(1 Şubat 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
“Ne tek başına yetenek yetiyor yıldız olmaya, ne zekâ, ne güzellik, ne azim ne de şans. Hangisini ne zaman, nerede ve ne dozda kullanacağınızı bilmekte bütün mesele. Demet Akalın’ı emsallerinden ayırıp yakın dönem Türk pop müziğinin yıldızlarından biri yapan da bu oldu. Kendine neyin yakışacağını, hangi şarkıların sesini ve tavrını doğru ifade edebileceğini, hedef kitlesinin ondan neler beklediğini tam da yerinden tespit edip, işi şansa bırakmayarak ve de hep çok çalışarak geldi şu an bulunduğu yere. Pop müzik dünyasında 20 yıl boyu temposu düşmeden sürdürülebilmiş bir kariyer az şey değildir. Zaman zaman eleştirsek, kimi kez yaptıklarını beğenmemiş olsak da bu başarısını alkışlamak boynumuzun borcu.”
(30 Ocak 2017 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Yakın dönem pop müziğinin kazançlarından biri Buray. 2015 yılında yayımlanan ilk albümü “1 Şişe Aşk” onu müzik dünyasına tanıtmakla kalmadı, birden fazla “hit” şarkı çıkaran ve etkisi uzun süren bir albüm olarak Buray isminin gelip geçici olmayacağını gösterdi.
Buray’la tanıştığımda tanınır ve aranılır olmanın geçici heyecanına kapılmamış, gayet aklı başında, zeki, donanımlı ve donanımının farkında, buna karşın sınırlarını tayin etmiş, ayakları yere basan bir genç adam gördüm karşımda. Bütün bunlar müziğine de yansıyor zaten. Daha ilk albümünde yansımıştı ki ikinci albümde daha da fazla hissediliyor.
Buray’ın ikinci albümü “Sahiden”, 2016 yılının Kasım ayında Sony Müzik etiketiyle yayımlandı. Albüm 12 şarkıdan oluşuyor.
Şimdilerde tekli modası var ve artık piyasaya çıkmak için bir tek şarkı yetermiş gibi bir algı var. Oysa birkaç yıl öncesine kadar albüm yapmak şarttı ve bir albüm yapmak demek belirli bir birikime sahip olmak demekti. Buray bir albüm dolusu şarkısıyla bir birikime sahip olduğunu göstermişti zaten. Arkasının boş olmadığını da bu albümle gösteriyor. Önceki albümde olduğu gibi bu albümde de Gözde Ançel’le ortak bestelediği şarkılar var. Her biri pop müzik içerisinde farklı eğilimlere, farklı türlere göz kırpan, bu bakımdan renkli ama bütünde belirli bir çizgiyi yakalamış şarkılar bunlar.
Albümün birden fazla artısı var. Tutarlı sözler, melodik zenginlik ve tertemiz icralar. Yanı Buray ve Bahadır Tanrıvermiş’in şarkıların üzerine çıkmayan, şarkıları boğmayan düzenlemeleri. Enstrümanların net ve temiz duyulduğu, ritim çeşitliliği ve zenginliğinin kulağı doyurduğu bir pop müzik albümü bu zamanlarda kolay karşımıza çıkmıyor.Zaten albümün künyesine şöyle bir göz attığınızda canlı enstrüman kullanmak konusunda hiçbir masraftan kaçınılmadığını duymadan önce görmek de mümkün. Bahadır Tatlıöz, Özer Arkun, Göksun Çavdar gibi konuk müzisyenler de bu anlamda albüme katkı sağlamış üstelik.
Çıkış şarkısı olarak seçilen “Aşk mı Lazım?” zaten aldı yürüdü ama “Seni Sevmiyorum Artık” başta olmak üzere, “Melodi”, “Sen Hâlâ Sokağımda”, “Mecnun” ve “Sahiden” 2017 yılı boyunca Buray’ı gündemde tutabilecek şarkılar. Ben çok eğlenceli “Deli Divane”yi de pek sevdim, o ayrı (Bu şarkıya Simge de vokal desteği vermiş bu arada.)
Albümdeki Buray ve Gözde Ançel imzalı 11 şarkının yanı sıra bir de sözleri Bülent Fevzioğlu’na bestesi Buray’ın babası Turgay Salim Hoşsöz’e ait “Gül Goncalar” adını taşıyan türkü formunda bir şarkı da var.
Mustafa Sarıkaya’nın fotoğrafları ve Melek Boçoğlu’nun grafik tasarımıyla hazırlanmış kartonetin görsel bütünlüğü de yerli yerinde.
Gürültüsüz patırtısız, başından sonuna derli toplu, şöyle hiç şarkı atlamadan, olmadık kötü sürprizlerle karşılaşmadan dinleyebileceğiniz, iddiasız gibi görünen ama iddiasını içinde taşıyan sıcak, samimi ve temiz bir albüm “Sahiden”. Üzerinde çalışılırken günübirlik modalara itibar edilmediğinden modası bugünden yarına geçmeyecek bir albüm aynı zamanda. Bunca kakafoni içerisinde böylesi bir albüm yapabildikleri için Buray’ı, Gözde Ançel’i, Bahadır Tanrıvermiş’i ve albüme el vermiş herkesi kutlamak gerek.
(16 Ocak 2017 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Mithat Can Özer, Pist’on adı verilmiş grubun solisti olarak karşımıza çıktığında takvimler 2012 yılını gösteriyordu. Grubun ömrü fazla uzun olmadı ve 2015 yılında Özer bu defa solo olarak bir tekli yayımladı. Mithat Can Özer’in ilk solo albümü “Aşk Mevsimi” ise geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle piyasaya sürüldü.
Yola “rock” müzikle başlamıştı. İlk teklisi “İnşallah” da “rock” formunda bir şarkıydı. Bu albüm ise Mithat Can Özer’in pop sularında yüzmeye karar verdiğini gösteriyor. Bence doğru olan da buydu. Sezen Aksu’nun oğlu olmanın yükünü ancak onun müziğiyle uzlaşarak hafifletebileceğini düşünenlerdendim başından beri. Aksinin işe yaramadığına dair nice örnek gördük çünkü.
Nitekim bu albümde iki Sezen Aksu bestesinin yanı sıra, onun yazdığı türden şarkıların çok yakınından geçen Mithat Can Özer besteleri de var. “Acıya Tanığım” tam da böyle bir şarkı mesela. Özellikle bu şarkıda ama aslında albümün büyük kısmında yaylı kompozisyonlarında belirgin bir şekilde Onno Tunç etkisi duymak mümkün ki bu şarkının künyesinde Onno Tunç’un kızı Ayda Tunç’un da imzası var zaten.
Albüm Mithat Can Özer’in bestelediği klasik havada bir “Intro” melodisi ile açılıyor. Ardından ise iki Sezen Aksu bestesi arka arkaya geliyor. “Ne Yapalım Kader”in bestesinde Aksu ile birlikte Demir Demirkan’ın da imzası var. Nakarata doğru giderek yükselen melodisi, vurucu sözleri ve güçlü nakaratı ile iyi bir şarkı “Ne Yapalım Kader”. Albümün çıkış şarkısı olarak seçilen “Ateş Böceği”, her kelimesi, her notası ile bir Sezen Aksu şarkısı olduğunu bağıran, ama özellikle nakarat melodisinde birdenbire Mustafa Ceceli söylemeye başlayacakmış hissi yaratan bir şarkı. Evet, kendi kulvarında bir “hit” namzeti, evet sözü ve müziği ile insanı yerden yere vuran cinsten, o ayrı. Her iki şarkının Mithat Can Özer tarafından yapılmış düzenlemeleri ise son derece iyi.
Albümdeki Mithat Can Özer besteleri arasında “Acıya Tanığım” kadar etkisi güçlü bir başka şarkı da “Sürgün”. Sezen Aksu’nun da vokal desteği verdiği bu şarkı eski stil yapısı, ritmi ve ‘60’lar tadında vokalleri ile uzun vadede zamansız damgası yiyebilecek, nefis bir şarkı.
Bu iki şarkının hemen ardından kulak verilebilecek diğer iki şarkı da “Yavaş” ve “Yanıyorum”. Hem melodik yönden zengin, hem de oyuncaklı düzenlemeleri ile müzikal açıdan doyurucu şarkılar her ikisi de.
Daha önce tekli olarak yayımlanan “İnşallah” ve Server Uraz ile Ayşe Hatun Önal’ın da eşlik ettiği “rap” katkılı “Senden Vazgeçmem” bence albümün en zayıf halkaları. Müzikal bütünlük açısından da tamamen farklı formda bu iki şarkı albümü başından sonuna dinlerken her defasında atlama isteği uyandırdı bende.
‘70’ler diskosu mu ‘80’ler “new-age”i mi yoksa klasik bir “rock” şarkısı mı olacağına sanki karar verilememiş de hepsinden biraz olsun diye düşünülmüş “Aşk Mevsimi” vasat sularda yüzerken Mithat Can Özer’in Hayat Şarkısı adlı dizi için bestelediği “Hülya” adlı şarkı albümün kapanışını klişe bir dizi romantizmi ile yapıyor.
Albümde bir bütünlük sorunu, bir dağınıklık var, evet. Yanı sıra aranjör ve besteci olarak çok parlak işler çıkarmış Mithat Can Özer’in solist olarak aynı gücü gösterdiğini söyleyebilmek biraz zor. İşin şarkıcılık kısmında nispeten yeni olduğu bir gerçek. Şimdilik sadece doğru şarkı söylemek derdinde olduğu ve bu çabanın işin duygusunu yer yer kaçırdığı fark ediliyor. Zaman içerisinde, belki tarzının ne olduğuna karar verdikçe şarkıcı olarak tavrı da oturacaktır muhakkak.
Albümün kartonet tasarımı Serhan Soner Çağlayan tarafından yapılmış. Özgün bir tasarım izlenimi doğurmasa da albümün içeriğine uygun bir sonbahar atmosferi yaratan tasarımda kullanılan Mithat Can Özer fotoğraflarının kim tarafından çekildiği künyeye yazılmamış.
Bütünde vasat pop standartlarının üzerine çıkabilmeyi başarmış, eli yüzü düzgün bir albüm var elimizde. Mithat Can Özer’in önümüzdeki yıllarda müzikte çok daha fazla etki yaratabileceğinin de habercisi olabilir bu albüm.
(13 Ocak 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Ahmet Selçuk İlkan imzalı şarkı sözleri en çok ‘80’ler demek. ‘80’lerin arabesk, taverna şarkıları ve şarkıcıları… O zamanlar bir kesim tarafından hafife alınan, küçük görülen, değer verilmeyen, radyo ve televizyonda yayınlanmayan ama halkın her şeye rağmen çok sevdiği, diline marş ettiği, dinlemekten vazgeçmediği şarkılar… Peynir ekmek gibi satan plaklar, köşe başındaki plak ve kaset stüdyosunda liste verilerek doldurtulmuş karışık kasetler, video kasetlerden izlenen şarkılı türkülü Yeşilçam filmleri…
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.