Demet Akalın - "Pırlanta"

“ATAR”, “GİDER” VE DAHA FAZLASI…


Demet Akalın’ın en büyük avantajı, albüm yaparken bir formül aramak zorunda olmaması. Zaman içerisinde yarattığı, kendinden patentli bir formülü var çünkü. Onu dinleyenler ne beklediğini biliyor, ona şarkı yazanlar da ne yazması gerektiğini… Hâl böyle olunca, ona düşen her defasında aynı formülü başka başka kostümlerle vitrine çıkarmak oluyor. Bir müzikal kaygısı yok, çünkü eğlence müziği yapıyor ve bunun bilincinde. İddiasını da o noktada ortaya koyuyor zaten.





Akalın’ın yeni albümü “Pırlanta”, bu iddiayla geldi ve kısa sürede satış listelerinin üst sıralarına oturdu, şarkılarını dillere düşürdü. Uzun yıllar sonra ilk kez müzik firmasını değiştiren ve DMC’ye transfer olan Demet Akalın, bu durumdan hiç etkilenmiş görünmüyor zira albümlerinin süpervizörlüğünü de kendisi yapıyor. Yani bu albüm hangi firmadan yayımlansa aynı etkiyi yaratırdı; bu aşikâr.


Albümde 13 şarkı ve bir “remix” versiyon var. Yine müzik piyasasının popüler kanadında Akalın formülüne uygun şarkı üretebilecek ne kadar söz yazarı, besteci, aranjör varsa bir araya gelmiş. Nitekim albüm, bir Sinan Akçıl şarkısıyla açılıyor. Düzenlemesini Volga Tamöz’ün yaptığı “Ders Olsun”, albümdeki en etkili ve en vurucu şarkı değil. Ancak albüme bir son dakika şarkısı olarak girmiş. Albüm kaydederken son dakikada gelen şarkılar genellikle “A1” olur. Zira en tazesidir, diğerleri stüdyoda işlene işlene eskimiş, heyecan vericiliğini yitirmiştir. Sanırım tam da bu nedenle “Ders Olsun” albümün ilk klip şarkısı olarak seçildi. Kötü bir şarkı mı? Hayır. Aksine, kendi kulvarı içerisinde doğru bir şarkı. Misyonunu da yerine getirdi üstelik. Daha ne olsun?


“Dert Olsun”un ardı sıra iki ayrı “hit” adayı arka arkaya geliyor ki bence albümün hareketli şarkıları arasındaki en büyük iki kozu da bunlar. Biri, söz ve müziği Elif Nun’a ait, düzenlemesi ise Erdem Kınay tarafından yapılmış “Gölge”, diğeri ise yine Erdem Kınay düzenlemesi ile bir Soner Sarıkabadayı şarkısı “Şerefime Namusuma”.


Arabesk nağmeli melodisi ve slogan sözleriyle “Gölge”, albüm çıkar çıkmaz dile düşmüştü bile ki ikinci klip de vakit geçirmeden bu şarkıya çekildi. “Gölge”, olanca basitliğiyle yeni nesil şarkı formuna örnek teşkil edebilir; hatta edecektir, önümüzdeki yıllarda görürüz. Nedir bu form?.. Birkaç mezürlük, kısacık bir melodi cümlesi buluyor, o cümleyi yine çok az sayıda söz öbeği ile döndürüp duruyorsunuz. Öyle A’ya, B’ye, C’ye, “intro”ya ayrı, “ara intro”ya ayrı melodiye filan gerek yok. Zaten radyolar artık “intro” da istemiyorlar. Sadece nakarat olsun yeter. Mesela bu mantıkla, Sezen Aksu’nun “Hovarda” adlı şarkısından bugün beş ayrı şarkı çıkarabilirsiniz. Kısaca böyle özetleyebilirim. “Gölge” tam da böyle bir şarkı. Ne besteciyi yormuş, ne aranjörü. Dinlerken dinleyiciyi de yormuyor doğal olarak. Aynı şeyi tekrar et dur.


“Şerefime Namusuma” ise Demet Akalın’ın üzerine çok iyi oturmuş bir Soner Sarıkabadayı şarkısı. Tüm Sarıkabadayı şarkıları gibi kolay akıla yerleşiyor, dile dolanıyor. Ama daha önemlisi, şarkının sözleri Demet Akalın’ın hedef kitlesini on ikiden vurabilecek cümleler içeriyor.

Yine Demet Akalın şarkılarını sevenlerin baş tacı edeceği “Özüme Döndüm” ise Gökhan Özen tarafından yazılmış ve Erdem Kınay tarafından düzenlenmiş. Ancak çok fazla formüle edilmiş bir şarkı bu. Sözlerinin her bir satırı ve melodik yürüyüşü Demet Akalın’ın yıllardır söylediği şarkıların bir toplamı/özeti gibi. Hiçbir yeni espri barındırmıyor.


Yine benzer bir biçimde çatılmış çatısına rağmen (“aman giderli olsun, aman posta koysun”), sözleri Cansu Kurtçu tarafından yazılmış, bestesi Cansu Kurtçu ve Fettah Can tarafından yapılmış ve düzenlemesi Fettah Can imzalı “Seven Sever” ise çok daha sıcak ve samimi geliyor kulağa.  

Albüme adını veren “Pırlanta” da bu kategorideki bir diğer şarkı. Kelime kelime çalışılmış, Demet Akalın’ın ağzından yazılmış, yukarıda bahsi geçen formüle sonuna kadar sadık kalınmış. Sözleri Gökhan Şahin’e ait, bestesi İrfan Özata tarafından yapılmış ve Enver Günen tarafından düzenlenmiş “Pırlanta”, iddialı ismine ve pırıltısına rağmen albüme ismini verecek güçte bir Demet Akalın “hit”i değil aslına bakarsanız. (Meraklısına not: Türkçe müzik tarihinde “Pırlanta” isimli ilk albüm, 1973 yılında Zeki Müren tarafından yapılmıştır. Albümlerin içinde bu adı taşıyan bir şarkı olmamasına rağmen, Müren böyle iddialı isimleri pek sevdiğinden, bu adı taşıyan dört albümlük bir seri yayımlamıştır.)   


Albümde “Gölge” kadar ses getirecek ikinci bir “hit” varsa, o da “Çalkala” olmalı. Enteresandır ki, “Çalkala” da tıpkı “Gölge“ gibi bütün bir şarkı formu taşımıyor.”İntro” filan hak getire… Ancak “Eller Havaya” diye başlar başlamaz niyetini belli eden, ritmiyle dinleyeni yakalayan, basit ve akılda kalıcı, kısacık melodi cümlesiyle anında kulağa yer eden bir şarkı. Sözleri Aslızen ve Elif Nun tarafından yazılan, bestesi Aslızen ve Burak Yeter imzası taşıyan şarkının düzenlemesini de Burak Yeter yapmış. Akalın’ın “giderli” şarkılarından sıkılanlar için farklı, alternatif bir eğlencelik olabilir; hatta şimdiden oldu bile.

Benzer bir biçimde dillere marş olsun diye yazılmış iki hareketli şarkı ise, aynı güçlü etkiyi yaratmıyor. “Günaydın Abla” ve “Matmazel”den bahsediyorum, evet.


“Günaydın Abla” her ne kadar kulüplerde çok çalınacak, çalınırken de bir ağızdan eşlik edilecek, sözleriyle de “gecelere akan”ların milli marşı olacak bütün malzemeye sahipse de bütün bunlar şarkının bir ilkokul tekerlemesinden bir gömlek üstün olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Söz ve müziği Özhan Jan tarafından yazılmış, düzenlemesi Erdem Kınay tarafından yapılmış “Günaydın Abla”, 16 yaş altı Demet Akalın dinleyicisine belki daha fazla hitap edebilir.


“Matmazel”in ise bambaşka bir kusuru var ki o da duyar duymaz herkesin fark ettiği üzere, şarkının “Sebastian” ile benzerliği. Ne şarkıyı yazan Aslızen, ne de düzenlemeyi yapan Burak Berberoğlu, “Sebastian”dan ilham aldıklarını inkâr edebilir sanırım. Olabilir; poptur bu, bazen tutmuş formüle de sırtınızı yaslarsınız. Ama bu şarkıyı Hande Yener söylese bir nebze anlardım; en fazla kendini tekrar ederdi. Oysa en büyük rakibi Demet Akalın söyleyince durum tatsızlaşıyor. Ben Akalın’ın yerinde olsam bu topa hiç girmezdim, üstelik de albümün bu şarkıya hiç mi hiç ihtiyacı yokken.


Albümün bence en dikkat çekici taraflarından biri, Demet Akalın’ın önceki albümlerinde sıkça rastladığımız müzikal dengesizliğin bu defa hissedilmemesi. Öyle ki, önceki albümlerinde hareketli şarkılarda ne kadar modern, pop bir Demet varsa, yavaş şarkılarda o kadar arabesk ve alaturka bir Demet görürdük hep. Oysa bu defa yavaş şarkılar da arabesk formundan çok popa yakın duruyor.

Gelin görün ki ben onların arasında yine en arabeske yakın duranını sevdim daha çok. Sözleri Ayla Çelik, bestesi ise Ayla Çelik ve Bertan Aslani imzası taşıyan, düzenlemesi Erhan Bayrak tarafından yapılan “Gidenlerin Kalanları”, bence albümün yavaş şarkıları arasında en parlak ve uzun vadede en çok hatırlanacak olanı. Tek bir çekinceyle… Eski kafalı diyebilirsiniz belki ama bir şarkının içinde “şerefsiz” kelimesini duymak beni rahatsız ediyor. Bunu sevimsiz, amiyane ve kaba buluyorum.


“Gidenlerin Kalanları”nın yanı sıra Sezen Aksu’nun söz ve müziğini yazdığı, Mustafa Ceceli tarafından düzenlenmiş “Bekleyemedin mi?” de albümün iyi yavaş şarkılarından biri. Daha önce Adnan Şenses tarafından seslendirilmiş bu şarkı, sözleri itibariyle Şenses’in sesinde daha doğru tınlıyordu kuşkusuz. Zira Akalın’ın albüm boyunca diğer şarkılarından savunduğu tezlerin tersini savunan bir felsefesi var şarkının. Buna rağmen Demet Akalın şarkının hakkını vermiş ve bence diskografisine tadı tuzu yerinde bir yavaş şarkı daha eklemiş.


Sözleri Ayla Çelik’e, bestesi Ayla Çelik ve Nezih Üçler’e, düzenlemesi ise Erhan Bayrak’a ait “Ya Sana Bir Şey Olursa”, albümün en pop yavaş şarkısı. Bir parça ‘90’ların İzel şarkılarını anımsatan bu şarkı, albümdeki gayet eli yüzü düzgün işlerinden biri.

Bu üçü de yeterince sağlam üç şarkıya karşın, albümün yavaş şarkıları arasında en çok dikkat çekenin “Beş Yıl” olması kaçınılmaz gözüküyor. Çünkü bu şarkı, Berkay tarafından yazılmış ve Berkay şarkıda Demet Akalın’a eşlik de etmiş. Berkay ve Akalın, hedef kitleleri açısından birbirine çok yakın iki şarkıcı. Dolayısıyla ikisinin bir araya gelmesi, şarkı ne olursa olsun etki yaratırdı ama Akalın bu şansını yavaş bir şarkıdan yana kullanmış. Miksaj marifetiyle İki şarkıcının seslerinin birbirinin içinden çıkması, Çağrı Telkıvıran’ın akıllıca düzenlemesi de şarkıyı parlatıyor. Ayrıca şarkıcılık performansı açısından Demet Akalın’ın bu şarkıda hiç de hafife alınmayacak bir çizgiye çıktığını da söylemek lazım. Bir tek 4’üncü dakika 23’üncü saniyesindeki sesin Demet Akalın’a ait olup olmadığı konusunda şüpheye düştüm; o da benim işgüzarlığım olsun.


Albümün kapanışında “Ders Olsun”un Ufuk Ayyıldız tarafından yapılmış “Club Remix” versiyonu var. Şarkıyı sevenler, bu versiyonu da sevecektir muhtemelen.        

Albüm fotoğraflarını Sedat Doğan çekmiş, kartonet tasarımını ise Ebru Aydemir yapmış. Kitapçığın bir sayfasına ise Demet Akalın hayranlarının hazırladığı kapak tasarımlarından oluşan bir kolaj konulmuş. Doğrusu, hayranları onore etmek adına yapılmış akıllıca bir jest bu. Kapak, kartonet ve fotoğraflar, bütünüyle Demet Akalın’ın zihnimizde yarattığı pop-star algısına oynuyor ve üzerine düşeni de yerine getiriyor bu bakımdan. 


Toplamda hiç fena bir albüm yok elimizde; tabii güncel pop penceresinden bakarsak. Demet Akalın’dan beklenen “atar” da var içinde, “gider” de… Ve daha fazlası da… Bu tür albümlerin başarısı uzun vadede çıkardığı “hit” sayısı ile ölçülecekse, bir önceki albümden, “Rekor”dan çok daha iyi bir albüm olduğu da rahatlıkla söylenebilir. Zamanlaması doğru, ticari manevraları doğru, Akalın’ın kariyer çizgisinde konumlandırması doğru. Müzikal açıdan bir başyapıt değil belki ama başta da söylediğim gibi, Demet Akalın’ın böyle bir iddiası da yok zaten.

TEMMUZ 2015  

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder