Betül Demir - "Mıknatıs"

“MIKNATIS” NEYİ ÇEKECEK?


Betül Demir iki binlerde Türk popunun kazandığı tartışmasız en iyi seslerden biri. İki binlerde dediysem de onun müzik piyasasındaki serüveni aslında doksanlara kadar uzanıyor. Betül Demir’in ne yazık ki yapılamayan ilk albümü Onno Tunç’un ölümü nedeniyle yarım kalan projelerden biriydi. Şayet Onno Tunç’u kaybetmeseydik, Betül’ü doksanlarda tanımış olacaktık. Ancak o, acele etmedi ve şartların olgunlaşmasını bekledi. Sahnede solistliğini pişirmeye devam etti ve ilk albümü “Ayrılığın El Kitabı”nı 2006 yılında piyasaya sürdü.





Betül Demir ve Sude Bilge Demir; yani kısaca Demir kardeşler, dünyaya bu işi yapmak için gelenlerden. Sude’nin şahane besteleri gerek ablası Betül’ün, gerekse başka şarkıcıların sesinden sıcak, samimi, içten, eli yüzü düzgün ve en önemlisi de popüler müziğin vasatisinde müzikalitesi yüksek işler olarak müzik tarihine yazılırken, Betül de polemiksiz, kavgasız gürültüsüz, dedikodusuz ve skandalsız, sade ve sadece şarkıcı olarak kendini kabul ettirebilen sayılı isimden biri oldu geride bıraktığımız yıllar içerisinde.


Soprano kadın sesinin stüdyoda tonlaması zordur. Doğal ortamda gürül gürül çağlayan ses, stüdyoda kayda alınırken ya gücünden kaybeder, soluklaşır ve bunun doğal sonucu olarak da duygusuzlaşır, ya da kendi gündeliğin dilinde “çok bağırıyor” diye ifadesiyle karşılığını bulan rahatsız edici, yorucu bir tınıya ulaşır.

Bu handikabı aşmak için aranjörlerin elindeki malzemeyi iyi tanıyıp, doğru şekilde kullanması, ses teknisyenlerinin enstrümanlar ve şarkıcı arasında doğru denge kurması, soprano sesin uygun dozda parlatılması gibi solistin dahli dışında teknik müdahalelere de ihtiyaç vardır ama daha da önemlisi şarkıcının stüdyoda iken o an sahnede olmadığını hiç aklından çıkarmayıp sesinin şiddetini kontrol edebilmesidir.

Sertab Erener, Sibel Tüzün ve Yonca Lodi iyi birer örnektir bu duruma. Her üçü de zaman içerisinde seslerini daha doğru kullanarak, söyledikleri şarkı cümlelerini dinleyicinin kalbine dokundurabilmeyi başarmışlar, “duygusuz söylüyor” eleştirisinden kurtulmuşlardır. Buna karşın Işın Karaca, ilk albümlerinde gayet kontrollü kullandığı sesinin gücünü, son albümlerinde koyvermiş, hepimizi yormuş, hatta yeri gelmiş, dövmekten beter etmiştir.

Betül Demir ise gerek çok genç yaşta Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde aldığı eğitim, gerek Aşkın Nur Yengi ve Demet Sağıroğlu gibi profesyonellerin arkasında vokal yaparak edindiği deneyim, gerekse ilk albümünü çıkarana dek kesintisiz sürdürdüğü sahne programları sayesinde, başından itibaren güçlü sesiyle duygusal etki de yaratabilen bir şarkıcı oldu. Bazı şarkılarını bu genellemenin dışında tutmak gerekirse de (“Taş Duvarlar”, “Senden Uzaklarda”, “Hayat Böyle” gibi), genel olarak Betül Demir’in emsallerine nispetle bir-sıfır önde başladığını söyleyebilmek pekâlâ mümkün.


Bilen bilir, heves kırmamak, incitmemek için zaman zaman sustuğum olmuştur ama ahbabım diye de kimseye fazladan iltifat etmem. Betül de albüm çıkmadan çok önce şarkılarını dinletmek üzere bize geldiğinde ona ilk söylediğim şey, şarkı söyleme stilindeki ilerleme olmuştu. İltifat olsun diye değildi; çok daha parlak, çok daha etkileyici tınlıyordu bu albümde sesi. Yani artık iki-sıfır öndeydi.  

Şarkıları ilk kez dinlediğim gecenin üzerinden nice zaman geçtikten sonra albüm nihayet piyasaya çıktığında vakit geçirmeden önce TTNet’den indirdim, sonra da CD’sini satın aldım. Yeni albümlerin öncelikle internetten servis edilmesini çok doğru buluyorum. Bazen bir ya da bir kaç şarkı, bazen de tamamı… Albümün “hard copy”si daha sonra müzik marketlere dağıtıldığı için benim gibi sabırsızlar iki defa satın almış oluyorlar. Ama bazen de tam tersi oluyor; albüm yayınlandıktan nice sonra internete veriliyor (ki bunun nasıl bir ticari hata olduğunu daha önce yazmıştım).

Hadi başlayalım artık “Mıknatıs”ı dinlemeye.


Albüm, söz ve müziği Sezen Aksu’ya ait olan “Hop Dedik”le açılıyor. “Hop Dedik” aslında Tarkan’ın albümünde yer alacakmış ancak ne olmuşsa olmuş ve son dakikada şarkı bir şekilde Betül Demir’e kalmış. Sezen’in Betül’ü ve sesini çok sevdiği ve ona bu sevgi nedeniyle iltimas geçtiği çok belli. Yoksa böyle bir “hit”i kime verse, havada kapardı.

Hem anlamlı, hem eğlenceli olabilen “hit” şarkı ise söz konusu olan, Sezen Aksu bu konuda eli öpülesilerden. Hayat dersi gibi şarkı sözleri ve gayet dansa müsait müzikal örgüsüyle “Hop Dedik” tam da öyle bir şarkı. Tarkan sarkıntılık yapan şarkılar söylemeye devam ededursun, bu şarkı Betül’e çok da yakışmış üstelik.


“Hop Dedik”le zımba gibi başlayan albüm, “Mıknatıs”la zımba gibi devam ediyor. Hem sözleri hem de bestesiyle uzun yıllar dillerden düşmeyecek, birinci sınıf bir Sezen Aksu bestesi “Mıknatıs”. “Bazen kurban katiliyle suçu bölüşürmüş,” cümlesi tek başına bir kitap. Şarkının melodik yapısı ve yürüyüşü ise çok başka türlü düzenlemelere de gelir türden. Mesela senfonik bir versiyon da şahane olabilirmiş.

Üçüncü sırada bir Sude Bilge Demir şarkısı var: “Beni Mazur Gör”. Demir kardeşlerin ortak işlerinde en büyük avantajlarından biri, birbirlerini çok iyi tanıyor olmaları. Nitekim bu şarkıda da bu çok net hissediliyor. “Beni Mazur Gör” tıpkı Betül’ün üzerine göre dikilmiş bir elbise gibi. Her şeyiyle kusursuz, bütün detaylarıyla dört dörtlük. İnsanın içini kanatan, bazen farkında bile olmadığı yaralarının kabuğunu kaldıran şarkılar vardır ya hani, “Beni Mazur Gör” işte o şarkılardan.


Albümde dillerde dolaşması muhtemel şarkılardan biri daha var sırada. Yunan şarkıcı ve besteci Eleni Vitali’nin “Epta” adlı şarkısına Sude Bilge Demir ‘in yazdığı Türkçe sözlerle “Ya Ya”, albümün en vurucu şarkılarından biri. Betül bu şarkıda sesinin sınırlarını zorlamadan da iyi şarkı söylenebileceğine dair adeta ders veriyor.

Beşinci sırada yer alan ve yine eğlenceli ama aynı zamanda zeki bir Sezen Aksu şarkısı olan “Herkes Haklı”, daha önce iki farklı versiyonuyla “single” formatında yayınlanmış ve çok sevilmişti. Şarkının her iki versiyonu bu albüme de konulmuş. Ne var ki miksajda her nasılsa gözden (ya da kulaktan) kaçmış olacak ki, bu iki versiyonun ses seviyesi albümdeki diğer şarkılara nazaran yüksek kalmış.


Albümdeki bir başka Yunan bestesi, Sadettin Dayıoğlu’nun Türkçe sözlerini  yazdığı “Küfür”. Sağlam bir beste ve sağlam sözlerle yine çok etkileyici bir şarkı ve çok etkileyici bir Betül Demir yorumu. Bu şarkıda Özgün hem vokalde eşlik etmiş, hem de keman çalmış. Emirhan Cengiz’in düzenlemesi ise şarkının yıldızını parlatan bir başka unsur olmuş. Her yaptığı işte çıtayı biraz daha yükselten ve son olarak Jale’nin yeni albümünde harikalar yaratan Emirhan Cengiz, yakın geleceğin en çok sözü edilen aranjörlerinden biri olacak, demedi demeyin.

Her albümde, bir eleştirmen gözüyle altını (ya da üstünü) çizdiğim şarkılar, bir de sade bir dinleyici olarak başucuma koyduğum şarkılar oluyor. İşte yedinci sırada yer alan “Üşüdüm” de albümü birkaç dinleyişten sonra başucuma koyduğum şarkılardan oldu.



Albümde ilk dinlediğimde de çok sevmediğim, bir çok kez dinlediğim halde hala ısınamadığım tek şarkı “Yola Devam” oldu. Kötü mü? Hayır! Sadece bu albümün bütünü içerisinde yerini bulamadığını düşünüyorum bu şarkının. Önceki Betül Demir albümlerinde gayet “hit” olabilecek “Yola Devam”, burada fazla tempolu, fazla kendinden emin duruyor. Bu albümün şarkılarındaki kadın öyle özgürlüğünü ilan ederek, laf sokup gidenlerden değil; gitse de kırılan, kırık kalanlardan. 

Onuncu sırada yer alan “14 Şubat”, adının çağrıştığının tam tersine, bir mutlu aşkın değil, bir mutsuz ayrılığın şarkısı. Önümüzdeki yıllarda 14 Şubat’ı yalnız geçiren, geçirecek olanların diline marş olacağı şüphe götürmez. Şarkının A kısımları Eleni Vitali’nin bir şarkısından adapte edilmiş. B kısımlarını ise Betül bestelemiş.

Orijinal adı “Ena Ximoniatiko Proi” olan bu şarkıya uzun yıllar evvel ben de Türkçe söz yazmış, bir köşeye koymuştum. Çok kişi dinlemiş, ama kimse almamıştı şarkıyı. Aynı yerde dönüp duran, yükselmeyen bir yürüyüşü vardı melodik yapısının çünkü. Betül çok zekice davranarak, yeni bir nakarat yazarak, şarkıyı adeta baştan yaratmış ve çok da iyi olmuş.


Sıradaki şarkı “İlaç”, Demir kardeşlerin ortak bir çalışması. Albümdeki diğer şarkılara kıyasla daha sakin, daha az iddialı, küçük ama sıcak bir şarkı.

Son sırada ise bir önceki Betül Demir albümü “Süper”de de yer alan “Bir Ara” var. O albümde hareketli versiyonu kullanılan şarkıyı bu defa, akustik bir düzenlemeyle dinliyoruz. Sude Bilge Demir’in şarkılarla can acıtma konusundaki maharetinin bir ispatı gibi de dinleyebilirsiniz “Bir Ara”yı.

Önceki albümde yeterince kıymeti bilinmemiş bu şarkının tam tadını bulmuş bir düzenlemeyle yeniden kullanılması da akıllıca olmuş.

Albüm kapak fotoğrafları Mehmet Turgut tarafından çekilmiş. Mehmet Turgut, son dönemin en gözde fotoğraf sanatçısı ve bir çok şarkıcı albüm kapak fotoğraflarını ona emanet eder oldu. Patricia Kaas, Emma Shaplin ve Metallica gibi uluslararası isimlerin de fotoğraflarını çeken Mehmet Turgut, her çekimde farklı bir konsept yaratıyor ve sonuç genellikle çok da başarılı oluyor.

“Mıknatıs”ın kapak fotoğrafı ilk bakışta Photoshop kullanılarak yapılmış gibi duruyor ama değilmiş. Betül epeyce soğuk bir kış gününde, bir göl kenarında, soğuktan tir tir titreyerek, gerçekten o çemberin içinde oturmuş ve vinçle gölün üzerinde askıya alınmış. Hatta çekimden sonra bir süre de hasta gezmiş bu yüzden. Değmiş mi? Evet!

Bununla birlikte, genel olarak Mehmet Turgut konseptlerine şöyle bir itirazım olabilir; kendi başına şahane bir bütün olan resimler, bazen albümle hiç ilgili olmayabiliyor. Daha önce de örneklerini gördük. Betül’ün resimlerinde de böyle bir sorun var aslına bakarsanız. Hepsi çok güzel ama duygusu bu derece konsantre, bu kadar kalpten bir albüm için resimler biraz soğuk geliyor göze.


Henüz yılı yarılamış sayılmayız ama, görünen köy kılavuz istemiyorsa şayet, “Mıknatıs”ın 2011’in en iyi albümlerinden biri olarak müzik tarihine geçeceğini tahmin etmek zor değil. Daha albümün tanıtımı yeni başladı, ilk klip geçen hafta servis edildi. Emek verilince, zaman harcanınca, özen gösterilince, eh bir de aşk ve Allah vergisi yetenek de varsa, kimse önünde duramıyor. Betül’ün “Mıknatıs”ı başarıyı ve alkışı fazla fazla çekecek, bu çok açık.

MAYIS 2011

Yavuz Hakan Tok

1 yorum:

  1. ablasının şarkılarından cacık olmayacağını anlayınca sezene gitti ama bu albüm elinde patladı malesef

    YanıtlaSil