(20 Mayıs 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Dilek Ay, müziğe profesyonel olarak 2005 yılında başlamış, 2008-2012 yılları arasında ENBE Orkestra’sında solistlik yapmış. Sonrasında kendi orkestrasını kurarak çalışmalarına solo olarak devam eden Dilek Ay’ın ilk teklisi “Kurşun Masum”, İda Müzik ve Seyhan Müzik ortaklığıyla birkaç ay önce servis edildi aslında ama yeterince tanıtılamadı. Bu tanıtım sorunu özellikle “noname” tabir edilen şarkıcılar için bir kâbusa dönüşmüş durumda. Profesyonel “PR” firmalarıyla anlaşsanız bile, televizyon ve radyoların tekellerini kırmak çok ama çok zor. Dinleyici deseniz, bu karambolde kendisine dayatılanın dışında bir şeylerin farkına varmak için çaba göstermeye zaman bulamıyor. Arada bir sürü harcanmış emek, çaba, bir sürü güzel şarkı ve iyi şarkıcı güme gidebiliyor.
Nitekim söz ve müziği Adnan Fırat’a ait “Kurşun Masum”, pop kalıpları içinde gayet iyi bir şarkı. Dilek Ay ise hiç de yabana atılmayacak bir şarkıcı. Hem duygusu kalbe dokunan bir ses rengi, hem de sağlam bir şarkıcılık tekniği var. Okan Akı’nın nefesli enstrümanlarla işlediği, su gibi akan düzenlemesi de nefis. Şarkının bir tek kusuru varsa o da ilk kelimelerinin (“sen benden”) dinleyicide “Ben Sevdalı Sen Belalı” şarkısının başladığı yanılgısını yaratması. Hem kelimeler, hem notalar (saniyelik de olsa) aynı çünkü.
Dilek Ay’ı bundan birkaç yıl önce bir konserde (ENBE konseri değildi ama neydi hatırlamıyorum) vokalist olarak sahnede izlemiş ve sahne enerjisinden etkilenerek “Kim bu kız?” diye aramış taramış, takibe almıştım. Bu şarkısını dinleyince boşa dikkatimi çekmediğini anladım. Daha profesyonel bir strateji izleyebilirse (işin şarkılardan ve şarkıcılıktan azade kısımlarından bahsediyorum)adını çok daha fazla duyacağımız garanti. Bekleyip görelim.
(20 Mayıs 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Yeni bir albüme doğru yol aldığını öğrendim Soner’den ama o, tam da bugünlerde yapılması gerektiği gibi, belirli aralıklarla yeni şarkılarını servis ediyor ve arayı soğutmuyor. Bu konuda çok zorlanmadığı da kesin çünkü yıllardır onun ne kadar üretken ve çalışkan olduğu bir sır değil.
“Bir Yanım Gitti”, Soner Arıca’nın Arıca Müzik etiketiyle yayımlanan yeni şarkısı. Söz ve müziği Soner Arıca’ya ait şarkının düzenlemesi ise Enver Günen tarafından yapılmış.
Sosyal medyada şarkının ilk anonslarını gördüğümde, hem teklinin kapak fotoğrafı, hem de şarkının adı bende bu defa yavaş ve romantik bir Soner Arıca şarkısı duyacağımız kanısını uyandırmıştı; ancak tam tersi oldu. Evet, bir ayrılık şarkısı ama gayet ritmik ve hatta bir dans şarkısı aynı zamanda. Aslında akustik bir kayıtla pekala yavaş bir versiyonu da yapılabilecek bu şarkıyı Enver Günen, 70’ler disko müziğinin izlerini taşıyan bir düzenlemeyle mevsime uydurmuş. İyi de yapmış. Şarkı bu haliyle hüzünden çok umut barındırıyor; sözlerde geçen “hallederim ben tek başıma” cümlesi boşuna değil.
Yıllardan beri yaptığı bütün albümleri/şarkıları, tamamen kendine münhasır bir görsel estetikle paketlemeyi iyi biliyor Soner Arıca. Bu şarkının Gökhan Özdemir imzalı klibi de bunun bir kez daha altını çiziyor. Rengarenk görsel efektlerle bezeli klip amaca çok doğru hizmet ediyor ve Soner Arıca’nın 2010’lu yıllardaki yürüyüşüne hızlı adımlarla eşlik ediyor.
(20 Mayıs 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Sadece şöhretinin, popülerliğinin, soyadının arkasına sığınmamış, yaptığı işi başından bu yana çok ciddiye alarak müziğe çok emek harcamış bir yıldız Nazan Şoray. Gazino dünyasının kendine has kuralları içinde yetişip sonra ‘90’lar müziğinin bambaşka düzenine ayak uydurmak, oradan 2010’lu yıllara uzanıp kendini güncelleyebilmek, güne ayak uydurabilmek de başka türlü olacak şey değil. İşte yine yepyeni bir şarkı, güncel bir “sound” ile pırıl pırıl bir Nazan Şoray var karşımızda. Şoray’ın yeni teklisi “Steril Sevda”, geçtiğimiz günlerde Avrupa Müzik etiketiyle yayımlandı.
Teklide söz ve müziği Selahattin Erhan’a ait “Steril Sevda” adlı şarkının iki farklı versiyonu var. İkinci versiyonda Nazan Şoray’a Yunan pop yıldızı Stergios eşlik ediyor ve şarkıyı Türkçe-Yunanca bir düet olarak dinliyoruz. İlk versiyonda ise Nazan Şoray şarkıyı solo olarak seslendiriyor. Düzenlemeler Erdem Kınay tarafından yapılmış. (Şarkılarda duymaya pek de alışık olmadığımız “steril” kelimesinin şarkının içindeki anlamının yanı sıra şarkının bestecisi ve söz yazarı Selahattin Erhan’ın doktor olmasından kaynaklı saklı bir esprisi de var bu arada.)
Tam da yaz üzeri kulüplerin, plajların, radyoların “playlist”lerine rahatlıkla girebilecek, hareketli ritmi ve eğlenceli melodisi, gelip geçici, gündelik aşklara inat “steril sevda” arayanların diline slogan olacak sözleriyle bu şarkı Nazan Şoray’ın kendine has ses rengiyle de kulaklara yer edecek gibi görünüyor. Teklinin kapağından şarkının klibine dek her zamanki titizliğinin izlerini taşıyan bu yeni çalışmasıyla Nazan Şoray, yine nokta atışı yapıyor.
(17 Mayıs 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
2004 yılında yayımlanan Gülay albümü “Adı Yok” için şu cümleleri kurmuşum: “Rahatlıkla yurt dışına da pazarlanabilecek bir etnik müzik albümü aslında bu. Gülay vardığı noktada artık bu tarzın üzerine gitmeli ve böylesi çalışmalara imza atmalı.”
Albümlerini yurt dışına pazarlama konusunda bildiğim kadarıyla bir çabası olmadı ama o albümün üzerine 2010 yılında “Aşkname” gibi bir nefis bir albüm daha koyarak, bu konuda ne kadar haklı olduğumu bir kez daha gösterdi Gülay. (Tabii arada 2006 yılında yayımlanan ve onun sesinden türkü dinlemeyi sevenleri memnun edecek “Dalgalar” albümü de var.)
Beş yılı aşkın bir aradan sonra piyasaya sürülen yeni albümünde ise Gülay bir kez daha, daha önce söylenmiş şarkılardan oluşan bir repertuvarla çıkıyor karşımıza. Geçtiğimiz günlerde Pasaj Müzik etiketiyle yayımlanan albüm “Gri Şarkılar” adını taşıyor.
Herkesten değil ama Gülay’dan bildik şarkıları dinlemek asla can sıkıcı değil; aksine heyecan verici. Zira diğer albümlerinden de aşina olduğumuz üzere Gülay en eskitilmiş şarkıyı bile yeni kılmayı, kendine has ve farklı hale getirmeyi başarıyor. Hem çok iyi müzisyenlerle çalışarak, çok iyi düzenlemeler ve icralarla sağlıyor bunu, hem de şahsına münhasır şarkı söyleme stili ve o stilde doğru tınlayacak şarkıları seçebilmesiyle.
Bakın mesela albümün çıkış şarkısı olarak seçilen “Mucize”ye. Ajda Pekkan gibi niteliği tartışılmaz bir yorumcudan, Müslüm Gürses gibi karakteristik bir sesten ve de şarkının asıl sahibi, yazanı ve haliyle de duygusunu en iyi bileni Tuna Kiremitçi’den sonra Gülay, kelimenin tam anlamıyla yeni bir “Mucize” yaratmış ve şarkı asıl şimdi söylediklerini anlatabilir hale gelmiş gibi. Bir başka örnek daha vereyim: Hadi koyun Özcan Deniz’i bir kenara, Nükhet Duru gibi üzerine asla gül koklamayacağım bir şarkı anlatıcısından sonra kim söylese dinleyebilirdim “Beni Affet”i? Ya da söylene söylene sahiden suyu çıkarılmış “Kimse Bilmez” bir kez daha dokunabilir miydi kalbe?
Hüsnü Arkan’ın “Kadınımsın, ecemsin, yarınımsın, nazımsın…” gibi “erkek ağzı” kelimeler barındıran “Senin Gibi”si, Ortaçgil’in ismi Ege olan kızına yazdığı “adı denizden gelen kızım” cümlesinden anlaşılan “Kızıma”sı gibi asıl sahibinin kimliğini açık eden şarkıları da albüme almış Gülay. Bu bir cesaret. Buna karşın şahsen benim bir “cover” albüm için kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek Keremcem şarkısı “Son Bir Kez” ile Burak Aydos şarkısı “Beni Verme Ellere”yi repertuvara almak da bir başka cesaret. Alpay’dan bu yana her nedense kimsenin yeniden seslendirmediği “Yanımda Kal”ı bu albümde görmek ise benim için sürprizin büyüğü oldu. Bir şarkının nasıl baştan ayağa yeniden yaratılabileceğinin en “baba” örneklerinden biri olabilir “Yanımda Kal”ın bu düzenlemesi ve yorumu.
Cemali’nin artık klasikleşmiş “Duymak İstiyorum”u, İlhan Şeşen’in yine epeyce dilde dolaşmış “Sensiz Olmaz”ı, Grup Merdiven’in “Hasretler Ayrılıklarla Başlar”ı ise albümdeki diğer şarkılar.
Albümün düzenlemelerine Hüseyin Cebişçi, Gökhan Varol, Cihangir Aslan ve Evren Arkman imza atmış. Tamamen akustik düzenlemeler ve kayıt, albümü başından sonuna iyi bir ses düzeninin olduğu bir salonda, canlı bir konser izlermişçesine dinlemenizi sağlıyor.
Çok farklı iklimlerde müzisyenlerin şarkılarından derlenmiş bu seçkide, o farklılığı kendi ortak paydasında bir bütünlüğe ulaştıran rengin gri olduğuna kanaat getirmiş olmalı ki, albümün adını “Gri Şarkılar” koymuş Gülay. Kerem Yılmaz tarafından çekilmiş fotoğraflar ve Berkcan Okar’ın kartonet tasarımı da bu temayı bütünlüyor. Renkbilimciler gri rengi için iyi şeyler söylemezler ama bu albüme bundan daha yakışan bir başka isim bulunabilir miydi onu bilmiyorum.
Gülay’ı ve albüme emek veren tüm müzisyenleri tebrik etmek lazım. Hem müzikal niteliği yüksek, hem de kişilikli ve kalıcı bir işe imza attıkları için.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.