Ülkü Aker - "35 Yılın Şarkıları"

"NEREDEYDİK, NERELERE GELDİK?"


(Mayıs 2002 tarihinde birzamanlar.net'de yayımlanmıştır.)

Aranjman modasını başlatan meşhur söz yazarlarımız Fecri Ebcioğlu ve Sezen Cumhur Önal’dan bayrağı Fikret Şeneş ve Ülkü Aker almıştı. O yıllarda söz yazarlarının işi çok zordu. Bir kere düzgün bir Türkçeyle, seçilmiş kelimeler kullanarak, mantıklı ve bir hikayesi, bir kurgusu olan şarkılar yazmak gibi şimdilerde hiç de anlamlı sayılmayan bir takım kaygıları vardı. 

İkincisi, söz yazacakları şarkıları büyük çoğunlukla kendileri buluyorlar, hangi şarkıcıya hangi şarkının, hangi sözün daha çok yakışacağını ölçüp biçiyorlar, karar veriyorlar, şimdilerde albüm kartonetlerine anlı şanlı yazılan “süpervizör”lük sıfatını, kim bilir belki de kendileri bile farkında olmadan sırtlarında taşıyorlardı. Onlarca şarkıcıyı zirveye çıkaran, bir o kadar starın da zirvedeki yerini sağlamlaştıran şarkılar döküldü kalemlerinden. O yıllar boyunca çok fazla göz önünde olmadılar, söz yazarı ve bestecinin kim olduğu hatta ne iş yaptığı, malumunuz pek merak edilen bir şey değildi yakın zamana dek yurdumuzda. Bugün bu alanda hizmet veren mübalağasız yüzlerce isim, hem iyi paralar kazanıyor, hem de en az şarkıcılar kadar tanınıyorlar. Tanınsınlar, kim ne karışır ama eskiler de birer birer hatırlatıyorlar kendilerini hatırlamayan ya da yok sayanlara, dikkatinizi çekerim. Selmi Andak, Melih Kibar, Bülent Ortaçgil, Barış Manço derken bir “saygı albümü” daha arz-ı endam eyledi piyasaya geçtiğimiz günlerde. “35 Yılın Şarkıları” ve Ülkü Aker.

Albüm, anlaşıldığı üzre, Ülkü Aker’in söz yazarlığı kariyerinin seçme şarkılarının yeniden yorumlarıyla ortaya çıkarılmış. Şu malum yasal sorunları artık çok iyi bildiğimden “Keşke eski kayıtlar olsaymış” gibi bir ütopik cümle kurmayı aklımdan geçirmiyorum. Kaldı ki Selmi Andak albümünde hem anlamsız hem de sevimsiz bulduğum, ‘başkalarına başkalarının şarkılarını söyletme’  cin fikirliği de yok bu albümde. Herkes gelmiş, ama şöyle ama böyle, zamanında söylediği şarkıyı yeniden seslendirmiş. Böyle olunca albüm hayli sürpriz de barındırır hale gelmiş. Ayten Alpman’ı çok uzun yıllar sonra yeni bir stüdyo kaydında dinlemek bu sürprizlerin en keyiflisi mesela.

Albümün açılışı Ülkü Aker kariyerinin en parlak yıldızlarından biriyle “Sana Ne Kime Ne”yle yapılıyor. Şarkının bu oldukça şaşaalı flemenko yorumu, albümün de en büyük kozu olarak duruyor hemen açılışta. Albümün tamamında imzası olan aranjör Osman İşmen’in –ki bir zamanların sayılı aranjörlerinden biri idi bilen bilir- uzun yıllardır daha az nitelikli işlere imza atarak (sürümden kazanmak için olsa gerek) mesleğini devam ettirirken, böylesi bir düzenlemeyle karşımıza çıkması doğrusu beni hem şaşırttı, hem de heyecanlandırdı. Ancak şarkının ihtişamlı düzenlemesine rağmen Ajda’nın yorumu için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Bildik yorumundan çok farklı, yine boğucu ve boğulmuş bir sesle huzurlarımızda Ajda bu albümde. Albümün ilerleyen dakikalarında Ajda’yı bu kez “Sarıl Bana”yla dinliyoruz ve orda da  gereksiz gırtlak oyunları yapma çabasıyla ritim kaçırdığına şahit oluyor, ve haliyle şaşırıyoruz.

Semiha Yankı’dan tanıyıp sevdiğimiz ancak daha sonra Ferdi Özbeğen tarafından da seslendirilen “Mutlu Olmak İstiyorsan” (ya da “Yok Yok Yalan Deme”) geliyor “Sana Ne Kime Ne”nin peşi sıra. Sanırım tüm şarkıcılar içinde Ülkü Aker şarkıları söyleme rekoru Ferdi Özbeğen’in elindedir. Ferdi Özbeğen’in hemen bütün albümlerinde ziyadesiyle Ülkü Aker şarkısı vardır ve bu ortaklık yıllarca sürmüş, kimi kez başkalarından dinleyip sevdiğimiz şarkılarını da Ferdi Özbeğen’e söyletmiştir Ülkü Aker. Bu da onlardan biri. Bildik Ferdi Özbeğen tavrının çok dışına çıkılmamış, hemen hemen seksenlerde söylenmiş haline yakın bir halde çıkıyor karşımıza şarkı bu albümde.

Sırada muhteşem Ayten Alpman var. Müziğin ve müziğe duyulan aşkın insanı ne denli genç ve dinç kıldığının canlı bir kanıtı gibi Ayten Alpman. Unutulmaz şarkısı “Tek Başına”yı, yine aynı ustalıklı yorumuyla, adeta ders verir gibi seslendiriyor. Hiçbir kelimeye fazla ya da eksik basmadan, olmayacak ses gösterilerine kalkışmadan, alabildiğine duru, sade ve sakin ama bir o kadar da usta.

Malum, Ülkü Aker sadece aranjman şarkılarda değil, alaturka ve arabesk şarkılarda da göstermişti söz yazarlığı hünerini. Popüler alaturka klasikleri arasına girmiş o şarkılardan bu albümde neden yok, onu anlamış değilim. Muhtemelen onlarla bir ikinci albüm kotarılması planlanıyor. Ancak ister arabesk deyin, ister fantezi, ister pop, işte anlı şanlı “Boşvere Boşvere” karşınızda. Şarkıyı ilk seslendiren Nil Burak’tı. O dönemde bir sürü isim ve haliyle Ferdi Özbeğen de seslendirdi. Sonra bir ara Gülben Ergen söylerken duymuştum 90’larda. Kuşkusuz Ülkü Aker’in en çok dile düşmüş şarkılarından biri bu. Nil Burak’ı yıllar sonra yeniden dinlemek ayrı bir sürpriz oldu benim için bu albümde. Onun hatırına, hiçbir zaman çok bayılmadığım bu şarkıya bile katlandım laf aramızda.

Sırada Selda Bağcan’ın sesinden tanıyıp sevdiğimiz, sonraları Ferdi Özbeğen (işin bu kısmını artık yinelemeyeceğim, işte görüyorsunuz, her şarkıyı Ferdi Özbeğen bir kere daha söylemiş, söylemediği varsa, onu hatırlatırım.) Popüler müziğin klasiklerinden biri; “O Günler”. Aradan geçen yıllara rağmen, sesinden bir nebze eksilmemiş, yine çok etkileyici, çok büyük bir Selda Bağcan dinliyoruz bu şarkıda. Selda’nın türkü yorumlarında ve protest şarkılarında, biraz da söylediklerinin altını çizmek adına sertleştirdiği ve kimi zaman abarttığı yorumunun bu sadelikte şarkılarda gerçek rengini bulduğunu düşünenlerdenim. Keşke böyle bir albüm yapsa “Selda da döndü !” demeleri pahasına. “O Günler” bence, bu albümün en güzel şarkılarından biri.

Sırada “Gönlüm Seninle” adlı şarkısıyla Yeliz Eker var. “Yeliz Eker de kim?” diye soracak olursanız, “Şu bizim 40 yıllık Yeliz” diye cevap vermek durumunda kalacağım çünkü sahiden o. Ama her nedense yıllardır kullanmadığı soyadını kullanmış bu albümde. Aranjman söylediği yıllarda en çok satan plaklarından biri olmuş bu şarkıyı hatırlamamak ve Yeliz’ in o çok etkileyici, muhteşem sesini tanımamak mümkün değil, hani maksadı tanınmamaksa şayet. Albüm, o yılların şarkılarına ve şarkıcılarına özlem duyanlar için bir şölen. Yeliz de bu şölenin en güzel sürprizlerinden biri. Selmi Andak albümünde “Hayalimdeki Adam”la dinlediğimiz Yeliz’i artık bir solo dönüş albümüyle dinlemek için sabırsızlanıyorum.

Sırada bir zamanlar Nilüfer’in söylediği “Hey Gidi Günler” var. Nilüfer’in kariyerinde çok önemli yer tutan bir sürü şarkıya imza atan Ülkü Aker, artık camiada çok doğal ve normal karşılanan vefasızlıktan nasibini almış olsa gerek ki Nilüfer bu albümde yok. Onun yerine albüme sesleriyle katılan dört isim, Ayten Alpman, Akrep Nalan, Ferdi Özbeğen ve Nil Burak beraber seslendirmişler bu şarkıyı. Böylece popüler müzik tarihimizde eşi benzeri çok az bulunur bir koro icrasıyla girmiş şarkı albüme. Gerçi defalarca dinlememe rağmen Ayten Alpman’ ın sesini ben ayırt edemedim şarkıda, nedendir bilinmez. Ancak Nilüfer’in genç bir kızken söylediği şarkı, şimdi bu usta isimlerin sesleriyle, sözlerinde anlatılan hikayeye daha bir hakkını vermiş, daha yerini bulmuş bir yorumla çıkıyor karşımıza. Gönül isterdi ki popüler müziğe emek vermiş kim var kim yok bir araya gelsin ve bu koronun birkaç misli bir kalabalıkla bu şarkıyı bir ağızdan söylesin. Unutmayınız ki böylesi albümleri bile hayal etmek mümkün değildi birkaç sene öncesine kadar. Bakarsınız böyle de bir şey oluverir bir gün, ne malum. Aklımdayken, böyle bir proje gündeme gelirse ve bana soran olursa önereceğim diğer şarkılar Nükhet Duru’ dan “Harp ve Sulh”, Ajda Pekkan’ dan da “Bir Gece Sahnede” olacak, şimdiden söyleyeyim. Soran olmazsa da buradan okuyan olur belki.

Sezen Aksu’nun “Firuze” albümünde yer alan ve fazla bilinmeyen “Bazen” adlı şarkısı, muhtemelen albümde Sezen Aksu da bir şekilde yer alsın diye konulmuş. Yoksa Ülkü Aker’in en önemli işlerinden biri değil şüphesiz.

Sırada ilk olarak Semiramis Pekkan’ın plağa okuduğu (sonra kim okumuş, tahmin edin)
“O Karanlık Gecelerde” var. Albümde Ferdi Özbeğen yorumuyla dinliyoruz şarkıyı. Seksenlerin taverna günlerine nostaljik bir dönüş yapmak isteyenler için birebir şarkının düzenlemesi de yorumu da.

Beterin beteri varmış derler. Bir önceki şarkıya burun kıvırırken Ajda Pekkan külliyatının en tapon, en manasız işlerinden biri çıkıveriyor karşımıza; “Sarıl Bana”. Şarkı seçimlerini Ülkü Aker’ in yaptığı aşikar. Kim bilir ne dengeler gözetildi şarkılar seçilirken, bilemiyoruz ama dışarıdan bakınca insanın aklına şu soru geliyor; “35 yıllık Ülkü Aker kariyerini temsil edecek 12 şarkıdan biri bu mu? Eğer bu ise –ki öyle anlaşılıyor albüme girişinden- o halde Ülkü Aker’in yazdığı en güzel şarkı sözlerinden biri bu diyebilir miyiz?” Hayır, ben diyemiyorum ama belki siz dersiniz diye sordum.

Albümün nispeten daha az kıdemli şarkı ve şarkıcısı ise “Halikarnas” ve Akrep Nalan. 90’ların başlarında iki albüm yaptıktan sonra plak prodüktörlerine küsen ve sahne hayatıyla müziğe devam eden Akrep Nalan’ ın Bodrum’un çok ama çok “in” olduğu dönemlerde pek sevilmiş bu şarkısını bir festival ya da yarışmada Nilüfer’ in sesinden duyduğumu hatırlıyorum, hafızam beni yanıltmıyorsa. Bir şehri, bir yeri anlatmak çok zordur bir şiirle ya da şarkıyla. Böylesi bin tane şarkı yapılır ama bir ya da iki tanesi mal olur anlatılan yere, ya da olmaz. Bu şarkı Bodrum’a mal oldu mu olmadı mı orası tartışılır ama zor bir işin işi başarılmış örneklerinden biri olarak albüme girmesini manalı bulduğum şarkılardan biri oldu nazarımda. Akrep Nalan’ı da çok seven bir dinleyici olarak bayram ettim desem yeridir hatta.         

Albümün kapanış şarkısı olarak yine bir Ayten Alpman şarkısı seçilmiş: “Yanımda Olsa”. Bir takım geçmişe özlem histerileri eşliğinde dinlediyseniz bu albümü, zaten bu nostaljik dakikaları Ayten Alpman’la nihayetlendirmek pek ala bu durum. Yok eğer çok akademik ve duygusuz bir tavrınız varsa eski şarkılara karşı (nötr yani nötr, hiçbir his yok hadisesi), yine de Ayten Alpman’lı bir finalin ticari bir akıllılık olduğunu kabul edersiniz sanıyorum, ne de olsa son dinlenen akılda kalır en çok. “Çok aradım ben o eski günleri” diye de biterse bir albüm, niye yapıldığı konusunda bir fikir verir üstelik, hala bir fikri olmayanlara, değil mi ama?

Yukarıda bahis konusu ettiğim kimi yersizliklerine rağmen –ki mutlaka bizi ırgalamayan haklı sebepleri vardır o yersizliklerin- büyük bir keyifle dinlenecek, arşivlere girecek bir albüm “35 Yılın Şarkıları”. Gerçi insanın gözleri (ya da kulakları) bir Seyyal Taner’i, bir Nükhet Duru’yu (en çok onu, evet en çok onu), bir Semiha Yankı’yı, hatta Nermin Candan ve Zerrin Zeren’i aramıyor değil ama nerede, hangi saygı albümünde var o bolluk ? İşin Nermin Candan ve Zerrin Zeren bölümü zaten  hayal de, bari Semiramis Pekkan olsaydı, hı, ne dersiniz, olamaz mıydı?

Şaka bir yana, Ülkü Aker’i tebrik etmeli böylesi zor bir işi kotardığı için. Umarız benzeri albümler de şu an bile çok geç kalınmış olmakla beraber Çiğdem Talu ve Fikret Şeneş için de yapılır en kısa zamanda da bize de yazacak mevzuu olur. Ne diyelim, hayırlısı.

MAYIS 2002

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder