Ajda Pekkan - "Yakarım Canını"


2011 çıkışlı “Farkın Bu” adlı albüm, Ajda Pekkan’ı şarkıcı olarak sevdiğimiz ve çok da özlediğimiz çizgide karşımıza çıkarmış bir albümdü. “Yakar Geçerim”le yakaladığı çıkış da Ajda kariyerinin en parlak çıkışlarından biri olmuştu nitekim. Ama sonra ne olduysa oldu ve arkası pek de iyi gelmedi. Bir yanda yanlış şarkı seçimleri, yersiz bir biçimde farklı tür denemeleri, bir yanda da Ajda’nın şarkıcılığına ‘90’ların ilk yarısında hâkim olan o tuhaf, boğuk, gırtlak nağmeli tekniğine geri dönüşü… Tamamen zaman kaybı bir alaturka albüm, tamamen anlamsız “Nikâh Masası”, “Tanrı İstemezse” yorumları, Orhan Gencebay’ın albümündeki “Severek Ayrılalım”, Kayahan albümündeki “Gönül Sayfam”  fiyaskoları, çok zorlama “Ara Sıcak” ve “Ben Yanmışım” ve hatta “Harika”…


Çok bilinen bir şey ki Ajda müzikte her şeye ama en çok da alaturkaya heves ediyor, bu nedenle de pek tutarlı bir çizgi izleyemiyor. Ama biz onun, vakti zamanında ne kadar iyi alaturka söylediğini zaten duyduk, biliyoruz. Hiç yormasa kendini... Ajda gibi söylese de dinlesek olmaz mı? Olmuyor demek ki.


Ajda’nın yeni teklisi “Yakarım Canını”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle piyasaya sürüldü. Herkes bir Gülşen ya da Serdar Ortaç şarkısı beklerken, gelen bilgiler hep o yöndeyken, ani bir karar değişikliğiyle bir Can Tanrıyar bestesini seslendirdi Ajda. Hepimizi ters köşeye yatırdı, doğruya doğru. Bu iyi mi oldu, kötü mü, o ayrı mevzu.


Can Tanrıyar adından dolayı şarkının etrafında Petek Dinçöz isminin dolaşmasını anlamsız buluyorum, onu söyleyeyim. Bu bir önyargıdır ve her önyargı gibi gereksizdir. Kaldı ki karşımızdaki Ajda. İsterse “Foolish Kazanova”yı bile öyle bir söyler ki parmaklarımızı ısırırız. Şarkıcıları şu veya bu besteciden şarkı söylesin ama bundan söylemesin diye sınırlandırmak hiç akılcı değil. Ancak şunu konuşabiliriz: Bu şarkı Ajda için doğru bir şarkı mıdır? Kendi adıma cevabım hem evet, hem de hayır.


Şöyle ki; klip için de tercih edilen ilk versiyonu dinlediğimde, her şeyiyle, “Sen İste” ve “Aynen Öyle” arasındaki dönemin havasını almıştım. Hâlâ da alıyorum. Buna Ajda’nın şarkı söyleme biçimi ve bu uzun saçlı görüntüsü de dâhil. Sanki “Cool Kadın” albümünde unutulup kalmış da yeni klip çekilmiş bir şarkı gibi. Hâl böyle olunca da heyecan vermemişti hiç. Yani en azından tekli olabilecek güçte gelmiyordu kulağa.


Buna karşın şarkının alaturka versiyonuna kelimenin tam anlamıyla bayıldım. Bunun birden fazla nedeni var. Öncelikle şarkının istediği müzikal yapı buymuş ve alaturka versiyonla ortaya çıkmış. İkincisi Volga Tamöz’ün bu düzenlemesi, o her bir alaturka sazın ince ince çalışındaki ihtişam, bütünde yakalanan o meyhane/gazino havası müthiş. Son yıllarda yayımlanmış hemen her alaturka albümü iştahla dinlemiş ama aradığını bulamamış biri olarak, bu stil bir icrayla bu teklide karşılaşmak şaşırtıcı olmadı desem yalan olur. Yanı sıra şarkının bu versiyonun canlı çalınıp söylenmiş olması da Ajda’nın yapmak istediğini daha rahat yapmasını sağlamış. Salıvermiş sesini, istediği gırtlak nağmelerini yapmış ve bu versiyonda bu hâli rahatsız edici olmamış. Ama aynı şeyi diğer versiyonlar için söylemek mümkün değil. Evet, şarkıcıya stüdyoda şarkıyı defalarca okutmak, sonra iyi yerleri kelime kelime, cümle cümle keserek birleştirmek artık olağan bir teknik ama bunun getirdiği ruhsuzluk da ayan beyan ortada. İşte alaturka versiyon o ruhsuzluktan nasibini almamış ve iyi olmuş bu yüzden.




Mesela şarkının benim gibi daha orta ve üstü yaşa hitap eden piyano versiyonunda Ajda, bildiğimiz Ajda gibi söyleseymiş dinlemelere doyulmazmış. Ama bir abartı, bir abartı… Her bir kelimeye fazladan vurgular, tonlamalar, jestler, mimikler eklemeler… Nedensiz, yersiz… 

TEMMUZ 2015 

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder