Sadece Türkçe

Seninle Üç Dakika

1978 - 1. Bölüm

Yedek Liste


1977 yılının haziran ayında bir süredir siyaset kulislerinin meydan savaşına dönüşen TRT Genel Müdürlüğü krizi, Şaban Karataş’ın görevden alınıp yerine 1970 yılından beri TRT Genel Müdürlüğü İdari ve Mali Yardımcılığı görevinde bulunan Cengiz Taşer’in vekaleten atanmasıyla yeni bir dönemece girecekti. 



Cengiz Taşer

Bu görevlendirmeden bir süre sonra daha önce görevden alınan Televizyon Daire Başkanı Yılmaz Dağdeviren için Danıştay’ın verdiği göreve iade kararı uygulanacaktı. Dağdeviren tekrar koltuğuna oturduktan kısa bir süre sonra yaptığı basın toplantısında 1978 yılı Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmak üzere EBU’ya derhal başvuruda bulunacaklarını da açıkladı. Takvimler 30 Temmuz 1977 gününü gösteriyordu.

1 Ağustos 1977 tarihli Hey dergisi TV Magazin eki haberi.

Ne var ki bu kararın Avrupa Yayın Birliği tarafından onaylanması için bir hayli çaba sarf edilmesi gerekecekti. O yıllarda yarışma şartnamesi katılabilecek ülke sayısını 20 ile sınırlandırıyordu. Bir önceki yıl katılan bütün ülkeler öncelikli olarak katılma hakkına sahipti. 1977 yılında yarışan 18 ülkenin tamamının yarışmaya katılması durumunda sadece iki ülkenin daha 1978 yarışmasına katılma şansı vardı ki bu noktada hazırlanmış yedek liste devreye girecekti. Resmi başvurusunu bir hayli geç yapan Türkiye yedek listede, Danimarka, Yugoslavya ve Tunus’tan sonra dördüncü sırada yer alıyordu.

12 Eylül 1977 tarihli Hey dergisi TV Magazin eki haberi.

Türkiye’nin yarışmaya katılıp katılmayacağı kesinleşmemiş olsa da TRT yönetimi Eylül ayında yarışma şartnamesini yayımladı ve duyuruyu yaptı. Buna göre yarışmaya katılmak isteyenler en geç 1 Aralık 1977 gününe kadar eserlerini teslim edeceklerdi. Zaman darlığı nedeniyle süreç hızlı işleyecek, bu nedenle de ilk elemeyi ve yarı finale kalacak eserleri TRT tarafından oluşturulan Seçici Kurul belirleyecek, finalde de aynı kurul Türkiye’yi temsil edecek eseri belirleyecek, 1975 yılında olduğu gibi ayrıca bir halk oylaması yapılmayacaktı. TRT yönetimi oluşturulacak Seçici Kurul için de 5 asil 5 de yedek üye belirlemişti. Yarışmanın TRT içindeki görevlileri olarak ise tıpkı 1975 yılında olduğu gibi yine yönetmen İskender Salgırlı ve mali işlerden sorumlu olmak üzere Erol Okman tayin edilmişti.

3 Ekim 1977 tarihli Hey dergisi TV Magazin eki haberi.

Şartnamenin yayımlanması ile birlikte müzik dünyası hareketlenmiş, besteciler, söz yazarları ve şarkıcılar arasında hummalı bir trafik başlamıştı. Televizyon Daire Başkanı Yılmaz Dağdeviren ekibiyle birlikte, 25 ve 26 Ekim tarihlerinde Cenevre’de yapılan Avrupa Yayın Birliği İcra Kurulu toplantısına için katıldı. Dağdeviren toplantılardan hemen sonra kendisiyle telefon yoluyla irtibata geçen TV’de 7 Gün dergisi muhabirine şu haberi verecekti: “Çetin bir kulis çalışmasından sonra Eurovision’a katılabiliyoruz. Şu anda bu konuda daha ayrıntılı bilgi vermem mümkün değil ama yirminci ülke, yani son ülke olarak yarışmaya katılabileceğiz.”

31 Ekim 1977 tarihli TV'de 7 Gün dergisi haberi.

Nitekim konunun ayrıntıları Yılmaz Dağdeviren’in Türkiye’ye dönüşü sonrası, 28 Ekim günü yaptığı basın toplantısında ortaya çıkacaktı. Yedek listedeki Danimarka ve Yugoslavya ile 20 ülke kontenjanı tamamlanmış, ancak Yugoslavya’nın katılmaktan vazgeçmesi üzerine Avrupa Yayın Birliği, Tunus ve Türkiye arasında bir seçim yapmak durumunda kalmıştı. Bu noktada TRT ekibinin kulis faaliyetleri ve birtakım teknik nedenler Türkiye’nin lehine karar alınmasını sağlamıştı. Yarışmaya kesin olarak katılıyorduk artık.

Sadece Türkçe 

Yılmaz Dağdeviren

Cenevre’deki toplantıda, bir yıl önce alınmış bir karar da tekrar gündeme gelecek ve yarışmada her ülkenin kendi dili ile yarışması kuralı çıkan tartışmalar neticesi oylamaya sunulacaktı. Karar 10’a karşı 11 oyla alındı. Böylece ülkelerin sadece kendi resmi dillerinde yarışması bir kurala dönüştürülmüş oluyordu. Bu kuralın 1 oy farkla kabul edilmesinde TRT ekibinin verdiği 1 oyun da payı vardı. Böylece yıllar yılı sürüp gidecek Eurovision hezimetlerimizin başlıca nedenlerinden biri kabul edeceğimiz dil sorununu başımıza kendimiz musallat etmiş oluyorduk. Artık sadece Türkçe şarkılarla katılabilecektik. 

31 Ekim 1977 tarihli TV'de 7 Gün dergisi haberi

Eurovision sadece bir şarkı yarışması olmanın ötesinde adeta bir milli dava, bir onur ve gurur meselesiydi Türkiye için. Hele ki ilk tecrübemizde sonuncu olmamız ve iki sene yarışmadan uzak kalmamız iyiden iyiye coşturmuştu milli duygularımızı. Yarışmaya dair olan biten her şeyi çok önemsiyorduk bu yüzden. 

7 Kasım 1977 tarihli Hey dergisi haberi

Herhangi birisinin elemelere şarkı göndereceğini beyan etmesi bile haber oluyordu ve adını duyurma derdindeki isimsiz şarkıcı ve bestecilerden tutun da o günlerde müzik listelerinin zirvesinde gezinen isimlere kadar hemen herkes bu furyadan geri kalmamak için karınca kararınca bir şeyler ya yapıyor ya da yapmasa bile en azından yapacağını söylüyordu.

14 Kasım 1977 tarihli Hey dergisi haberi

Çıkan haberler içinde en dikkat çekeni hiç kuşkusuz Nükhet Duru ve Modern Folk Üçlüsü’nün yarışma için güç birliği yaptıkları yolundaki haberdi. Zaten çok sevilen ve ilgi gören Modern Folk Üçlüsü’nün o günlerde hem televizyon hem de sahnede yaptığı şovlarla göz dolduran Nükhet Duru’yla ortaklığı yarışmaya hazırlanan bir dolu ismin içine şimdiden kurt düşürmüştü bile.

3 Aralık 1977 tarihli Milliyet gazetesi haberi

Yarışma iki aşamada yapılacak, ilk elemede 12 eser finale bırakılacak, sonra bu sayı 6’ya indirilecek ve birinci olacak şarkı bu 6 finalist arasından seçilecekti. Yarışmaya şarkı gönderme süresi sona erdiğinde takvimler 1977 yılı aralık ayının ilk günlerini gösteriyordu. Tam 232 eser teslim edilmişti jüriye. Ve jürinin bu 232 şarkıyı tek tek dinleyip aralarından 12 tanesini seçmek için sadece 5 günü vardı.

3 Aralık 1977 tarihli Milliyet gazetesi haberi

Mithat Fenmen, Gürer Aykal, Selçuk Sun, Şerif Yüzbaşıoğlu ve Önder Bali’den oluşan beş kişilik jürinin yarı finale bıraktığı eserler 6 Aralık 1977 gecesi TRT’de yayınlanan “Eurovision İçin” adlı programda Bülent Özveren tarafından açıklandı. Açıklanan sıraya göre finalist şarkılar, şarkıcılar, söz yazarı ve besteciler şöyle sıralanıyordu:


Rumuz: “Gıcır”

Resmi açıklama yapılmadan önce TRT koridorlarında dolaşan fısıltılara göre yarışmaya gönderilen eserler arasında profesyoneller kadar amatörlerin de isimleri geçiyordu. Ancak finale kalanlara bakıldığında amatör isim sayısı epeyce azdı. Jürinin seçimini yaparken şarkılar hakkında bildiği tek şeyin rumuzlar olduğu göz önüne alınırsa, bunun bir tesadüf olduğunu söyleyebilmek de mümkündü. 

7 Aralık 1977 tarihli Milliyet gazetesi haberi

Oysa bazı çevrelerde, amatör isimlerin maddi imkansızlıklar nedeniyle şarkılarını tek bir piyano eşliğinde seslendirdiği, profesyonellerinse ellerindeki imkanları sonuna kadar kullanarak, profesyonel kayıtlarla eserlerini hazırladıkları ve böylece daha en baştan avantajlı duruma geçtikleri konuşuluyordu. 1975 yılındaki şartname elemelere katılan bütün eserlerin tek bir piyanoyla seslendirilmesini zorunlu kılarak bu kural bu sene kaldırılmıştı. Üstelik ne kadar rumuz kullanılırsa kullanılsın, bazı seslerin, bazı beste ve aranjman stillerinin jüri üyelerine tanıdık gelmemesi de imkansızdı. Bu yarışmada tüm bunların farkına varılacak ve TRT yönetimi, sonraki yıllarda bu dedikoduların önünü alabilmek için başka başka taktikler deneyecekti.

Nükhet Duru

Beklenen olmuş, o yıllarda popüler müziğin en gözde isimlerinden biri olan Nükhet Duru, iki şarkıyla birden finale kalmıştı. Şarkılardan birini Modern Folk Üçlüsü’yle birlikte (Grup Anadolu Majör olarak), diğerini ise solo olarak seslendiriyordu.

Nükhet Duru ve Modern Folk Üçlüsü

Henüz ilk elemeyi geçenler açıklanmamışken bile finale kalacağına kesin gözle bakılan Nükhet Duru, ister istemez yarışma boyu en çok gündem konusu yapılan isimlerin başında gelecekti. Üstelik seslendireceği her iki şarkının bestecisi de (Cenk Taşkan ve Ali Kocatepe), pop müziğin önemli isimleriydi ve bunun da etkisiyle müzik çevreleri her iki şarkıya da daha dinlemeden şans tanımaya başlamışlardı.

Mehmet Teoman, Nükhet Duru ve Cenk Taşkan

Semiha Yankı’nın Türkiye’yi tek başına temsil ettiği 1975 yılındaki yarışmayı Hollandalı bir grubun kazanması, aynı şekilde 1977’de de Brotherhood Of Man grubunun birinciliği ve yarışmanın genelinde görülen grup hakimiyeti jüriyi de etkilemiş olacaktı ki 1978 Türkiye finaline seçilen şarkıların büyük kısmı gruplar tarafından seslendiriliyordu.

İskender Doğan, Ertan Anapa, Funda Anapa, Kerem Yılmazer, Esmeray ve Melike Demirağ

En az Modern Folk Üçlüsü ve Nükhet Duru kadar ilgi çekecek bir başka grup, popüler müziğin o günlerde çok gündemde olan altı şarkıcısı tarafından oluşturulmuştu. Melike Demirağ, İskender Doğan, Ertan Anapa, Funda Anapa, Esmeray ve Kerem Yılmazer’den kurulu bu grup (daha sonra Grup Sekstet olarak da anılacaklardı) epeyce güçlü görünüyordu.
1975 yarışmasının hit şarkılarından biri olan “Delisin”de de imzası bulunan Atila Özdemiroğlu ve Şanar Yurdatapan o günlerin popüler müzik piyasasında azımsanmayacak bir etkiye sahipti ve tüm bunlar bu ekibin de şansının yüksek görülmesini sağlıyordu.

Dağhan Baydur, Olcayto Ahmet Tuğsuz, Zeynep Tuğsuz ve Nilüfer

Henüz çok genç olmasına rağmen büyük bir yıldız olma yolunda hızla ilerleyen Nilüfer ise, besteci Dağhan Baydur’un teklifiyle Grup Nazar ekibine son anda dâhil olmuştu. Grup Nazar, adını henüz kimsenin duymadığı ancak sonraki yıllarda özellikle Eurovision sayesinde sıklıkla duyacağı Olcayto Ahmet Tuğsuz’un yanı sıra Zeynep Tuğsuz ve Dağhan Baydur’dan oluşuyordu. 1975’de başına gelenlerden sonra bir daha yarışmaya katılmayı düşünmeyen Nilüfer, şarkıyı çok beğendiği için bu kararından caymış ve ilk elemeyi geçerek yarışmanın iddialı finalistlerden biri olmuştu.

Nilüfer

1975 yılındaki elemelerde epeyce fırtına estirmiş Ali Rıza Binboğa bu sene bir kez daha yarışmadaydı. Binboğa yarışmanın yapılacağını duyunca, yeni 33’lüğü için hazırladığı şarkılardan ikisini alelacele TRT’ye gönderecek, gönderdiği şarkılardan biriyle finale kaldığını öğrenince de “Bu yarışmaya katılmaya önceden karar verseydim, elimde birçok parça vardı. Daha güzellerini seçmeye çalışırdım. Haliyle o zaman da finalde daha etkili olurdum,” diyecekti.

Ali Rıza Binboğa

Hem 1975 finalinde yer alan, hem de 1978 ön elemelerini kazanan isimlerden biri de Cahit Oben’di. O da modaya uymuş, şarkısını solo seslendirmek yerine, kendi oluşturduğu bir grupla yarışmaya katılmayı uygun görmüştü. Yarışmada Cahit Oben’e Abdullah Özbayrakçıoğlu, Aydın Arkun ve Arzu Özkaraman’dan oluşan vokal grubu eşlik edecekti. O günlerde yaptığı iki 45’likle adından iyi kötü söz ettiren Arzu Özkaraman, yıllar sonra Eurovision’da Türkiye’yi iki kez temsil edecek Arzu Ece’den başkası değildi.

Arzu Özkaraman, Cahit Oben, Aydın Arkun ve Abdullah Özbayrakçıoğlu

Tüm ‘70’li yıllar boyunca ülke müzik piyasasına damgasını vuracak ve aranjman furyasına karşı yerli malı şarkılarla popüler müziğe yön verecek Melih Kibar ve Çiğdem Talu, o günlerde yeni yeni lanse etmeye çalıştıkları bir şarkıcıyla yarışacaklardı yarı finalde. 

Melih Kibar, Çiğdem Talu ve Rezzan Yücel

O güne dek birkaç plak dolduran, daha sonra evlenip müziği bırakan ve bir süre sonra tekrar müziğe dönme kararı alan Rezzan Yücel, “Bu Gece”yle hem finalde şansını deneyecek hem de Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye finallerinin popüler müzik klasikleri arasına sokacağı birkaç şarkıdan biri haline gelecek bu şarkıyla adını bütün ülkeye duyuracaktı.

Rezzan Yücel

O günlerin popüler erkek şarkıcılarından biri olan Aydın Tansel, kız kardeşi Şebgün’ün adını rumuz olarak kullandığı şarkısıyla hem besteci hem söz yazarı, hem de yorumcu olarak yarışacaktı 1978 Türkiye finalinde. Şarkısının ismi “Hiç Şansım Yok”tu ve Aydın Tansel finale kaldığını öğrenince, şarkısının ismine de gönderme yaparak, iddialı konuşmaktan çekindiğini açıklayacaktı.

Aydın Tansel

Jürinin finale bıraktığı şarkılar arasında en beğendiklerinden biri olduğu söylenen “Yaşamana Bak” adlı şarkı ise o günlerin bir başka popüler ismi Serpil Barlas tarafından seslendiriliyordu. 

Serpil Barlas

Barlas’a eşlik eden İkinci Baskı adlı vokal grubu ise şarkının bestecisi olan Behiç Altındağ, kardeşi Levent Altındağ, Burçin Karataş ve Nilüfer Kutun’dan oluşuyordu.

Behiç Altındağ, Burçin Karataş, Nilüfer Kutun, Levent Altındağ

Grup Karma’yı oluşturan Galip Boransu, Cengiz Teoman ve Özkan Uğur yarı finalin çok fazla tanınmamış isimleri arasındaydılar. Grup olarak yaklaşık iki yıldır süren beraberliklerini, böylesi bir yarışmayla profesyonel bir platformda sergileyecek olmanın heyecanını taşıdıklarını söylüyorlardı.
     
Grup Karma

Yarı finalin en enteresan şarkılarından biri hiç kuşkusuz “Küçük Kız” olacaktı. 5 kişilik jürinin 5 günde 232 eser arasından ince eleyip sık dokuyarak seçtiği şarkılardan biri olan “Küçük Kız”, henüz 11 yaşındaki Ayça Oktay ve yaş ortalaması 8 olan dört çocuktan kurulu vokal grubu Elma Şekerleri tarafından seslendiriliyordu.

Ayça Oktay

Neresinden baksanız bir çocuk şarkısı olan bu şarkıyı, şarkının bestecisi Baha Boduroğlu, o günlerin popüler çizgi filmi “Gıcır’la Bıcır” dan esinlenerek “Gıcır” rumuzuyla yarışmaya göndermişti. 

Ayça ve Elma Şekerleri

Elma Şekerleri’ni oluşturan çocuklardan ikisi, şarkının düzenlemesini yapan Ertuğrul Çayıroğlu’nun kızları Tülin ve Şebnem Çayıroğlu, bir diğeri o günlerde Baha Boduroğlu’yla evli olan Güzin Boduroğlu’nun kızı Aslı Gelenbe'ydi. Grubun tek erkek elemanı ise Tuğrul Dağcı’nın (Oktay Yurdatapan) yeğeni olan Taner Karataş’tı. 

Baha Boduroğlu, Aslı Gelenbe ve Güzin Boduroğlu

O yıl yarışmanın çok sevilen ama çok da tartışılan şarkılarından biri olacak “Küçük Kız”ı seslendiren bu minik şarkıcılar, kim bilir belki de ne yaptıklarının, neyin içinde olduklarının bile farkında olmadan gelip geçeceklerdi Eurovision Türkiye tarihinden.

Cengiz Orçun

Yarışmanın adı sanı pek duyulmamış, iddiasız isimlerinden biri de Cengiz Orçun’du. Yarışma sonuçlarının açıklanmasından birkaç ay önce solo bir programla televizyona çıkıp adından söz ettirmişti ettirmesine ama şarkıların tanıtımlarının yayınlandığı gün sunucu Bülent Özveren bile “Adını hiç duymadım, amatör biri olsa gerek,” diyerek anons edecekti Cengiz Orçun’u. Görme engelli (o günlerde kullanılan tabirle "âmâ") bir müzisyen olan Cengiz Orçun, gazetelerde de şarkısından ziyade bu nedenle haber konusu edilecekti.

24 Aralık 1977 tarihli Milliyet gazetesi haberi
  
Ülkede siyasi kutuplaşmaların ve beraberinde gelen anarşi olaylarının her gün manşetlere çıktığı o günlerde halk evlerine kapanmış, 70’lerin ilk yarısını ihtişamla geçiren sinema ve gazinolar, salonlarını tekrar doldurabilmek için ellerinde kalan tek kozu, seks unsurunu kullanmaya başlamışlardı. 


Orta halli müşterisini ve aileleri kaybeden gazinolar, sesin değil görüntünün yükselen değer olduğu kadrolarla ayakta kalmaya çabalarken, sinema işletmecileri hala açık kalabilen salonlarda erotik filmlerle hasılat yapmaya çalışıyorlardı.


Halkın tek eğlencesi televizyondu artık. Hiç bilmediğimiz, görmediğimiz dünyalarla, hayatlarla bizi tanıştıran, dünyanın dört bucağını evimize taşıyan televizyonu, topyekûn ve süratle yaşayacağımız bir değişimin en önemli sebebi olacağından habersiz, evlerimizin baş köşelerine konuk ettiğimiz, üzerine dantel örtüler serip, gözümüzden sakındığımız o günlerde, ekrandan bize sunulan her şeyi ama her şeyi çok önemsiyorduk şüphesiz.


Belgeselinden eğlencesine, sporundan filmine, beyaz camdan odalarımıza dolan her görüntü, her ses, mutlaka hafızamıza yer ediyordu. Ekranda görünen herkesin, sunucuların, spikerlerin, şarkıcıların, hatta hiç ekrana çıkmayan, sadece kamera gerisinde çalışan TRT görevlilerinin bile gazete ve dergilere sayfalar dolusu haber yapılması, kapak olması boşuna değildi.


Bu derece önemsediğimiz, hayatlarımızda yer verdiğimiz televizyon, zaten enerji tasarrufu nedeniyle günde 4 saate düşürülmüş yayını esnasında müziğe, hele ki popüler müziğe o kadar az veriyordu ki, Eurovision Şarkı Yarışması, ülkedeki birçok pop müzik meraklısı için adeta bir şenlikti. Nitekim şimdi herkes 16 Aralık gecesi ekrana gelecek finalist şarkıları bekliyordu heyecanla.

DEVAM EDECEK

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder