PAHALI BİR PROJE ALBÜMÜ
(6 Kasım 2017 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Epeyce “pahalı” bir proje albümü olmalı bu. Zira Yıldırım Gürses’in hayattayken bestelerinin başkaları tarafından seslendirilmesi konusunda gösterdiği telif hassasiyetini ölümünden sonra oğlu Beyazıt Gürses’in de devam ettirdiği ve bir Yıldırım Gürses şarkısını yeniden söylemek istemenin piyasa şartlarında hatırı sayılır bir maliyeti getirdiği bir sır değil. Buna karşın Yıldırım Gürses şarkıları bunu sonuna kadar hak ediyor mu? Ediyor, o ayrı. Zira her biri birer “hit”, her biri aradan geçen bunca yıla rağmen hâlâ sıcak onlarca şarkı var Gürses diskografisinde.
Haliyle değil Emre Altuğ, kim Yıldırım Gürses şarkılarından oluşmuş bir albüm yapmaya niyetlense akıllıca bir iş yapmış olacaktı. Buradan bakınca Emre Altuğ’un geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle yayımlanan yeni albümü “Yıldırım Gürses Şarkıları” (keşke bu isim daha yaratıcı bir albüm adının alt başlığı olsaydı; Yıldırım Gürses ismini bilmeyen genç nesil için bir parça akademik görünüyor zira göze), neresinden baksanız doğru bir proje.
“Proje doğru da Emre Altuğ ne alaka?” diye düşünebilirsiniz. Bence o alaka da doğru. Zira uzun süredir popüler kulvarda dişe dokunur bir iş çıkaramamış, bu anlamda yarışın gerisinde kalmış bir şarkıcı Emre Altuğ. Şu sıralar tuttuğunu ya da sevildiğini varsaydığımız türden şarkıları seslendiren genç erkek şarkıcı profiline bürünmesi ya da onlarla rekabete girmesi gereksiz ve yersiz ki zaten başından beri de hep ortalamanın üzerindeydi Emre Altuğ’un müziği. Bir proje, bir prestij albümü neden olmasında bu noktada?
Aslına Yıldırım Gürses’in popla alaturkayı ustaca harmanlamış hatta bu yüzden statükocu alaturkacılar tarafından bir hayli de eleştirilmiş, hafife alınmış şarkıları yıllarca çok sevildi, çok dinlendi, söylendi. Özellikle ‘80’li yıllarda “Hoş Sadâ” adlı televizyon programıyla Gürses’in başlattığı furya, çok sesli ve çok sazlı alaturka müziğin “hafif Türk sanat müziği” adı verilmiş bir akıma dönüşmesine sebep oldu. İşte bu albümde yer alan “Güller Ağlasın”, “Affetmem Asla Seni”, “Çal Kanunum Çal” gibi kimi şarkılar, tam da o dönemin şarkıları. Yanı sıra daha eskiler, özellikle Yeşilçam filmleriyle hafızalarda yer etmiş “Sonbahar Rüzgârları”, “Kırık Kalp”, “Feryat” gibi şarkılar birden fazla kuşağın ezberinden silinmedi yıllardır.
Bir de ilginç detay var bu albümle ilgili. 1981 yılında Ajda Pekkan’ın Eurovision hezimetinden sonra bir süre ara verip tekrar ülkeye döndüğünde yerli bestecilerle çalışma arzusu sonucu ortaya çıkan “Sen Mutlu Ol” adlı albümünde tam beş tane Yıldırım Gürses bestesi vardı. Bunlardan dördü Emre Altuğ’un bu albüme de girmiş. Tesadüf değil muhtemelen zira “Felek” gibi ilk 10 Yıldırım Gürses “hit”i arasında asla sayılamayacak bir şarkı ancak bu nedenle seçilmiş olmalı.
Şarkıların düzenlemelerinde Selim Çaldıran, Erkin Aslan ve Ceyhun Çelikten imzaları var. Kimileri birebir Gürses’in “Hoş Sadâ” döneminin izlerini taşıyor, kimileri ise “Kırık Kalp”de olduğu gibi tamamen yeni bir düzenleme anlayışıyla güncellenmiş. Öyle ya da böyle şarkıların hiçbiri eski tınlamıyor, kulağa demode gelmiyor ki bunda Gürses bestelerinin dinamizmi en büyük etken şüphesiz.
Emre Altuğ “Gurbet” gibi bazı şarkıların alaturka gırtlak nağmesi gerektiren kimi cümlelerinde zorlansa da şarkıcı olarak Yıldırım Gürses şarkılarını taşımayı bilmiş. Tabii “Feryat”ı Emel Sayın’dan, “Çal Kanunum Çal”ı Muazzez Abacı’dan, Sonbahar Rüzgarları’nı Handan Kara’dan dinleyerek büyümüşseniz onlardan gayri kim söylese eksik duyabilirsiniz, o ayrı.
KASIM 2017