İrem Derici - "Dantel"

ORTAYA KARIŞIK DANTEL


(29 Mart 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)

Kariyerine 2012 yılında “Bensiz Yapamazsın” teklisiyle başlayıp dört yıl boyunca teklilerle devam eden İrem Derici, nihayet beklenen albümünü yayımladı. Bu zamanda tekli yayımlamak her bakımdan daha mantıklı evet ama albüm de başka bir şey elbette. Bir sesi bir albüm boyunca dinlemek, onun kendine uygun gördüğü, seçtiği yahut onun için seçilmiş belki de yazılmış şarkıları ardı ardına dinlemek, o iklimi hissetmek dinleyici için başka bir ihtiyaç. Her albümün şöyle ya da böyle, şarkı şarkı kurduğu bir dünya var çünkü ve aradan yıllar da geçse, bir gün dönüp dinlediğinizde, o dünyanın içine tekrar giriveriyorsunuz. “Sezen Aksu ‘88” başka bir dünyadır mesela benim için, İzel’in “Bir Küçük Aşk”ı başka bir dünya… Tek tek şarkılar çok ender, ama bir bütün olarak albümler yoğun olarak yaşatır bu duyguyu.




Bu işin bir tarafı… Diğer taraftansa ileride Türk popunun 2010’lu yılları anıldığında, İrem Derici adının hakikaten ilk sıralara yazılıp yazılamayacağına dair doğrulamayı da ancak bir albümle yapabileceğimizi düşünüyordum ben. Peki yapabildim mi? Henüz değil ama çok fazla ipucu topladım.


İrem Derici’nin İD Müzik ve GNL ortaklığıyla yayımlanan ilk albümü “Dantel” adını taşıyor. Daha albüm piyasaya çıkmamıştı ki, sosyal medyada albüm kapağındaki yüzü dantelli İrem derici fotoğrafı, ilgili ilgisiz herkesin kafasına dantel koyup poz vermesi ile muhtemelen önceden planlanmamış bir “viral”e dönüştü. Gerçi İrem kafasına değil dantel, huni koyup poz verse de böylesi bir “viral” yine yayılabilirdi çünkü albümü dört gözle bekleyen hazır kuvvet bir kitle vardı.


Peki albümde yer alan iddialı şarkılardan birinin adı olması bir yana, “dantel” kelimesinin çağrıştırdıkları albüm hakkında bir fikir verebilir miydi bize? Öyle ya, bir yanda dişi, feminen, kadın ilgi alanına ait (hatta siyah olması durumunda –ki burada öyleydi- belki de seksi) bir obje dantel dediğimiz şey ama bir yandan da anneleri, anneanneleri, çeyiz, çeyiz sandığı, kırlent, kabul günü, orta sehpası gibi birtakım toplumsal kültür öğelerinin geleneksel bir simgesi. Yani bir yanda ellerinde floresanlar, üzerinde deri kıyafetle dans eden bir “fırlama” İrem Derici, bir yanda bembeyaz elbiseler, çiçekler içinde şükür dualı şarkılar söyleyen huşu içinde bir İrem Derici. Bu albümde her iki İrem Derici de mi vardı? Öyle mi anlamalıydık? Dinleyince gördük ki, evet.


Aslında bu durumun bilinçli ve kasıtlı bir şekilde tercih edildiğini söylemek doğru olmayabilir. Daha ziyade bir ne yapacağına emin olamama, orta yolu arama hali söz konusu. Zira beğenilerin ya da tercihlerin doğrudan doğruya kutuplaşmaya, ayrışmaya dönüştürüldüğü bir toplumda popüler bir iş yaparken ortak beğeniyi yakalamak giderek zorlaşıyor. Bugüne dek bildiğimiz bütün formüller ters yüz. Nitekim İrem Derici de farklı beğeni kriterlerine hitap edecek şarkıları aynı albümde bir araya getirirken en doğrusunun hangisi olacağını kestirememiş gibi. Bu, bir ilk albüm için dezavantaj değil belki, hatta ticari avantaj bile olabilir ama yukarıda bir yerlerde bahsi geçen “albümün dünyası, iklimi” kavramını zedelediği de bir gerçek.


Söz ve müziği Ayla Çelik tarafından yazılmış ve düzenlemesi Erhan Bayrak tarafından yapılmış “Dantel” albümden ilk klip çekilen şarkı oldu aynı zamanda.  Pop standartları içerisinde “hit” olabilmenin her türlü şartını karşılayan, akılda kalıcı bir melodi örgüsü, eşlik edilebilir bir nakaratı, birden fazla slogan sözü, cümlesi olan şarkı, bir de Erhan Bayrak’ın maharetli elleriyle buluşunca, albüme sıkı bir açılış ve de çıkış şarkısı olmuş. İrem Derici’nin bu albüm (öncelikle de bu şarkı) vesilesiyle dans dersleri alması, daha profesyonel bir imaj çizgisi belirlemesi ve böylece üzerine çoktan giymesi gereken “pop-star”lık elbisesine ucundan kıyısından sahip çıkmış olması da şarkıya çekilen klibe fazladan anlam yüklüyor.


Albümde “Dantel”le aynı kulvarda ve klibi çekildiğinde muhtemelen “Dantel”den daha fazla ilgi görecek, çünkü çok daha ortalama bir yerden ses veren “Evlenmene Bak” var bir de. Düzenlemesini Mustafa Ceceli’nin yaptığı bir Sinan Akçıl şarkısı bu. Bir Sinan Akçıl şarkısı olduğunu ilk dinleyişte anlıyorsunuz. Öncelikle şarkının nakarat melodisinin (bir başka Sinan Akçıl şarkısı olan) “Düm Tek Tek”in “intro” melodisini çokça andırmasından, sonra da Sinan Akçıl’ın alamet-i farikası haline gelmiş hece hece söylenme biçiminden. Albümü piyasaya çıkmadan yaklaşık bir hafta önce dinlemiştim. Bu şarkıyı dinledikten sonra İrem’e dönüp şunu sordum: “Bu Sinan ne yapıyor ne ediyor da ondan aldığı şarkıları herkes onun gibi söylüyor?” Gülüştük sonra. “Belki de şimdiki ergen müzik dinleyicisi böyle seviyor diye özellikle böyle söylüyorsunuzdur,” demedim tabii. Yüz yüzeyken çok kibarımdır.


Şaka bir yana, benim fena halde takıntılı olduğum prozodi sorunu nedeniyle albümde dinlemekten mümkünse kaçınacağım iki şarkı vardı; biri buydu, diğeri ise söz ve müziği Hüseyin Boncuk’a ait, düzenlemesi ise Rıza Esendemir tarafından yapılmış “Seni Çok Seviyorum” idi. “Evlenmene Bak”ın nakaratının tamamındaki hece hece söyleme biçimi, “Seni Çok Seviyorum”da ise “buuuu kaaaaa-dar zor mu?” cümlesi fena halde rahatsızlık verdi çünkü daha ilk dinleyişte. Bunu bir yana koyarsak, “hayatın anlamı üç kelime bence; seni çok seviyorum” gibi çok basit ama çok güçlü bir slogana sırtını dayamış, “ilan-ı aşk” şarkıları (veya “düğün şarkıları”) diye tanımlayabileceğimiz kategori içerisinde (neyse ki bu defa düğünlerin açılış şarkısı olamayacak hızda bir metronomla çalınmış) bu şarkı, albümün sevilen şarkılarından biri olabilir büyük ihtimalle. Hatta Rıza Esendemir’in bir parça “demode” ve hafif kalmış düzenlemesine rağmen böyle bu.


Yok eğer daha “cool”, daha kulüp işi, elektronik bir şarkı arıyorsanız, albümde o da var. Söz ve müziği Serhat Tekin’e, düzenlenmesi Ozan Çolakoğlu’na ait “Suçu Bana Atma” tam da böyle bir şarkı. Güzel başlayan, “köprü”ye güzel çıkan ama nakaratı düşük bir şarkı “Suçu Bana Atma”. Bu da “hit” olma ihtimalini zayıflatıyor. Albümde Ozan Çolakoğlu tarafından düzenlemesi yapılmış bir diğer şarkı olan “Aşk, Kışlıkları Giy” ise Alper Narman ve Onur Özdemir ortaklığıyla yazılmış. Bu şarkı da özellikle alışılagelmişin dışında şarkı sözleriyle albümün daha “modern” kanadında duranlardan biri.    


Söz ve müziği Onur Cumaoğlu’na ait “Aşk Olsun”, aynı adlı sinema filminin jenerik şarkısıydı ve yine İrem Derici tarafından seslendirilmişti. Bu albümde ise şarkıyı Erkin Aslan’ın düzenlemesiyle dinliyoruz. Müzikal oyun şarkılarını anımsatan, eğlenceli ve kıvrak ritimli bu şarkıyı İrem Derici de teatral bir yorumla seslendirmiş. Bu ton ve bu şarkı söyleme biçimi İrem için en doğrusu olabilir ya da ben öyle hissettim en azından.


Tabii Türk popunun olmazsa olmazı İspanyol yürüyüşlü bir şarkı da var albümde. Söz ve müziği Kaan Karamaya’ya ait “Dur, Yavaş”ı Erhan Bayrak düzenlemiş. Daha önce Ebru Gündeş, Selim Gülgören gibi isimlere şarkı vermiş, genç bir müzisyen olan Kaan Karamaya’nın bu şarkısının sözleri “Kalbimin Tek Sahibine” şarkısına gönderme yapıyor, bir nevi o şarkıyı söyleyene cevap veriyor gibi. Bu anlamda enteresan bir deneme. Düzenleme çok kavrayıcı ve sürükleyici. Bu şarkı beklenmedik bir biçimde albümün yükselen şarkılardan biri olabilir.


Albümün sürpriz şarkısı ise hiç kuşkusuz “Gittiğinde Anladım” adlı alaturka şarkı. Sözleri Aşkın Tuna’ya, müziği Hüsnü Üstün’e ait bu şarkıyı İrem Derici, babası Hulusi Derici ile birilikte söylüyor. Yeni bir şarkı değil bu; daha önce Hüner Coşkuner, Gaye Aksu, Ömür Göksel gibi isimler tarafından da seslendirilmiş. Albümün bütünü içerisinde çok aykırı dursa da, bir baba-kız düeti olarak alaturka bir şarkı seçilmiş olması, yine bir “geleneksel” çağrışımı yapmıyor değil. Bir reklamcı olmanın ötesinde, müzikle de içli dışlı olan ve zaten kızının kariyer planlamasında da epeyce katkı sahibi olan Hulusi Derici, bu şarkıda Zeki Müren gırtlak nağmeleriyle kızına destek verirken, İrem Derici de zorlanmıyor, hatta duygusunu da vererek, doğru vurgularla söylüyor şarkıyı. Şarkının Mustafa Ceceli tarafından yapılan düzenlemesi de tam dozunda.


Alaturka olur da arabesk olmaz mı? Kıyısından köşesinden ona da dokunmuş İrem bu albümde. Söz ve müziği Arzu Daydinç’e ait “Gizli Sevda”, 2006 çıkışlı Ferdi Tayfur albümü “Aşkın Cezası”nda yer almış ilk kez. Bu albümde ise şarkıyı Uğur Can Sezen ve Serdal Karaoğlu’nun düzenlemesi ile dinliyoruz bu şarkıyı. Doğrusu benim bildiğim Ferdi Tayfur şarkılarından biri değildi. Ne ki şarkının Ferdi Tayfur versiyonu da Tayfur’un şarkı söyleme biçimi dışında pek öyle koyu arabesk gibi değil. Bugünün pop müziğinde böylesi şarkılara arabesk de denmiyor artık. Kendi kulvarında güzel, etkili bir şarkı ve ticari bakımdan da iş yapacak şarkılardan biri gibi duruyor.   


Albümde iki tane de Batılı formda yavaş şarkı var. Biri Erkin Aslan tarafından yazılmış ve düzenlenmiş “Ölürüm O Bakışlarına”, diğeri ise Sinan Akçıl’ın söz ve müziği, Mustafa Ceceli’nin düzenlemesiyle “Bana Hiçbir Şey Olmaz”. Her ikisi de son derece sağlam ve güçlü şarkılar. Her ikisinin düzenlemesi de senfonik öğeler taşıyor ve her ikisinde de İrem Derici şarkıcılığını (daha doğrusu sesini) gösterme şansı yakalıyor. “Ölürüm O Bakışlarına” da yılların müzisyeni Erkin Aslan’ı İrem Derici ile düet yaparken dinlemek bir sürpriz. “Bana Hiçbir Şey Olmaz” ise Sinan Akçıl’ın isterse müzikalitesi yüksek şarkılar da yazabileceğini göstermesi açısından dikkat çekici. Popüler olma kaygısını bir yana koyarsak, bu iki şarkının albümün en iyileri olduğunu söylemek de mümkün olabilir.


Albümün Aytekin Yalçın tarafından çekilmiş fotoğrafları, daha çok bir moda çekimi havasında. Fotojenik olmadığını kendi de kabul eden İrem’den yaşından büyük gösteren“cool” bir kadın çıkarılmış. Nafız Oksar’ın tasarımı da fotoğraflarla uyumlu. Bu da yukarıda bahsi geçen “starlık” vurgusu anlamında akılcı belki ama ben olsam daha sıcak bir imajı, daha cıvıltılı renkleri tercih ederdim, o ayrı. İrem’in doğası bu değil çünkü.   


Toplamda bu “ortaya karışık dantel”in bir ilk albüm olarak görevini yerine getirebileceğini söylemek mümkün. Evet, bir müzikal bütünlük yok. Evet İrem Derici’nin şarkı seçerken sayısız parametre arasında boğulduğu çok açık. Ve evet teknik olarak şarkıcılığının varacağı son nokta burası değil. Elindeki imkânlarla daha iyisini yapabilir mi? Yapabilir. Zamanla yapacaktır da mutlaka. Şu ana kadar yaptıkları hiç de azımsanacak şeyler değil ve bunları sadece babasının reklamcı olmasına bağlamak haksızlık olur. Sırtını zengin babasına, dayısına, sevgilisine yaslamış nice şarkıcı gelip geçti, isim vermeye hacet yok. İrem’in çabası, yeteneği ve çalışkanlığı onlarla kıyaslanamaz bile. Önümüzdeki yıllarda bunu daha net görebileceğimiz konusunda ümitliyim.


MART 2016

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder