(6 Şubat 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
“İçi beni dışı seni yakar” bir şehir İstanbul. Sevenine de şarkı yazdırıyor, sevmeyenine de bu yüzden. İzmirli müzisyen Deniz Tuzcuoğlu da 1998’den bu yana yaşadığı İstanbul’a karşı hissettiklerini İzmir’e gönderme yaparak anlatmış.
“Kader İzmir’den Yana”, uzun süredir müzik piyasasının içinde olan, dizi ve filmlere yaptığı müziklerin yanı sıra Dört X Dört grubunun solisti olarak tanınan Deniz Tuzcuoğlu’nun ilk solo teklisi. Tekli geçtiğimiz günlerde TMC etiketiyle yayımlandı.
Aslında Tuzcuoğlu’nun hikâyesinde tam tersi bir durum söz konusu. Yani kader İstanbul’dan yana olmuş ve nice İzmirli meslektaşı gibi o da valizini alıp İstanbul yollarına düşmüş yıllar önce. Özellikle içinde doğup büyüyenlerin fanatizm seviyesinde sevdiği, farklı bir şehirdir İzmir. Havası, suyu, kültürü, hatta dili ile bir başkadır. Deniz Tuzcuoğlu’nu yakından tanıyanlar iyi bilir İzmir sevdasını. İlk solo teklisi için kendi yazdığı bu şarkıyı seçmesi de şüphesiz tesadüf değil.
Kaldı ki bence mesele İzmir ya da İstanbul da değil. Şarkı bu iki şehrin adını kullanırken aslında “İzmir mi İstanbul mu?”dan daha derin bir soru soruyor çünkü. İnsanların kaderi doğdukları şehirde midir, yoksa doydukları şehirde mi? Ya da bir şehirde yaşamak için “doymak” yeterli midir?
Tuzcuoğlu’nun yıllardır birlikte müzik yaptığı Dört X Dört bir “rock” grubu. Bu şarkı ise tamamen başka bir müzikal formda, alaturka pop havasında, demlenmelik, dinlerken kadeh tokuşturmalık bir şarkı. Böylesi şarkıları “rock” grubu olarak tanıdığımız gruplar da yapıyor artık biliyorsunuz. Deniz Tuzcuoğlu ise grubun müziğinden tamamen bağımsız bu şarkısını gruba adapte etmek yerine solo seslendirmeyi tercih etmiş. Olması gereken de bu değil midir zaten? Solo yaptığınız işin grupla yaptığınız işten farkı olmayacaksa ne gerek var?
Deniz Tuzcuoğlu’nun dolgun ve tok vokali, Tuzcuoğlu’nun yanı sıra Alp Tiner’in de imzası bulunan temiz düzenlemesi ve farklı şarkı sözleriyle “Kader İzmir’den Yana” Deniz Tuzcuoğlu’nun solo kariyeri için parlak bir başlangıç olacak gibi görünüyor.
(6 Şubat 2017 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Türk popunun 90 sonrası kuşağında en iyi şarkıcılardan biri olduğuna kimsenin şüphe duymadığı Aşkın Nur Yengi, kendi kulvarında ön saflarda koştuğu ‘90’lar geride kaldıktan sonra ne yazık ki aynı ivmeyi gösteremedi. En son ne zaman bir Aşkın Nur Yengi şarkısı herkesin diline düştü, liste başlarından inmedi diye bir dönüp baksak, epeyce gerilere gitmemiz gerekiyor. Elbette “hit” şarkı çıkarmak, çok satmak, çok gündemde olmak başarı için tek kriter değil ama popüler müziğin kantarı bunları da tartıyor ne çare.
Kaldı ki iki albümün arasını altı yıl açmak bile tek başına günü kaçırmak anlamına gelebilir popüler müziğin takvimine baktığınızda. 2010 yılında son albümünü yayımlayan Aşkın Nur Yengi, yeni albümünü 2016 Kasım ayında piyasaya sürdü. Sony Müzik etiketiyle yayımlanan albüm “Aşk’tan Olsa Gerek” adını taşıyor.
Aslında beş şarkıdan oluşan bir mini albüm bu ve geride kalan altı yıl içerisinde Aşkın Nur Yengi her yıl ancak bir şarkı bulabilmiş gibi bir yargıyı ve hayal kırıklığını da beraberinde getiriyor. Milliyet Sanat dergisi için röportaj yapmaya oturduğumuzda yüzlerce şarkıyı eleye eleye beş şarkılık bir albüm yapma noktasına geldiğini anlatmıştı Yengi. Anlaşılan oydu ki ‘90’lardan bu yana çok değişmiş müzik piyasası ilişkileri, anlayışlar, bir şarkı ya da albümün oluşum sürecine dair karşılaştıklarıydı buna sebep. Aynı Aşkın Nur Yengi seçtiği bazı şarkıları ve o şarkıların aranje biçimlerini de güne uyum sağlamak için seçtiğini saklamıyordu. Sektörün bugününe uyum sağlamadan müziğin bugününe uyum sağlamaya çalışmak pek mantıklı değildi oysa.
Nitekim albüm de bu ikilemin izlerini fena halde taşıyor. Bir yanda ‘90’lardaki çizgisinde (bir adım önde ya da geride de değil) bir Aşkın Nur Yengi, bir yanda gençleşmeye çalışan bir Aşkın Nur Yengi var bu albümde. Sözleri Şebnem Sungur’a, bestesi Gökhan tepe’ye ait “Çağırma Lütfen” ve söz ve müziği Ayla Çelik’e ait “Elin Oğlu”, klasik Aşkın Nur Yengi formatını sevenleri kalbinden vurabilecek güçte şarkılar. Yengi’nin 2000’lerin ortalarında kapılmaya başladığı tiz vokal tekniğinden bu defa kaçındığı da göz önüne alınırsa, pekala ‘90’lı yıllar Yengi şarkılarının tadını almak mümkün bu iki şarkıda. Her iki şarkının Erhan bayrak düzenlemeleri de bu minvalde zaten.
Ancak albümün açılışında yer alan ve (Yengi’nin söylediğine göre gençleri yakalamak adına) çıkış şarkısı olarak seçilen Soner Sarıkabadayı şarkısı “Altın Kaplama”, yüklendiği misyonu taşıyabilecek güçte bir şarkı değil. Sertab Erener de ciddi anlamda düşüşe geçtiği bir dönemde Soner Sarıkabadayı şarkıları ile tekrar parlak bir çıkış yakalamış ve sahiden de ibreyi dönemin genç kitlesine doğru çevirmeyi başarabilmişti. Ama Sarıkabadayı – Yengi işbirliğinin aynı sonucu vermesi pek mümkün görünmüyor. Hem şarkının gücüyle ilgili bir şey bu, hem de Yengi’nin duruşuyla. Mesela şarkıya çekilen klipteki Aşkın Nur Yengi’nin görüntüsü bile tek başına genç bir imaj vermekten çok uzak (ki Yengi uzun yıllardır işli, süslü kostümlerle Günay sahnesine çıkan assolist görünümünde malumunuz.)
Benzer sebeplerle söz ve müziği Ayla Çelik’e, düzenlemesi Erdem Kınay’a ait “Hafta Sonu” da radyoların, kulüplerin “playlist”lerine girmeye uzak görünüyor ki albümde Yengi’nin gençleşme misyonu yüklediği bir diğer şarkı da bu.
Düzenlemesi Erhan Bayrak tarafından yapılan bir diğer Ayla Çelik şarkısı “Bi’ Sebepten” ise 20 yıl kadar geç kalmış bir “hit” adayı. ’95-’96 yıllarında çıkmış bir kasette A1 olabilecek bu şarkının ne çare ki bugün pek bir şansı yok.
Sözün özü, iyi bir şarkıcıdan eli yüzü düzgün beş şarkı dinlediğimiz bir albüm bu. Söz konusu Aşkın Nur Yengi olmasa bu kadarına da razı olabilirdik belki ama özellikle yıllardır Yengi’yi hak ettiği yerde tekrar görmek isteyenler için ne heyecan yaratıcı ne de tatmin edici.
Her zaman iyi fotoğraflar çekmiş Tamer Yılmaz’ın Photoshop estetikli Aşkın Nur Yengi fotoğraflarına ise hiç girmiyorum.
Kontrol kaygılarınız profesyonelliğinizin önüne geçiyorsa ne iş yaparsanız yapın işiniz zordur. Sosyal medya kullanmayı reddetmek dâhil, olan bitenle, gündemle bu kadar kopuk, bu kadar steril yaşamak ve bir yanda popüler müzik yapmak da zordur. Aşkın Nur Yengi’nin de işi zor görünüyor. Kendisi bunun ne kadar farkında, o da ayrı mesele.
(1 Şubat 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
“Ne tek başına yetenek yetiyor yıldız olmaya, ne zekâ, ne güzellik, ne azim ne de şans. Hangisini ne zaman, nerede ve ne dozda kullanacağınızı bilmekte bütün mesele. Demet Akalın’ı emsallerinden ayırıp yakın dönem Türk pop müziğinin yıldızlarından biri yapan da bu oldu. Kendine neyin yakışacağını, hangi şarkıların sesini ve tavrını doğru ifade edebileceğini, hedef kitlesinin ondan neler beklediğini tam da yerinden tespit edip, işi şansa bırakmayarak ve de hep çok çalışarak geldi şu an bulunduğu yere. Pop müzik dünyasında 20 yıl boyu temposu düşmeden sürdürülebilmiş bir kariyer az şey değildir. Zaman zaman eleştirsek, kimi kez yaptıklarını beğenmemiş olsak da bu başarısını alkışlamak boynumuzun borcu.”
(30 Ocak 2017 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Yakın dönem pop müziğinin kazançlarından biri Buray. 2015 yılında yayımlanan ilk albümü “1 Şişe Aşk” onu müzik dünyasına tanıtmakla kalmadı, birden fazla “hit” şarkı çıkaran ve etkisi uzun süren bir albüm olarak Buray isminin gelip geçici olmayacağını gösterdi.
Buray’la tanıştığımda tanınır ve aranılır olmanın geçici heyecanına kapılmamış, gayet aklı başında, zeki, donanımlı ve donanımının farkında, buna karşın sınırlarını tayin etmiş, ayakları yere basan bir genç adam gördüm karşımda. Bütün bunlar müziğine de yansıyor zaten. Daha ilk albümünde yansımıştı ki ikinci albümde daha da fazla hissediliyor.
Buray’ın ikinci albümü “Sahiden”, 2016 yılının Kasım ayında Sony Müzik etiketiyle yayımlandı. Albüm 12 şarkıdan oluşuyor.
Şimdilerde tekli modası var ve artık piyasaya çıkmak için bir tek şarkı yetermiş gibi bir algı var. Oysa birkaç yıl öncesine kadar albüm yapmak şarttı ve bir albüm yapmak demek belirli bir birikime sahip olmak demekti. Buray bir albüm dolusu şarkısıyla bir birikime sahip olduğunu göstermişti zaten. Arkasının boş olmadığını da bu albümle gösteriyor. Önceki albümde olduğu gibi bu albümde de Gözde Ançel’le ortak bestelediği şarkılar var. Her biri pop müzik içerisinde farklı eğilimlere, farklı türlere göz kırpan, bu bakımdan renkli ama bütünde belirli bir çizgiyi yakalamış şarkılar bunlar.
Albümün birden fazla artısı var. Tutarlı sözler, melodik zenginlik ve tertemiz icralar. Yanı Buray ve Bahadır Tanrıvermiş’in şarkıların üzerine çıkmayan, şarkıları boğmayan düzenlemeleri. Enstrümanların net ve temiz duyulduğu, ritim çeşitliliği ve zenginliğinin kulağı doyurduğu bir pop müzik albümü bu zamanlarda kolay karşımıza çıkmıyor.Zaten albümün künyesine şöyle bir göz attığınızda canlı enstrüman kullanmak konusunda hiçbir masraftan kaçınılmadığını duymadan önce görmek de mümkün. Bahadır Tatlıöz, Özer Arkun, Göksun Çavdar gibi konuk müzisyenler de bu anlamda albüme katkı sağlamış üstelik.
Çıkış şarkısı olarak seçilen “Aşk mı Lazım?” zaten aldı yürüdü ama “Seni Sevmiyorum Artık” başta olmak üzere, “Melodi”, “Sen Hâlâ Sokağımda”, “Mecnun” ve “Sahiden” 2017 yılı boyunca Buray’ı gündemde tutabilecek şarkılar. Ben çok eğlenceli “Deli Divane”yi de pek sevdim, o ayrı (Bu şarkıya Simge de vokal desteği vermiş bu arada.)
Albümdeki Buray ve Gözde Ançel imzalı 11 şarkının yanı sıra bir de sözleri Bülent Fevzioğlu’na bestesi Buray’ın babası Turgay Salim Hoşsöz’e ait “Gül Goncalar” adını taşıyan türkü formunda bir şarkı da var.
Mustafa Sarıkaya’nın fotoğrafları ve Melek Boçoğlu’nun grafik tasarımıyla hazırlanmış kartonetin görsel bütünlüğü de yerli yerinde.
Gürültüsüz patırtısız, başından sonuna derli toplu, şöyle hiç şarkı atlamadan, olmadık kötü sürprizlerle karşılaşmadan dinleyebileceğiniz, iddiasız gibi görünen ama iddiasını içinde taşıyan sıcak, samimi ve temiz bir albüm “Sahiden”. Üzerinde çalışılırken günübirlik modalara itibar edilmediğinden modası bugünden yarına geçmeyecek bir albüm aynı zamanda. Bunca kakafoni içerisinde böylesi bir albüm yapabildikleri için Buray’ı, Gözde Ançel’i, Bahadır Tanrıvermiş’i ve albüme el vermiş herkesi kutlamak gerek.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.