2010 ve 2012 yıllarında birer albüm yayımlayan Barbaros, son
olarak 2018’de “İki Elim Kanda Olsa” adlı tekliyle karşımıza çıkmıştı. Barbaros’un
yeni teklisi “Kalbimin Ankara’sı” geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle piyasaya
çıktı. Şarkının söz ve müziği Tuğrul Cerrahoğlu’na ait, düzenleme ise Batu
Çaldıran tarafından yapılmış.
Tuğrul Cerrahoğlu ismini yakın dönemde Kenan Doğulu’nun son
albümüne adını veren “Vay Be” adlı şarkıda görmüştük. Batu Çaldıran ise yine
yakın dönemde çok sayıda albümde aranjör olarak karşımıza çıktı. Bu iki genç
ismin ortaya çıkardığı şarkı da haliyle genç olmuş. Sözü, müziği ve
düzenlemesiyle hem güncel hem de uzun yıllar dinlenilecek bir şarkı çıkmış
ortaya.
Barbaros tam anlamıyla bir “performer” aslında. Sahnede her
dilden ve her türden şarkı söyleyebilen, canlı performansı ve sahne hakimiyeti kusursuz
bir solist. Bu yüzden de sıklıkla albüm ya da şarkı yayımlamamış olsa bile
yıllardır sahnesi en çok rağbet görenlerden biri.
“Performer”lar için albüm ya
da şarkı kaydetmek bir parça daha zor çünkü ne yapsanız sahnedeki gücünüzü
stüdyonun dört duvarı arasına, ses kayıt cihazlarına sığdırmak zor oluyor. Üç
boyutlu bir etkiyi tek boyuta indirgemek zorunda kalıyorsunuz. Buna karşın
Barbaros bugüne dek yayımlanmış albüm ve şarkılarıyla kendine ait bir tutarlı
bir çizgide ilerledi. Bu şarkıyla da o çizgiden sapmadan günü yakalıyor.
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Her sene bugün
sayısız slogan, klişe cümle, aforizma söylenir, paylaşılır, yazılar yazılır,
görüşler bildirilir. Ama tüm bunlara eşlik edecek şarkımız azdır. Çünkü bir
derdi olan şarkımız azdır.
İşte söz ve müziği Bora Ayanoğlu tarafından yazılan ve ilk
kez 1972 yılında Hümeyra tarafından plak yapılan “Adım Kadın” o az sayıdaki “derdi
olan” şarkılarımızdan biri.
Bora Ayanoğlu şu veya bu siyasi görüşün bayraktarlığına
soyunmadan, toplumun derin yaralarına parmak basmış, onları incelikli bir dille
şarkılara dökmüş bir şarkı yazarı. Bu şarkının onun tarafından yazılmış olması
da bir tesadüf değil. “Fabrika Kızı”, “Recep”, “Rose Marie” gibi onun kaleminden
benzer nitelikte nice şarkı var. “Adım Kadın” yaşadığımız toplumda kadının yeri
ve konumuna, kadına bakış açısına dair maalesef bugün bile eskimemiş tespitler
yapan ve tüm bunları bir kadının ağzından anlatan, benzeri bir daha yazılamamış
nefis bir şarkı.
Şarkıyı Hümeyra’dan çok sonra ilk kez 2005 yılında “Başucu
Şarkıları 2” adlı albümünde Zuhal Olcay seslendirmişti. 2008 yılında ise “Güldünya
Şarkıları” adlı karma albümde Emel Müftüoğlu seslendirdi. Düzenleme ise Sinan
Akçıl tarafından yapılmıştı.
Hürriyet gazetesinin “Güldünya” projesi, töre cinayetiyle öldürülen
Güldünya Tören’den adını almıştı ve geliri Aile İçi Şiddet Acil Yardım
Hattı’na aktarılmak üzere tasarlanmıştı. DMC etiketiyle yayımlanan albümde kadın
şarkıcılar tarafından seslendirilmiş 14 şarkı yer alıyordu.
Şarkı zaten kısacık süresi içinde o kadar çok şey anlatıyor
ki üzerine fazladan söz söylemeye hiç gerek yok. Şarkıda anlatılanların tarih
olduğu günleri görebilmek ümidiyle, Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!
Oytun Karanacak ismini bugüne dek besteci olarak duyduk hep.
Murat Dalkılıç’ın “Neyleyim İstanbul’u?” ve “Saltanat”, Bengü’nün “Çetele”
şarkıları kendi kulvarında hem eli yüzü düzgün hem de ticari işler olarak
hafızamıza yer eden Oytun Karanacak bestelerinden bazıları. DMC’nin açtığı YouTube kanalı Ev
Yapımı Müzik’te 2 yıldan bu yana çeşitli kayıtları yayınlanan Karanacak,
sonunda ilk teklisiyle karşımıza çıktı.
Enteresan bir biçimde kendine ait bir şarkıyla çıkış
yapmamış Oytun Karanacak. Türkçe sözleri Duygu Merzifonluoğlu tarafından
yazılan “Hezeyan”, İranlı besteci ve şarkıcı Morteza Pashaei’nin bir bestesi.
Pashaei 2014 yılında henüz 30 yaşındayken mide kanserinden hayata veda etmiş. Geride
bıraktığı şarkıları şöyle bir dinlediğinizde Türk müziğine çok benzeyen, kulağımıza
çok yatkın melodiler duyuyorsunuz. Farsça zaten nerede duysanız şiir gibi tınlıyor.
Şarkı gayet iyi adapte edilmiş, Batuhan Fırat tarafından
gayet güzel düzenlenmiş ve iyi bir Türkçe pop şarkısı oluvermiş. Oytun
Karanacak da temiz şarkıcılığı ile şarkıyı parlatıyor. İlk teklisi olduğu
düşünüldüğünde Oytun işe bir adım önde başlıyor. Bakalım devamı nasıl gelecek?
Çocukluğundan beri sevdiği popüler figürler hiç değişmesin
istiyor insan. Yaş almasın, sesi, görüntüsü aynı kalsın, hep aynı parlak ışığı
saçsın, hiç sendelemesin, düşmesin, yorulmasın, hiç azalmasın. Doğaya, hayatın
olağan akışına aykırı, acımasız bir istek bu. Ben gelmişim 50 yaşına, saçımda
siyah tel kalmamış, Nilüfer niye kırışıksız bir yüz, pürüzsüz bir sesle, öyle
çocukluğumdaki gibi ter ü taze kalsın ki mesela? Zaman her insana dokunuyor.
Her insan hayatın içinde zorlu dönemlerden geçiyor. Kimse çelikten, demirden
mamul değil sonuçta.
Nilüfer’i yeni şarkısının klibinde öyle fit, dinç, genç
görünce bunlar geçti aklımdan. İster istemez hoşuna gidiyor insanın. Asıl
mesele bedenin değil ruhun eskimemesi aslında. Gerisi illüzyon. Daha ilk
şarkılarından birinde ne demişti Nilüfer: “Yıllar geçermiş geçsin, ruhumuz genç
ya!”
Nilüfer’in yeni teklisi “Tik Tak”, geçtiğimiz günlerde DMC
etiketiyle piyasaya çıktı. Söz ve müziği Şehrazat’a ait şarkının düzenlemesi
Volga Tamöz tarafından yapılmış.
Çok olgun, çok bilge, geniş zamanlı bir Şehrazat şarkısı “Tik
Tak”. Ancak hayatın sırrına ermiş bir kalemin elinden çıkabilecek sözleri, senfonik
armonisiyle, akımlardan, modalardan bağımsız olarak her dönemde ağırlığı aynı
kalacak bir şarkı. Volga Tamöz’ün düzenlemesi şarkıyı bugünün müzikal
anlayışının tam içinden geçiriyor olsa bile böyle bu. Hem modern hem klasik.
Yani tam 2019’un Nilüfer’ine yakışacak gibi.
Kendi müzikal yolculuğu içerisinde ara ara kendi
devrimlerini yapmış bir şarkıcı Nilüfer. “Nilüfer ‘84” albümü bir devrimdir
mesela, “Geceler” albümü başka bir devrim, “Yine Yeni Yeniden” başka… “Tik Tak”
da Nilüfer tarihine pekala böyle yazılabilir.
Çok zaman olmuş Onur Mete’den yeni bir şarkı duymayalı. Her
ne kadar 2018 sonlarında yayımlanan Nino Varon’a saygı albümünde Nilüfer’in “Boş
Ver” adlı şarkısını yeniden seslendirmiş olsa da oradan geriye doğru gittiğimde
son albümünü ta 2011’de yaptığını gördüm. (Aynı albüm 2012’de farklı bir kapak
tasarımı ve farklı bir isimle yeniden yayımlanmıştı.)
Aradan geçen bunca zamanda sonra Onur Mete’nin yeni teklisi “Bu
Senin Şarkın”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle piyasaya sürüldü. Şarkının
söz ve müziği Onur Mete’ye ait. Düzenlemesi ise Birkan Şener ve Gökçer Turan
tarafından yapılmış.
Kendine has rengi ve şarkılarıyla kendi kulvarında önde
gidenlerden biriydi Onur Mete. İspanyol – Endülüs – Akdeniz sularında gezinen müzik
stilinin iyi örneklerini vermişlerden biri. Bugüne dek yapılmış üç albümünün bende
bıraktığı izlenim bu en azından. Onun adını hep duymaya devam ettik, müzikten
uzakta değildi ama mevcut şartlarda yeni şarkı / albüm kaydedip yayımlamanın
zorluklarıyla mücadele etmek istememiş olmalı bir süredir.
“Bu Senin Şarkın” ise Onur Mete müziğinin 2019’a uyarlanmış
hali gibi. Yine özenle yazılmış şarkı sözleri, dinleyeni kavrayan bir melodiyle
kalbe dokunan bir şarkı ama bu defa elektronik bir altyapı. Bir Onur Mete
şarkısında şöyle alevli bir İspanyol gitar aramıyor değil kulaklar (ki azıcık
duyuyorsunuz ikinci yarıda) ama bunca aradan sonra günü tam yakasından yakalamak
da az şey değil. Umarım bundan sonra arayı açmaz.
Ha bir de söylemeden geçemeyeceğim; keşke bu şarkının "PR"ı "Sevgililer Gününe özel şarkı yaptı" cümlesiyle yapılmasaydı. Hiç gerek yoktu. O kategoride pazarlanacak bir şarkı değil çünkü.
“Aykut Gürel Presents Gökçe Bahadır”, serinin üçüncü albümü.
Aynı başlıkla daha önce Bergüzar Korel ve Selçuk Yöntem albümleri yayımlanmıştı ve
biri caz, diğeri ise şiir albümü idi. Bu defa ise geçmişten seçilmiş şarkıların
pop-caz düzenlemeleri oyuncu Gökçe Bahadır tarafından seslendiriliyor. Albüm DMC etiketiyle 2018'in son günlerinde yayımlandı.
“Sana Doğru” bu albümden klip çekilen ilk şarkı oldu. Şarkının
“Quante Volte” adını taşıyan orijinal İtalyanca versiyonunu İtalyanların
popüler yıldızlarından Mia Martini söylemişti. Sözleri Fikret Şeneş tarafından
yazılan Türkçe versiyon ise ilk kez Ajda Pekkan’ın “Süper Star ‘83” adlı
albümünde yer aldı. Plağın yayımlandığı dönemde albümdeki diğer “hit”
şarkıların arasında çok da öne çıkmayan şarkı sonrasında Zuhal Olcay, Yeşim
Salkım, ENBE Orkestrası ve bizzat Ajda tarafından yeniden seslendirildi ve adeta
yeniden keşfedildi.
Oyunculukta kendini çoktan ispat etmiş ve çeşitli kereler
şarkı söyleyerek müziğe de göz kırpmış Gökçe Bahadır’ın ilk resmi kaydı Tuna
Kiremitçi ve Arkadaşları projesinde Kiremitçi ile seslendirdiği “Bu Kaçıncı
Sonbahar?” adlı şarkıydı. Bu albüm ise onun şarkıcılığını ciddi bir öneri
olarak dinleyiciye sunduğu bir proje. Her şeyden önce Aykut Gürel gibi usta bir
müzisyene sırtını yaslamış olması işe bir adım önde başlamasına sebep oluyor. Nitekim
ortada müzikal nitelik açısından hayli zengin ve doyurucu bir çalışma var.
Bilinen şarkılar Aykut Gürel’in incelikli düzenlemeleri ile pop-caz sularında
ve akustik bir formda, dönemsel müzikal anlayışlardan, ritim ve “sound”
stillerinden bağımsız bir formda işlenirken Gökçe Bahadır temiz şarkıcılığı ve
kendine has ses rengiyle bütünü tamamlıyor.
Bu bağlamda “Sana Doğru”nun bu versiyonu da bugüne kadar
yapılanlar arasında en iyisi ve en çarpıcısı olabilir.
Oyuncu Özge Özder ve asıl mesleği spor eğitmenliği olan yanı
sıra müzikle de ilgilenen Sinan Güleryüz bir süre önce evlenmişlerdi. İkili
birlikte bir süre birlikte bir şarkı seslendirerek hayat ortaklıklarını müzik
ortaklığına da çevirdiler.
Dışarıdan baktığınızda haber değeri olan bir iş, bir fırsattan
istifade durumu gibi gözüküyorsa da şarkıyı dinlediğinizde öyle olmadığını görüyorsunuz.
Çiftin bu işi gönülden, severek ve isteyerek yaptıkları her şekilde belli
ediyor kendini.
Özge Özder’i oyunculuğu ile yeterince tanıyoruz zaten ama
daha önce şarkı söylediğine pek şahit olmamıştık; ya da en azından ben
bilmiyorum. Sinan Güleryüz ise birkaç yıl önce O Ses Türkiye’de yarışmış, yakın
zamanda ise Bora Öztoprak’ın “Deli Yar” şarkısını yeniden seslendirdiği ilk
teklisini yayımlamıştı.
İkilinin birlikte seslendirdiği ve DMC etiketiyle yayımlanan
“Senle Ben” adlı şarkının söz ve müziği Öze Bade Derinöz’e ait, düzenleme ise
Sinan Güleryüz tarafından yapılmış. Şarkının çok doğru bir formülü var her
şeyden önce. Hem sözleri hem de melodisi akılda kalıcı ve sade. Akustik kayıt,
hele hele böyle karşılıklı oturup söylemeler filan zaten çok rağbet görüyor bu
ara (hatta bana bir parça Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları projesini anımsatmadı değil.)
Yani beklenmedik bir biçimde ticari bir iş aslında. Nitekim tıklanma sayıları
da karşılığını bulduğunu gösteriyor.
Ancak bence işin en hoş tarafı çiftin birbirilerine sahici
bir aşkla bakarak şarkıyı söylemeleri. Orada çok gerçek bir şey var ve videoyu
izlerken onu hissediyorsunuz. İlaveten Özge Özder’in sesi ve şarkıcılığı değme
şarkıcılara taş çıkartacak kadar iyi. Kadın-erkek düetinin bir handikabı olarak
Sinan Güleryüz biraz pes kalıyor şarkı boyunca ama o da denge içerisinde rahatsız
etmiyor dinleyeni.
Yılın başında gelen sürpriz şarkılardan biri. Bakalım Özge
Özder ve Sinan Güleryüz bu şarkının devamını getirecek mi?
2014’de yayımlanan ilk albümü sonrası 2016 ve 2017’yi birer,
2018’i ise iki tekliyle geçirdi Gülden Mutlu. Toplama baktığınızda sayı çok
fazla değil. Ancak Gülden Mutlu’nun geçen zaman içerisinde kendine has stilini dinleyiciye
benimsettiğini söyleyebilmek mümkün. Yeni bir Gülden Mutlu şarkısı haberi
alınca merak ediyorsunuz ve biraz da hayal kırıklığına uğramayacağınızı bilerek
dinliyorsunuz ki bu çok önemli.
Gülden Mutlu’nun yeni teklisi “Kandırmışlar Aşk Diye”
geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı. Şarkının söz ve müziği Gülden
Mutlu’ya ait, düzenleme ise Osman Çetin tarafından yapılmış.
Şarkıyı dinlerken öncelikle Gülden Mutlu’nun ne kadar iyi
şarkı söylediğine bir kez daha şahit oluyoruz. Telaffuz ettiği her bir
kelimenin hakkını veriyor, duygusunu hissettiriyor. Hani Türkçe bilmiyor
olsanız bile ne anlattığınızı anlayacakmışsınız gibi. Bu durum o kadar seyrek
rastlanılan bir şey oldu ki şu sıralar, Gülden Mutlu vokal koçluğu yapsa
yeridir.
Gülden Mutlu’nun bu şarkıda önceki şarkılarından aşina
olduğumuz melodik örgülerin, armonilerin sınırlarını biraz zorlamış. İyi de
olmuş. Düzenleme ise Osman Çetin’in imzası olan her iş gibi gayet modern ve
güncel.
Şarkının klibi ise ayrıca alkışı hak ediyor. “İyi klip = yüksek
bütçe, e ne gerek var?” denklemi bu işe para yatırabilecek koca koca pop starlarımızca
bile kabul görmüşken, bu kadar sadelikle bu kadar ihtişamlı bir görsellik
yakalamanın mümkün olabileceğini hatırlatıyor Gülden Mutlu.
Henüz çok genç ama bir o kadarda yetenekli. Almanya’da
doğduğu ve büyüdüğü için Türkçesi hafif aksanlı. Ama hem bunun için hem de daha
iyi şarkı söyleyebilmek için çok çalışıyor. Süheyla Yengi’den şan dersi alırken
çalıştıkları stüdyonun sahibinin, Sezen Aksu’nun bir şarkısıyla müzik piyasasına
giriş yapacağını hiç aklına getirmemiş aslında. Ama sonrasında kader ağlarını
örmüş.
Kardelen’in ilk teklisi “Şanıma İnanma” 2018’in Eylül ayında
piyasaya çıkmıştı. Arayı hiç soğutmadan, 2018 bitmeden ikinci teklisiyle tekrar
karşımıza çıktı. Kardelen DMC etiketiyle piyasaya çıkan ikinci teklisinde yine
bir Sezen Aksu şarkısı, “Kıran Kırana”yı seslendiriyor.
Dur kalklı, dramatik yapıda bir şarkı “Kıran Kırana”. Ya da
en azından orijinal versiyonu öyleydi. Zeki Bilir’in aranjesi ile ise güncel “sound”a
gayet akıllıca oturtulmuş. Ortaya modern, genç ama hafif ve uçucu değil, derinliği
olan bir şarkı çıkmış böylece.
Müzik piyasasına yeni girmeye çalışan genç isimler
genellikle yolunu bulmakta zorlanırken Kardelen’in emin adımlarla ve doğru bir
stratejiyle yürüdüğü çok açık. Bundan sonrasını da merakla bekleyeceğim.
Nuri Harun Ateş &
Sezen Aksu – “Geçmişe Susmasını Söyle”
Nuri Harun Ateş yıllardan beri sahnede sürdürdüğü Kafası
Karışık Kontrtenor konseptini 2015 yılında aynı adlı bir albüme dönüştürmüştü. Nadir
bulunan ses yapısını beklenmedik şarkı seçimleri ve birbiriyle çok ilgisiz
görünen şarkıların enteresan bileşimleriyle, görsel tarafı da şaşırtıcı bir
performansla izleyiciye sunan Ateş’in sahnede yarattığı etki albüme belki tam
anlamıyla yansımamıştı ama o yılın fark yaratan albümlerinden biri olduğu
muhakkaktı.
Nuri Harun Ateş’in 2018’in son günlerinde DMC etiketiyle yayımlanan
yeni teklisinde sıfır kilometre bir şarkı var: “Geçmişe Susmasını Söyle”. Ben
zaten biliyordum ama basın bültenine de yazılmış: Bu şarkıda üç Sezen Aksu “aşığının”
imzası var. Ateş’in ilk albümünde “Makyaj” adlı cesur ve çarpıcı şarkıya da söz
yazarı olarak imza atmış Çağlar Yerlikaya, son dönemin yıldızı parlayan aranjörlerinden
Ogün Dalka ve besteci olarak da Nuri Harun Ateş.
Tam da bu noktada ilahi tecelli devreye girmiş ve Naim
Dilmener’in aracılığıyla Sezen Aksu bu üç “aşığının” hayallerini gerçeğe
dönüştürüvermiş. Şarkıdaki üç imzanın altına sesiyle bir imza da o atmış.
Sözünün, müziğinin, birbiriyle kan kardeş iki sesin yarattığı
etki bir yana, Ogün Dalka’nın yaylılar ve ritim yürüyüşüyle Onno Tunç
esintileri getiren düzenlemesi de şarkıyı sevmek için başka bir sebep.
Zamansız, kalıcı, uzun vadede hatırı sayılacak bir şarkı “Geçmişe Susmasını
Söyle”.
(1 Mayıs 2018 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Edis başkaydı; ilk gördüğümüzde anlamıştık. Bunun formüle edilebilir bir izahı yok. Bazıları başkadır. “Şeytan tüyü” derdi eskiler. Öyle bir tılsım, öyle bir hemen fark edilirlik, ayırt edilebilirlik, öyle bir anında etki yaratabilme gücü. “Allah vergisi” de derdi eskiler.
İşte tam da bu yüzden henüz sadece dört tekli yayımlamış Edis’in uzunca bir süredir beklenen ilk albümü önemliydi. Edis başkaydı, evet ama bunu nasıl değerlendirecekti? Ya da değerlendirebilecek miydi?
Edis’in ilk albümü “Ân”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı. Albümde 12 şarkı var. Daha önce tekli olarak yayımlanmış “Çok Çok” ve bir Erkin Koray “cover”ı olan “Gün Ola Harman Ola” dışındaki tüm şarkılar sıfır kilometre Edis şarkıları.
Albümün “teaser”ını dinlemek bile Edis’in risk almak pahasına farklı bir şeyler, en azından güncel Türkçe pop müzik içerisinde sıraya sokulamayacak bir şeyler yaptığını anlamama yetti. Albüm çıktı; yanılmadığımı anladım.
Neredeyse her gün yeni bir sürü şarkı çıkıyor, adını ilk kez duyduğumuz bir sürü şarkıcı görüyoruz dijital platformlarda. Ama ne çare. Müzik dinleme alışkanlıklarımızın değişmesi bir taraftan, müziğin pazarlanma şartlarının değişmesi bir taraftan derken oluşan kısır döngünün çarkları hepsini öğütüveriyor. Olmuşlar da olmamışlarla birlikte dijital çöplüğü boyluyor üç beş günde. “Star” konumundakilerin bile etkisi eskisi gibi uzun süreli olamıyor artık. Büyük patlamalar beklemek yersiz bu şartlar altında. Taş üstüne taş koyan, ağır da olsa emin adımlarla ilerleyen sağ çıkacak bu kaostan. Edis bu albümüyle tam da bunu başarıyor.
Bu albümde ilk dinleyişte kafadan “hit” denilebilecek bir şarkı yok. O kadar kolay algılanır, dile pelesenk olur şarkı da yok. Tutun ki yaz başı çıksa, belki de yazlık mekânların “playlist”lerine giremeyebilirdi bu şarkılar. Ama bana güvenin, bu yaz boyu duyacağız biz Edis şarkılarını. O zamana kadar en azından birkaçını sindirmiş olacağız çünkü. Tıpkı “Çok Çok”un uzun vadede bir “hit”e dönüşmesi gibi.
Bir albümü bir tekliden ayıran en önemli şey bir birden fazla boyutunun olması şüphesiz. Bu anlamda Edis’le aslında yeni tanışıyor olduğumuz söylenebilir. Güçlü ve zayıf yanları, vizyonu, derinliği, felsefesi (en azından şimdiki zaman diliminde) nedir ne değildir, bu albümle görüyoruz. Mesela “Gencim, yakışıklıyım; o halde genç kızların gönlünü çelecek yapış yapış romantik ya da şöyle sokak sloganlı bir bıçkın delikanlı şarkısı yaparım, parsayı toplarım,” gibi bir kafada olmadığını teklilerinden az çok anlasak da albümünde bunu net bir şekilde görüyoruz. Yok çünkü öyle bir şarkı.
Onun yerine hemen her biri farklı bir biçimde, neresinden baksanız yirmi otuz yıldır aynı sulardan beslenen Türkçe pop klişelerine göre yenilikçi, özgür denemeler barındıran şarkılar var. Twitter’da bir yorum okumuştum, “Edis’in yaptıklarının dünyada çoktan modası geçti,” diye. Bu ülkede müzik yapanlardan, bu ülkenin şartları içerisinde, dünyada yapılmamışı yapacak, yeni bir moda, akım yaratacak bir müzikal yenilik beklemek hayalperestlik olur. Onu geçiniz. Ama ayakların bu topraklara basmakta iken ellerinle sınırların dışına uzanabiliyorsan, bu bile başarıdır ki Edis bunu yapmış, en azından yapmaya azmetmiş işte.
Albümün en “catchy” şarkılarından biri olan “Roman”, söz ve müziği Edis’e ait, düzenlemesi Ozan Çolakoğlu tarafından yapılmış bir şarkı. Albümü bu şarkı açıyor ve hemen ardından “Çok Çok” geliyor. Dünyada genellikle albümden önce çıkan tekli şarkıları, daha önce yayımlandı diye albümün sonuna konulmaz. Bu bize has bir uygulamadır ve şarkı sıralamasına, albüm bütünlüğüne verdiğimiz (daha doğrusu vermediğimiz) önemin de göstergesidir. Bu yüzden bu albümde bu şarkıyı ikinci sırada görmek hoşuma gitti. Müzikal akışta ve hikâye içerisinde yeri orasıymış ki oraya konmuş diye düşündüm.
“Çok Çok”un peşi sıra gelen “Yalan”, Edis, Alper Narman ve Onurr’un ortak yazdığı bir şarkı. Düzenlemeyi Osman Çetin yapmış. Ardından Yasemin Mori’nin Edis’e eşlik ettiği “Sevişmemiz Olay” geliyor. Her iki şarkı da genç ve ateşli, dinamik şarkılar. Mori’nin Serhat Şensesli ile birlikte yazdığı şarkıyı Şensesli düzenlemiş. Yasemin Mori ile Edis’in ilk kez tanıştıkları güne şahit olmuşluğum var. Radyo Boğaziçi’nin bir ödül töreninde BÜMED’de kulis olarak ayrılmış bölümdeydik. Edis, Yasemin’e hayrandı. Oracıkta kırk yıllık ahbap oldular, kimyaları anında tuttu. Yasemin de başından beri çemberin dışındadır ya hep. Edis’e çok yakışmış yazdığı şarkı bu yüzden.
Albümün bence en iyi şarkılarından biri “Sen Özgür Ol”, Mustafa Ceceli’nin düzenlemesini yaptığı bir Edis bestesi. Edis’i ilk kez yavaş bir şarkıda dinlerken şarkıcılığının farklı bir boyutunu da görmüş oluyoruz.
Tıpkı “Sen Özgür Ol” gibi batılı bir orta tempo şarkı olan “Ân” ile albüm hiç etkisini azaltmadan devam ediyor. “Ân”ın düzenlemesi bir başka vizyonu geniş müzisyenin, Gürsel Çelik’in elinden çıkmış. Söz ve müziği yine Edis’e ait olan “Bana Ne” ise Ozan Bayraşa tarafından düzenlenmiş.
Bazı aranjörler bazen “uçmak” isteseler de şarkıcılar ya da şarkıcıların onlara getirdiği şarkılar fazla yükselmelerine izin vermez. Bunu düşününce “Bana Ne”de de görüldüğü üzere, Edis ve şarkılarının aranjörlere fırsat verdiği söylenebilir. Bu kadar oyuncaklı düzenlemelerin açıklaması bu olsa gerek. (Bu arada, “Bana Ne” ayrı yazılır; kartonetteki gibi bitişik değil.)
Bir başka Edis bestesi “Eyvallah”, Osman Çetin’in düzenlemesiyle albümün sekizinci sırasında. Kolay algılanabilir, çok bildik armonik dizimlerle yazılmış ama düzenlemesinin zenginliği ile sıkmayan bir şarkı “Eyvallah”.
Edis, Alper Narman ve Onurr ortaklığının bir diğer şarkısı “Doldur İçelim” var sırada. Düzenleme Ozan Çolakoğlu tarafından yapılmış. Adından da anlaşılacağı üzere, alaturka temalı bir şarkı bu. Basbayağı oryantal bir düzenleme de yapılabilirdi ama öyle yapılmamış neyse ki. Albümün ticari açıdan iş yapacak şarkılarından biri olduğu söylenebilir kolaylıkla.
“Dur De” benim albümde en sevdiğim şarkıların başında geliyor. Hem melodi gücü de hem Edis’in yerinde yorumu ile ilk dinleyişte kendini gösteren “Dur De”nin söz ve müziği Edis’e, düzenlemesi Gürsel Çelik’e ait.
Sözleri Edis’e, müziği Edis ve Gürsel Çelik’e ait “Köle”nin düzenlemesini de Gürsel Çelik yapmıştı. Akışı kolay, formülü belli bir dans şarkısı “Köle”.
Albümün kapanışında ise Erkin Koray’ın 1996 çıkışlı albümüne adını veren, söz ve müziği de Koray’a ait bir şarkı. Bugüne dek hiç “cover” potasına girmemiş bu şarkıyı Gürsel Çelik’in düzenlemesi ile dinliyoruz. Şarkının bu düzenlemesinin Erkin Koray versiyonundan çok daha iyi olduğu aşikâr. Şarkı da Edis’e beklenmedik bir biçimde çok yakışmış. Bana Edis’in “cover” yapması için bir şarkı sorsalar, ben kırk yıl düşünsem, bu şarkı aklıma gelmezdi mesela.
Çok farklı akımların birbirinin içinden geçtiği düzenlemelerin toplamda bir müzikal bütünlük oluşturduğu, kendi içinde tutarlı, kendi üslubunu ve tavrını yaratmış bir albüm “Ân”. Başta da yazdığım gibi, Edis’i üç boyutlu olarak dinlememizi, tanımamızı sağlıyor her şeyden önce. Şahsen ben uzun uzadıya dinleyip bir iyice tanıdım. Ve tabii yeterince tamamlanmamış yerini de gördüm.
İlk albümler genellikle yıllardır biriktirilmiş şarkılardan oluşur ve o tekamülün farklı evrelerinden zengin bir içerik devşirmek daha kolaydır. Bu bakımdan albüm doyurucu. Gelin görün ki şarkı sözlerinin büyük kısmında bir konu bütünlüğü, bir hikâye eksikliği, tutarsızlık, hatta bazen mantık hataları söz konusu. Evet bir şeyler anlatıyor ama satır araları eksik kaldığı için Edis’in kafasında canlandırdığı hikâyeye dinleyenin vakıf olması zorlaşıyor.
Bunu bir örnekle açıklayayım: “İstemesen de, hayır desen de bu aşkı tek başıma yürütürüm” diyen birisi aynı şarkının başka cümlesinde “Uymazsa cebimde bir küçük eyvallah yok,” diyor. İlk cümleyi söyleyen ikinci cümleyi söylemez oysa. Hadi söyledi diyelim. Aşkı bitirmek mi istiyor, her şeye rağmen devam ettirmek mi, isyankâr biri mi, yoksa ne olursa olsun sineye çeken biri mi anlamak mümkün değil.
Ya da bir başka örnek: “Gücümü sola verdim yorgunum, her geceme seni koydu ne zor durum.” Gücünü sola vermek, kalbe yüklenmek olsa gerek. Peki her gecesine onu koyan kim ya da ne? Birini geceye koymak ne demek?
Bunlara benzer pek çok örnek var albüm boyunca karşımıza çıkan. Biliyorum bu zamanda bunlara kafa yormak gereksiz. Melodiye uygun akan, dile kolay gelen kelimeler dinleyiciye yetiyor ve şarkılar artık genellikle bu teknikle yapılıyor; dinleyici de hikâye peşinde koşmuyor, çoğu zaman bir tek cümle ya da kelime yetiyor şarkıyı sevmesine; gerisini duymadığı bile oluyor. Ama Edis’in bu kaosun içinde parladığı yerde kendini bu anlamda da farklı kılmasını, daha incelikli ve detaycı olmasını beklerdim.
Albüm kapak ve kartonet fotoğrafları Erdi Doğan tarafından çekilmiş, kreatif direktörlüğü Sezer Arıcı, tasarım ve sanat yönetmenliğini de Ozan Şanal üstlenmiş. Edis’i “bebek yüzlü jön” ya da “temiz yüzlü, iyi çocuk” gibi “artist” bir imaja mahkum etmeyip, doğal ve sade haliyle bırakan, tasarımı da ihtişam üzerine değil, asimetrik bir sadelik üzerine kuran bu çalışmanın çok ama çok doğru olduğunu da söyleyebilirim.
Edis başkaydı. Bu albüm gösteriyor ki başkalığı tek atımlık barut değilmiş. Umarım bu durum bundan sonra da böyle devam eder.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.