(50. SANAT YILI KONSERİ HARBİYE AÇIK HAVA 20 AĞUSTOS 2014)
Bir ömre tanık olmak çok acayip bir şey... Herkes kendi hayatını yaşıyor evet. Ve çoğunlukla evlerimizin, işyerlerimizin ve dahi kendi çevremizin, eşimizin, dostumuzun, ahbabımızın dört duvarı arasında saklı kalıyor hayatlarımız. Ama bazıları için hiç de öyle olmuyor. Onların hayatları gözlerimizin önünden ve hatta bizim hayatlarımızın da içinden geçiyor. Öyle yaşıyorlar. Tanışmadan biliyoruz mesela kaç yılında, nerede doğdular, ne zaman evlendiler, ne zaman çocuk sahibi oldular, ne zaman mutlu ne zaman dertli, ne zaman âşık oldular, ne beraberlikler, ne ayrılıklar, ne kayıplar, ne kazançlar yaşadılar. Genellikle ürettiklerinde, biz sıradan insanlara dinlememiz, okumamız, izlememiz için sunduklarında saklı olur bu detaylar. Daha doğrusu, bazen saklar, bazen de açık ederler. Bir yandan da tanınan ve sevilen insanların peşini bırakmayan kameraların, kalemlerin gösterdiklerinden, yazdıklarından biliriz. Öyle ya da böyle tanığı oluruz yani ömürlerinin. Ve gerçekten de, bir ömre tanık olmak acayip bir şeydir.
(Milliyet Sanat dergisi Temmuz 2014 sayısında yayımlanmıştır.)
Hani bir yerde otursak bir arkadaş grubuyla, arkadaşların arasında o da olsa, bir espriler bir şakalar yapsa da bizi güldürse diye ağzının içine bakacağımız adamlardandır Ata Demirer. Mizacı mı enerjisi mi yoksa fiziği mi öyle hissettir bilinmez ama kaderi güldürmek olanlardandır sanki. O esnada on beş dakika sessiz kalsa, “Aman bu da pek kasıntıymış, ‘komedyenler suratsız olur’ derlerdi de inanmazdım,” bile diyebiliriz mesela, o derece.
(23 Temmuz 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
‘90’larda pop müzik “pop corn” misali patır patır patmakta iken, bu patlama başka müzik türlerine yansımış ve sektör açısından çok bereketli geçen o yıllardan herkes bir şekilde nasibini almıştı. Halk müziğinin yeni kuşak isimlerinden biri olacak Seher Dilovan’la da o dönemde tanıştık. İlk albümü piyasaya çıktığında takvimler 1992 yılını gösteriyordu.
Başından bu yana istikrarını hiç bozmadı Dilovan. Hem popüler ve ticari, hem otantik de türküler vardı onun albümlerinde. Zaman zamansa protest, siyasi bir duruşu olan türküler/şarkılar söylemekten de çekinmedi. Müzik çizgisindeki bu istikrarla olduğu kadar, onunla aşağı yukarı aynı kuşaktan olan Songül Karlı, Nur Ertürk, Hilal Özdemir gibi isimlerin aksine, işin medyatik popülerlik kısmına da hiç dâhil olmayarak, kendini farklı bir yerde konumlandırmayı bildi. Seher Dilovan’ın “Seher Vakti” adı verilmiş yeni albümü, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle piyasaya çıktı.
Dokuz şarkı var bu albümde. Bunlardan üçü anonim türkü, diğerleri ise türkü formunda besteler.
Kürtçe bir türkü olan “Berbenî”, bir Pir Sultan Abdal deyişi olan “Dostun Bahçasına Bir Hoyrat Girmiş” ve Bayburt yöresinden alınmış “Giydim Çarıklarımı” albümdeki anonim türküler. Yıllar önce Ruhi Su’nun, 2000’lerin başında ise Emre Saltık’ın seslendirdiği “Giydim Çarıklarımı” albümdeki en etkileyici türkülerden biri. “Berbenî” İbrahim Tatlısesvari, yüksek tempolu bir “disko-halay” havasında düzenlenmiş. Otantik türküleri sevenler ise “Dostun Bahçasına Bir Hoyrat Girmiş”i çok sevebilirler ki bence Dilovan’ın yorumcu olarak kendini en iyi gösterdiği tür de bu tarz türküler.
Albümün açılışında sözleri ve müzikleri Özgür Ata tarafından yazılmış iki beste var: “Ayrılık Kokulu Yârim” ve “Bayramın Olsun”. “Bayramın Olsun”un melodisi bir parça “Şu Dağlarda Kar Olsaydım”ı anımsatır gibi. “Ayrılık Kokulu Yârim” ise türkü formunda besteleri sevenleri memnun edecek, ticari şansı yüksek bir şarkı.
Sözleri Âdem İmdat Kesici tarafından yazılan ve Selçuk Balcı tarafından bestelenen “Dağların Karı Yetmez”i Seher Dilovan, Selçuk Balcı ile birlikte seslendiriyor. Albümlerinde bugüne dek pek fazla Karadeniz türküsü seslendirmemiş Dilovan’ın, bu aralar pek moda olan yeni nesil Karadeniz müziğinin bir örneği sayılabilecek bu şarkıda Selçuk Balcı’yla hiç de fena olmayan bir uyum yakaladığı söylenebilir. Albümden ilk klip de bu şarkıya çekildi zaten. Ne ki bence albümün en parlak şarkısı değil.
Albümdeki protest şarkılardan biri söz ve müziği Ahmet Doğan’a ait olan “Fit Dediler”. Şarkıda geçen “Emeği sermaye ettim, gelen soydu, giden soydu, üstüne terimi ektim, alan doydu, çalan doydu,” cümleleri bile tek başına, tercihini iktidardan yana yapmış “sanatçıları” tartıştığımız bugünlerde, sanatın ve sanatçının aslında ne yapması, ne söylemesi gerektiğine dair bir cevap olarak dinlenilebilir. Albüme adını veren “Bir Seher Vakti” ise Filistin’den Rojova’ya, siyasi çatışmalar, toprak kavgaları uğruna öldürülen çocuklara yakılmış bir ağıt. Tam da bugünlere dair bir şarkı yani… Söz ve müziği Şerif Kayran’a ait bu şarkı, senfonik düzenlemesi ile de albümün bütününden farklı bir yerde duruyor. Yine bir Şerif Kayran şarkısı olan “Ma Ne Olmiş?” ise hareketli, neşeli ve eğlenceli bir Diyarbakır havası.
Albümün müzik yönetmenliğini Kenan İlgen yapmış. Kartonet fotoğrafları Emre Kara tarafından çekilmiş, tasarım ise Özgür Arcan imzası taşıyor. Kapak ve kartonet görsel bakımdan çok sıradan ama albüm içeriği, türün sevenlerini ziyadesiyle memnun edecek gibi görünüyor.
(15 Temmuz 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Adana’da doğan ve üniversite eğitimi almak için gittiği Kıbrıs’ta müzik çalışmalarına başlayan Koray Çapanoğlu, bir dönem Jazz Mania adlı bir toplulukla çalışmış yanı sıra çeşitli festivaller ve yarışmalara katılmış, daha sonra ise “rock” grubu Derinlik Sarhoşluğu’nun solisti olmuş. Grubun 2010 yılında piyasaya çıkan “Bilmece” adlı albümünde besteleri de bulunan Çapanoğlu, kendi albümünü yapmak için kolları sıvadığında ise gruptan ayrılmış. İlk albümü “Çok da Umurumda”yı 2011 yılında piyasaya süren Koray Çapanoğlu’nun “2” adını verdiği yeni albümü geçtiğimiz günlerde İda Production etiketiyle dijital platformlarda satışa sunuldu.
Kalem olarak da kullanılabilen bir “usb stick” ile elime ulaştı Koray Çapanoğlu’nun albümü. Maliyeti CD bastırmaktan daha mı fazladır onu bilemem ama albümleri illa fiziksel olarak edinmek isteyenler için dijital çağa uygun böylesi formatlar da pekala aynı işi görebilir. Daha önce bu birkaç kez denendi ama o zaman şartlar yeterinde olgunlaşmamıştı. Bu albümün “stick”i ise sadece promosyon maksatlı hazırlanmış bildiğim kadarıyla. Yine de dijital albümlerde ulaşamadığımız kapak ve künye bilgilerine “usb stick” içerisinde yer verilmesi lazım tabii. Çapanoğlu’nun “stick”i içerisinden kapak resmi çıktı ama şarkılarla ile ilgili bilgiler yoktu mesela.
Albüm yedi şarkıdan oluşuyor. Söz ve müziklerde Koray Çapanoğlu’nun yanı sıra Uzay Cengiz Ayna, Emrah Karaca, Altuğ Bilsev imzalarını görüyoruz. Düzenlemeleri ise Koray Çapanoğlu ve Taylan Ayaz birlikte yapmışlar.
İlk dinleyişte Kenan Doğulu-Özgün-Murat Dalkılıç çizgisinde şarkılar çarpıyor kulağınıza. Ki yeni nesil erkek şarkıcıların büyük bir kısmı bu hattan yürüyor nicedir. Ancak Çapanoğlu hem melodik açıdan zengin besteler, hem de derli toplu sözlerle kendi kimliğini bulma konusunda bir adım öne çıkmış görünüyor. Albümün açılışında yer alan “Bu Saatte Uyuma” ve hemen ardından gelen “Buzdan Maske”, pop kulvarında doğru bir yerden ses veren, ticari açıdan da iş yapabilecek şarkılar. “Buzdan Maske”nin albümdeki favorim olduğunu söyleyebilirim.
“Gölge”, yukarıda bahsi geçen hatta daha yakın duran şarkılardan. “Savaşım Aşkla”nın nakarat kısmı Bendeniz’in “Bir Gün İstersin”ine şöyle bir uğrayıp geçiyor. 1998 yılında Kemer Altın Nar Festivali kapsamında yapılan Onno Tunç Beste Yarışmasında Koray Çapanoğlu’na birincilik kazandırmış “Şıpsevdi Yüreğim”, her bakımdan tam bir ‘90’lar şarkısı. Peşi sıra gelen “Kanunsuz” ise müzikal nitelik bakımından albümün en iyilerinden… Biraz daha iddialı (belki bir parça senfonik) bir düzenlemeyi de kaldırırmış sanki bu şarkı.
Albümün sonunda yer alan “Sefa Vehameti”ni ben bestelemiş olsam, ne yapar eder Gülben Ergen’in söylemesinin yollarını arardım, zira her bakımdan tam onun kalemi bir şarkı (“demiycem”, “dökmiycem”, “görmiycem”, “etmiycem”ler dâhil; hatta özellikle de onlar yüzünden belki.) Ne ki bu şarkının, bu versiyonu ile de dillere düşmesi şaşırtıcı olmaz; kulağa çok kolay yerleşiyor çünkü.
Hep söylüyorum; içinden geçtiğimiz dönemde farklı olmak, fark yaratmak, öncelikle erkek pop şarkıcıları için bir gereklilik. Zira hem fiziksel açıdan, hem de ses rengi ve hem de müzikal çizgisiyle birbirine benzeyen onlarca isim arasında şarkılarınızın/kliplerinizin her gün çalınması/dönmesi dahi dinleyici algısında farkındalık yaratmaya yetmiyor artık. Bunun yollarını aramak ve bulmak lazım. Koray Çapanoğlu’nun bu albümde buna çaba sarf ettiği hissedilse de, yeterli gelip gelmeyeceğini zamanla göreceğiz.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.