DUMAN
KONSERİ HARBİYE AÇIK HAVA TİYATROSU 30 TEMMUZ 2018
Tam önümüzde Kaan Tangöze’nin annesi, babası oturuyordu.
Civarda da diğerlerininki vardı belki; yaşı kemale ermişlerin protokolden bilet
alıp geleceği bir konser olmadığına göre Duman konseri, akraba tayfasından
olmalıydı 60 yaş üstü şık giyimli, bakımlı baylar bayanlar. Oysa bizim çocuklar
(Duman’ı kast ediyorum) hiç de şık giyimli değildi. Bakımlı deseniz o da değil…
Kaan’ın üstünde alelade beyaz bir tişört, altında bir eşofman vardı mesela. Ari
deseniz işte siyah tişört, diz yeri yapmış siyah kot, belli ki epeyce giyilmiş
bir spor ayakkabı filan işte… (Batuhan’ı ayrı tutarım; o zaten Norveç
dolaylarından gruba iltica etmiş gibiydi yine.) Ve fakat onlar Duman’dı. Şayet
o kadar şıklığa meraklıysam bir gün sonraki Erol Evgin konserini beklemeliydim.
(20 Ocak 2014 tarihinde Milliyet sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Kıvılcım Ural, bir dönemin efsane grubu Mavi Işıklar’da gitaristlik yapmış Fikret Ural’ın kızı. Bu nedenle müzikle iç içeliği çocukluktan başlamış. Ama o başka şeyler de denemiş. Edebiyatla, fotoğraf sanatıyla, dramatik yazarlıkla haşır neşir olmuş, dizilerde, reklam filmlerinde, kliplerde boy göstermiş. Tüm bu süreçte bir yandan da şarkılar yazmayı sürdürüyormuş. Kıvılcım Ural’ın on iki şarkısını bir araya getiren ilk albümü “Rüya Raporları”, geçtiğimiz günlerde Dokuz Sekiz Müzik etiketiyle yayımlandı.
Her şeyden önce “cesur” bir albüm bu... Evet, tırnak içinde cesur… Bir süredir kendi şarkılarını yazıp, kendi hikâyelerini anlatan, bunu yaparken ana akım popun kurallarına hiç mi hiç yüz vermeyen ve şarkıcılığından ziyade müzisyenliği ile dikkat çeken yeni bir kuşağın müzik dünyasına sunduklarını duyuyor, dinliyoruz. Bundan hoşnutuz da üstelik. Ama Kıvılcım Ural çıtayı bir parça daha yükseltmiş ve müziğini alabildiğine çıplak haliyle kaydetmiş (şarkıların birinin içinden geçen “cesur olana çıplaklık” lafı boşuna değil.) Öyle ki albümde ritim bile yok. Sadece gitar, piyano ve tef var. Dünyada örnekleri çok olsa da, şıkır şıkır, fıkır fıkır müziğin baştan bir-sıfır galip geldiği bu topraklarda böyle bir işe kalkışmak az kişinin gösterebileceği bir cesaret; bunu kabul etmek lazım.
Öte yandan bu durum haliyle albümün algılanmasını da zorlaştıracaktır. Çünkü ilk dinleyişte bir bütünün parçaları gibi duran şarkıları birbirinden ayırt etmek, aralarındaki melodik farkı sindirebilmek biraz zor. Bunda Kıvılcım Ural’ın vokal tekniğinin de payı var. Genellikle aynı ses aralığının içerisinde, aynı vurgular, aynı duygu ve aynı tamperamanla şarkı söylüyor Ural. Neyse ki bütün kırık döküklüğüne, bir parça kaygısız, boş vermiş tavrına rağmen en karamsar şarkıda bile içinden umut çıkarabileceğiniz bir enerjisi var sesinin. Bana biraz ‘80’lerin Tracy Chapman’ı, Tanita Tikaram’ı, hatta Suzanne Vega’sı gibi tınladı yer yer. Ki bu saydıklarım da kendi şarkılarını yazan, beylik tabiriyle “kadın ozan” diye nitelendirilen nevi şahsına münhasır müzisyenlerdi.
Albümün düzenlemelerini Kıvılcım Ural ve Kreş grubundan tanıdığımız Serkan Ferat birlikte yapmış. Ferat iki şarkının bestesine de katkıda bulunmuş, ayrıca kayıtlarda gitarları da çalmış. Albümün bütününde hissedilen keyfe keder müzikal tavırda Ural ve Ferat ortaklığının etkisi olduğu âşikar. Zira tarz farkına rağmen Kıvılcım Ural şarkılarını Kreş şarkılarının yanına koysanız dokularının tuttuğunu görmeniz/duymanız çok mümkün. Ya da en azından Kreş müziğini seven bir dinleyici olarak ben öyle hissettim.
Albümde en çok “Kapat Gözlerini”ye takıldım ben. “Adım Adım” ve “Yağmurlar Altında”nın yolu cazdan geçen melodik oyunlarını, “Selami”nin espirisini, “Aşk”ın aşkı tarif ediş biçimini de sevmedim desem yalan olur.
Albümün alkışı hak eden bir başka ayrıntısı da kartonetinin zengin görselliği. Boğaç Dalkıran ve Çiğdem Boru tarafından çekilen fotoğraflar ve Nilşah Ağaoğlu’nun nefis kartonet tasarımı, albümü daha dinlemeye başlamadan Kıvılcım Ural’ın şarkılarında gizli oyuncaklı dünyasının kapılarını açıyor size. Bir yandan neşeli ve eğlenceli bir pop albümü yanılgısı da yaratıyor olabilir ama bu albümde o eğlenceyi bulup çıkarmak dinleyene kalıyor.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.