Günün Şarkısı 6 Eylül 2019

Şanışer ft. Fuat, Ados, Hayki, Server Uraz, Beta, Tahribad-ı İsyan, Sokrat St, Ozbi, Deniz Tekin, Sehabe, Yeis Sensura, Aspova, Defkhan, Aga B, Mirac, Mert Şenel, Kamufle – “Susamam”


Genellikle hiçbir albümü ya da şarkıyı kulağımda bir miktar demlenmeden yazmam ama bugün Günün Şarkısı kendiliğinden çıkıp geldi ve tarihe not düşmek adına bugüne yazılması gerekti.


Şanışer’in Fuat, Ados, Hayki, Server Uraz, Beta, Tahribad-ı İsyan, Sokrat St, Ozbi, Deniz Tekin, Sehabe, Yeis Sensura, Aspova, Defkhan, Aga B, Mirac, Mert Şenel, Kamufle’yle birlikte yaptığı şarkıdan bahsediyorum elbette. “Susamam”, dijital alemlere dün gece gün dönerken düştü ve düşer düşmez de gündem oldu. Bu yazının yazıldığı saatlerde de hâlâ gündemin baş köşesindeydi.


Nasıl olmasın ki? Daha bir gün önce bir Tik Tok fenomeni gazlamakla meşguldü memleketin en önemli müzik firmasının genel müdürü. Onun öncesinde bir Youtube fenomeninin bilmem kaç milyona ulaşmış “şarkısı” köreltiyordu müziğe olan inancımızı. Sahte dinlemeler, satın alınmış tıklamalarla yaratılmış "post truth" dünyanın içinde müziği, sözü, şarkıyı, şiiri kaybetmiştik nicedir.


Her müzik türünün kendi misyonu içinde güzel olabileceğini; ticarisiyle, endüstriyeliyle, sanatsalıyla, protestiyle, gelenekseli, moderni, yereli, evrenseli, eğlencelisi, dramatiğiyle bir bütünün parçalarını tamamladığını, asıl meselenin müziğin türü değil, iyi ya da kötü yapılmış olması, kendi içinde namusunu koruması, amacına dürüstçe hizmet etmesi olduğunu unutmuş gibiydik.


“Susamam” bana iyi geldi bu yüzden. “Rap” yapan bir avuç gencin bir araya gelip ülkede yıllardır yaşanan gerçekleri suratımıza suratımıza çarpması, susanları susmamaya, konuşanları sesini yükseltmeye davet etmesi, yıllardır ince ince inşa edilmekte olan korku imparatorluğunun temeline dinamit koymaya cesaret göstermesi tek başına sorgusuz sualsiz ayakta alkışlanmayı hak ediyor.


14 dakika 50 saniye boyunca aynı “beat” üzerinden türevler üretip (ki Murat Acar yapmış bunu), onu her bir “rap”çinin kendi rengini gösterecek bir biçimde akışkan hâle getirerek bir tema yaratmak ve o temayı bir dakikası bile boş kalmayacak biçimde her motifi farklı bir dantel misali işlemek de bir başarı, onu kabul etmek lazım. 


Sözgelimi Deniz Tekin bir “rap”çi değil ama bütünün içerisinde asla yama gibi durmamış; hatta onun söylediği yer şarkının en etkili kısımlarından biri olmuş.   


Evet, 14 dakika 50 saniyelik bir manifesto dinliyoruz. Kadın sorunundan hayvan haklarına, çevre meselesinden, yağma ve talan düzenine kadar her şeye dokunuyor. Yer yer didaktik olma pahasına başından sonuna tokat gibi. Bu çocukların hiçbiri 50 yaşında değil sonuçta. Kendi bakış açıları, dünya görüşleri, yaşanmışlıkları ve ifade biçimleriyle içinden geçtikleri zamanın fotoğrafını çekip önümüze koyuyorlar. Ve bu söylem, 50 yaşında ya da 40-45, 60-75 fark etmez, birilerinin söylediği, yazdığı, çizdiği nice şeyden çok daha büyük etki yaratabilir. 


İroni kaldırmıyor artık bu ülke çünkü. Zekice, göndermeli, ince söylemler hedefini bulmuyor, edebiyatın, sanatın uzun vadeli dönüştürme, değiştirme misyonu ise zamanın hızında gücünü yitiriyor. Böyle bam bam bam söylenmeliydi bazı şeyler ve bu ancak “rap”in konuşkan dilinde karşılığını bulabilirdi ki bulmuş.


Mesnetsiz bir sınıfsal çatışmayı körükleyen, neye ve kime olduğu asla anlaşılamayan yersiz arabesk isyanlarla duygu sömüren, amaçsızca küfreden, uyuşturucu maddelere güzelleme yapan, kin, nefret, öfke ve de mafyatik bir özgüvenle kendinden başka herkesi ve her şeyi küçük görme, aşağılama duygusu pompalayan, hepsinden çok da Tarzanca yazılmış, kopuk düşünce parçacıkları ve ifade bozukluklarından ibaret olan “rap” işlerini hiçbir zaman sevmedim. Son dönemde bu tip işlerin yükselmesi ve de işin enteresanı müzik çevrelerinde de alkış alması ise beni üzüyordu açıkçası. Ne modaysa ona “Abi çok iyi yaaaeea” diyenler hep vardı gerçi, ben de neye üzülüyorsam…


Sözün özü “Susamam” elbette eleştirilebilecek yanları olmasına karşın şu zamanda kimsenin sırtlanamayacağı bir misyonu yüklenmiş, hem müzikte, hem ülke gündeminde taşları yerinde oynatabilecek bir iş. Belki yıllar sonra üzerinde sadece müzik yazarlarının değil, toplumbilimcilerin ve siyasetbilimcilerin de kalem oynatacağı türden bir şarkı, bir olgu, bir olay. Günün Şarkısı olmaktan çok daha fazlası yâni. Ben sıcağı sıcağına ancak bu kadarını görebildim.

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder