Günün Albümü 6 Ekim 2019

AŞKIN 50 TONU


Birkaç yıldır önce ortalığı kasıp kavuran “Bağdat” adlı şarkısında “ben dünyanın en büyük âşığı olabilirim,” demişti Ayla Çelik. Bu kez çıtayı biraz daha yükseltmiş zira yeni albümü “Daha Bi’ Âşık” adını taşıyor. (Eskiden Neriman diye bir şarkıcımız vardı. İlk albümünün adı "Öp Beni", ikinci albümünün adı "Sarıl Bana" olunca üçüncü albümünün adı ne olacak diye kendi aramızda iddiaya girmiştik. Ayla Çelik'in dördüncü albümünün adı da "Ultra Âşık" filan olur mu ki acaba, bilemedim.)  


İşin şakası bir yana her daim ana meselemiz aşk ve aşktan söz eden her şarkı bir sıfır önde giriyor dinleyiciyi yakalama yarışına. Memleketin pop tarihine baktığınızda dilden dile gezinmiş aşk şarkılarının büyük yüzdesinde kadınların imzası var. Sezen Aksu, Aysel Gürel, Fikret Şeneş, Çiğdem Talu, Ülkü Aker… Say say bitmez. Ayla Çelik’i de dâhil edebilir miyiz bu genellemeye? Ederiz tabii, neden etmeyelim? Ne var ki ne Sezen Aksu’yla ne de saydığım diğer isimlerden biriyle kıyaslamamak kaydıyla. (Ayla Çelik’in bir röportajında söylediğine göre kıyaslayanlar varmış çünkü, ben onun yalancısıyım.)


“Daha Bi’ Âşık,” Ayla Çelik’in üçüncü albümü. Geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle yayımlandı. Albümün ismi kadar şeker pembesi kapak ve kartoneti de 14 şarkının her birinde aşktan söz edildiğini bir bakışta haber veriyor dinleyeceklere. Zaten dinleyince de yanıltmıyor.


Müzik yazarı Mertbell albümden bahseden yazısında “adult pop” tabirini kullanmıştı. Çok yerinde bir tanımlama. Dünya popüler müzik literatüründe kullanımda olan bu tabir bizim memlekette (zaten yeterince tür karmaşası içindeyken) Türkçe pop kategorize edilirken dahi hemen hiç kullanılmadı. Ve fakat “teenage” kitle ile “adult” kitle arasındaki beğeni farkı son dönemde daha önce hiç olmadığı kadar açıldı. Şu anki genç kesimin büyük kısmı pop dinlemiyor, dinleyenlerin pop anlayışı ise ‘60’lardan bu yana alışageldiğimiz stilin dışında seyrediyor. Haliyle kafadan “adult” oldu o anlayış.


Bu kötü bir şey mi? Elbette değil. Dünyada melodi ve söz tamamen tükenene kadar alışageldiğimiz anlamda pop var olmaya devam edecek. Bizi kolayca yakalayacak, sarıp sarmalayacak, dilimize dolanacak, eğlendirecek, hafifletecek, yer yer de hüngür şakır ağlatacak. Ayla Çelik de bu albümüyle tam anlamıyla onu yapıyor.


12 tane sıfır kilometre, iki de “cover” şarkıdan oluşmuş bir albüm bu. Sadece bu bile bu zamanda kıymet verilmesi gereken bir çaba, belki de bir göze alınmış bir risk. Ayla Çelik, albümü daha piyasaya çıkmadan evvel, büyük bir heyecanla dinletti bana. Şarkıların hepsini dinleyip bitirdiğimizde “Şarkılar birbirini yemesin,” şüphesini dile getirmek ihtiyacı hissettim. Zira bugünün müzik endüstrisinde tekli olarak satışa sunulup kendince iş yapabilecek çok fazla şarkı dinlemiştim ardı ardına ve hepsini bir albüm olarak piyasaya sürmek, tek tek keşfedilmelerini ister istemez engelleyebilirdi. Ben bile albüm yapmanın dezavantajlarından bahsetmeye başlamışsam durum kötü demektir. Neyse ki Ayla Çelik benim gibi düşünenlere takılmamış, bildiğini okumuş.


Ayla Çelik için çok güçlü bir sesi ve yorumu olan muazzam bir şarkıcı diyemeyiz belki ama kendi şarkılarını söylemesinin avantajıyla dinleyiciyi kendi dünyasına buyur edebilen bir şarkıcı. Bu da az şey değil. Bununla beraber yıllar boyunca Sibel Can ve Demet Akalın gibi iki fenomene verdiği ve “hit” olmuş şarkıları da var. Haliyle şimdi yeni şarkılarını dinlerken ister istemez bazı şarkıları onlar söylese nasıl olurdu diye düşünüyorsunuz. Bazı şarkıları dinlerken “Bunu Demet nasıl kaçırdı?” filan diye sorduğum oldu benim mesela. Yüzüne karşı sordum, evet. Bu düşüncenin belirmesi ya onun şarkı verdiği isimlere çok uygun şarkılar yazmasından ya da şarkı verdiği isimlerin onun yazdığı şarkıları iyi taşımasından artık onu bilmiyorum.


O gün albümü dinlerken elimizde kartonet olmadığı için “Bunun düzenlemesini bu yapmıştır,” diye bir tahmin sevdasına düşüp birden fazla kez yanılmasaydım iyiydi. Bu düzenleme işi biraz çetrefilli. Bazen bir şarkı, sözü, müziği, yapısı, ruhu ve iklimiyle kendi düzenlemesini kendi çağırır, bazen de bir şarkı bir aranjörün elinde bambaşka bir şeye dönüşür. İkinci durumda aranjörün adını bulmak daha kolaydır ama ilk durum da aranjör için daha kolaydır tabii.


Bu albümde 5 şarkı Okay Barış, 3 şarkı Serkan Ölçer, 3 şarkı Erhan Bayrak, 2 şarkı Orhan Sancak ve 1 şarkı Alper Atakan, tarafından düzenlenmiş. Her biri farklı renkleri, tavırları olan müzisyenler. Neyse ki bir ortak payda var. Benim aranjör tahminlerimin tutmaması biraz bundan da olabilir. Albüm bir bütünlük duygusu verebiliyor dinleyene ki Ayla Çelik’in ilk albümü pek öyle değil, aksine dağınıktı dinleyenler bilir.


Albüm püfür püfür bir Akdeniz havasıyla başlıyor. Albüme adını da veren “Daha Bi’ ‘Aşık” için “Bağdat”ın devamı bile denilebilir. Kolay akılda kalan, sıcak sözleriyle de dile dolanan bir şarkı “Daha Bi’ Âşık”. Kimileri “öpe öpe öldüresim geliyor” lafında şiddet içeriği tespit etmiş; okuyunca süldüm geçtim. “Duyar kasmak” meselesi buluttan nem kapar hale getirdi bizi. Bazı kelimeler kullanıldığı cümlenin akışı içinde gerçek manasının ötesinde anlamlar taşır; oturup bunu mu anlatalım şimdi?”


Daha Bi’ Âşık”ın sözleri Ayla Çelik’e ait, bestede ise Ayla Çelik ve Serdar Aslan’ın ortak imzası var. Düzenleme ise Okay Barış tarafından yapılmış. Peşi sıra gelen “Yıldırım” ise yine Okay barış tarafından düzenlenmiş, söz ve müziği Ayla Çelik’e ait bir şarkı. Düzenlemede gitarların ön plana çıktığı bu şarkıda da Akdeniz havası devam ediyor. Elbette aşkı anlatan cümleler de.


Daha bu ne ki? Durun hele, yeni başladık. Bakın mesela şimdi de birinden ayrılırken ona bir kez daha âşık olma ihtimalini konuşacağız. “Âşık Oldum Giderken” tam da bunu anlatıyor çünkü. Hakkı Yalçın’ın sözlerini Ayla Çelik bestelemiş, düzenlemeyi ise Serkan Ölçer yapmış. Bence albümün iddialı, güçlü şarkılarından biri bu. Misal Ebru Gündeş filan gibi güçlü bir seste başka bir etki yaratabilirmiş belki ama Ayla Çelik’in çaresiz ve kırgın yorumu da başka türlü bir duygu yaratıyor dinleyende.


Arkasından bu kez aşkı zalim bir hükümdara benzeten “Hükümdar” adlı şarkı geliyor ki bu defa sözleri Atla Çelik yazmış, Gökhan Tepe bestelemiş ve Erhan Bayrak düzenlemiş. Başından beri süregelen akustik hava devam ediyor hâlâ, orta tempolarda ve Akdeniz sularında gezinmeye devam ediyoruz bu şarkıda da. Klişe bir melodik yapısı var “Hükümdar”ın ama tam da bu yüzden ilk dinleyişte kulağa yer ediyor.


Derken hoooop, Akdeniz’in doğusuna doğru uzanıyoruz. Sıradaki şarkı Lübnan dolaylarından çünkü. Arap müziğinin pop starlarından Ramy Ayach’ın sesinden popüler olan “Mabrouk” adlı şarkıyı Ayla Çelik günün birinde bir yerlerde duyuyor. Sadece birkaç saniyesini duyabildiği şarkıya bayılıyor ve hemen peşinde düşüyor. Şarkı bulunup izni alınınca da Türkçe sözlerini yazıyor; “Mabrouk” oluyor “Mecbur”. Okay Barış’ın orijinalinden daha sade ve daha temiz düzenlemesiyle de “Mecbur” albümün eğlenceli şarkılarından biri olarak beşinci sıraya yerleşiyor.


Hemen arkasından da albümdeki diğer “cover” şarkı geliyor. Söz ve müziği Erkin Koray’a ait “Çok Derinlerde”, Koray’ın 1990 çıkışlı “Tamam Artık” albümünün bir köşede kalmış, çok bilinmeyen şarkılarından biriydi. Ben bile ilk dinleyişte “Bir Erkin Koray havası var ama onun muydu bu şarkı neydi?” diye şüpheye düştüm. Erkin Koray şarkılarının birçoğundan geçen Arap çölleri havasını bu şarkıda da hissetmek mümkün ki haliyle de bu albümde “Mecbur”un arkasından gelmesi çok doğru olmuş. Biraz fazla tekrarlı, melodisi yerinde sayan bir şarkı ama Okay Barış’ın Retro tınılı düzenlemesiyle Ayla Çelik şarkıyı kendine yakıştırmayı bilmiş.


Bu kez Ayla Çelik, Serdar Aslan ve Gökhan Tepe ortaklığıyla bestelenmiş ve sözleri Ayla Çelik tarafından yapılmış “Canı Cehenneme” var sırada. Düzenleme Serkan Ölçer’e ait. Aynı coğrafyanın bir başka ucundan Endülüs taraflarından bir esinti geliyor bu şarkıda da. Ben böyle şarkıları pek bir sevdiğimden bu şarkıyı da ayrı bir sevdim, hemen aldım başucuma koydum.


Ardından gelen “İstanbul Delikanlısı” ise eski bir İstanbul havası gibi tınlıyor. Hem melodisi, hem ritmi hem de sözlerinde kullanılan eski kelimeler fesli, ince bıyıklı bir delikanlı ile feraceli bir genç kızın aşkını getiriyor insanın gözüne. Kız cumbada oturuyor, kafesin arkasında, delikanlı da elinde bastonu, setre pantolonuyla geçiyor aşı boyalı ahşap evin önünden. İşte “adult pop” dediğin böyle yapılır!

Şaka maka, dur kalklı ritmi, udun nakarata yol vermesi, arkadan ince ince sızlayan keman filan bir Erhan Bayrak şahaneliği olarak şarkıya çok şey katmış. Albümün ağır, oturaklı şarkılarından biri “İstanbul Delikanlısı”.


Gelin görün ki festi feraceydi filan derken güm diye düşüveriyoruz bugünün kucağına. Yine bir Erhan Bayrak düzenlemesi ve yine alaturka ritimler ama “geçişler sağdan, hadi yavrum yandan,” diyen nakaratıyla “Dünkü Bebek” bizi zamanın “atarlı” diline geri getiriyor. Bu da pek kolay ezbere düşebilecek bir şarkı. Benim Ayla Çelik’e “Demet bunu nasıl kaçırdı?” diye sorduğum şarkı da bu zaten. Dinleyince neden sorduğumu hemen anlayacaksınız.


Sıradaki şarkının adı: “Hayat”. Sözler Ayla Çelik’in, beste Ayla Çelik ve Gökhan Tepe’nin, düzenleme ise Orhan Sancak tarafından yapılmış. Yine yakın dönemin bir parça arabesk etkili, bir ağızdan söylenmeye müsait, dramatik pop şarkılarına güzel bir örnek. Sadece sözleri bile tek başına etki yaratabilecek, melodik matematiği de iyi çatılmış, hoş bir şarkı “Hayat”.               


Sözleri Hakkı Yalçın tarafından yazılmış, bestesi Ayla Çelik ve Serdar Aslan tarafından yapılmış “Yanıyo”nun düzenlemesi Okay Barış’a ait. Albümdeki diğer şarkılara göre biraz daha hafif, sırtını nakarata yaslamış bir şarkı “Yanıyo”.   
Sıradaki şarkı “Sen Yoksan Eğer”. Sözleri Şebnem Sungur’a, bestesi Ayla Çelik ve Serdar Aslan’a ait bu şarkının düzenlemesi ise Serkan Ölçer’in imzasını taşıyor. Bir önceki şarkı gibi bu şarkı da albümde sırası gelince dinlenen ama tek başına diğerleri kadar güçlü durmayan bir şarkı bence.


Biliyorum hiç hoş değil, ben Ayla Çelik olsam biraz da bozulurdum bunu okuyunca ama söylemeden edemeyeceğim. Tam Sibel Can’lık bir şarkı var sırada. “Gizli Bahçe”yi her dinleyişimde Sibel Can’ın sesi tınlıyor kulağımda, ne yapayım? Sözleri Ayla Çelik ve Şebnem Sungur, bestesi Ayla Çelik imzalı “Gizli Bahçe”, albümün en güzel şarkılarından biri gerçekten. Alper Atakan’ın düzenlemesi de şarkıyı öyle bir demlemiş ki, tam da albümün sonlarına gelmişken hicranlara düşüveriyorsunuz. (Halbuki çok mutlu başlamıştık dinlemeye.)


Nitekim hüzünlü bir baladla ulaşıyoruz sona. Final şarkısı “Aşk Tutar Beni”nin söz ve müziği Ayla Çelik’e, düzenlemesi Orhan Sancak’a ait. Bu şarkının kaydı yapılırken Ayla Çelik’in sesi yorgun muydu biraz, kötü bir gününde miydi, yoksa bu kaydın böyle olması ve böyle kalması bilinçli bir seçim miydi onu bilmiyorum. Ama enstrümanların her biri ayrı ayrı öyle lezzetli geliyor ki kulağa, solistin sesindeki çapaklar ister istemez fazladan fark ediliyor. Şarkı albüme çok etkili bir kapanış yapıyor, o ayrı.


Bütüne bakınca elimizde dolu dolu bir albüm olduğu gayet açık (uzun zamandır bu kadar uzun yazı yazmadım mesela ben, oradan pay biçin.) Özenilmiş, ince çalışılmış, belli ki para ve emek harcanmış bir albüm. Büyük büyük starlarımızın bile bu zamanda cesaret edemediği türden bir iş. Birden fazla “hit” çıkarabilecek güçte, ama hiç “hit” çıkarmasa da (zira “hit” kriterleri çok değişik bu ara) kendi dinleyicisini gayet memnun edecek, uzun uzun dinlenebilecek, yıllar sonraya da kalabilecek bir albüm “Daha Bi’ Âşık”. 


Nihat Odabaşı’nın çektiği fotoğraflarda Bilgecan Koçana’nın “sytling”i ile objektife poz vermiş Ayla Çelik, çiçekli, pembeli, baharlı ve hep gülüyor, gülümsüyor. Tam da kışa girerken en mutlu halinden en acıklı haline, aşkın 50 tonundan geçmek ve duygudan duyguya akmak için çok iyi bir seçenek olabilir Ayla Çelik şarkıları.

EKİM 2019

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder