“Kenan Doğulu bile buradan yedi!” diye bağırıyordu seyyar
köfteci. Hava çok güzeldi. Köfte kokuları da öyle. Konser bitmişti. Etraftaki
bütün taksiciler uzak mesafeye götürecek müşteri arıyordu. Ancak bir konser
kadar, bir film kadar, bir albüm, bir kitap kadar sürerdi hayatın
sertliklerinden uzaklaşmanız. Sonra hoooop tekrar içine çekerdi sizi gerçekler.
Taksicilerin “Bakırköy, Bostancı, Bakırköy!” köftecinin “Gel abi gel, Kenan
Doğulu bile buradan yedi!” nidaları gibi.
Bu zamanda akustik konser vermek mümkün müdür? Ne saçma bir
soru değil mi? Akustik konserin zamanı mı olur? Türkiye’de yaşıyorsanız olur.
Zira biz ne kadar bar bar bağırsak, “müzik sadece eğlence değildir,” diye
söylenip dursak boş… Bu ülkede yaşayan insanlar müzikle eğlenmek istiyor. Buna olan ihtiyaçları her zamankinden fazla.
Haksız da değiller. Sıkıldılar, bunaldılar, daraldılar ve dahi içleri karardı
yıllardır.
(27 Şubat 2017 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
‘60’ların ortasından aşağı yukarı 70’lerin ortasına kadar süren bir dönemde Türkiye’de saykodelik müziğin en iyi örnekleri yapıldı. İmkânlar çok kısıtlıydı ama ve durum yaratıcılığı alabildiğine körüklemiş, cesareti olabildiğince artırmıştı. Yakın zamanda önce dünyada, sonra nedense Türkiye’de farkına varılan ve kıymete binen o dönemin müziğinin izdüşümleri ise bugünün alternatif müziğinde her geçen gün daha fazla kendini gösteriyor.
Güzel olan şu ki Batı müziğini ne kadar benzer şekilde taklit edersek o kadar iyi anlayışı yavaş yavaş yerini kendi kaynaklarımızı eşeleme çabasına bırakıyor. Halk müziği, alaturka ve arabesk yeniden keşfediliyor, biçimlendiriliyor ve bundan gocunanların sayısı giderek azalıyor.
Ali Güçlü Şimşek, Görkem Karabudak ve Emrah Atay’dan kurulu Bubituzak da böylesi gruplardan biri. Kreş’ten ve Çilekeş’ten tanıdığımız grup elemanları şu sıralar Gaye Su Akyol’a da eşlik ediyorlar. Grubun yeni albümü “Boyutlar” da Gaye Su Akyol ile birlikte kurdukları Dunganga Records tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlandı.
Bubituzak’ın ilk albümü “Uzay Yolları Taşlı”, 2013 yılında piyasaya sürülmüştü. Aradan geçen dört yılda zaten neredeyse hazır olan yeni albüm şarkılarını üzerine yeni bir şeyler kata kata işlemiş ve şimdi dinlediğimiz noktaya getirmişler. İlk albüme kıyasla daha renkli, daha cafcaflı, daha görkemli bir albüm bu. Ve hatta daha eğlenceli. Oyuncaklı sözler, melodik zenginlik ve türler arasında dans edişlerle dinleyiciyi tepe sersemi etme noktasına getiren, adrenalini yüksek bir albüm “Boyutlar”.
11 şarkıdan oluşan albümdeki şarkıların büyük kısmı Ali Güçlü Şimşek tarafından yazılmış. “Cehennem Dediğin”in bestesi Görkem Karabudak tarafından yapılmış, “Olan Olur” da ise Ali Güçlü Şimşek’in yanı sıra Gaye Su Akyol’un imzası var. Şarkıların düzenlemeleri ise grubun ortak çalışması ile yapılmış.
Sadi Güran’ın illüstrasyonları ve Aylin Güngör’ün grafik tasarımı ile ortaya çıkarılan kapak ve kartonet, grubun müziğine dair göndermeler içeren zengin bir görsellik taşıyor.
Albümü dinlerken enstrümantal bir beste olan “İpimle Kuşağım”da olduğu gibi retro gitarların arasından ‘70’lerin orkestra müziğini anımsatan nefeslilerin çıkıverişini, Gaye Su Akyol’un da sesiyle eşlik ettiği “Olan Olur”da olduğu gibi bir İspanyol bolerosunun ansızın alaturkaya bağlanıvermesini ve benzeri nice füzyonu duymak mümkün.
’60 ve ‘70’lerde saykodelik müziğin doğuş ve yayılış dinamikleri bambaşkaydı. Onu yeniden keşfedişimizin, tekrar dolaşıma girmesinin ve yeniden işlenmesinin saikleri ise bambaşka. Artık dünyanın müziği (gelmişi geçmişi ile) avucumuzda tuttuğumuz cep telefonunun içine sığdırılmış vaziyette. Her an her şeyin değiştiği, devindiği, hızın çağın tanrısı olduğu bir zamanda durağanlığa, yeknesaklığa tahammülümüz yok. Hâl böyleyken şarkıların da kendi içinde devinmesi, yer yer bipolar bir ruh halinde gidip gelmesi, dinleyeni fiziki haritalardaki sınırlar ve tarih kitaplarındaki dönemler arasında ışınlayarak dolaştırması şaşırtıcı değil. Bubituzak, yakın dönemde adından söz ettirmiş çok sayıda alternatif müzisyenin peşinde koştuğu bu yeni nesil dünya müziğine (world music) bu topraklardan sunulmuş parlak önerilerden biri olabilir.
(15 Şubat 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Işın Karaca ve kardeşi Akın Büyükkaraca’nın birlikte kurduğu Akış Production’ın ilk ürünü bir tekli oldu. Bugüne dek Karaca’ya birçok şarkı vermiş ve bir dönem vokalistliğini de yapmış Sefa Cheshmberah, bu defa şarkıcı olarak karşımıza çıkıyor ve söz ve müziği kendisine ait bir şarkıyı Karaca ile birlikte seslendiriyor. “Sevmekten Anladığım” adlı şarkı geçtiğimiz günlerde WediaCorp Music etiketiyle dijital platformlarda yerini aldı.
Bir kere şunu söylemek lazım ki şarkıcıların kendini ve markalarını idame ettirmekte zorlandıkları bir dönemde birinin yeni bir isme destek vermesi alkışlanacak bir durum. Popta yeri sağlam isimlerle yaptığım röportajlarda mutlaka sorduğum “Yeni isimlere prodüktörlük anlamında destek vermeyi düşünür müsünüz?” sorusuna genellikle “gücüm yok” cevabını alıyorum nicedir mesela. Bilenler bilir Zeki Güner gibi bir değerin Türk popunda yer bulmasında da Karaca’nın yadsınamaz bir payı vardır. Sefa’nın şarkı yazarlığı kadar şarkıcılığıyla da tanınmasında Işın’ın üstlendiği rol önemli ve değerli.
Söz ve müziği Sefa Cheshmberah’a ait şarkının düzenlemesini Akın Büyükkaraca ve Turan Güçnar birlikte yapmış. Sözü, müziği ve düzenlemesiyle standart üstü, temiz bir iş çıkmış ortaya. Yıllardır birbirine aşina iki sesin uyumu da yeri yerinde. Belki Sefa bu şarkıyı solo söylemek istediğinde söyleyeceği ton bu olmaz çünkü nakaratlarda bir hayli pes kalıyor ama düetlerin de cilvesi bu işte.
Bu arada Işın Karaca’nın haykırmadığı ve sertleşmediği tonlarda (mesela bu şarkının A kısmında) sesinin ne kadar etkili tınladığını da bir kez daha duymuş olduk. Hep yazdım, bir kez daha yazacağım. Bir sahne ritüeli olarak sesin volümünü ve rezonansını yüksek tutmak çok alkış getirse de, bunu bir alışkanlık haline getirip stüdyo kayıtlarına da taşımak her zaman çok parlak sonuç vermeyebiliyor. Dinleyeni yoruyor, bezdiriyor. Özellikle “Arabesque” albümlerinde bu durum zirve yapmıştı ki ben şahsen bir dinleyici olarak Işın Karaca’dan hâlâ ilk albümlerindeki sükûneti bekliyorum.
Sefa Cheshmberah ise hafife alınmayacak bir ses ve şarkıcı olduğunu daha bu ilk şarkısında hemen belli ediyor. Bakalım arkasını nasıl getirecek?
(15 Şubat 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Altan Çetin 2016 sonbaharında “Sahibinden” adlı proje albümüyle karşımıza çıkmıştı. Bu albümde Çetin’in popüler müzik tarihine yazılmış nice şarkısı yeni versiyonlarıyla, bu kez sahibinin sesinden resm-i geçit yapıyordu. İlk kez Volkan Konak’ın 2015 çıkışlı albümünde seslendirdiği “Aleni Aleni” ise 2016 boyunca en çok çalınan ve söylenen pop şarkılarından biri oldu ki “Sahibinden” albümünde bir kez de Altan seslendirmişti şarkıyı.
Popun matematiğini tamamen sezgisel yöntemlerle çözmüş, geçen yıllara rağmen kalemini güncel, etkisini hep güçlü tutmayı başarmış, enteresan bir şarkı yazarı Altan Çetin. Yeni şarkısı “Buraya Kadar” da bunu bir kez daha tescilliyor.
Ben popüler arenada at koşturan bir şarkıcı olsam bu şarkıyı Altan’dan alıp da kendim söyleyemediğim için epeyce dertlenirdim. Zira geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle tekli formatında yayımlanan “Buraya Kadar”, nice şarkıcının arayıp da bulamadığı kadar sağlam bir pop şarkısı.
Şarkının düzenlemesi yakın dönemin en yetenekli ve donanımlı genç müzisyenlerinden biri olan Ali Tolga Demirtaş tarafından yapılmış. Demirtaş bu güçlü şarkıyı tam da olması gerektiği gibi işleyerek nefis bir müzikal tat yakalamış. Yaylıların eşliği, vokaller ve akustik davul şarkıyı pop klişelerinin dışına ve ötesine taşıyor. Ayrıca Altan’ın şarkıcı olarak bugüne dek duyduğumuz en iyi performanslarından biri olabilir.
(15 Şubat 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Zerrin Özer’in arabesk sevdası bitmiyor, galiba hiç de bitmeyecek. Türk popunda tüm zamanların en iyi 100 albümü sıralaması yapılsa Özer’in ilk iki albümü rahatlıkla girebilirdi o listeye. Öyle yüz akı iki albümle başlamıştı kariyeri. Sonra yıllarca “Firmam bana zorla okuttu,” dediği arabesk şarkılar girdi repertuvarına. Allah için onları da hakkını vererek, taş gibi söylüyordu. Ama albüm repertuvarı oluşturma, şarkı seçme konusunda hep gelgitli, doğrusu kadar yanlışı da bol bir çizgide yürüdü yıllar boyu.
Şöyle bir bakınca, 1997’de yayımlanan albümünden çıkmış Şehrazat bestesi “Kıyamam”dan bu yana Zerrin Özer’in dişe dokunur bir “hit” çıkardığını söyleyebilmek zor. O zaman bu zaman Özer diskografisi denemeler ve genellikle yanılmalarla dolu ki bence bu dönemin en iyi ve dahi Özer kariyerinin en parlak işlerinden biri olan “Zerrin Özel” albümü de her nedense güme gitmişti. Zaten o albümden, yani 2007 yılından beri de yeni albüm yapmadı, teklilerle idare etti.
Zerrin Özer’in yeni teklisi “1 Şarkı 2 Zerrin”, geçtiğimiz günlerde Ajlan Records etiketiyle yayımlandı. Teklide "Duygularım" adlı şarkının iki farklı versiyonu yer alıyor.
Söz ve müziği Doğu Kılıç’a ait “Duygularım”, Azer Bülbül’ün ölümünden önce yayımlanan son albümüne adını veren şarkı imiş. Şarkı ilk kez bestecisinin 2005 yılında yayımlanan “Susuyorum” adlı albümünde kullanılmış, 2014 yılında ise bu defa Erkam Aydar seslendirmiş. Zerrin Özer ise şarkıyı Azer Bülbül’den dinlediğinde çok etkilenip, biraz da onun anısına hürmeten bu şarkıyı yeniden söylemek istemiş.
Buraya kadar her şey iyi hoş da ben kendi adıma şarkıyı duyduğumda Zerrin Özer’in etkilendiği kadar etkilenemedim. Zira bu, Zerrin Özer’den duyduğumuz bilmem kaçıncı aynı tarzda şarkıdan biri. Orta halli bir arabesk şarkı. Bu haliyle şarkının arabesk versiyonu (en azından arabeskin hakkını veren Selim Çaldıran düzenlemesiyle) daha iyi olsa da, içine bir miktar sert gitar serpiştirilmiş versiyonu, iddia edildiği gibi asla “rock” değil; zaten olması da mümkün değil.
Özel hayatı, sıkıntıları, sorunları nedeniyle mesleğine bir türlü odaklanamamış, bu nedenle de dünyada bile eşi benzeri az bulunur sesini hak ettiği şarkılara verememiş olsa da kıymetlidir Zerrin Özer. Onun sesi ve şarkıcılık tekniğinin bir eşi daha çıkmadı bu topraklardan bu güne kadar (her ne kadar son 20 yıldır her ikisi de bir hayli deforme olmuş olsa bile.)
Yakın dönem röportajlarından anladığım kadarıyla Zerrin Özer başka Azer Bülbül şarkılarını da yeniden söylemeyi planlıyormuş önümüzdeki günlerde. Hiç gerek yok oysa. Keşke şöyle sağlam pop şarkılarla dolu bir albüm yapsa artık. Ona şarkı verecek besteci mi yok memlekette? (Her ne kadar malum sebeplerle pek mümkün görünmese de ilk aklıma gelen Sıla oluyor mesela.) Keşke şarkıları dövmeden, boğmadan, tıpkı eskisi gibi pırıl pırıl söylediği bir albüm olsa bu. Belki bu teklide prodüktörlüğünü üstlenen Özgür Aras, Zerrin Özer’i buna kanalize eder de biz de geç de olsa özlediğimiz Zerrin’e kavuşuruz artık.
(15 Şubat 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Popun ana akım kulvarında birçok erkek solisti geride bırakacak yeterliliğe sahip olmasına rağmen kendi bildiği yolda ilerlemeyi ve kalabalığa karışmamayı tercih etti Sadık Karan. Kendi şarkılarını yazıyor, biriktirdiği sözleri kendi üslubunca söylüyor. Sadık Karan’ın yeni teklisi “O Yıllar”, geçtiğimiz günlerde Ossi Müzik etiketiyle yayımlandı.
Teklide söz ve müzikleri Sadık Karan’a ait iki şarkı var. (Hem “tekli” diyorsunuz hem iki şarkı var diyeceklere hatırlatayım: İcat olunduğundan beri 45’lik plaklar ve içinde aynı şarkının birden fazla “remix” versiyonun olduğu CD’lere “single” denilmektedir. Bu, kelime anlamı değişmiş olsa da kabul görmüş bir tabirdir.)
Teklideki iki şarkıdan biri olan “O Yıllar”ın düzenlemesi Ender Çabuker’e, diğer şarkı “Unutacağım”ın düzenlemesi ise Mert Ali İçelli’ye ait. Her iki düzenlemede de şarkıların doğası gereği akustik öğeler ön planda.
“O Yıllar” hem melodik yapısı hem de sözleri ile “orta yaşlı” bir şarkı. “Bugünkü aklım olsaydı” diyor özetle Sadık Karan. Herkesin hayatının bir döneminde aklından geçirdiği, geçireceği bir düşüncenin şarkı hâli yani. İster bireysel algılayın, ister içinde yaşadığımız ülkenin değişimin, dönüşümüne yorun. Her halükarda dokunaklı, bir o kadar da naif.
Şarkının bugünün popüler müziği içerisinde, mevcut pop listelerinde karşılığı pek yok gibi. Çünkü pop müziğin çarkının döndüren ergen ve ergenin bir üstü kitleye hitap eden cinsten değil. Ama başta da söylediğim gibi Sadık Karan bu kaygıları zaten geride bırakmış bir müzisyen.
Bununla birlikte hazır bu derece efkârlanmış iken oldu olacak şarkının dokusuna uygun, alaturkası daha koyu (belki tamamen alaturka sazlarla çalınmış) bir versiyonu daha olsa idi bu şarkının diye düşünmedim değil. Hatta bu şarkıyı keşke Sibel Can fark etse de alıp söylese bile dedim içimden. Çok yakışırmış onun sesine.
Teklideki diğer şarkı “Unutacağım” ise klasik gitar yürüyüşü ve inceden arabesk melodisiyle, ‘90’lar tadında, kulağı dolduran bir aşk/ayrılık şarkısı.
(13 Şubat 2017 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Uzunca bir süre bir parçası olduğu Atlas macerasının sona ermesinden sonra Tuna Kiremitçi’nin müzikte nasıl bir yol izleyeceğini öğrenmemiz için çok zaman geçmesine gerek kalmadı. 2016 Temmuz ayında Pamela ile düet yaptığı “Uçmak İstiyorsan” adlı şarkı servis edildi önce, sonra arkası geldi. Periyodik bir biçimde sunulan düet şarkılar, “Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları” projesinin parçalarıydı. Projenin aynı adlı albümü ise Ocak 2017’de Pasaj Müzik etiketiyle yayımlandı.
Albümde yer alan 10 şarkının 5’i tanıdık. Kiremitçi’nin ilk grubu Kumdan Kaleler döneminden “Bu Aşk Burada Biter” ve “Sana Dair”, ilk ve tek solo albümünden “Birden Geldin Aklıma”, Atlas döneminden “Bana Sebepsin” ve “Bu Kaçıncı Sonbahar” daha önceden bildiğimiz Kiremitçi şarkıları. Bunların tamamı gibi diğer 5 şarkının söz ve müzikleri de Tuna Kiremitçi’ye ait (Ataol Behramoğlu’nun şiiri “Bu Aşk Burada Biter” hariç.)
Düetlerde ise sırasıyla Pamela, Özge Fışkın , Öykü Gürman, Gülçin Ergül, Jehan Barbur, Yıldız Tilbe, Sena Şener ve Gülay’ın yanı sıra oyuncu olarak tanıdığımız Gonca Vuslateri ve Gökçe Bahadır var.
Yazarlığı, köşe yazarlığı, sinemacılığı ve şarkıcılığı hakkında olumlu ya da olumsuz bir şeyler söylenebilir, söylenmiştir belki ama kabul etmeli ki Tuna Kiremitçi iyi bir şarkı yazarı. Güzel ve etkili melodiler, şiirli sözler buluyor, yazıyor ve bunu daha çok genç olduğu ilk dönemlerinden beri yapıyor. Haliyle bu albüm de öncelikle şarkılarının gücü, Hüseyin Cebişçi, Cihangir Aslan, Efe Demiryoğuran ve Evren Arkman’ın imzaları bulunan akustik düzenlemeleri ve elbette renkli bir skaladaki konuk solistleriyle dinleyeni başından sonuna dek avucunda tutmayı başarıyor.
Bir kere proje albüm kategorisinde bu albüm tek başına fikir olarak bile çok zekice ve farklı. Albümü birden ortaya sürmektense şarkıları tek tek servis ederek ilgiyi sıcak tutmak fikri de öyle. Şarkılar için çekilen kliplerin birbirine çok benzer olması, albümle birlikte verilecek bir DVD için makul olsa da, periyodik olarak servis edildiğinde o benzerlik algısının dezavantaja dönüşme riski ise bence işin aksayan tarafı idi. Bir de kliple servis edilen şarkıların tüm dijital platformlarda eşzamanlı satışa sunulmaması da kafa karışıklığı yaratttı.
Bununla birlikte her bir şarkının (düetin) tek başına servis edilebilecek güçte olması, projenin en büyük avantajı oldu kuşkusuz. Çok kişinin “Bu da çok iyi,” dediğine, yazdığına şahit oldum bu süreç içerisinde.
Şarkı yazarlığında çıtayı daha en baştan yüksek tutmuş Tuna Kiremitçi’nin şarkıcılık anlamında ise Kumdan Kaleler’den bu yana çok farklı bir noktaya geldiğini söylemek mümkün. Aşağı yukarı Atlas ile birlikte başlayan daha olgun, daha gevrek ve kırçıllı şarkı söyleme biçimini bu albümde de sürdürüyor Kiremitçi. Bu “old school rock star” edası yakışıyor da şarkılarına. Tabii bu defa Atlas şarkılarındakine kıyasla daha yumuşak ve daha sakin. Bu haliyle de yer yer İlhan Şeşen’i anımsattı bana (“Bana Sebepsin” de özellikle.)
Albümde en çok Pamela düeti “Uçmak İstiyorsan” ve Gülay düeti “Varsın Bu Dünyada”yı sevdim. Pamela da Gülay da söyledikleri her şarkıya katma değer ilave eden şarkıcılar ve Kiremitçi ile ortaklıkları da müthiş sonuç vermiş. Yanı sıra Özge Fışkın düeti “Bana Sebepsin” ve Yıldız Tilbe düeti “Yine Sevebilirim” favorilerim arasında yer aldı. Hem Gonca Vuslateri hem de Gökçe Bahadır’ın değme şarkıcıları aratmayan performanslarını sevdim. Buna karşın içeriğin bütününde ayrık otu gibi duran Öykü Gürman düeti “İyi Şeyler”, albümde en az sevdiğim şarkı oldu. Öykü Gürman şüphesiz iyi bir şarkıcı ama bu klasmanda doğru yerde değilmiş gibi duruyor.
Yavuz Meyveci’nin kapak fotoğrafı ve Berkcan Okar’ın beyaz rengin hâkim olduğu minimalist kartonet tasarımı ile satışa sunulan albüm bir bütün olarak günümüzde giderek azalmakta olan albüm konseptinin ne kadar doyurucu, ne kadar dolgun ve de müzikseverler için ne kadar vazgeçilmez olduğunu hatırlatıyor bir kez daha.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.