
Hacer, BBG evinden çıktıktan bir süre sonra, 2002 yılında Erol Köse prodüksiyonuyla “Erkekler” adlı ilk albümünü çıkarmış, sonra da ortadan kaybolmuştu. Merak da etmemiştik, nitekim BBG şöhretlerinden dizi oyuncusu, sunucu, şarkıcı olan kim varsa, hepsi bir süre sonra unutulup gitmişti. Aradan 12 yıl geçti ve Hacer, ikinci albümüyle tekrar karşımızı çıktı. Hacer Özil’in “Ahde Vefa” adını taşıyan yeni albümü, geçtiğimiz günlerde TMC etiketiyle yayımlandı.
Hacer’in ilk albümünde pop şarkılar söyleyen, şarkılarını ağırlıklı olarak kendisi yazmış, her ne kadar Güzel Sanatlar Lisesi mezunu ve konservatuar öğrencisi olsa da, deneyimsizliği hissedilen bir şarkıcı vardı. Müziğe uzun yıllar ara vermesinden olsa gerek, Hacer şarkıcı olarak çıtasını yükseltmiş gözükmüyor ama bu albümünün daha farklı ve daha olgun bir müzikal çizgide olduğunu söyleyebilmek mümkün. Çünkü Hacer bugünün popüler müziği içerisinde neredeyse esamisi okunmayan bir tarzın peşinde koşmuş ve belki ‘70’lerin değil ama ‘80’lerin Anadolu-pop havasını bugünlere taşımış. Albümü dinlerken en çok Barış Manço, yer yer Edip Akbayram ve Selda gibi, türün mihenk taşlarının izleri hissediliyor.
Özellikle albümün açılışında yer alan “Hele Gel”, neresinden baksanız tipik bir Barış Manço şarkısı gibi tınlıyor; hem sözleri, hem de müzikal yapısıyla. Nitekim Hacer bu albümde Barış Manço’nun “Halil İbrahim Sofrası” adlı ‘80’ler klasiğini de yeniden seslendirmiş. Çocuk yaşta evlendiren kızların dramından yola çıkan “Adım Gonca”, bir ülkenin sınırları içinde kavgasız gürültüsüz bir arada yaşayabilmenin derdine düşen “Kavuşsa Eller” ve “Halkımıza Sözümüz”, Ezo Gelin’in Anadolu’da bir efsaneye dönüşmüş öyküsünü anlatan “Bahçalarda Mor Meni” türküsü, her şart ve koşulda hayata tutunmayı telkin eden “Tut Hayatın Ucundan”, hep hikâyesi olan, mesajı olan, klişe tabiriyle “toplumsal içerikli” mesajlar veren, âşık/ozan geleneğinin de izlerini sürerken, bir parça didaktik olmakla beraber doğrudan siyasal mesajlar vermeyen ve tek bir siyasi görüşe işaret etmeyen şarkılar. Albüm bu anlamda da Barış Manço tarzına ve tavrına daha yakın duruyor zaten.
İlk klip şarkısı olarak seçilen “Gözün Arkada Kalmasın” ise, albümün aşka dair tek şarkısı ve müzikal olarak da daha alaturka bir çizgide duruyor.
Albümdeki altı şarkının söz ve müziği Aysuda Ülkü Zeren tarafından yazılmış. Daha ziyade Kıraç’a verdiği şarkılarla tanıdığımız Zeren’in bu albümün hedeflendiği çizgide olmasında payı yadsınamaz. Zira Hacer tam da böyle bir albüm yapmak istemiş ve Aysuda Ülkü Zeren, hedefi tam on ikiden vurmuş. Zira bugünlerde eskinin Anadolu-pop ya da “rock” çizgisine öykünen ne kadar şarkıcı ve grup varsa, hepsi bir takım retro bakış açılarının, deneysel çabaların, saykodelik yaklaşımların peşinde koşuyor ya da olmadı Kıraç misali doğrudan taklit yolunu seçiyor ama bırakın Seldaları, Cem Karacaları bir kenara, en azından Manço ruhunu bu kadar yakından yakalayabilen yeni bir şeyler yapabilen pek olmuyor. Albümün adı da, içinde bu isimde bir şarkı olmamasına karşın, böylece anlam kazanıyor.
Düzenlemelerde Sadun Ersönmez, Göksel Kamçı ve Berkay Şenol imzaları var. Albümün en büyük kusuru düzenlemeler kısmı zaten. Anadolu-pop türünün alamet-i farikası olan o çok parlak düzenlemelerden, çarpıcı icralardan pek nasibini almamış, epeyce vasat düzeyde kalmış kayıt, işin tadını kaçırmıyor desem yalan olur.
Albüm kapak fotoğrafları da, Hacer Özil’in memleketine “ahde vefa”sını göstermek kaygısıyla, Güneş Kazdal tarafından Gaziantep’te çekilmiş ama Çiğdem Şahiner tarafından yapılan kartonet tasarımında fotoğraflar öyle bir kullanılmış ki, Gaziantep’te çekildiğini ne görmek, ne de anlamak mümkün.
KASIM 2014