İstanbul Bana Borçlu


(Zip İstanbul dergisi Mayıs 2006 sayısında yayımlanmıştır.)

Önce İstanbul gece hayatının en çok iş yapan ve dolayısıyla en çok eğlendiren şarkıcılarından biri olarak adından söz ettirdi, sonra Nükhet Duru’yla ikili oldu. Dört yıldır süregelen “Muhteşem İkili” projesi, gerek sahnede, gerek albüm üzerinde, gerekse televizyon programlarında, kolay kolay tutacağına pek akıl kesmeyen bir kimyanın ibret verici tezahürü gibiydi. Cenk Eren bu defa Sezen Aksu’nun da desteğiyle, çok iddialı, üzerinde çok çalışılmış solo bir albümle karşımızda. Eren’le “Kiraz Mevsimi” adlı yeni albümü ve İstanbul üzerine konuştuk. 


YHT: Mekanlar gibi şarkıcılar da çabuk demode oluyor İstanbul gece hayatında. Yıllardır çalıştığı her kulübü doldurabilen çok az isim var. Bunlardan biri de Cenk Eren. Bunun bir formülü var mı?

CE: Aslında bunu genele yansıtmak çok yanlış olur. Sahnelerde yıllardır devam eden isimler var. Ama tabii ki bir müddet çalışıp ortadan kaybolanlar daha fazla. Ben her şeyden önce sahnede olmaktan çok büyük mutluluk yaşıyorum ve canlı şarkı söylemeyi çok seviyorum.  Benim mutluluğum bir şekilde o gece beni izlemeye gelenlere geçiyor. Bunun en önemli formülü bu.

“Türkiye’deki en iyi on erkek yorumcudan biriyim”

YHT: Eğlendiren adam çalışır çabalar, günün birinde iyi bir yorumcu da olursa el alem ne der?

CE: Helal olsun der! Bence herkes ne iş yaparsa yapsın, mesleğine saygılı olursa, kendini geliştirmek adına çabalar. Ben 22 yıldır bu mesleğin içindeyim. Algılarımı her zaman çok açık tutup kendimi geliştirdim. Şu anda Türkiye’deki en iyi on erkek yorumcudan biriyim.


YHT: “Türkiye’de albümlerin satış grafiğini İstanbul’un gece hayatı belirliyor” hükmüne katılır mısınız?

CE: Asla katılmıyorum. İstanbul nüfus olarak büyük bir şehir olduğu için tabii ki albüm satışlarında etkili ama, bence satış grafiğini iyi yapılmış işler belirlemekte. Radyoların da etkisi çok büyük tabi.

YHT: Yeni albümde bütün elleri havada görmek isteyeceğimiz bir şarkı yok. Bu kulvar değişikliği bir parça risk de içeriyor mu?

CE: Ben hayatım boyunca risk almayı çok sevdim. Kiraz Mevsimi albümündeki bütün şarkılar bence birbirinden güzel. Hayatımda aldığım en güzel risklerden biridir, eğer bu bir riskse.

YHT: Şarkılar bambaşka ellerden çıkmış ama hepsi birden bir tek adamın bütün bir hikayesini anlatır gibi. O adamın ne kadarı Cenk Eren?

CE: Ben bu güne kadar hiç şarkı sözü yazmadım. Aslında dinlemiş olduğunuz bu şarkılar kendi sahiplerinin hikayesidir. Dinleyenlerden sırf erkekler değil, kadınlar da kendilerine yakın hikayeler bulabilirler.



YHT: Bir gece yarısı sessizliğinde bu albümü dinliyor olsak.... Ne eşlik eder bize? Kırık bir kadeh, bir tabak kiraz, körpe bir incir, şuh bir nefes?

CE: İçlerinden herhangi birini seçmem çok zor çünkü duruma göre değişir. Ama eminim ki en başta aşk olmak üzere, biraz kırgınlık, biraz gözyaşı, biraz tebessüm muhakkak olur…

YHT: Cenk Eren kariyerinde “Kiraz Mevsimi” nerede duracak, bunu şimdiden kestirebiliyor musunuz?

CE: Şimdiden bunu kestirebilmek çok zor. Ama inanıyorum ki bu albüm benim kariyerimde en önemli adımım. Bu albümün nerede duracağına tabii ki dinleyiciler karar verecektir.

“Kıskananlar çatlasın !”


YHT: Sezen Aksu, Nükhet Duru, Levent Yüksel, bir ara Nazan Öncel.... Üzerinize çevrilmiş kıskanç bakışlar yakalıyor musunuz bazen?

CE: Ajda Pekkan’ı unutmuşsunuz (bir dönem birlikte sahneye çıkmıştık). Bence kıskanç bakışlar hayatımızın her döneminde herkesin başına gelir. Önemli olan o bakışları yaptığınız işlerle bertaraf etmektir. Kıskananlar çatlasın!


YHT: İstanbul’u sonradan mesken edinenlerdensiniz. İstanbul mu size, siz mi İstanbul’a borçlusunuz bugün?

CE: 13 yıl oldu İstanbul’da yaşamaya başlayalı. İstanbul bana borçlu. Çünkü benden gençliğimi aldı, aşklarımı aldı. Onun için, İstanbul’la hesabımızı kapatmadık daha. Benim alacağım daha çok şey var.

YHT: Yapacak hiç işi olmadığı bir gün, İstanbul’da nereye gider Cenk Eren, ne yapar?

C.E. : Öncelikle Boğazda, ince belli çay bardağında taze bir çay içerim. Daha sonra Kapalıçarşı’da nargilemi içerim ve orada İstanbul’u tam içime sindiririm. Eeee akşam oldu, eve dönme zamanı, ama yolu biraz uzatıp İstiklal Caddesi’nde, Çiçek Pasajı’nda bir duble rakıyla balığımı yiyip o gece İstanbul’a iyi geceler dilerim…



YHT: Ya bir gece, önce yemek yemeye, oradan da eğlenmeye gitse ? Nerelere uğrar, kimi dinlemek ister ?

CE: Yemek yemek için genelde La Pergola, Giritli, Umami, Çiçek Pasajı’na giderim. Dinlemek için ise, Cenk Eren bir yerde sahneye çıkmıyorsa hiç kimseyi dinlemeye gitmiyorum (şaka, şaka, J)… Son günlerde üst üste Sibel Can’ı dinlemeye gittim. Çok da iyi bir ses olduğu için onu dinlemekten çok mutlu oluyorum.

MAYIS 2006

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder