Birkaç yıldır önce ortalığı kasıp kavuran “Bağdat” adlı
şarkısında “ben dünyanın en büyük âşığı olabilirim,” demişti Ayla Çelik. Bu kez
çıtayı biraz daha yükseltmiş zira yeni albümü “Daha Bi’ Âşık” adını taşıyor. (Eskiden Neriman diye bir şarkıcımız vardı. İlk albümünün adı "Öp Beni", ikinci albümünün adı "Sarıl Bana" olunca üçüncü albümünün adı ne olacak diye kendi aramızda iddiaya girmiştik. Ayla Çelik'in dördüncü albümünün adı da "Ultra Âşık" filan olur mu ki acaba, bilemedim.)
İşin şakası bir yana her daim ana meselemiz aşk ve aşktan söz eden her şarkı bir sıfır
önde giriyor dinleyiciyi yakalama yarışına. Memleketin pop tarihine
baktığınızda dilden dile gezinmiş aşk şarkılarının büyük yüzdesinde kadınların
imzası var. Sezen Aksu, Aysel Gürel, Fikret Şeneş, Çiğdem Talu, Ülkü Aker… Say
say bitmez. Ayla Çelik’i de dâhil edebilir miyiz bu genellemeye? Ederiz tabii,
neden etmeyelim? Ne var ki ne Sezen Aksu’yla ne de saydığım diğer isimlerden
biriyle kıyaslamamak kaydıyla. (Ayla Çelik’in bir röportajında söylediğine göre
kıyaslayanlar varmış çünkü, ben onun yalancısıyım.)
“Daha Bi’ Âşık,” Ayla Çelik’in üçüncü albümü. Geçtiğimiz
günlerde Sony Müzik etiketiyle yayımlandı. Albümün ismi kadar şeker pembesi
kapak ve kartoneti de 14 şarkının her birinde aşktan söz edildiğini bir bakışta
haber veriyor dinleyeceklere. Zaten dinleyince de yanıltmıyor.
Müzik yazarı Mertbell albümden bahseden yazısında “adult
pop” tabirini kullanmıştı. Çok yerinde bir tanımlama. Dünya popüler müzik
literatüründe kullanımda olan bu tabir bizim memlekette (zaten yeterince tür
karmaşası içindeyken) Türkçe pop kategorize edilirken dahi hemen hiç
kullanılmadı. Ve fakat “teenage” kitle ile “adult” kitle arasındaki beğeni
farkı son dönemde daha önce hiç olmadığı kadar açıldı. Şu anki genç kesimin
büyük kısmı pop dinlemiyor, dinleyenlerin pop anlayışı ise ‘60’lardan bu yana
alışageldiğimiz stilin dışında seyrediyor. Haliyle kafadan “adult” oldu o
anlayış.
Bu kötü bir şey mi? Elbette değil. Dünyada melodi ve söz
tamamen tükenene kadar alışageldiğimiz anlamda pop var olmaya devam edecek.
Bizi kolayca yakalayacak, sarıp sarmalayacak, dilimize dolanacak, eğlendirecek,
hafifletecek, yer yer de hüngür şakır ağlatacak. Ayla Çelik de bu albümüyle tam
anlamıyla onu yapıyor.
12 tane sıfır kilometre, iki de “cover” şarkıdan oluşmuş bir
albüm bu. Sadece bu bile bu zamanda kıymet verilmesi gereken bir çaba, belki de
bir göze alınmış bir risk. Ayla Çelik, albümü daha piyasaya çıkmadan evvel,
büyük bir heyecanla dinletti bana. Şarkıların hepsini dinleyip bitirdiğimizde
“Şarkılar birbirini yemesin,” şüphesini dile getirmek ihtiyacı hissettim. Zira
bugünün müzik endüstrisinde tekli olarak satışa sunulup kendince iş yapabilecek
çok fazla şarkı dinlemiştim ardı ardına ve hepsini bir albüm olarak piyasaya
sürmek, tek tek keşfedilmelerini ister istemez engelleyebilirdi. Ben bile albüm
yapmanın dezavantajlarından bahsetmeye başlamışsam durum kötü demektir. Neyse
ki Ayla Çelik benim gibi düşünenlere takılmamış, bildiğini okumuş.
Ayla Çelik için çok güçlü bir sesi ve yorumu olan muazzam
bir şarkıcı diyemeyiz belki ama kendi şarkılarını söylemesinin avantajıyla
dinleyiciyi kendi dünyasına buyur edebilen bir şarkıcı. Bu da az şey değil.
Bununla beraber yıllar boyunca Sibel Can ve Demet Akalın gibi iki fenomene
verdiği ve “hit” olmuş şarkıları da var. Haliyle şimdi yeni şarkılarını
dinlerken ister istemez bazı şarkıları onlar söylese nasıl olurdu diye
düşünüyorsunuz. Bazı şarkıları dinlerken “Bunu Demet nasıl kaçırdı?” filan diye
sorduğum oldu benim mesela. Yüzüne karşı sordum, evet. Bu düşüncenin belirmesi
ya onun şarkı verdiği isimlere çok uygun şarkılar yazmasından ya da şarkı
verdiği isimlerin onun yazdığı şarkıları iyi taşımasından artık onu bilmiyorum.
O gün albümü dinlerken elimizde kartonet olmadığı için
“Bunun düzenlemesini bu yapmıştır,” diye bir tahmin sevdasına düşüp birden
fazla kez yanılmasaydım iyiydi. Bu düzenleme işi biraz çetrefilli. Bazen bir
şarkı, sözü, müziği, yapısı, ruhu ve iklimiyle kendi düzenlemesini kendi
çağırır, bazen de bir şarkı bir aranjörün elinde bambaşka bir şeye dönüşür.
İkinci durumda aranjörün adını bulmak daha kolaydır ama ilk durum da aranjör
için daha kolaydır tabii.
Bu albümde 5 şarkı Okay Barış, 3 şarkı Serkan Ölçer, 3 şarkı
Erhan Bayrak, 2 şarkı Orhan Sancak ve 1 şarkı Alper Atakan, tarafından
düzenlenmiş. Her biri farklı renkleri, tavırları olan müzisyenler. Neyse ki bir
ortak payda var. Benim aranjör tahminlerimin tutmaması biraz bundan da
olabilir. Albüm bir bütünlük duygusu verebiliyor dinleyene ki Ayla Çelik’in ilk
albümü pek öyle değil, aksine dağınıktı dinleyenler bilir.
Albüm püfür püfür bir Akdeniz havasıyla başlıyor. Albüme
adını da veren “Daha Bi’ ‘Aşık” için “Bağdat”ın devamı bile denilebilir. Kolay
akılda kalan, sıcak sözleriyle de dile dolanan bir şarkı “Daha Bi’ Âşık”. Kimileri
“öpe öpe öldüresim geliyor” lafında şiddet içeriği tespit etmiş; okuyunca süldüm
geçtim. “Duyar kasmak” meselesi buluttan nem kapar hale getirdi bizi. Bazı
kelimeler kullanıldığı cümlenin akışı içinde gerçek manasının ötesinde anlamlar
taşır; oturup bunu mu anlatalım şimdi?”
Daha Bi’ Âşık”ın sözleri Ayla Çelik’e ait, bestede ise Ayla Çelik
ve Serdar Aslan’ın ortak imzası var. Düzenleme ise Okay Barış tarafından
yapılmış. Peşi sıra gelen “Yıldırım” ise yine Okay barış tarafından
düzenlenmiş, söz ve müziği Ayla Çelik’e ait bir şarkı. Düzenlemede gitarların
ön plana çıktığı bu şarkıda da Akdeniz havası devam ediyor. Elbette aşkı anlatan
cümleler de.
Daha bu ne ki? Durun hele, yeni başladık. Bakın mesela şimdi
de birinden ayrılırken ona bir kez daha âşık olma ihtimalini konuşacağız. “Âşık
Oldum Giderken” tam da bunu anlatıyor çünkü. Hakkı Yalçın’ın sözlerini Ayla
Çelik bestelemiş, düzenlemeyi ise Serkan Ölçer yapmış. Bence albümün iddialı,
güçlü şarkılarından biri bu. Misal Ebru Gündeş filan gibi güçlü bir seste başka
bir etki yaratabilirmiş belki ama Ayla Çelik’in çaresiz ve kırgın yorumu da başka
türlü bir duygu yaratıyor dinleyende.
Arkasından bu kez aşkı zalim bir hükümdara benzeten “Hükümdar”
adlı şarkı geliyor ki bu defa sözleri Atla Çelik yazmış, Gökhan Tepe bestelemiş
ve Erhan Bayrak düzenlemiş. Başından beri süregelen akustik hava devam ediyor
hâlâ, orta tempolarda ve Akdeniz sularında gezinmeye devam ediyoruz bu şarkıda
da. Klişe bir melodik yapısı var “Hükümdar”ın ama tam da bu yüzden ilk
dinleyişte kulağa yer ediyor.
Derken hoooop, Akdeniz’in doğusuna doğru uzanıyoruz.
Sıradaki şarkı Lübnan dolaylarından çünkü. Arap müziğinin pop starlarından Ramy
Ayach’ın sesinden popüler olan “Mabrouk” adlı şarkıyı Ayla Çelik günün birinde
bir yerlerde duyuyor. Sadece birkaç saniyesini duyabildiği şarkıya bayılıyor ve
hemen peşinde düşüyor. Şarkı bulunup izni alınınca da Türkçe sözlerini yazıyor;
“Mabrouk” oluyor “Mecbur”. Okay Barış’ın orijinalinden daha sade ve daha temiz düzenlemesiyle
de “Mecbur” albümün eğlenceli şarkılarından biri olarak beşinci sıraya
yerleşiyor.
Hemen arkasından da albümdeki diğer “cover” şarkı geliyor. Söz
ve müziği Erkin Koray’a ait “Çok Derinlerde”, Koray’ın 1990 çıkışlı “Tamam
Artık” albümünün bir köşede kalmış, çok bilinmeyen şarkılarından biriydi. Ben
bile ilk dinleyişte “Bir Erkin Koray havası var ama onun muydu bu şarkı neydi?”
diye şüpheye düştüm. Erkin Koray şarkılarının birçoğundan geçen Arap çölleri
havasını bu şarkıda da hissetmek mümkün ki haliyle de bu albümde “Mecbur”un
arkasından gelmesi çok doğru olmuş. Biraz fazla tekrarlı, melodisi yerinde
sayan bir şarkı ama Okay Barış’ın Retro tınılı düzenlemesiyle Ayla Çelik
şarkıyı kendine yakıştırmayı bilmiş.
Bu kez Ayla Çelik, Serdar Aslan ve Gökhan Tepe ortaklığıyla bestelenmiş ve sözleri Ayla Çelik tarafından yapılmış “Canı Cehenneme” var sırada. Düzenleme Serkan Ölçer’e ait. Aynı coğrafyanın bir başka ucundan Endülüs taraflarından bir esinti geliyor bu şarkıda da. Ben böyle şarkıları pek bir sevdiğimden bu şarkıyı da ayrı bir sevdim, hemen aldım başucuma koydum.
Ardından gelen “İstanbul Delikanlısı” ise eski bir İstanbul havası gibi tınlıyor. Hem melodisi, hem ritmi hem de sözlerinde kullanılan eski kelimeler fesli, ince bıyıklı bir delikanlı ile feraceli bir genç kızın aşkını getiriyor insanın gözüne. Kız cumbada oturuyor, kafesin arkasında, delikanlı da elinde bastonu, setre pantolonuyla geçiyor aşı boyalı ahşap evin önünden. İşte “adult pop” dediğin böyle yapılır!
Şaka maka, dur kalklı ritmi, udun nakarata yol vermesi,
arkadan ince ince sızlayan keman filan bir Erhan Bayrak şahaneliği olarak
şarkıya çok şey katmış. Albümün ağır, oturaklı şarkılarından biri “İstanbul
Delikanlısı”.
Gelin görün ki festi feraceydi filan derken güm diye düşüveriyoruz bugünün kucağına. Yine bir Erhan Bayrak düzenlemesi ve yine alaturka ritimler ama “geçişler sağdan, hadi yavrum yandan,” diyen nakaratıyla “Dünkü Bebek” bizi zamanın “atarlı” diline geri getiriyor. Bu da pek kolay ezbere düşebilecek bir şarkı. Benim Ayla Çelik’e “Demet bunu nasıl kaçırdı?” diye sorduğum şarkı da bu zaten. Dinleyince neden sorduğumu hemen anlayacaksınız.
Sıradaki şarkının adı: “Hayat”. Sözler Ayla Çelik’in, beste Ayla Çelik ve Gökhan Tepe’nin, düzenleme ise Orhan Sancak tarafından yapılmış. Yine yakın dönemin bir parça arabesk etkili, bir ağızdan söylenmeye müsait, dramatik pop şarkılarına güzel bir örnek. Sadece sözleri bile tek başına etki yaratabilecek, melodik matematiği de iyi çatılmış, hoş bir şarkı “Hayat”.
Sözleri Hakkı Yalçın tarafından yazılmış, bestesi Ayla Çelik ve Serdar Aslan tarafından yapılmış “Yanıyo”nun düzenlemesi Okay Barış’a ait. Albümdeki diğer şarkılara göre biraz daha hafif, sırtını nakarata yaslamış bir şarkı “Yanıyo”.
Sıradaki şarkı “Sen
Yoksan Eğer”. Sözleri Şebnem Sungur’a, bestesi Ayla Çelik ve Serdar Aslan’a ait
bu şarkının düzenlemesi ise Serkan Ölçer’in imzasını taşıyor. Bir önceki şarkı
gibi bu şarkı da albümde sırası gelince dinlenen ama tek başına diğerleri kadar
güçlü durmayan bir şarkı bence.
Biliyorum hiç hoş değil, ben Ayla Çelik olsam biraz da bozulurdum bunu okuyunca ama söylemeden edemeyeceğim. Tam Sibel Can’lık bir şarkı var sırada. “Gizli Bahçe”yi her dinleyişimde Sibel Can’ın sesi tınlıyor kulağımda, ne yapayım? Sözleri Ayla Çelik ve Şebnem Sungur, bestesi Ayla Çelik imzalı “Gizli Bahçe”, albümün en güzel şarkılarından biri gerçekten. Alper Atakan’ın düzenlemesi de şarkıyı öyle bir demlemiş ki, tam da albümün sonlarına gelmişken hicranlara düşüveriyorsunuz. (Halbuki çok mutlu başlamıştık dinlemeye.)
Nitekim hüzünlü bir baladla ulaşıyoruz sona. Final şarkısı “Aşk Tutar Beni”nin söz ve müziği Ayla Çelik’e, düzenlemesi Orhan Sancak’a ait. Bu şarkının kaydı yapılırken Ayla Çelik’in sesi yorgun muydu biraz, kötü bir gününde miydi, yoksa bu kaydın böyle olması ve böyle kalması bilinçli bir seçim miydi onu bilmiyorum. Ama enstrümanların her biri ayrı ayrı öyle lezzetli geliyor ki kulağa, solistin sesindeki çapaklar ister istemez fazladan fark ediliyor. Şarkı albüme çok etkili bir kapanış yapıyor, o ayrı.
Bütüne bakınca elimizde dolu dolu bir albüm olduğu gayet açık (uzun zamandır bu kadar uzun yazı yazmadım mesela ben, oradan pay biçin.) Özenilmiş, ince çalışılmış, belli ki para ve emek harcanmış bir albüm. Büyük büyük starlarımızın bile bu zamanda cesaret edemediği türden bir iş. Birden fazla “hit” çıkarabilecek güçte, ama hiç “hit” çıkarmasa da (zira “hit” kriterleri çok değişik bu ara) kendi dinleyicisini gayet memnun edecek, uzun uzun dinlenebilecek, yıllar sonraya da kalabilecek bir albüm “Daha Bi’ Âşık”.
Nihat Odabaşı’nın çektiği fotoğraflarda Bilgecan Koçana’nın “sytling”i
ile objektife poz vermiş Ayla Çelik, çiçekli, pembeli, baharlı ve hep gülüyor,
gülümsüyor. Tam da kışa girerken en mutlu halinden en acıklı haline, aşkın 50
tonundan geçmek ve duygudan duyguya akmak için çok iyi bir seçenek olabilir
Ayla Çelik şarkıları.
EKİM 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder