Duman - "Darmaduman"

DAHA AĞIR MUHALİF, DAHA OLGUN


(Milliyet Sanat dergisi Ekim 2013 sayısında yayımlanmıştır.)

Sene 1999’du ve günlerden bir gün radyoda “Eski Köprünün Altında” diye bir şarkı duymuş, gayri ihtiyari “Aaa! Özdemir Erdoğan ‘rock’mı söylemiş?” diye sormuştum. Olabilirdi, neden olmasındı? O sıralar bir yandan Şebnem Ferah, Özlem Tekin, Mor ve Ötesi, Teoman, Feridun Düzağaç ve benzerleri yavaş yavaş yüzlerini gösterip, yeni nesil Türkçe ‘rock’ı 2000’lere hazırlamakta iken, bir yandan da Haluk Levent, Kıraç, Ayna ve benzerleri ’60 ve ‘70’ler Anadolu ‘rock’ının suyunun suyunu çıkarmakta idi. Yani neresinden baksanız ‘rock’ müzik, sektörde yükselen değerdi ve eski toprak Özdemir Erdoğan’ın bile bundan etkilenmiş olması pekala mümkündü. Ama hayır; kendimi bildim bileli beni hiç yanıltmamış kulaklarım bu defa tongaya basmıştı. Şarkıyı söyleyen solist Kaan Tangöze, grubun adı ise Duman’dı.




Tabii ben dâhil kimse, Kaan Tangöze’nin alaturka nağmeli ‘rock’ vokal tekniğinin gelecek yıllarda bir ekole dönüşeceğini, piyasaya yeni giren her iki ‘rock’ grubundan birinin solistinin Tangöze gibi şarkı söyleyeceğini kestirmezdi. Duman beklenmedik bir yol açtı ve evlerinde gitarı ve besteleriyle zor duran yüzde elli, o cesaretle bir anda sahnelere döküldü. O yolun açılmasında henüz alkol yasaklarının esamisi okunmazken yazılmış “(İçerim Ben) Bu Akşam”ın ve Sezen Aksu’dan bile daha ağır melankolik olabilmiş “Her Şeyi Yak”ın içinde bulunduğu, 2002 çıkışlı ikinci Duman albümünün rolü büyük oldu. Sonra da arkası geldi zaten.


“Merakla beklenen” lafı, Duman gibi sık aralıklarla stüdyo albümü yapmayan bir grup söz konusu olunca, hiç de klişe gelmiyor kulağa. Şaka değil; 1999’dan bu yana yapılmış dört stüdyo albümüne karşılık dört de konser albümü var Duman’ın. Sürekli sahnede olan bir grubun çok sayıda konser albümü yapması ve alışılageldik sıklıkta yeni şarkı üretmiyor olması gayet anlaşılabilir bir durum. Tüm bunları üst üste koyunca da, geçtiğimiz günlerde Pasaj Müzik etiketiyle piyasaya çıkan ve tamamen yeni şarkılardan oluşan “Darmaduman” adlı albümün uzun süredir “merakla beklendiği”ni yazmak için klişe düşkünü olmaya gerek kalmıyor.


Gezi direnişi günlerinde yeni albümden “Eyvallah” adlı şarkı servis edilmiş ve bu şarkı Duman hayranı olanları da olmayanları da ikiye bölmüştü. Günü yakalamak için şarkı yazmak doğru muydu ya da yeterince samimi mi? Sonra öğrendik ki albüm kayıtları ta Mart ayında tamamlanmış meğerse. Gezi sürecinde biber gazı ve copla ilk kez tanışan büyükçe bir kitle için “Eyvallah”ın sözleri Kaan Tangöze’ye önceden malum olmuş gibi gözükse de, ülkede sokakların tarihi aynı şeyi söylemiyordu aslında. Şöyle ya da böyle “Eyvallah”, direnişin fonunda kulağımıza çalınan şarkılardan biri olarak yer etti hafızalarımıza. Bu şarkının yeni albümle ilgili ciddi bir ipucu verdiğini ise albüm çıkınca anlayacaktık.

Müzikal çizgisi ayrıca tartışma konusu edebiliriz belki ama Duman’ın en başından bu yana “old school rock” kavramının bütün gereklerini bir bir karşılayan halini ve tavrını göz ardı edemeyiz. Bütün o sahnede içki, sigara içmeler, gözaltı morlukları, serkeş şarkı söyleme biçimi, konser sırasında tişörtleri çıkarıp seyirciye atmalar (yani tepeden tırnağa bir “junkie” stil) ve takipçi kitlesinin büyük yüzdesini kapsayan yetişkinlik yolundaki neslin ne derece sırrına erebildiği meçhul olsa da, şarkılarında yer yer bağıran, yer yer saklanan muhalif duruş, ‘70’ler tadında bir ‘rock’ grubu portesi koydu önümüze. Müzikal çizgilerini taklit edenler, bu hallerini taklit etmeye pek yanaşmadılar oysa. Duman’ı kendisinden önce ve sonrakilerden ayıran da en çok bu oldu.


“Darmaduman” gösteriyor ki Duman, “önceleri iyiydi, şimdi piyasaya oldu” diyenlerin aksine, açılış kurdelesini kestiği o piyasanın sularından giderek çekilmekte. Bu albümde daha ağır muhalif, daha olgun, daha içine kapanık, bununla birlikte daha zor anlaşılır bir Duman var çünkü. Sadece şarkıları değil, Kaan Tangöze’nin şarkı söyleme biçimi de bu minvalde. Yer yer “brutal”e varan bir biçimde sesini yırtan, kırıp döken, kelimeleri yuvarlayıp yutan Tangöze, her an yere yığılacak ve oracıkta sızıp kalacak gibi şarkı söylüyor. Hep mi öyleydi yoksa?.. Hayır; bu defa birkaç doz fazla. Elinizde albümün kartoneti olmazsa, dediklerinin yarısını anlamanız mümkün değil mesela. Kaldı ki şarkılar da öyle kolay hazmedilir türden değil bu zaten. Bu albüm bir “Aman Aman” gibi, bir “Senden Daha Güzel” gibi kısa vadede tek başına güçlü bir hit çıkarmayabilir hatta. Belki yirmisine merdiven dayamış Duman hayranlarını memnun da etmeyebilir bu bakımdan. Ama bütüne bakarsanız, uzun vadede yerini bulacak bu şarkıların tadını çıkarmamak için hiçbir sebep yok.


“Eyvallah”ı sevdiyseniz, o hattan ilerleyen “Gözleri Kanlı”yı ama en çok da “Köpekler”i seveceksiniz bu albümde (ki “Köpekler” bence albümün en iyisi.) “Gözleri Kanlı”daki “Kalemi tut, boşuna yat, sebebi yok. Her satır kafeste durmalı, dört duvar içinde kalmalı” cümleleri, içinden geçtiğimiz dönemi tek başına özetler gibi; “Köpekler”deki “Adamı başından vurmalılar ki, senin için ölsün yarınlar” da öyle. Bir türkü, hatta bir ağıt havasındaki “Kolay Değildir” de bu gruba dâhil edilebilir. Bu şarkının ilk yarısında 1995 yılında Sezen Aksu’yu, ikinci yarısında ise 1975 yılında Cem Karaca’yı dinler gibi oluyorsunuz; öyle de enteresan bir bileşim. Benzer bir durum da hemen ardından gelen “Gönül İster” için söz konusu. Erol Büyükburç söylese yadırgamazsınız; o derece bir ‘60’lı yıllar melodisi, duygusu. 

Bir de “Akıbet” ve “Melankoli” var ki, bu şarkılarda da Fikret Kızılok/Mazhar-Fuat-Özkan demlerinden nasiplenmek mümkün.  “Sınana Sınana” Duman şarkılarından pek alışık olmadığımız bir çizgiden, “reggae”den yol alıyor. Alaturka bir ritim üzerinden yürüyen “Yürek” ve akılda kalıcı ve hınzır melodisiyle “Deli”, albümün daha çabuk dile düşecek şarkıları olabilir. “Seviyorsan İnanınıyorsan” ve “Öyle Dertli”, bildik Duman sularında şarkılar. Albümün en hareketli şarkısı “Saldır” ise konserlerin “headbang” şarkısı olsun diye yazılmış gibi.


Albümü dijital platformlardan indirdiğinizde etiketlenen müzik türünün ‘indie’ olduğunu görüyorsunuz. Bana kalsa ‘psychedelic’ etiketini tercih ederdim. Bütünde en çok bu türün yakınından geçiyor çünkü şarkılar. Her Duman albümünde hissedilen ‘soul’ etkisi ise bir parça daha fazla bu kez. Hal böyleyken Duman müziğine öykünen ama bunu sadece vokal tekniği ile gösterebilen yeni grupların işi biraz daha zorlaşacak gibi gözüküyor. 

Albümdeki 13 şarkıda grup üyelerinin; yani Kaan Tangöze, Batuhan Mutlugil, Ari Barokas ve Cengiz Baysal’ın imzaları var. Kayıtlar ve ‘mix’ İrlanda’da yapılmış. Erman Yılmaz imzalı kapak tasarımı ise çok sade ama bir o kadar da göz alıcı. Kartonette Türkçe imlâya gösterilen özen için de (her kartoneti satır satır okuyan bir obsesif olarak söylüyorum ki) parmağı olanları özellikle tebrik etmek lazım.

EYLÜL 2013

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder