Füsun Önal - "Ah Nerede"


“PROZAC” ALIR MISINIZ ?


(Ekim 2004 tarihinde birzamanlar.net'de yayımlanmıştır.)

Neredeyse üç yılı bulan bir çabanın sonucu Füsun Önal’ın en güzel şarkıları CD formatında elimizde. “Ah Nerede / En Güzel Şarkılarım” albümü geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı.



Daha albümü ilk dinlemeye başladığınızda yüzünüzde güller açacak. Çünkü yıllar boyu dilimizden hiç düşmemiş ve belki de bu yüzden albüme de adını vermiş “Ah Nerede” albümün açılış şarkısı olarak kanınızı kaynatacak. Ancak peşi sıra gelen şarkı biraz tadınızı kaçıracak çünkü 90’ların ilk yarısında yapılmış son Füsun Önal albümünden alınan “İllallah” (o albümde “Bıktım Senden” diye geçiyordu adı), hem sıradanlığı (vallah billah- allah- illallah kafiyesi gibi) hem de seksenlerden kalma taverna estetiği taşıyan muhtemelen ucuza mal edilmiş altyapısıyla “Ah Nerede”nin ardından hakikaten çekilir gibi değil. İlla ki albüme konulacaksa da keşke yeri burası olmasaymış diye düşünüyor insan.

Neyse ki sırada en eğlenceli, en güzel ve benim de en sevdiğim Füsun Önal şarkılarından biri var: “Seni Gidi”. Füsun Önal tarzını tek başına tamamen özetleyen, yanı sıra yetmişler popüler müziğinin eğlenceli kanadını da tek başına anlatabilecek birkaç şarkıdan biri olan “Seni Gidi”, yıllar sonra pırıl pırıl kaydıyla bu albümün en büyük kozlarından biri olarak çıkıyor karşımıza.

Sonrasında tempo gene düşüyor ve iki tane seksenli yıllar şarkısı ardı ardına sıralanıyor. Daha önce hiçbir formatta yayınlanmamış ama bir dönem televizyon ve radyolarda sıklıkla duyulmuş “Canım Benim” ve 1987 Altın Güvercin Şarkı yarışmasında yarışıp en iyi şarkı sözü dalında ödül almış “Ben Sen Olsaydım” -ki o dönemde yarışmanın sadece kaset formatında basılan albümünde yer almıştı bu şarkı- her ne kadar çok güzel şarkılar olsalar da yine seksenli yılların modası gereği neredeyse sadece bir tek klavyeyle icra edildiklerinden olsa gerek çok fazla tat vermiyorlar.

Bilinen ilk Füsun Önal hitlerinden biri olan “Flört”, albümün en güzel sürprizlerinden.  Hemen ardından gelen “Telefon” da öyle. 1983 yılında yayınlanan Olcayto Ahmet Tuğsuz imzalı “Yeni Bir Gün” albümünün şarkılarından biri olan “Telefon”da vokaller Fuat Güner, Olcayto Ahmet Tuğsuz ve Nükhet’e (Duru değil; meşhur Jeyan-Nükhet-Sumru vokal üçlüsünün Nükhet’i) ait. Ancak bu önemli ayrıntı nedense kartonete yazılmamış. Popüler müzikte çok sık denenmemiş, başından sonuna dek bir konuyu anlatan “konsept” albümlerin nadir örneklerinden biri olan ve yayınlandığı dönemde çok az basıldığı için bugünlerde kolay kolay bulunmayan “Yeni Bir Gün”den bir şarkı ilk kez bu albümle gün ışığına çıkıyor böylece.

1981 Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye finallerinde şarkıcıları birbirine düşüren “Bigudi”, sonunda Füsun Önal’a kalmış ve Önal bu şarkıyla finalde ikinci olmuştu. Şarkıcının seksenli yıllarından hatırlanan önemli şarkılardan biri olan “Bigudi”nin albümde yer alması, aynı zamanda Eurovision Türkiye tarihinin bir şarkısının daha gün ışığına çıkması anlamını taşıdığı için de ayrıca heyecan verici.

“Bigudi”nin hemen ardından yine erken dönem bir Füsun Önal hiti “Aşk Nezlesi” çıkıyor karşımıza. Füsun Önal isminin akıllara yerleşmesine neden olan şarkı denebilir aslında “Aşk Nezlesi” için. Şarkı boyunca süre giden ve şimdi pek komik gelen  hapşırıklar o dönemde o kadar ilgi çekmiş ve beğenilmişti ki, gazino programlarında Önal’a hapşırması için istek gelir olmuştu. Eğlence anlayışımız epeyce farklıydı elbette o zamanlar, bu anlayışı bugünlerin mantığıyla izah edebilmek pek mümkün değil. Nitekim“Aşk Nezlesi” de gerçek bir yetmişli yıllar klasiği olarak bu albüme çok yakışıyor.

En önemli Füsun Önal hiti “Senden Başka”, bu albümün lokomotiflerinden biri. Yıllar geçse de unutulmayan, nesilden nesile aktarılan birkaç pop şarkımızdan biri “Senden Başka”. Aynı zamanda popüler müzikte bir dönem furyaya dönüşen ıslıklı ve alkışlı şarkıların da başlangıç noktası.

“Senden Başka”yla tam da yetmişlerin ruhunu yakalamışken yine seksenlerin “kitch” liğine geri dönüyor ve “Söz Vermiştin” de şarkı boyunca sürüp giden küçük zil sesine tahammül etmeye çalışıyoruz. “Hep Seni Düşündüm” de tıpkı “Söz Vermiştin” gibi albümün daha önce yayınlanmamış şarkılarından biri. TRT denetiminin çok canlar yaktığı o yıllarda birinci amaç şarkıları denetimden geçirmek, sonrasında plak yapmaktı. E pop plaklar da satmamaya başlayınca, kimi şarkılar böyle sadece TRT’de söylenmek üzere banda okundu ve orada kaldı. Bu albüm sayesinde böylesi üç Füsun Önal şarkısı yayınlanmış oluyor. Darısı yine sadece TRT arşivlerinde var olduğunu bildiğimiz Rüçhan Çamay, İlham Gencer, Şenay, Aylin Urgal, Rezzan Yücel ve daha bilmediğimiz kim bilir hangi şarkıcıların hangi şarkılarının başına. Kimi zaman memnun kalmasak da duyduklarımızdan, o şarkıları bulup çıkaranların elleri dert görmesin.

“Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” albümleri sayesinde CD üzerinde dinleme şansı yakaladığımız iki önemli Füsun Önal şarkısı, “Oh Olsun” ve “İnsancıklar” bu albümde de yer alıyor. Bir Eurovision şarkısının “cover”ı olan ve bir dönem dillerden düşmeyen “Dünya Benim Oldu”, albümün en güzel şarkılarından biri. Ne var ki yine bir Eurovision “cover”ı olan ve en çok hatırlanan Füsun Önal şarkılarının başında gelen “Söyleyin Arkadaşlar”, her nedense bu seçkide yer almıyor. Gözlerimizin (ya da kulaklarımızın) aradığı daha bir çok şarkı var gerçi ama en çok bu şarkının yokluğu hissediliyor bence.

1975 Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye finalinde yarışan ve jüri ve halk oylaması sonuçlarının ortalamasında seçilen iki üçüncüden biri olan “Minik Kuş”, olağanüstü güzel bir Atila Özdemiroğlu bestesi ve Füsun Önal kariyerinin sayılı “balad”larından biri olarak albümün en görkemli şarkılarından. Bu şarkının ve hemen öncesinde yer alan “Gel Gel”in mana bütünlüğünü dikkate alırsanız, şarkıların okunduğu tarihlerin Füsun Önal’ın özel hayatında hangi döneme denk geldiğini de biliyorsanız şayet, albümde yer alış nedenlerinin özel sebebine de vakıf olacaksınız. Olamazsanız da ehemmiyeti yok zira herhangi bir Önal söyleşisinde bu konudaki eksik bilgilerinizi tamamlamanız pekala mümkün.

Zaman zaman aksasa, temposu düşse de, dinlerken olanca müşkülpesentliğimizle durmadan “keşke şu olsaydı da bu olmasaydı” diye vıdı vıdı edip dursak da bayıla bayıla dinlemekten geri kalmadığımız albüm, “Ah Nerede” nin “remiks”iyle sona eriyor. Herhangi bir şarkının orijinali üzerine “remiks” yapabilmek her babayiğidin harcı değil. Koray Can ve Birhan Biber bu işi hakkıyla başarmışlar, tebrik etmek gerekiyor. “Remiks” gerekli miydi değil miydi bu çok tartışılabilir bir şey ama illa ki gerekiyorsa, yapılabilecek en doğru şekli de bu olsa gerek. Ben “remiks” dinlemeyi sevmeyenlerdenim, bana sorsalardı “ne gerek var ?” diyebilirdim rahatlıkla, sormadıkları iyi olmuş.

Albüm kartonetinde neden Füsun Önal kitaplarına da yer verildiği, resimler tek başına bir çok şeyi çok güzel ifade edebiliyorken neden Füsun Önal’ın ağzından yazılmış cümlelerle gereksiz açıklamalara girildiği (“altı yıl yoga yaptım” gibi), Naim Dilmener’in yazısının bir bölümünün neden iki kere basılıp, bir bölümünün neden eksik kaldığını anlamakta güçlük çekiyorum. Kartonet tasarımlarında her zaman çok özenli ve temiz işlere imza atmış Feridun Ertaşkan bu defa biraz acele etmiş gibi. Ben şahsen Füsun Önal’ın bilmem hangi kitabının tanıtım afişini görmektense şarkıların orijinal plak kapaklarını ve plak oldukları döneme ait bilgileri (mesela “Telefon” şarkısının nerden geldiğini) aktaran notları tercih ederdim. “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” albümünde bu iş çok güzel yapılmıştı. Nihayetinde bu bir Füsun Önal tanıtım dosyası değil, Füsun Önal albüm kartoneti çünkü.

Tabi tüm bu müşkülpesentlik aslında beklentilerimizin çok yüksek olmasından kaynaklıyor. Yoksa albümün kendisi başlı başına bir hazine ve bu hazineyi bin bir güçlüğü aşıp elimize ulaştıran herkese şükranlarımızı sunmak boynumuzun borcu.

Her “best of” eksik “best of”dur. Hele ki bu kadar uzun yıllar plak yapmış bir ismin kariyerini 74 dakikaya sığdırmanız gerekiyorsa. Elbette çok eksik şarkı var. Telif sorunu olmadığı halde seçilmediği için albüme girememiş daha nice şarkı sayılabilir. Herkesin gönlündeki şarkı farklıdır muhakkak. O şarkıcıyı ve şarkılarını ne kadar çok seviyorsanız o kadar zor beğenirsiniz “best of”unu. Bu memnuniyetsizliği bertaraf edebilmenin bir yolu yok.
Haliyle, elimizde olanla yetinmek zorundayız. Yetinmemiz gereken de hiç de az şey değil aslında. Türk popunun çok renkli, çok eğlenceli, benzersiz bir sayfası daha elimizin altında artık.

Füsun Önal’ı geçtiğimiz yaz aylarında Açıkhava Tiyatrosunda “Sanki Dün Gibi” serisine dahil konuk sanatçılardan biri olarak izlemiştim. Yıllar sonra ilk kez görüyordum sahnede onu. Sahnede kaldığı kısacık süreyi adeta bir Füsun Önal konserine çevirmeyi bilmiş, salondaki herkesi o bitip tükenmek bilmez enerjisiyle sarıp sarmalamış, başından beri pek de yolunda gitmeyen konser nedeniyle canı sıkkın seyircinin keyfini yerine getirmişti. Bugünün starcıklarının ondan öğrenecekleri çok şey vardı. Her şeyden önce yaptığı işi ne kadar çok sevdiğini görüyordunuz gözlerinde. Sonrasında o minicik cüssesine rağmen sahne üzerinde tüm varlığıyla devleşmesine şahit oluyordunuz. Üstüne üstlük hala kusursuz şarkı söylüyordu.

Onun şarkıları hiç kahretmedi, ağlatmadı, arabesk duyarlılıklarımızı sömürmedi. Olsa olsa kimi kez duygulandık, belki bazen de hüzünlendik. Ama o anlarda bile hep katıksız bir yaşama sevincinin izlerini sürdük onunla beraber. Bütün müzik kariyerinin kısacık bir özeti olan bu albüm her şeyden çok bunu ispat ediyor zaten bir kez daha. Bu ara ilaçlar yerine doğal karışımlar kullanmak moda ya, bilen bilmeyen herkes birbirine otlar, besinler öneriyor. “Prozac” ihtiyacınız hasıl olduğunda ben de naçizane Füsun Önal şarkılarını tavsiye ederim size. Üstelik doz aşımı sorunu da yok. Dinleyebildiğiniz kadar dinleyin. Kendinizi iyi hissedeceksiniz.

EKİM 2004

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder