(23 Haziran 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Denizli çıkışlı bir “rock” grubu olan Pul, ilk albümü “Sana Şarkılar Yazdım”ı 2013 yılında piyasaya sürmüştü. Albümün çıkışından bir süre sonra ise grubun kadrosu, kurucusu Yasin Aydın dışında tamamen değişti. Pul, uzunca bir aradan sonra yayımladığı yeni teklisinde Yasin Aydın’ın yanı sıra Özkan Yılmaz ve Kemal Eren’in de olduğu yeni kadrosuyla karşımıza çıkıyor. “Bu Hikâye Senin” adlı şarkının yer aldığı tekli, geçtiğimiz günlerde Artıproject etiketiyle vitrine çıktı.
Grubun ilk albümünün en belirgin eksiği, Pul adını hafızalara yerleştirecek kadar güçlü bir şarkının var olmaması idi. Bu yeni şarkı, bu eksiği geç de olsa giderebilir. Çünkü bir parça Emre Aydın şarkılarını anımsatmakla beraber, “Bu Hikâye Senin”, sözü, müziği ve temiz “sound”u ile hem eli yüzü düzgün, hem de ticari şansı da olabilecek bir “rock” şarkısı. Bu kulvarda nicedir yeni gruplar, yeni şarkıcılardan yana aman aman ses getiren bir iş düşmedi önümüze. Pul’a dikkat kesilmek için bu bile bir gerekçe olabilir.
(23 Haziran 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Bir dizi şarkısı olarak kalan ve klip çekilmeyen “Hayat Belirtisi” 2015’in son günlerinde yayımlanmıştı. Cem Belevi’nin yeni teklisi “Alışamıyorum” ise geçtiğimiz günlerde Ozinga Müzik etiketiyle dinleyici karşısına çıktı. Belevi, müzikten oyunculuğa transfer olanlardan. Şu sıralar da yeni bir romantik komedi formatlı dizide bir kez daha oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Görünen o ki, bir anlamda ağır işçilik olan dizi oyunculuğundan fırsat buldukça da müziği ihmal etmiyor.
Teklinin etiketinden de belli olduğu üzere Cem Belevi bu defa Ozan Çolakoğlu ile güç birliği yapmış ve söz ve müziği kendisine ait “Alışamıyorum” adlı şarkısını hem aranjör, hem de prodüktör olarak ona emanet etmiş. Şarkıyı dinleyince zaten başka da bir alternatif düşünemiyor insan. Zira “Alışamıyorum”, sözleri, melodik yapısı, yürüyüşü ile neresinden baksanız tipik bir Gülşen şarkısı. Şarkının künyesini görmesem bu konuda hiç tereddüt etmezdim.
Resitatif başlayıp sağlam bir köprüyle arabesk etkili, akılda kalıcı bir nakarata bağlanan “Alışamıyorum”, Ozan Çolakoğlu’nun imzası çok belirgin düzenlemesiyle de her bakımdan ticari şansı yüksek bir şarkı. Cem Belevi’nin şarkıcı olarak adını daha faza duyurması açısından doğru bir yerde duracaktır bu nedenle. Ancak umarım bu şarkı onun “erkek Gülşen” olarak anılmasına sebep olacak bir müzikal tercihin başlangıcı olmaz ve burada kalır. Çünkü Belevi’nin özellikle “Günaydın Sevgilim ve “Sor”la yakaladığı çizgi daha genç, daha taze bir nefes vaat ediyordu.
(23 Haziran 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Jilet, ilk albümü “Misk-i Amber”i 2012 yılında yayımlamış, o günlerde Bülent Ersoy’un “Maazallah” şarkısına getirdikleri eğlenceli yorum ve Bülent Ersoy’un Swarovski taşlı mikrofonun başrolde olduğu kliple dikkat çekmişlerdi. 2013 yılında iki şarkılık bir tekli yayımladı grup ve Beyaz Show’un jeneriklerini de yapmaları hasebiyle, “Çileli Masal” adlı şarkılarında Beyazıt Öztürk gruba eşlik etti.
2016 model Jilet ise epeyce farklı. Önce gitarist Alparslan Türer’in, sonrasında ise solist Taha Gürbüz’ün gruptan ayrılması ile başka bir dönemece giren Jilet, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlanan yeni teklisinde yoluna yeni solistleri Özcan Ak ile devam ediyor. Bu değişiklik, grubun müziğine de yansımış. Her şeyden önce Taha Gürbüz’ün Kaan Tangöze ekolünden gelen nağmeli şarkı söyleme biçimi ve grubun müziğine hâkim olan alaturka tınılar artık yok. “Değmez mi?” adını taşıyan bu şarkı, basbayağı pop, hatta “teenage” pop hattından yürüyor.
Şu sıralar pek bir moda olan, genç, yakışıklı, zengin ve küstah patron ile güzel ama salaklık derecesinde sakar, yoksul değilse de orta halli kızın yalanlı, dolanlı, oyunlu, yanlış anlamalı aşklarını anlatan sayısız televizyon dizisinin, o da olmazsa gişe garantisi yüksek bir tozpembe romantik komedi filminin rahatlıkla jenerik müziği olabilecek bir şarkı “Değmez mi?” (hatta belki olmuştur da benim haberim yoktur, takip edemiyorum artık.) Çok genç işi, mutluluk, neşe, eğlence saçan, hafif, uçucu bir şarkı sözün özü. (Bu arada şarkıda geçen “korkma seni ısırmam” lafını çok sevmediğimi de söyleyeyim. Ya da bu nevi ısırma ihtimalli ilişki biçimini anlamak için fazla yaşlıyım. “Korkma seni kaçırmam” olsa daha sevimli olmaz mıydı mesela?)
Teklide şarkının akustik versiyonu da yer alıyor ki o da pek ferah, pek yazlık. Al gitarını eline, kumsalda söyle, ıslığını da çal.
Şarkıyla ilgili ilginç bir not da var. Söz ve müziği Arif Dirençer’e ait “Değmez mi?”, 2009 yılında Kıbrıs’ta düzenlenen bir şarkı yarışmasında Buray tarafından seslendirilerek ikincilik ödülüne layık görülmüş. Nitekim interneti biraz karıştırırsanız şarkının o versiyonunu bulmanız da mümkün. Dahası aynı şarkının yakın zamanda Jilet tarafından yapılmış bir de “Milli Takım Marşı” versiyonu var.
(23 Haziran 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Dinleyici şarkıyı severse eğer, ne söyleyenine bakıyor, ne promosyonuna, ne de radyo ve televizyonda yayınlanma sıklığına. Dinliyor, yükseltiyor, baş tacı ediyor; bize de durup düşünmek kalıyor. İşin başı şarkı. İki kere iki dört. Bakınız 2016 yılında beklenmedik bir şekilde “hit” mertebesine yükselen iki şarkıya: “Bağdat” ve “Günah Benim”. İyidir, kötüdür, şahanedir, vasattır tartışmaları bir kenara, insanlar bu iki şarkıyı sevdi. “Günah Benim”in klibi ana akım müzik kanallarında yayınlanmadı, “Bağdat”ın klibi şarkı alıp yürüdükten çok sonra çekildi ama bu durum insanların bu şarkıları sevmesine engel olamadı.
Bu yılın beklenmedik bir başka “hit”i ise yine beklenmedik bir isimden geldi: Derya Uluğ tarafından seslendirilen “Okyanus.”
Derya Uluğ ismini ilk duyduğumda, doğrusu bu ya, çok kişi gibi bana da bir şey ifade etmedi. Biraz eşeleyince daha çocuk yaşlarda başlayan bir müzik eğitimi ve deneyiminin hikâyesini okudum. Yakın zamana dek sürmüş Ebru Gündeş’e vokalistlik macerası ise son noktayı koydu. “Okyanus”, Ebru Gündeş’i ‘90’ların ikinci, 2000’lerin ilk yarısı boyunca kendi alanında zirvede tutmuş şarkılarını boşuna andırmıyordu demek ki. Ebru Gündeş nicedir o ayarda bir şarkı bulup da seslendirememiş iken Derya Uluğ’un sesi hiç benzemediği halde Gündeş’e benzetilmesinin sebebi de bu olmalıydı. Şarkı çok doğru bir yere oturdu, adeta bir boşluğu doldurdu.
Dünyanın en saçma tanımlaması olsa da, her nedense ve nasılsa “fantazi” müzik olarak adlandırılmış arabesk, alaturka, pop karışımı müzik türünün her daim gideri vardır bu memlekette. Pop diye, “rock” diye servis edilmiş nice şarkının içinden aslında “fantazi” müziğin çıkması da bundandır. Severiz biz. “Tıpkı “Okyanus”u sevdiğimiz gibi.
Derya Uluğ (en azından bu şarkıdan anladığımız kadarıyla) temiz şarkı söyleyen, iyi bir ses. Akılda kalıcı, karakteristik de bir yüzü var. Bu avantajını, şarkısının melodik gücü, kolay ezber edilirliği ve yukarıda bahsi geçen boşluk doldurma meselesi ile de perçinleyince bu beklenmedik çıkışın nedenini anlamak zor değil. Benzer bir ivmeyi yakın zamanda Merve Özbey de yakalamış ama çıkışının arkasını benzer işlerle devam ettirmeye çalışarak pek de ileri gidememişti. Derya Uluğ’un ne yapacağını ise zamanla göreceğiz. En büyük avantajı bu şarkıyı kendisinin yazmış olması (Asil Gök ile birlikte.) Çünkü sadece şarkıcı olarak değil, şarkı yazarı olarak da umut vaat ettiği düşünülebilir. Sonrasına bakmak lazım.
DMC etiketiyle yayımlanan “Okyanus”un düzenlemesini Burak Yeter’in yaptığını ve Yeter’in hiç kasmadan, zorlamadan, şarkının akışını (türün kıstasları içerisinde) alabildiğine doğru bir biçimde şekillendirerek, “hit “olmasında önemli bir rol oynadığını da belirtmeliyim.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.