Ayrıca televizyon reytingleri bile öyle şekillenmiyor mu?
Total var, AB var, ABC var. Farklı statülerdeki izleyicinin izledikleri farklı
kategorize ediliyor ve reklam pastası buna göre bölünüyor. Sen de yap abicim
bir “Adult Pop Top 50” kategorisi, görelim. Neden Erol Evgin’le Uzi’yi aynı klasmanda
yarıştırıyorsun? O da olmazsa “Top 50 Pop”, “Top 50 Rock”, “Top 50 Indie” yap.
Çok mu zor? Böylece herkes kendi bahçesinde oynar, kendi rakipleriyle yarışır
ve şaibeler, memnuniyetsizlikler de ortadan kalkar.
"Ama O Şarkılar Sahiden Çok Dinleniyor"
Geçenlerde bir ‘tweet’ attım, kıyamet koptu. (X’de yazılan
şeylere ben hâlâ ‘tweet’ diyorum evet, ne diyeyim, Mahmut mu diyeyim?) Şöyle
bir şey yazmıştım:
Yorum üstüne yorum geldi, gazetelerin köşe yazılarında bu ‘tweet’
alıntılandı, konu tartışmaya açıldı. Kimine göre çok haklıydım, zaten nicesi
nicedir bundan mustaripti ve ben onların sesi olmuştum. Bravoydu bana!
Kimilerine göreyse hiç öyle bir şey yoktu, dijital platform listelerinin üst
sıralarındaki şarkılar her yerde çalınıyor, dinleniyor, söyleniyordu da ben
habersizdim. Yaşım yetmiyordu duymaya da anlamaya da. Hatta değişime ayak
uyduramayan herkesin geride kaldığını yazan bile oldu, artık değişimden
anladığı neyse. Ne cevap vermek lazımdı? “Değişime ancak gelişimi de
beraberinde getiriyorsa ayak uydurmak gereklidir. Kötüye giden, tersine işleyen
değişime ayak uydurmak (bile isteye attan inip eşeğe binmek) ancak çaresizlerin
ve yetersizlerin işidir,” desem yerinde bir cevap olur muydu? Bilemedim.
Kullanımı en kolay ve en işlevsel platform olduğu için çok
kişi gibi ben de müzik dinlemek ve müziği takip etmek için Spotify kullanıyorum
ve o yüzden de hedefimde o varmış gibi gözüküyor ama aslında her bir dijital
müzik dinleme platformunda benzer şekillerde süregelen bir yanlışlıklar ve
haksızlıklar silsilesinin izini sürüyorum. Bahis konusu ‘tweet’ bu konudaki ne
ilk ne son tespitimdi. İyisi mi yazıya dökeyim de daha açık anlaşılsın dedim en
sonunda.
Bunu daha önce de yazdım ama yine yazacağım. Kaset
zamanlarında her yaşadığım yerde sık sık uğradığım en az bir kasetçi olurdu.
Adamlar zaten bir süre sonra beni tanır, son uğradığımdan beri yeni gelen ne
kaset varsa tezgâha çıkarırlar, ben de içlerinden seçip alırdım. CD
zamanlarında müzik market raflarında da her yeni çıkanı bulmak mümkündü. Çok
satma ihtimali olanlar, şirketlerce ücreti mukabil öne çıkartılması istenen
albümler göz önüne konsa bile diğerleri de bir şekilde raflarda olurdu. Yani bu
CD az satar biz bunu depoya koyalım, soran olursa çıkartır veririz gibi bir
yöntem (en azından son dönemlere kadar) yoktu. Sonra ilk dijital
platformlarımızdan biri olan TTnet çıktı biliyorsunuz. O zaman öyle yeni
albümlerin/şarkıların her hafta aynı gün aynı saatte yayımlanması diye bir şey
de yok, her gün bakardım TTnet’in yeni çıkanlarına. Her gün de sıralama
değişir, yeniler eklenirdi. Bir sene sadece TTnet yeni çıkanlar listesini günlük
takip ederek yıl boyu çıkan bütün albümleri/şarkıları gün gün listelediğimi
bilirim.
Sonra Spotify geldi, mertlik bozuldu. O zaman bu zaman yeni
çıkan albümlerin/şarkıların sadece bir kısmını görebiliyoruz. Her hafta
perşembeyi cumaya bağlayan gece yarısı yenilenen yeni çıkan listesi sadece
belli sayıda şarkıyı gösteriyor bize çünkü. Mesela benim birçok yeni şarkıdan
sanatçıların ya da hayranlarının, PR’cılarının, şirketlerinin sosyal medyada
yaptığı paylaşımlar sayesinde haberim oluyor. Sosyal medyada dolanarak, ‘mail’
kutuma düşen basın bültenlerini tarayarak oluşturuyorum kendi yeni çıkan
listelerimi.
Peki bu adil midir? Elbette değildir. Önce üretene, şarkı
yükleyene, sonra dinleyene yapılmış korkunç bir haksızlıktır. Biri çıkıp şunu
dese: Bu listeyi biz şu yöntemle oluşturuyoruz, mesela (eminim öyle bir şey
yoktur ama) bu işi ücret karşılığı yapıyor, parayı vereni listeye sokuyoruz.
Hani bir dönem Kral TV klipleri ücret karşılığı yayınlıyordu ya. Bu bile daha
adil sayılabilir çünkü o zaman kuralı bilirsiniz ve işin etiği ayrı bir
tartışma konusu olmakla beraber kabul eder, o çarka girer ya da etmez,
girmezsiniz. Ama bu öyle bir şey de değil. Ne kural var ne kaide ne prensip. O
listeye nasıl girilir ya da neden girilemez bunu kimse açıklayamıyor.
Aslında bu bir sorun olarak kabul edilse, çözmek hiç de zor
değil. Yaparsın birden fazla liste. Yeni Çıkanlar Pop, Yeni Çıkanlar Rock, Yeni
Çıkanlar Alternatif, Yeni Çıkanlar Rap vb. olur biter. Böylece her yeni çıkan
görünür, patatesle avokadoyu da aynı rafta satmamış olursun. Biz de çerçöp dolu
listeden cımbızla şarkı ayıklamak zorunda kalmayız. Hatta Yeni Çıkanlar Çerçöp
diye de bir liste yaparsın, isteyen patlayana kadar onları dinler.
Evet sonuçta ortada ticari bir şirket var ve ticari
şirketler bütün stratejilerini maksimum kazanca endekslerler ama o şirket
herkese aynı ücret karşılığı hizmet satıyorsa 15 yaşındakini ne kadar memnun
ediyorsa 50 yaşındakini de o kadar etmek zorunda. Misal Kral TV’nin böyle bir
zorunluluğu yoktu çünkü kimse Kral TV izlemek için para ödemiyordu. Ben para
ödediğim bir platformda bana sevmediğim, dinlemediğim, yanından bile
geçmeyeceğim şeylerin dayatılmasını istemiyorum. Seçme hakkımın olmasını
istiyorum. Kaldı ki algoritmanın size sadece dinlediğiniz türdeki şarkıları önerdiği
gibi bir rivayet var ama o iş pratikte asla öyle yürümüyor.
Aynı şey TOP 50 listeleri için de geçerli. Evet o listeler
gerçekten çok dinlenen şeylerden oluşuyor olabilir ki bunu kabul etmek için de manipülasyon
diye bir şeyin olmadığını varsaymamız lazım. Spotify’ı en çok gençler
kullanıyor ve diyelim ki gençlerin dinlediği şarkılar sadece onlar. Zira o
listeleri ne zaman eleştirsem birileri çıkıp “Ama o şarkılar sahiden çok dinleniyor,”
diyor. Hadi öyle olsun. E bu durumda misal Nilüfer hiçbir zaman o listelere
giremeyecek. Nilüfer’i geçtim, Demet Akalın, Gülşen, Hande Yener gibi yakın
geçmişin liste başı şarkılarına imza atmışlar da giremeyecek. Niye? Çünkü ne
Semicenk’in ne Uzi’nin ne Çakal’ın şarkılarına benziyor şarkıları.
“Varsın listelere giremesinler, ne olacak ki?” diyenler
çıkacaktır. Bunun yarattığı negatif etki o kadar büyük ki, tahmin bile
edemezsiniz. Bir kere her şeyden önce listelerde olmadığınızda çok dinlenme ihtimali
tamamen ortadan kalkıyor. Müzik market örneğine geri döneyim. Kaç kişi rafta
görmediği bir albümü görevliye sorup depodan getirtirdi? Aynı o hesap. Kaçımız
o şarkının ya da şarkıcının adını aratıp, bulup, dinliyoruz. Sıkı fanlar,
meraklılar hariç herkes sadece önüne konulanı, gördüğünü dinliyor. Haliyle de
listelere giremeyenlerin dinlenmeleri düşük oluyor. Böylece ortaya çıkan
başarısızlık algısıysa yazan, besteleyen, düzenleyen, söyleyen, yayınlayan
herkesi demoralize ediyor. Motivasyonlarını kaybediyorlar. Maddi manevi bir
zarar söz konusu. Birileri çıkıp “Amaaan filanca mı? Son yaptığı şeyler hiç tutmamış,
Spotify’da dinlenmeleri çok düşük. Ona konser teklifi götürürsek zarar ederiz,”
dediğinde ne olacak? Halihazırda denmediğini de iddia edemeyiz ayrıca. Dedim ya,
haksız rekabet ve maddi manevi zarar artık ciddi boyutlara ulaşmış durumda.
Popüler müzik icat olunduğundan bu yana yayımlanan müzik
dergileri her zaman birden fazla liste yaptı. Plakları, albümleri kategorilerine göre
listelere dizdi. Örneğin dünya müziğine yön vermiş Billboard dergisi halen öyle
yapıyor. Bakın aşağıdaki ekran görüntüsüne.
Türkiye’de bir dönem Billboard işlevi gören Hey dergisi de '80'lerde öyleydi. En çok satanlar listeleri pop ayrı, arabesk ayrı, sanat müziği, halk
müziği ayrı listelenirdi. Belkıs Akkale’yle Ajda Pekkan aynı listede olmazdı. Zira
bu ülke müziğin türlerinin sadece ritimlerine göre ayrıştığı bir ülke de değil.
Her şeyden önce tonalitesi farklı müzik türleri var.
Daha birkaç gün önce Spotify “Yazın Hitleri” diye bir liste
yayımladı. “Aaa evet bunların hepsi çok dinlendi, ben şahidim”ciler bir yana,
çok insan haklı olarak “Ben bunların ikisi üçü dışında hiçbirini bilmiyorum,
bunlar nasıl hit?” diye sordu. Ben bilmiyor değilim belki ama onlar dinlediğim
şarkılar değil. Ve o meşhur ‘tweet’te de yazdığım gibi memleketin en gözde
tatil beldesinin orta yerinde aylardan beri dolanıp duruyorum, canlı müzik ya
da dj müziği yapılan mekanlarda bu şarkıları asla duymuyorum. Nerede duyuyorum
biliyor musunuz sadece? Gecenin üçünde beşinde evimin bulunduğu caddeden geçen
modifiye arabaların bangır bangır ses sistemlerinde. “Son model ses sistemli
modifiye araba sahibi görgüsüz, hadsiz, hudutsuz sürücülerinin hitleri”
deseler, asla itiraz etmeyeceğim. Ha birileri de “’Beach’lerde sadece bunlar
çalınıyor, siz gitmemişsiniz belli ki’ gibi bir şey yazmıştı ki o da haklı.
Gitmedim, gitmem de. Çünkü bilirim, hadsizlik, hudutsuzluk ve görgüsüzlüğün
oyun bahçesi sadece modifiye arabalar değil.
Gelin görün ki bu liste tarihe geçecek ve birileri 30-40 yıl
sonra “Hıımmm demek ki 2023 yazında bu ülkede bunlar dinlenmiş,” diyecek. Bakın
“Spotify”da değil, “ülkede” diyecek. Çünkü algı öyle yaratılıyor. Bunu bir
vakitler TV kanalları da yapardı. Kanalın en çok izlenen dizisini ülkenin en
çok izlenen dizisi diye lanse ederlerdi. İnanan da olurdu, gülüp geçen de. Ama
işin aslını ben size söyleyeyim: O şarkılar Türkiye’de bu yaz en çok dinlenen
şarkılar değil, Spotify’da bu yaz en çok dinlenen şarkılar. Çünkü Spotify
Türkiye değil. Türkiye’nin tamam 15-30 yaş aralığında hiç değil. İster sosyetik
bir gece kulübüne gidin, isterseniz Anadolu’nun herhangi bir yerindeki bir
düğün salonuna. Bakın bakalım Uzi’nin “Caney”ini dinleyen, söyleyen kimse var
mı? (“Var” diyen en az bir kişi çıkacağına eminim çünkü söylenenin aksini
söylemezse çatlayacaklar güruhu her genellemenin ‘istisnalar kaideyi bozmaz’
kuralıyla birlikte geçerli olduğunu bilmiyor Allah bilmiyor!) Varsa da o en
fazla Halo Dayı’nın (daha doğrusu Azer Bülbül’ün) “Aman Güzel Yavaş Yürü”südür
ve düğün salonlarında çalınıyordur, o da bir ihtimal.
Şu ana kadar okuduklarınızın hepsini koyun bir kenara. Tüm
bunlardan ayrı olarak başka bir acayiplik daha var. Şu an, şu dakika açın
Spotify’ı ve başka başka ülkelerin Top 50 listelerine bir bakın. Ben baktım.
Hiçbirinde 50 şarkının 45’i rap-trap-hiphop türevi şeyler değil. Evet yer yer
onlar da var ama bizim “şarkı” diye adlandırdığımız formda, melodisi, armonisi
olan parçalar da var bir dolu. Öyle şarkılardan oluşan albümler de var. Globalde
ve dünyanın birçok ülkesinin Top 50 listesinde yer alan Jung Kook, Taylor
Swift, Billie Eilish, Miley Cyrus, Harry Styles’ın şarkılarının türevlerinden ya
bir ya iki tane var mesela Türkiye listesinde. Çok ahım şahım şeyler değil,
sıradan pop şarkılarından bahsediyorum. Dünyada Spotify Top 50 listesinde pop
müzik olmayan, yani sıradan pop müzik şarkıları bile dinlenmeyen, sadece
rap-trap-hiphop dinlenen tek ülke Türkiye mi yani? Bu işte bir tuhaflık yok mu?
İster istemez insanın aklına bin türlü şey geliyor. Mesele
sadece çok dinlenme meselesi değil mi yoksa? Yıllardır yaşadığımız ahlâk
erozyonu hepimizin malumu. Hakkında daha az konuşuluyor gerçi ama bir de belirgin
bir kültür erozyonu var. Tıpkı ahlâk erozyonu gibi kültür erozyonun da ne
kadarı kendiliğinden, ne kadarı sistematik ve planlı hiçbirimiz bilmiyoruz. Umarım
günün birinde öğrendiğimizde her şey için çok geç kalmış olmayız.
Yavuz Hakan Tok
Hakkımda
Yavuz Hakan Tok
Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.
Bu Hafta Çok Okunanlar
-
MABEL MATİZ - "FATİH" “Yahu bu ne? Bu zamanda 25 şarkılık albüm mü olur? Kim dinleyecek bunu?” “Şarkıların hepsi birbirine benz...
-
(Milliyet Sanat dergisi Şubat 2023 sayısında ve 5 Şubat 2023 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanmıştır.) 1997 yılında bir vesileyle Pre...
-
"BAZEN SIĞ, BAZEN DİBİ YOK" Hande Yener albümleri/şarkıları hakkında yazmayı seviyorum, o belli. Neredeyse her albümünü yazmışım. ...
-
TARKAN - "KUANTUM 51" Tarkan'ı öncelikle günün avam tarz ve türlerinden uzak durduğu, "rap"çilerle filan iş birliği...
-
Nebahat Çehre tramplene çıkan basamaklardan birine oturdu. Ellerini de dizlerinin üzerinde kenetledi. Serçe parmağında altın bir halka ...
Arşivden
-
Yabancı Gelin Sonia, Türkiye'de nasıl ünlü bir sinema oyuncusu ve şarkıcı oldu?.. Yetmişlerde ona kim, neden açık çek verdi? Dillere...
-
MABEL MATİZ - "FATİH" “Yahu bu ne? Bu zamanda 25 şarkılık albüm mü olur? Kim dinleyecek bunu?” “Şarkıların hepsi birbirine benz...
-
ENBE ORKESTRASI - "SENDEN KIYMETLİ Mİ?" Bütün tartışmalara, eleştirilere rağmen popüler müzik piyasasında ENBE damgası vurulmuş ...
-
"Hani Peter Pan masalı gibi bir hayal dünyası vardır ya; orada kötülük yoktur, orada ihanet yoktur, orada acı çekilmez. Bizim şarkılar...
-
MUSTAFA BOZKURT – “YOL” Esinlenme, etkilenme, ilham alma, sanatın her dalında bir çıkış noktası olabilir. Önünde bir örneği, daha önce yap...
Çok güzel bir yazı olmuş. Ben kendi adıma spotify kullanmıyorum. Youtube premium kullanıyorum. Arabam eski olduğundan kendi mp3 lerimi hazırlayıp karta yüklüyorum. Yukarıdaki listeden sadece Simge'nin Aşkın Olayım şarkısını biliyorum ve seviyorum (Onur özdemir etkisi). GS etkisi olmasaydı o da giremezdi listeye. Açıkhava sahnesini 6 gece üst üste dolduran Mabel Matiz yoksa o liste çöptür.
YanıtlaSil