Tarkan - "Adımı Kalbine Yaz"

TARKAN'IN SON VURUŞU



Şunu kabul etmek lazım ki Tarkan’ın dinleyici nezdinde kredisi hep sanıldığından çok daha yüksekti. Hakkında yazılan ve epeyce sarsıcı iddialar içeren kitaplara, nedense ve nasılsa bir skandala dönüşen “Çişim geldi,” gafına, günün birinde ortaya atılan bir takım resimlere, yurt dışı macerasının gölgesinde yurt içinde tepetaklak olan kariyerine ve nihayetinde uyuşturucu kullandığı iddiasıyla göz altına alınmasına rağmen görünen bir gerçek vardı; ilk yeni başarısında, memleket onu tekrar bağrına basmaya hazır ve nazırdı. Nitekim yeni albüm “Adımı Kalbine Yaz”, büyük bir coşku ve heyecanla karşılandı.



1992’yi 1993’e bağlayan gece, ilk özel televizyon kanalımız Star 1’in yılbaşı eğlencesinde iki yeni isim birden dikkatleri üzerine çekmiş ve gelen yıl onların olmuştu. Bunlardan biri kara kuru, çocuk denecek yaşta ama kocaman sesli bir genç kız, Ebru Gündeş, diğeriyse doksanlar modeli kabarık saçı, sarı siyah ekose pantolonu, ayrık dişleri ve tuhaf dansıyla Tarkan’dı.


Her ikisi de kendi alanlarında en büyük isimler arasına girdiler, hatta Tarkan daha fazlasını da gördü; isminin başına (pek sevimsiz bir unvan da olsa), halkın gözünde eriştiği mertebeyi kısa yoldan özetleyiveren “megastar”  sıfatı, üstelik daha yolun neredeyse başındayken yerleştiriliverdi.



O gün bugün aradan yirmi yıla yakın zaman geçti ve erken kazanılmış her paye gibi “megastar”lık da her zaman aynı parlaklıkta aydınlatmadı Tarkan’ın yolunu. Özellikle 2003 yılında yayınlanan “Dudu”dan bu yana elle tutulur bir “hit” çıkaramamış olması ve sürekli cepten yemesi, 2010 yılında yayınlanacak yeni albümü daha da kritik kılıyordu ki albüm, bir son dakika manevrası nedeniyle biraz gecikmeli de olsa 2010 yaz sezonunu kaçırmadan piyasaya sürüldü. E biz de ne yaptık, (eski Hey’cilerin tabiriyle) aldık, dinledik ve eleştirdik.

Albüm, bir süre ince sadece dijital ortamda piyasaya sunulan “Sevdanın Son Vuruşu”yla açılıyor. Uzun süredir heyecanla beklenen yeni Tarkan albümünün habercisi olarak bu şarkının piyasaya sürülmesi, epeyce kafa karışıklığı yaratmıştı. “Bu mudur yani,” diyenler kadar, “Tamam olmuş bu defa,” diyenler de vardı. Temkin ağır basıyordu yine de. Çünkü “Sevdanın Son Vuruşu” ne kadar da olsa öyle aman aman “hit” potansiyeli olan bir şarkı değildi ve bu iki anlama gelirdi; ya önce piyasayı ısındırmak için fazla güçlü olmayan bir şarkı ortaya atılıyordu, ya da en büyük kozu bu şarkı olan, yani belli ki beklendiği kadar güçlü olmayan bir albüm geliyordu.


“Sevdanın Son Vuruşu”nun en büyük kozu, hiç kuşkusuz Aysel Gürel’in imza attığı şarkı sözleri. Söz konusu Aysel Gürel olunca “imza atmak” tabiri lafta kalmıyor; duyduğunuz her cümle “Ben Aysel Gürel’in kaleminden döküldüm,” diyor yüksek sesle. Ancak şu da bir gerçek ki, Aysel Gürel’in ölümünden sonra bestelenen hemen hiçbir şarkı sözü henüz “hit” olmadı. Çünkü bir “Firuze” gibi, bir “Sen Ağlama” gibi besteyle birlikte ya da bestenin üzerine yazılmış şarkı sözleri değildi geride kalanlar. Besteciye adeta hareket alanı bırakmayacak kadar kusursuz bir teknikle yazılmış, kendi iç ritmi ve melodisi olan şarkı sözleriydi bunlar. Yapılan hiçbir beste, şarkı sözünün üzerine çıkamadı bu yüzden. Bu anlamda söz yazarlığından çok besteciliği tercih edilebilecek Tarkan’ın bu çok kıymetli şarkı sözüne, kendi müzikal duruşu içerisinde en doğru besteyi yaptığını söyleyebilmek mümkün.

Tarkan’a duyulan özlemle kısa sürede hemen her yerde çalınmaya başlanan bu şarkı, etkisini henüz yitirmemiş, hatta belki de yeni yeni sevilmeye başlamışken, albümün açılışında yer alması şaşırtıcı değil. Albümdeki en etkili şarkının A1 olma zorunluluğu yok elbette. Kaldı ki bu albümde en etkili şarkı hangisi, onu kestirmek de kolay değil.


İkinci şarkının söz ve müziği Mithat Can Özer’e ait. “Acımayacak”, ilk bakışta “Acayipsin” ve “Şımarık”ın izinden gidiyormuş gibi görünüyor. “Acayipsin”deki doksanların bıçkın mahalle delikanlısı, “Acımayacak”da ikibinli yılların beyaz gömlekli, otuz yaş üstü Sortie, Reina erkeğine dönüşmüş. Jargon aşağı yukarı aynıysa da, en hafif tabiriyle “asıldığı” (“yazdığı” da deniyor bugünün lisanında) kız mahalleden değil artık belli ki; gece çıkmak, dans etmek isteyen cinsten. Üstelik de “ilik gibi”! Bahis konusu diğer iki şarkının neresinden baksanız onbeş yıllık formülüne tamamen sadık kalınmış olmasına rağmen, aynı etkiyi yaratacağını hayal etmek biraz zor. Yaratırsa da, bu kadarını artık İsmail YK’nın bile yapabildiği bir dönemde, bunu Tarkan’ın ve Mithat Can Özer’in başarı hanesine yazmalı mıyız, işte buna emin değilim.

Albümün üçüncü şarkısı yine bir Tarkan bestesi olan “İşim Olmaz”. Sözleri Yıldız Tilbe tarafından yazılan bu şarkı, bildik Tarkan şarkıları tadında. Söylenenlere göre albüme sonradan eklenen iki şarkıdan biri buymuş. Bence iyi ki eklenmiş, çünkü eski Tarkan havasını taşıması ve kolay akılda kalması nedeniyle “İşim Olmaz”ın bu albümün sevilen şarkılarından biri olacağını düşünüyorum. Özellikle girişteki yaylı partisyonları, son dönüşten önceki gitar solo ve şarkı boyunca ney ve kavalanın vokal yaparmışçasına eşliği, aranjör Ozan Çolakoğlu’nun aslında kolaylıkla sıradana dönüşebilecek şarkıları yükseltip parlatmasındaki becerisine bir kez şapka çıkarmamıza neden oluyor.


“Kayıp” albümün sevilecek şarkılarından bir diğeri. Şarkının sözleri bugüne dek çok sayıda “sağlam” şarkı sözüne imza atmış  Günay Çoban’a ait. Tarkan’ın bestesi de yorumu da sözlerdeki hüznün altını asla abartmadan çiziyor ve şarkı başından sonuna dek içinizi ince ince acıtıyor. Öyle ki, şarkının sonunda şiir okumak aslında çok beylik ve çok demodeyken, “Kayıp”ta hiç de öyle gelmiyor.

Bundan üç ay önce piyasaya sürülen Soner Arıca’nın yeni albümü “Yarın Her Şey Değişebilir”de de “Kayıp” adını taşıyan bir şarkı olmasına rağmen, teknik olarak iki şarkının benzediğini söyleyebilmek mümkün değil. Soner Arıca’nın birebir alıntı olmasa da aynı buluştan yola çıkan ikinci bir şarkı yazılmasına gösterdiği tepki konusunda fikir yürütmek içinse, söz yazarı Günay Çoban’ın bu konuda ne diyeceğine kulak kabartmak gerekiyor.


Albümün merakla beklenen taraflarından biri de hiç kuşkusuz Sezen Aksu’nun yıllar sonra yeniden bir Tarkan albümünde isminin yer almasıydı. Bu en az bir “Acayipsin”, en az bir “Şımarık” demekti belki de. Ne var ki bir önceki albümden son anda çıkarıldığı söylenen Sezen Aksu bestesi “Biraz Nezaket”, daha sonra Günce’nin albümünde yer almış ve hemen hiç dikkat çekmemişti. “Metamorfoz”un başarısızlığını “Sezen Aksusuzluğuna” bağlayanlar da az değildi. Bu şartlar altında en çok heyecan uyandıran da bu yeni albümdeki Sezen şarkılarıydı haliyle. Oysa albüm çıkınca hep beraber gördük ki sadece iki şarkının sözlerinde Sezen Aksu’nun imzası var.


İşte “Öp” bu şarkılardan biri. Bestesi Ozan Çolakoğlu’na ait bu şarkının sözlerine Tarkan da Sezen Aksu’yla birlikte imza atmış atmasına da, ortaya çıkan şarkı sözü “şelale saçlar”, “bal dudaklar” gibi bildik Sezen usulü halk ozanı tamlamaları ile “can ciğer kuzu sarması”, “şeytana uymak” gibi bildik Tarkan usulü deyimler ve atasözleri derlemelerinden fazlasını içermiyor. Kaldı ki öpmek fiili de başta Tarkan’ın “Şımarık”ı olmak üzere, yakın zamanda Kenan Doğulu’nun aynı adlı şarkısı ve bir çok başka şarkıyla epeyce eskitilmiş, esprisini yitirmiş değil mi? Ya da şöyle sorayım; tıpkı “Acımayacak” gibi, “Öp” de doksanlardaki Tarkan’ın ekmeğini yemeye çalışmıyor mu? Peki bu şarkıyı yaratan bu büyük isimler bundan kat be kat daha iyisini yapamaz mı? Elbette yapar. Ama belli ki acele edilmiş.

“Adımı Kalbine Yaz”ı ilk dinlediğinizde herhangi bir Coşkun Sabah, hatta Sinan Özen şarkısından farkı nedir diye düşünüyorsunuz ister istemez. Bildiğimiz udlu, gitarlı, pop-alaturka bir şarkı. Ama işte Tarkan farkı da burada başlıyor. Nasıl “Gül Döktüm Yollarına” bin yıldır çalınıp söylenen eğlencelik alaturka şarkılarımızdan zerre farklı değildiyse ve ona rağmen eni konu bir “hit”e dönüştüyse, “Adımı Kalbine Yaz”da da aynı güç, daha ilk dinleyişte hissediliyor. Bunda Tarkan’ın sesi ve yorumunun bu tür şarkılara daha çok yakışıyor olmasının payı büyük. Yurt dışı için hazırlanan albümün ve dahi “Metamorfoz”un beklenen heyecanı yaratmaması da bundan değil miydi zaten? İçinden alaturkası alınmış Tarkan ne yapsanız, tatsızlaşıyor.

Aynı şarkının albümün onuncu sırasında yer alan “Ozinga Club Mix”iyle birlikte uzunca bir süre Tarkan severleri oyalayacağını ve bu albümün klasiklerinden biri olacağını söylemek yanlış olmaz. Müzikalite olarak bakarsak, albümün en iyi şarkısı mı? Asla değil! Ama galiba ticari açıdan en doğru şarkısı.


Albümde sözleri Sezen Aksu tarafından yazılan bir diğer şarkı ise “Sen Çoktan Gitmişsin” adını taşıyor. Bestesini Ozan Çolakoğlu’nun yaptığı bu şarkı ise, albümün en az ticari şarkısı. Çok sakin, çok kendi halinde, sözünü ince söyleyen, yükselmeyen, bağırıp çağırmayan bir şarkı ve bu anlamda da albüm genelinden farklı bir yerde durduğu aşikar. Kartonette büyük harflerle belirtildiği üzere, bu şarkıda Sezen Aksu aynı zamanda vokal de yapmış ama şarkıyı dinlerken o mırıl mırıl vokallerin Sezen’e ait olduğunu ayırt edebilmek biraz zor.

Altı şarkı olarak tasarlanan ilk halinde albüme dahil edilmeyip, sonradan eklenen şarkılardan biri de Gülşah Tütüncü imzası taşıyan “Usta-Çırak”. Tek bir melodinin etrafında dolanan, ardı ardına sıralanan sözleriyle bir tekerleme duygusu uyandıran ve aslında sıradan olabilecek bu şarkı da kışkırtıcı düzenlemesi, vokalleri ve Tarkan’ın “seksi” yorumu ve ile dikkat çekici hale gelmiş.


Bundan önce iki bestesi daha, popüler isimler tarafından seslendirilen Gülşah Tütüncü’nün sağlam bir desteği olduğu ortada. Bu üç şarkıdan yola çıkarak, solo albümünü merakla beklediğimi söyleyebilirim. 

Sekiz yeni şarkının ardından, albüm beş “remix”le tamamlanıyor. Belli ki üzerine oynanacak şarkılara “remix” desteği yapılmış. “Acımayacak”ın Gürsel Çelik “remix”i ile daha önce de bahsi geçen Ozan Çolakoğlu imzalı “Adımı Kalbine Yaz” “remix”i, havada karada iş yapar görünüyor. Suat Ateşdağlı ve Kıvanç K. İmzalı “Sevdanın Son Vuruşu” “remix”lerinin bende aynı heyecanı yarattığını söyleyemeyeceğim. Zaten çok dar bir alanda gol atmaya çalışan “Öp”ü ise Gürsel Çelik imzalı “remix” bile ayağa kaldıramıyor. 

Sonuç itibarıyla; “Metamorfoz”dan iyi mi ? Evet! İş yapar, Tarkan’ı eski ihtişamlı günlerine geri döndürür mü? Kuvvetle muhtemel! Bu albüm Tarkan kariyerinin neresindedir? Onu zaman gösterir. Tarkan’ın yapabileceklerinin en iyisi, sahiden son vuruşu mudur? Bence hayır, ama galiba onu da zaman gösterecek.

AĞUSTOS 2010

Yavuz Hakan Tok

1 yorum:

  1. Vefatından sonra Aysel gürel'in yayınlanan çoğu şarkısına klip çekilmedi. Mesela atakan'ın yaprak dökümü bir fenomen olabilirdi, ya da nihan'ın "2. el aşk"ı. Bir de Serkan isimli arkdaş hep aynı tarzda beste yapıyor, o şarkılara iyi bir besteci gerek

    YanıtlaSil