Ferhat Göçer - "Bu Kalp İçinde Teksin"

ALBÜM GİBİ ALBÜM



(10 Ocak 2018 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)


Ferhat Göçer “yuvaya” döndü. 2005 yılında ilk kez DMC ile çıkmıştı albüm yolculuğuna. İlk beş yılın sonunda Emre Müzik’le devam etmiş, ikinci beş yılına ise Erol Köse ile başlamıştı. Ferhat Göçer’in yeni albümü “Bu Kalp İçinde Teksin”, 2017 yılının Aralık ayında DMC etiketi ile yayımlandı.





Geniş bir müzik yelpazesi içerisinde farklı türleri denemiş, özellikle de sahnede her türden şarkılar söylemiş, söylemekte olan bir solist Ferhat Göçer. Bununla birlikte albümlerinde hep bir matematik, bir kurgu oldu ve kabul etmeli ki bu matematik en çok DMC döneminde kendini gösterdi, ona başarı getirdi. Bu yüzden firma vurgusunu özellikle yaptım yazının başında. Nitekim bu yeni albüm de üzerinde ince ince düşünülmüş, hesaplanmış bir kurgu içeriyor.

Hep söylerim; Ferhat Göçer müzik piyasasında hem kendi janrına uygun hem de ticari başarı şansı yüksek şarkılar bulmayı ve seçmeyi en iyi bilenlerden biri. Bu yeni albüm bunu bir kez daha gösteriyor.


Müziğinin genel seyri ilk bakışta orta yaşa hitap ediyor gibi dursa da, zaman zaman “remix”ler, “dj”lerle ortak çalışmalar da yaparak bu imgenin dışından da ses verdi Ferhat Göçer. Bunlar onun en başarılı işleri olmadı ama kabul gördüğü alanın sınırlarını genişletti. Nitekim “Bu Kalp İçinde Teksin” en çok bu maksada hizmet edecek şarkılarla başlıyor.

Mesela albümün açılışında yer alan ve söz ve müziği Emir Can İğrek imzası taşıyan “Devriliyorsam” tam da böyle bir şarkı. İğrek çok genç bir şarkı yazarı ve haliyle şarkısının da genç bir dili var. Bakmayın siz şarkıda “sanki yaşım ellilere dayanıyor gibi” cümlesinin sosyal medyada sarakaya alınmasına: “Ferhat Göçer zaten elli yaşında değil mi hi ho ho ho!” Oysa orada genç bir adamın kendini yaşlı hissetmesine neden olan bir ruh halinden bahsediliyor. Zaman zaman her gencin yaşadığı bir ruh halinden.


Şarkı enteresan sözleri ve akılda kalıcı melodisiyle kolaylıkla dile dolanacak ve bir Ferhat Göçer “hit”i olabilecek yeterlilikte. Fakat teknik bakımdan birkaç sorunu var; onları da söyleyeyim. Öncelikle klasik şarkı formunun dışına çıkarak epeyce yüklü bir laf öbeğiyle açılıyor ve o kısım şarkının devamında bir daha tekrarlanmıyor. İyi hoş ama müziğin sözlere yetmediği bir laf kalabalığı var orada. Melodik açıdan biraz ağır çalınmış olsa bir İlhan Şeşen bestesi olan “Sevinçle Uyan”ın A kısmını ha andırdı, ha andıracak. Öyle ki daha ilk dinlediğimde “Ben bu melodiyi nereden hatırlıyorum?” sorusunu sordurdu bana. Bununla birlikte aranjör olarak Alper Atakan’ın bu kural dışı şarkıyı en doğru biçimde kalıba sokmuş olduğunu da söylemek lazım.


2017 yılında hem müzikal nitelik açısından hem de ticari açıdan çok başarılı işlere imza atan Ersay Üner’in söz ve müziğini yazdığı “Mutlu Ol”, Ozan Bayraşa’nın düzenlemesiyle albümün bir diğer “genç” şarkısı olmuş. Düzenlemesi, “intro”su, ritmi, yürüyüşü ile Ferhat Göçer klişelerinin dışına çıkmış, nitekim Göçer de başka türlü seslendirmiş bu şarkıyı. “Mutlu Ol”un albümdeki bir başka “hit” adayı olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.

Peşi sıra gelen Zeki Güner bestesi “O” ile albüm üçte üçlüyor zira bu şarkı da bir öncekinin tam aksinde tipik bir Ferhat Göçer şarkısı formunda olsa da hem orta yaşı, hem de genç yaşları yakalayabilecek bir albeni taşıyor. Zeki Güner ve Ferhat Göçer ortaklıkları hep başarılı sonuç vermiştir ki bu şarkı da bu genellemeyi doğrulayacak gibi. “O”nun düzenlemesi Febyo Taşel tarafından yapılmış.


Ferhat Göçer’in o zaman zaman dinleyeni yoran sert şarkı söyleme biçimini bu albümün büyük kısmında çok daha sakin sulara çektiği söylenebilir. Bunda düzenlemelerin etkisi mi var yoksa Göçer’in bilinçli tercihi mi bilinmez ama daha ilk üç şarkıda hemen fark ediliyor.

Hazır “O” ile klasik dans ritmini yakalamışken araya bir düğün şarkısı sıkıştırmamak olmazdı. İşte Göçer albümlerinin matematiği burada kendini iyice gösteriyor ve söz ve müziği Şebnem Sungur’a, düzenlemesi Febyo Taşel’e ait “Sen Elimden Tut”un ilk notaları yükseliyor.


Daha önce de yazdım çok kez, “düğün şarkısı” diye bir kavram oluştuysa bunun öncüsü “İlan-ı Aşk” şarkısıyla Kutsi ve “Cennet” şarkısıyla Ferhat Göçer’dir ki Göçer sonrasında benzeri başka şarkılar da yaparak bayrağı uzunca bir müddet elinde taşımıştır. Yakın zamanda Tarkan’ı böylesi bir şarkı söylediği için eleştirirken en çok da bu yüzden eleştirmiştim zaten. Ferhat Göçer’e ne kadar yakışıyorsa, Tarkan’a o kadar yakışmıyordu çünkü. Kaldı ki suyu da epeyce çıkarılmıştı (Bknz: Mustafa Ceceli ve İrem Derici.) Hal böyleyken Göçer’in kendini tekrar ettiği bu şarkının bu albüme girmesinin ticari hesaptan başka bir anlamı yok (tıpkı Tarkan’ın Göçer ya da Ceceli’yi örnek almasının anlamı olmadığı gibi.)


Hani dizilerde “ürün yerleştirme” yapılıyor ya. Konuyla hiç ilintisiz bir biçimde kahramanlar masada yemek yerken içtikleri kolayı övmeye başlıyorlar mesela. Biliyorsunuz bunun bir reklam olduğunu ve kaile almıyorsunuz izlerken. Hah işte ben de “Sen Elimden Tut”u dinlerken bunu bir ürün yerleştirme olarak görüyor ve sonuna kadar bile dinlemeden geçiyorum. Kimse de böylesi şarkıların sahiden duyarak ve hissederek, içten duygularla yazıldığı ve albümlere konulduğu masalını anlatmasın artık. “Evet, düğün şarkıları çok tutuluyor ve seviliyor, biz de albüme bir tane koyduk”, deseler çok daha dürüstçe olur ki tutulduğu ve sevildiği gerçeğini de görmezden geliyor değilim.


“Sen Elimden Tut”un hemen ardından gelen ve albüme adını da veren “Bu Kalp İçinde Teksin” de mesela düğün giriş şarkısı olabilecek sözlere sahip ama çok daha derinlikli, ritmi ve armonisi çok daha kompleks, farklı ve formülle üretilmiş bir şarkı olmadığı çok belli. Kaldı ki gelin ve damadın bu ritimle dans edebilmesi için ortada salınması yetmez, az biraz eşli dans dersi almaları icap eder. Şaka bir yana, söz ve müziği Ersel Serdarlı’ya ait “Bu Kalp İçinde Teksin”, Febyo Taşel’in düzenlemesi, özellikle de Fatih Ahıskalı’nın buzuki eşliğinin getirdiği Akdenizli havası kadar, hissettirdiği Napoliten havası ile de ferah, şık bir şarkı.


Yakın dönemin gözde şarkı yazarlarından Gözde Ançel ve Buray’ın da bir şarkısı yer alıyor albümde. Düzenlemesi Ozan Doğulu tarafından yapılmış “Eşkıya”, yine Göçer’e son derece yakışan bir şarkı olmuş. Ne var ki Doğulu şarkıyı az biraz gitar çalabilen herkesin hemen çıkarıp söyleyebileceği, çok klişe bir formda düzenlemiş; fazla da özenmemiş gibi. Özellikle şarkıyla çok ilintisiz duran “intro” melodisi çok zayıf kalmış.

Albümdeki bir diğer Zeki Güner şarkısı “En Baştan” var sırada. Diğer şarkılara kıyasla daha az iddialı, albümün bütününü tamamlayan ama bence ön plana çıkması pek ihtimal dâhilinde olmayan bir şarkı “En Baştan”. Fakat formül bazında düşündüğünüz zaman albümde İspanyol yürüyüşlü bir şarkının olmaması da bir eksiklik olurdu. Bu şarkının düzenlemesinde de yine Febyo Taşel’in imzası var.


İnternet sayesinde adını ve şarkılarını duyurmuş bir başka genç isme, Onur Can Özcan’a ait bir şarkıyla devam ediyor albüm: “Yalnızlığın Ezgisi”. Daha ilk notalarında tipik bir Ferhat Göçer şarkısı dinleyeceğinizi anlıyorsunuz. Nitekim nakarat melodisindeki makamsal yapı ve 6/8’liğe dönüşen ritim yanılmadığınızı gösteriyor. “Yalnızlığın Ezgisi”nin düzenlemesi Alper Atakan tarafından yapılmış.

Ardı ardına gelen bu iki şarkı albümün baştaki “vurdu gol oldu” havasını bir nebze yavaşlatsa da sıradaki “gizli hit”, durumu kurtarıyor. Söz ve müziği Ferhat Göçer tarafından yazılmış “İnandır Beni”, çok dokunaklı, çok etkili bir aşk şarkısı zira ve bence albümün en güzel şarkılarından biri. Hem biraz moda eğilimlerden, klişe yürüyüşlerden sıyırıyor albümün gidişatını, hem de derinliği arttırtıyor “İnandır Beni”. Febyo Taşel’in düzenlemesi şahane; özellikle de şarkıda perdesiz gitar kullanarak etkiyi ikiye katlamak çok doğru bir seçim olmuş.


Zaten albümün bütününde düzenlediği her şarkıya farklı bir renk katarak zenginlik kazandıran Febyo Taşel’i ayrıca tebrik etmek lazım. Zira bir şarkıda nefesliler, başka bir şarkıda buzuki, derken çello ve perdesiz gitarla son derece yerinde ve dozunda baharatlar kullanarak şarkılara lezzet vermiş Taşel.

Sırada daha önce tekli olarak yayımlanmış olan “Aşkın Mevsimi Olmaz ki” var. Söz ve müziği Gökhan Örs’e ait bu şarkı da Göçer söylemeden çok önce internet üzerinden yayılmış ve sevilmiş bir şarkıydı. Belki bir “düğün şarkısı” olsun diye yazılmamış ama Göçer’in bu misyonuna haliyle hizmet etmiş ve bence onu yerinde saydırmış, bir adım ileri götürmemiş bir şarkı olarak yer alacak diskografisinde.


Tam da bu noktada albüm bir sürprizle devam ediyor. Ferhat Göçer’in solo kariyerinden önce orkestra şarkıcılığı yaptığı ve hem bu dönemde hem de ismini tek başına duyurduktan sonra da sahnede birçok türde şarkının yanı sıra çok kez opera aryaları da söylediği biliniyor. Bu yönünü albümlere hiç taşımamıştı Göçer. Yıllar sonra ilk kez bu albümünde bir arya seslendiriyor. Georges Bizet’nin, librettosu Michel Carre ve Eugene Cormon tarafından yazılmış İnci Avcıları operasından “Je Crois Entendre Encore” adlı arya bu.


Biset’nin 25 yaşındayken yazdığı ve ilk kez 1863 yılında Paris’te sahnelenen İnci Avcıları’nın bu çok etkileyici aryası, muhtemeldir ki Göçer’in şarkıcılık skalasındaki iddiayı göstermesi bakımından albümde yer alırken, bütün içerisinde haliyle başka bir yerde duruyor; albüme artı bir değer katıyor. Göçer’in aryayı seslendirirken ne derece başarılı olup olmadığı ise operayı teknik anlamda bilenlerin işi; ben bu konuda yorum yapacak yetkinlikte değilim. Ancak yettiğim kadarıyla şunu söyleyebilirim ki opera sahnede canlı izlenmesi gereken bir sanat dalı. Stüdyoda kaydedilmiş her opera eseri bir parça eksik kalıyor: en büyük opera sanatçılarının kayıtları da buna dâhil.


Yine yakın dönemde tekli olarak yayımlanmış iki şarkı var sırada. Önce Sezen Aksu bestesi “Yaz”ı dinliyoruz. İlk kez 2001 yılında Işın Karaca’nın ilk albümünde seslendirdiği bu şarkıyı, 2003 yılında da Sezen Aksu, “Yaz Bitmeden” adı verilmiş mini albümünde seslendirmişti. Özellikle sözlerinin şairaneliğiyle gönül çelen bu nefis şarkının Volga Tamöz düzenlemesiyle Ferhat Göçer tarafından seslendirilmiş bu versiyonu ise şarkıyı “club” sularında gezdiriyordu. Ben öncelikle şarkının trafiğinin değiştirilmesini çok yadırgamış ve bir türlü ısınamamıştım bu versiyona. Bir de bu derece naif bir şarkının bu derece elektronik olmasını da çok doğru bulmamıştım.


Buna mukabil albümün habercisi olarak yayımlanan ama yeterince etki göstermeyince albümde geri sıralara atılan “Günah”ı sevdiğimi söyleyebilirim. Söz ve müziği Ferhat Göçer’e, düzenlemesi Volga Tamöz’e ait şarkının tekli olarak yayımlandıktan kısa bir süre sonra akustik versiyonu da YouTube üzerinden servis edilmişti. Aslına bakarsanız o versiyon Ferhat Göçer için çok daha doğru bir versiyondu ama nedense albüme yine hareketli haliyle girmiş.

Ve albümün kapanışı bir “cover” ile yapılıyor. Söz ve müziği Özer Şenay’a ait “Cümbür Cemaat”, Erkin Koray’ın İstanbul Plak’tan ayrıldıktan sonra Kervan Plak etiketliyle yayımlanan ilk 45’liği olarak 1976 yılında piyasaya sürülmüştü. Şarkı daha sonra “Erkin Koray Tutkusu” adlı efsanevi Koray 33’lüğünde de yer aldı. Muhtemelen yeni bir “Fesupanallah” yaratabilir miyiz kaygısıyla yazılmış bu oryantal şarkı ne çare ki Koray’ın ilk ağızda sayılacak şarkıları arasına giremedi hiçbir zaman.


“Cümbür Cemaat” 2006 yılında iki farklı şarkıcı tarafından yeniden seslendirilmişti: Zeliha Sunal ve Murat Kekilli. Ancak o iki versiyon da çok fazla ses getirmedi; bilinmez Ozan Çolakoğlu düzenlemesiyle bu versiyon ses getirir mi? Zaten ses getirmesinden ziyade albümde bir de oryantal şarkı yer alsın diye konulmuş gibi. Yani yazının başında bahsi geçen matematik albümün son şarkısında dahi hissediliyor.

Cem Talu’nun çektiği fotoğraflarla süslü albüm kartonetinin tasarımını Fatih Kocatürk yapmış. Son derece özenli bir tasarım, şık bir görsellik ve GD Ofset’in sanırım kurulduğundan bu yana bastığı en sorunsuz, doğru düzgün kartonet. Bu ambalaj ve dolu dolu içerikle elinizde bir albüm tutmanın, bir albüme sahip olmanın giderek daha az hisseder olduğumuz ayrıcalığını ve keyfini yaşayabilirsiniz; bu konuda teminat verebilirim.

En çok da bu sebeple Ferhat Göçer’i, albümün süpervizörlüğünü yapan Mümtaz Latif Altun’u ve DMC’yi tebrik etmek lazım. Beylik tabiriyle “albüm gibi albüm” olmuş “Bu Kalp İçinde Teksin”.

OCAK 2018

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder