Emel Sayın - "Hep Bana"


Emel Sayın’ı severiz; hem de pek çok severiz. Yazlık sinemalarda perdeyi dolduran yemyeşil gözlerine, Maksim gazinosunun sahnesinde salına salına yürüyüşüne, televizyon ekranında şarkı söylerken bir martı gibi süzülen ellerine ya da pikabımızda dönen plaklarından ipek bir şal zarafetinde odalarımıza dökülen sesine… Hepimiz bir gün bir sebeple âşık olmuşuzdur ona. Kıymetlidir, kıymetlimizdir. Pamuklara sarıp saklanasıdır.


Geçmişte o kadar anı biriktirmişizdir ki onun şarkılarıyla, “artık yeni bir şey yapmasa da olur” dediklerimizdendir aslında. Tıpkı Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Nilüfer, Erol Evgin ve benzerleri gibi. Ama emsalleri gibi o da geçmişinden sıkılmış ve kendini yenilemek istemiştir zaman zaman. Haksız da sayılmaz(lar). Heyhat, sırtınızda böylesi bir şaşalı kariyer taşıdığınızda, üzerine yeni bir şey eklemek hiç de kolay değildir.


Uzun süredir yeni bir albüm yapmıyordu Emel Sayın. En son 2009 yılında “Haylazım” adı verilmiş bir tekliyle dinleyici karşısına çıkmış, iki yeni şarkının bulunduğu bu tekli, o günün şartlarında pek de fazla ses getirmemişti. Bu arada eski albümleri kim bilir kaçıncı kez farklı kapaklar ve derlemelerle piyasaya sürülmeye devam ediyor, televizyonlarda dönüp duran eski filmleri hâlâ bayıla bayıla izleniyordu. Arada bir sahneye çıkıyor, yılların ondan hiçbir şey almadığını, aksine üstüne verdiğini de her defasında gösteriyordu. Mesela ben çocukluğum boyunca her yılbaşı gecesi televizyonda izlediğim Emel Sayın’ı 2013’e girerken sahnede canlı izlemekten ne kadar heyecan duyduğumu ve gece boyu kendime onun mu yaş almadığını, yoksa benim mi büyümediğimi sorduğumu yeri gelmişken söylemeliyim. Öyle de bir büyü yapıyor sahnede onu izleyenlere.


Emel Sayın’ın içinde iki yeni şarkı bulunan teklisi “Hep Bana”, geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle yayımlandı. Teklideki iki şarkının biri Tarkan’a, diğeri ise Sinan Akçıl’a ait.
Her ne kadar basın duyurularında “Emel Sayın ilk kez tarzının dışına çıktı,” dense de elbette bu doğru değil. Kariyeri boyunca klasik Türk müziği, popüler alaturka, yer yer arabesk ve zaman zaman da düpedüz pop şarkılar söyledi Emel Sayın. Hepsini kendi stiline bir şekilde uydurdu, o ayrı ama hiç birini hatırlamayanlar bile en azından Mavi Boncuk filminde söylenmiş aynı adlı şarkıyı, “Olmaz Böyle Şey”i filan mutlaka hatırlıyor olmalı. Kaldı ki ‘90’larda “Med Cezir”den “Hesap Ver”e birçok pop şarkısına da sesiyle dokunmuşluğu var.


İşin bir başka tarafı da teklide yer alan bu iki şarkının aslında ne kadar pop olduğunu da oturup tartışabileceğimiz gerçeği. Belki bu türler arası geçiş meselesine bu kadar da takılmamak lazım artık. Herkesin her şeyi söylediği bir dönemdeyiz ne de olsa. Böyle şeyler eskiden haber değeri taşırdı evet ama bence artık taşımıyor.

Söz ve müziği Tarkan’a, düzenlemesi Atınç Tombak’a ait “Hep Bana”, her notası, her kelimesiyle tipik bir Tarkan şarkısı. Daha doğrusu Tarkan’ın alaturka sosu bol, B sınıfı şarkılarından; hani Sibel Can’ın söylediği “Çakmak Çakmak”, “Çantada Keklik” filan gibi. Hal böyle olunca da Tarkan ve Emel Sayın buluşmasından çıka çıka bir Sibel Can şarkısı çıkmış olmasının hayal kırıklığını yaşıyorsunuz ilk dinleyişte.


Burada enteresan bir nokta var. Sibel Can’ın bütün sahne edası, tavrı, cilvesi, işvesi filan neredeyse birebir Emel Sayın’dan öykünmedir. Yıllar içerisinde üzerine fazlasını katıp, biraz da eski mesleği oryantal danstan beslenip kendi stilini yaratmış da olsa bilen bilir ki Sibel Can assolist olarak sahneye hazırlanırken, ona birileri Emel Sayın sahnesi çalıştırmıştır. Aslında o dönemde Sayın’dan etkilenmeyen de yok gibidir. Ne var ki hiçbirinin tutturamadığı bir doz vardır. Emel Sayın asaletle cilveyi öyle bir dengede tutar ki, ne cilve yapayım derken basitleşir, ne de asil olacağım derken soğuk kalır. Mesafeli bir sıcaklık, samimiyettir onunki. Yani Sibel Can’ın ve Tarkan’ın birbirine çok denk düşen edaları Emel Sayın’a eğreti durabilir ki durmuş. Benim tanıdığım, bildiğim ve sevdiğim Emel Sayın “Aç aç gözü aç, doymak bilmiyor,” demezdi mesela. Demeseymiş de keşke. Onu da geçtim, şarkının dolaştığı tonlar da Sayın’ın sesine uygun değil; hele A bölümündeki konuşmalı kısımlar pek fena. Keşke Tarkan bu şarkıyı Sibel Can’a verseymiş de Emel Sayın’a daha ruhuna, stiline, zarafetine ve de sesine uygun bir şarkı yazsaymış.


Teklideki ikinci şarkı olan “Dönme Dolap”ın söz ve müziği gibi düzenlemesi de Sinan Akçıl tarafından yapılmış. Akçıl şarkılarına karşı hislerim açık ve net olmasına karşın, diğerine göre bu şarkının Emel Sayın’a çok daha fazla yakıştığını söyleyebilirim. Akçıl belli ki Emel Sayın’ın arabeske göz kırptığı ‘70’ler sonu ‘80’ler başı dönemine sıkı çalışmış ve o tatta bir şarkı çıkarmış ortaya. Piyanolu bir girişle de Yeşilçam şarkılarına selam vermiş. 


Buraya kadar amenna... Gelin görün ki benim yaşım kadar, hatta daha fazla yıldır şarkı söyleyen Emel Sayın nasıl olmuş da Akçıl’ın şarkı söyleme biçiminin etkisi altına girmiş, onu anlamak mümkün değil. Özellikle şarkıdaki “olmayacak, durmayacak, yaşayacak, şaşıracak” kelimelerinde Akçıl’ın alamet-i farikası bozuk prozodisini birebir duyuyor ve şaşırıyorsunuz haliyle. Çünkü bildik alaturka şarkıların mecburi prozodi hatalarını saymazsak, Emel Sayın böyle söylemez normalde. Faraza, Akçıl “Böyle söyleyin, böyle güzel oluyor, gençler bunu seviyor” demiş olabilir mi acaba?


Tüm bunlar bir yana, teklinin kapak fotoğraflarına kelimenin tam anlamıyla bayıldığımı söyleyebilirim. Fotoğrafları kimin çektiği kartonete yazılmamış ama fikir aslında yeni değil. 1985 tarihli 33’lüğün arka kapağında Emel Sayın yine benzer bir poz vermiş, ‘70’li yıllara ait siyah beyaz fotoğraflarını elinde tutarak yüzünün bir kısmını kapatmıştı. Bu defa o albüme ait bir fotoğrafın arkasına saklanmış Sayın. Böylece geçmişe şık bir gönderme yapılmış; hem de görsel estetiği yüksek kareler yakalanmış. Keşke aynı özen kullanılan yazı ‘font’u için de gösterilseymiş.

EYLÜL 2013

Yavuz Hakan Tok

1 yorum:

  1. Gayet güzel açıklamışsınız, ilk dinlediğim de bende çok yadırgadım, hele de Tarkan'ın şarkısı âdeta Tarkan diye bağırıyor.

    YanıtlaSil