Evdeki Saat Röportajı

EVDEKİ SAAT ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR


(Milliyet Sanat dergisi Şubat 2023 sayısında yayımlanmıştır. Burada yayımlanan röportaj, dergide yayımlanmamış bölümleri de içermektedir.)

Eren Alıcı, Evdeki Saat projesine bir grup olarak başlamış. Şimdilerdeyse yoluna tek başına devam ederken, sahne ve stüdyo çalışmalarında müzisyen arkadaşlarından destek almaya devam ediyor. Şarkıları yazan, düzenlemeleri yapan ve söyleyen Eren’in ta kendisi, haliyle biraz kafa karışıklığı yaratsa da Evdeki Saat=Eren Alıcı diyebilmek mümkün. 2015’te ilk resmi şarkısını, 2017’de ilk resmi albümünü yayınlayan Evdeki Saat, 2020’de “Uzunlar” şarkısıyla herkesin tanıdığı bir isim haline geldi. Eren Alıcı’yla Evdeki Saati, müziğini ve bundan sonra yapmayı planladıklarını konuşmak için bir araya geldik.     


Yavuz Hakan Tok: Müzikle ilişkin nasıl başladı ve seni müzik yapmaya götüren yol nasıl ilerledi?

Eren Alıcı: Müzikle ilkokulda tanıştım. O zamanlar rap dinliyordum. Çok yakın bir arkadaşım vardı, onunla rap şarkılar yazmayı denedik. Sonrasında ben bol bol şarkı yazmaya başladım. Müzik prodüksiyon programları indirdim ve onları kendi kendime öğrendim. İlk böyle başladı.

YHT: ”Uzunlar” şarkısını birçok insan Bartu Küçükçağlayan ve Melikşah Altuntaş’ın pandemi döneminde Instgram’da yaptığı “Mücbir Sebepler” programında duydu ve şarkı bir hit oldu. Öncesinde Bartu ya da Melikşah’la tanışıyor muydun?

EA: Bilgi Üniversitesinden arkadaşım Mine, Bartu’nun eşinin kardeşiydi. Oradan gelen bir tanışıklığımız vardı. Hatta Sofar’da performans yapacağım zaman benim gitarım yoktu, Bartu bana gitarını vermişti. Bir iletişimimiz vardı yani ve bu iletişim Mücbir Sebepler’e vesile oldu ama asla öyle planlı bir şey değildi. Tamamen rastgele bir tanışıklık, Bartu’nun şarkıyı sevmesi ve paylaşması.

YHT: Gerçekten şarkı o gece o programda yayınlandıktan sonra mı patladı yoksa o bir etken mi oldu sadece?

EA: O büyük bir etkendi. “Uzunlar” diğer şarkılarıma göre daha fazla dinlenmişti ama o gece büyük bir değişiklik oldu.


YHT: “Uzunlar” tutmasaydı Eren yine de müzik yapıyor olur muydu?

EA: Müzik yapıyor olurdum bir şekilde ama zaten “Uzunlar” çıkmadan önceki süreçte bir reklam ajansında çalışmaya başlamıştım çünkü para kazanmam gerekiyordu. “Uzunlar” tutmasaydı sanırım o tarz bir iş yapmaya devam edecektim. Müziği asla bırakmayacaktım ama hayatımın merkezinde olmayacaktı belki de. Hobi olarak yaptığım bir şey olarak kalacaktı. Şu an rahat rahat mesleğim müzik diyebiliyorum.

YHT: Müzik günümüzde kolay para kazanılabilecek bir iş değil ama buna karşın çok sayıda genç müzik yapmaya çabalıyor. Sence neden?

EA: Birazcık aradan sıyrılabildiğiniz zaman gerçekten büyük paralar kazanabiliyorsunuz. Şu an “hip hop”çıların şarkı sözlerine yansıyan o lüks markalar, pahalı yaşam tarzı belki bir yanılgı yaratıyor da olabilir. Eskiden beri süregelen o müzisyenlerin, oyuncuların cafcaflı dünyası algısının devamını da yaşıyoruz. Tanınma, bilinme, şöhret olma isteği. Bir de müzik düşük maliyetle üretilebilen bir şey artık. 


YHT: Evet, şimdilerde evlerde, bir odanın içerisinde yapılabiliyor müzik ama eskiden büyük büyük stüdyolarda profesyonel müzisyenlerle yapılan kayıtlar vardı. Öyle bir şey yapmak ister miydin?

EA: İsterim tabii ki. İşin o tarafını çok deneyimlemedim açıkçası. Sesin sıcaklığını, eski kayıtları, analog müziği seviyorum ama bugünün gerçeklerine baktığınız zaman buna gerek var mı? Yok. Belki kendini tatmin etmek için yaparsın böyle bir şeyi.

YHT: Tabii şarkı servis etmenin bu kadar kolay olması bitmemiş ya da yeterince olgunlaşmamış şarkıların da hemen yayınlanabilmesine neden oluyor. Sen de ilk döneminin amatör olduğunu söylüyorsun. O şarkılarına yabancılaşıyor musun bugün, onları platformlardan kaldırmak istediğin oluyor mu?

EA - Evet, bazen bazı şarkılarım çok amatör geliyor kulağıma ama şunu da görmemi sağlıyor: Ben orada kalmamışım. Şu an orası beni tatmin etmiyor, demek ki geride kalmamışım, geride kalmamak için çalışmışım. Bana bunu hatırlatıyor o şarkılar. O yüzden kaldırmayı düşünmüyorum ama YouTube’da bazı ilk dönem kayıtları var, onları Spotify’a yüklemem herhalde. Onlar orada kalsın.


YHT: Seni çok sakin, huzurlu ve telaşsız görüyorum hep. Oysa bu yaşlarda insanda genellikle bir telaş olur, hırs olur. Nedir bu sakinliğin sebebi?

EA: Yapısal bir şey olabilir. Büyük ihtimalle dışarı göstermiyorum. Kaygılı bir tipim aslında. Benim de çok telaş ve kaygım var aslında ama yapı olarak sakin olduğum için dışarı yansımıyor sanırım.

YHT: Şarkılarında yer yer arabesk, halk müziği ve Türk müziği temaları hissediliyor. Nasıl bu müzik türleriyle aran?

EA: Ailem Türk halk müziği dinlerdi. Ben Bursa’da doğup büyüdüm ama ailem Kars, Ardahanlı. O kültür hep vardı ailede ve bende de kulak aşinalığı var o yüzden. Seviyorum da ayrıca. Tamamen o türde bir şey yapmak değil ama türleri birleştirmeyi seviyorum. O kültürü bugünle birleştirip nasıl bir füzyon oluşturabilirim diye düşünüp öyle hareket ediyorum.


YHT: Başka türlerde şarkı söyleyen birisi senden bir şarkını istese nasıl yaklaşırsın?

EA: Sahnede şarkılarımı söyleyenler var. Bu konuda konuştuğum bazı insanlar da var. Ben böyle bir fikre pozitif yaklaşırım ama projenin doğru olması lazım. Yapılan işe benden de bir şey katalım, karşı taraftan da bir şey katalım, ortada buluşalım. Şarkıya bir şey katalım yani. Zaten ortak bir projenin amacı da bu olmalı. Yoksa iş yapmış olmak için yapılan çok iş var.

YHT: Şarkıyı verip bir kenara çekilmem diyorsun yani?

EA: Tercih ettiğim bir şey değil ama mecbur kalırsam öyle de yapabilirim.

YHT: Son dönemde çok konser verdin ve muhtemelen ülkenin daha önce hiç gitmediğin yerlerine de gittin. Bu süreç ne kattı sana?

EA: Ülkeyi anlamama yardımcı oldu. Şunu fark ettim ki Türkiye gerçekten çok büyük bir ülke. Bunu kültürel anlamda söylüyorum. Sizin ülkedeki herkese hitap etmeniz, herkese ulaşmanız mümkün bir şey değil. Bunu fark etmek beni biraz rahatlattı aslında. Bazı insanlara ulaşmak için çaba sarf etmemek lazım çünkü herkesin dünyası farklı ve herkesin dünyası çok değerli.

YHT: İstanbul’da çok popüler bir şarkının ya da bir müzisyenin Anadolu’da her zaman bir karşılığı olmayabiliyor ya. Sen gittiğin yerlerde popülerliğinin karşılığını bulabildin mi?

EA: En azından gittiğim yerlerde bulabildim evet ama şöyle bir şey oluyor: Yaptığın müziğin bazen o şehirde bir karşılığı olmayabiliyor. Tabii konserlerde “Uzunlar”ın bana hep geri sektiğini söyleyebilirim.


YHT: Tanınır olmak paketiyle birlikte gelen hayranlık müessesiyle başa çıkabiliyor musun?

EA: Benim anlamlandırabildiğim bir şey değil. Bazen bana fazladan sevgi ve ilgi gösteren insanlarla karşılaşıyorum bir yerlerde. O ilgi ve sevgi hoşuma gidiyor tabii ama çok da anlam veremiyorum. Çünkü eve gidiyorum sonra, evde pijamayla oturan da benim. Onun nesine ilgi duyuyorsun? Belki bu biraz da kendini sevmekle ilgili bir şeydir. Çok emin değilim. Tabii benim de bir zamanlar hayranlık duyduğum birileri vardı.

YHT: Peki bu konuda taciz boyutuna varan şeyler yaşadın mı hiç?

EA: Burada Cihangir’de biri bir gün sokak ortasında kolumdan tutup çekiştirmeye başladı “Hadi bir ‘Uzunlar’ söyle,” diye. Öyle bir şey yaşadım ama taciz boyutuna varan şeyler yaşamadım hiç galiba. Sosyal medyada zaten herkes herkesi taciz ediyor bir şekilde. Pek cevap vermiyorum. Zaten tanıdığım insanlara, kendi arkadaşlarıma bile nadiren cevap veren biriyim. Telefonla iletişim, mesaj gibi konularda beceriksiz biriyim açıkçası.


YHT: Çok fazla takipçin olmadığı dönemde daha mı özgürdün? Şimdi bu kadar kişinin ilgi alanında olmak zaman zaman gerilim yaratıyor mu sende?

EA: Biraz daha fazla sorumluluk hissediyorum tabii. Bu da gayet normal bir şey bence, bunda yanlış bir şey yok. Sadece bunu bir takıntı haline getirmek yanlış olur. Bir şarkının tuttuğunu görüyorsun, insanların sana yaklaşımının değiştiğini görüyorsun. Acaba bu böyle mi devam edecek, bundan sonra ne olacak diye düşünüyorsun ister istemez. Sonuçta bu yol bitmeyecek ve deneye yanıla ilerlemeye devam edeceğiz.


YHT: Senin kuşağının yaşam biçimi yazılan, söylenen ve dinlenen şarkılara da yansıyor gibi. Öyle kara sevdalar, gelmeli gitmeli aşklar yok mu sizin kuşağınızda, daha sadece, daha gerçekçi ve daha az romantik mi ilişkiler? Artık bir aşk için sürünülmüyor mu yoksa duyguların ifade biçimi mi değişti sadece?

EA: Galiba aşktan sürünülmüyor artık. Belki cinselliğin eskisine göre daha rahat yaşanabilmesinin etkisi vardır bunda. Zaten o derinlik genel olarak hiçbir şeyde eskisi kadar yok. Herhangi bir sanat ürününde eskisi kadar ikinci üçüncü katmanlara inildiğini düşünmüyorum. Şarkı sözleri de öyle. “Bunu yaptım, bunu aldım, sevdim, olmadı” diyorsunuz sadece.

YHT: Peki sizin kuşaktaki bu sadelik de buna dahil edilebilir mi? Sözgelimi buraya gelirken ekstra özel bir şey giyip gelmemişsin. Bu bir tercih mi yoksa aslında bu da bir tarz mı?

EA: Bu biraz dönemle alakalı bir şey galiba. Bundan 10-15 sene önce olsa, sokakta yürüyemeyecek kadar tanınıyor olsam, bana olan yaklaşım neyse, ben de ona göre davranırdım herhalde. Şunun farkındayım: Kimse için o kadar da büyük biri değilsin. İnsanlar seni dinliyor olabilir. Sana saygı duyanlar vardır, duymayanlar vardır, seni sevenler vardır, sevmeyenler vardır ama insanüstü biri de değilsin sonuçta. Hiçbir zaman da olmadın.


YHT: Mabel Matiz ya da Kalben örneklerindeki gibi daha iddialı ve renkli bir görünüme bürünür müsün ilerleyen dönemde?

EA: Kalben de Mabel de baktığınız zaman birer starlar aslında. Kişilik olarak da starlar. Bende öyle bir durum yok. Ben de tarz olarak bir farklılık yaratmaya çalışırım. Bunu deniyorum da aslında. İşitsel olarak verdiğim şeyin yanına görsel olarak ne koyabilirim diye düşünüyorum. Belki onların senaryosunda bu cafcaflı kostümler giymek vardır da benimkinde işin şov kısmında farklı bir şeyler yapmak vardır. Böyle şeyler yaparım mutlaka.

YHT: Yaptığın işin gereklilikleriyle aran nasıl? Fotoğraf çektirmek, röportaj vermek, çekim için kamera karşısına geçmek?

EA: Röportajlar genellikle hoşuma gidiyor. Yüz yüze röportaj yapmayı, konuşmayı seviyorum. Fotoğraf çektirirken biraz geriliyorum. Belki de özgüvensiz olduğum noktalar ortaya çıkıyor fotoğraf çektirirken.

YHT: Düşün ki bundan 10-15 yıl önce tanıtım için mutlaka çıkman gereken televizyon programları vardı. Mesela sen Seda Sayan’a filan çıkar mıydın?

EA: Galiba mecburen çıkacaktım. Şu an düşününce, onlar zaten plak şirketlerinin bağlantılarıyla yapılan tanıtım çalışmalarıydı. Muhtemelen o dönemde de istemeseler bile çıkmak zorunda kalanlar oluyordu çünkü o kadar büyük bir kitleye televizyon dışında başka nereden hitap edeceksiniz?


YHT: Hemen hemen tüm genç müzisyenlerin hep bir yurt dışına açılma hayali var. Senin de var mı?

EA: Kesinlikle var. Sadece bunu formülünü arıyorum. Hatta şöyle bir hedef de koydum kendime: Şu an 27 yaşındayım. 30 yaşına kadar yurt dışına yönelik bir proje hayata geçireceğim. Bunu hangi tarzla, türle yapacağımın kafa karışıklığı var şu an. Elektronik, sözsüz bir şey mi olur yoksa yabancı sözlü, şarkı yazarı-şarkıcı projesi mi olur, yoksa ikisi de mi olur, henüz emin değilim. Şöyle de bir durum var: Türkiye’de orta sınıfın azalması müziğe de etki etti ya. Ya siyahsın ya beyaz, ya tepedesin ya yoksun gibi… Yurt dışında tepede olma gayreti olmadan, sevdiğim şeyi yapabilme, kendimi gerçekleştirme şansım olacak. Bu da beni buradakine kıyasla daha huzurlu bir insan yapacak diye düşünüyorum.

YHT: Galiba bir de oradan bir şeyi kopyalayıp yapıştırmak yerine buradan bir şeyi alıp götürmek gerekiyor. Bu konudaki başarılı örnekler hep öyle sanki.

EA: Kesinlikle. Bu konudaki en başarılı örnek Lalalar bence. Zaten bunu istikrarlı bir şekilde deneyen kaç insan var ki? Ben kendi çevremde beş kişi sayamam. Çok fazla örnek yok. Büyük plak şirketlerinin desteği olunca, biraz yurt dışının kalıplarına uygun hale getiriliyor yapılan iş. Hit yapılmaya çalışılıyor. “Ben buyum,” deyip çıkabilen çok az insan var. Lalalar, Gaye Su Akyol, Babazula… Bunlarda bir karakter, bir kimlik görüyorsunuz. Öteki çabalara baktığımda, Spotify Viral 50’ye girin, çok rahat duyabileceğiniz türden şarkılar.


YHT: Sen enstrüman da çalan, müziklerinin düzenlemelerini de yapan bir müzisyensin. Sahnede ön planda olmaksa farklı bir şey. Nasıl hissediyorsun kendini sahnede? Rahat mısın?

EA: Reaksiyon az olduğu zaman solist olarak çok sıkılıyorum. Öyle zamanlarda enstrümanist olmayı tercih ederdim sanki. Reaksiyon iyi olduğu zaman önde olmak insana çok iyi hissettiriyor tabii.

YHT: Pek ‘cover’ yapmadın. Oysa bu da bir tanınma yöntemi. Neden yapmadın? Yapmak zorunda kalsan ilk aklına gelen hangi şarkı olurdu?

EA: Denk gelmedi aslında. Sevdiğim, söylediğim şarkılar var ama bunu bir proje olarak hayata geçirmek için uğraşmadım hiç. Şimdi önümüzde birkaç saygı albümü projesi var. Onlar dışında kendim bir şey yapsam muhtemelen bir Ajda şarkısı yapardım ya da Erkin Koray, Barış Manço.

YHT: Bir sinema filmi projesi varmış. Ondan bahsedelim mi?

EA: Amerikan-Türk ortak yapımı bir film. Üniversite’den bir arkadaşım Amerika’da sinema eğitimi alıyordu. Ondan geldi teklif. Senaryo İngilizce. Benim hiç alakam yok oyunculukla. Deneyelim dediler, bir deneme filmi çekildi. Beğendiler. Kars’a gittik, bir ay sürdü çekimler.

YHT: 2023 projelerin neler?

EA: Bir albüm çıkarmam diye tahmin ediyorum ama sürekli yeni şarkılar paylaşmaya devam edeceğim. Onun dışında kendim için biraz daha huzurlu bir sene olması için elimden geleni yapacağım. Kaygılardan arınmaya çalışacağım. Biraz daha mental stabilitemi sağlamak istiyorum.   

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder