Günün Şarkısı 10 Ekim 2019


Sibel Can – “Cilveler”


1970 yılında İstanbul Karagümrük’de doğan Sibel Can, müzisyen olan babasından etkilenerek küçük yaşlardan itibaren dans etmek ve şarkı söylemekten başka bir şey düşünmez. Nitekim henüz 14 yaşındayken İstanbul’da Halikarnas Gazinosu’nda sahneye çıkmaya başlar. Hemen dikkat çeker ve teklifler ardı ardına gelir. Bir gecede altı ayrı yerde dans eder o dönemde. Hem iyi para kazanmaya hem de basında fotoğrafları, haberleri çıkmaya başlamıştır.


Gazeteci Melih Aşık, 1986 yılında Milliyet gazetesindeki Açık Pencere adlı köşesi için o günlerin gözde dansözü Sibel Can’la kısa bir röportaj yapar:

_Şu masanın üzerinde dans etme esprisi nedir?

_Bilmem ki… Daha çok kadınlar ısrar ediyor.

_Seviyor musunuz masanın üzerinde dans etmeyi?

_Bazen eteklerim masadaki cacıkların, fasulye pilakilerin 
içine giriyor, ona çok sinir oluyorum.


_Hani şu para yapıştırılıyor ya alına, göbeğe filan…O paraları ne yapıyorsunuz?

_Eğer orkestra yoksa para bana kalıyor. Varsa onlarla paylaşıyoruz. Çoğunu onlara veriyorum.

_Hoşunuza gidiyor mu paraların takılması?

_Gıdıklanıyorum vallahi…

_Böyle hep dans mı edeceksiniz?

_Türk müziği dersi alıyorum. İleride şarkı söyleyeceğim.


Derken Astoria Kulüp’te bir gece onu Fahrettin Aslan izler ve hemen orada ona ertesi gün ofisine gelmesini söyler. Gittiğinde Nükhet Duru da oradadır. Gazinocular Kralı Onu Nükhet Duru’ya emanet eder. Saçından giyeceklerine dek her şeyiyle Nükhet Duru ilgilenir ve Sibel Can, Maksim Gazinosu’nda dansöz olarak sahneye çıkmaya başlar.


Ne var ki Maksim’deki bu ilk çalışması sadece altı gün sürer. Gazetelerde çıkan haberler nedeniyle henüz 16 yaşında fark edilince polis devreye girer ve sahneye çıkması yasaklanır. Mahkeme kararıyla yaşı 22’ye çıkartılır ve bütün bu haberler onun daha da fazla tanınmasına neden olur.   


Gençliği, güzelliği ve dans yeteneğiyle günün en popüler dansözlerinden biridir artık. Fahrettin Aslan’la beş yıllık mukavelesi vardır ama onun gönlünde yatan aslan şarkı söylemektir aslında. Şarkıcılık yoluna ilk adım atışı ise kendi türünün en parlak isimlerinden gelen destekle gerçekleşir. Vedat Yıldırımbora, Özer Şenay ve Osman İşmen’in düzenleme ve müzik yönetmenliğine imza attığı ilk albümü “Günah Bize”, Orhan Gencebay’ın müzik firması Kervan plak etiketiyle 1987 yılı yaz aylarında yayımlanır. 33’lük plak ve kaset olarak piyasaya sürülen bu albüm herkesin dikkatini çeker. Bu dansöz kızın sesi ve şarkıcılığı hiç de yabana atılacak gibi değildir.


Nitekim kaseti dinleyen Fahrettin Aslan o dakika kararını verir. “Hazır olunca bana bildirin, onu sahneye assolist olarak çıkaracağım,” talimatını verir çevresindekilere. İki üç ay gibi kadar bir sürede assolistliğin bütün raconunu öğrenen Sibel Can, 29 Ekim 1987 gecesi Maksim’in en yeni ve en genç assolisti olarak ilk kez dinleyici karşısına çıkar.


Aynı yılın yılbaşı gecesi ise TRT’nin yılbaşı özel programında, Maksim sahnesinde yapılan çekimler ekrana gelir. Önce dansını izleriz, sonra da bir şarkısını. 


Beyaz kostümü, yaşından beklenmeyecek denli ağır tavırları, Emel Sayın’ı anımsatan hareketleri, mikrofon tutuşu, duruşu, arkasındaki büyük saz heyeti ve dahi “korist”lerine (alaturka solistlerinin vokalistlerine “korist” denirdi) varıncaya kadar gerçekten de tam bir assolisttir Sibel Can. Ekran başında izleyenler bunun farkına varır, kabul eder ve bu genç assolisti bağrına basar.


Sonrasını aşağı yukarı biliyorsunuz zaten. Gazino dünyasının son assolistlerinden biri olacak ve kariyerini uzun yıllar boyu sürdürecek Sibel Can’ın Yeşilçam filmlerini aratmayacak hikâyesi böyle başlar.


Dönelim tekrar ilk albüme… 11 şarkıdan oluşan “Günah Bize” 33’lüğünde ağırlıklı olarak arabesk, birkaç tane de sanat müziği formunda şarkı vardır. Vedat Yıldırımbora’nın üç bestesi, “Günah Bize,” Yalan” ve “Silemediler” başı çekse de, Orhan Gencebay’ın daha önce kendi seslendirdiği “Diyemedim ki” ve “Dünya Dönüyor” adlı besteleri de albümün ağır toplarıdır. “Gözünde bir Damla”, “Şarkı Sunan Diller”, “Gece Her Yer” ve “Yetti Bu Ayrılık” albümün alaturka kanadını oluşturur. 


Özer Şenay’ın iki bestesi ile de repertuar tamamlanır. Bu iki besteden biri olan ve sözleri Şakir Askan tarafından yazılan “Cilveler”, Sibel Can’ın kendi kendini yere göğe sığdıramadığı sözleriyle dikkat çeker:

“İnan yok bu dünyada benim gibi bir dilber
Kimde var böyle endam, bu bakışlar bu gözler…”

Diye başlar şarkı ve öyle de gider…


Yıllanmış koca koca assolistlerin sahnesine çıkmak, sahnesinde olmak için türlü ayak oyunları çevirdiği Maksim’e 17 yaşında assolist olacaksın, her sene ekrana acaba kim çıkacak kim çıkmayacak tartışmalarının yaşandığı TRT yılbaşı programının baş köşesine konacaksın ve üstelik halka kendini sevdirecek, bu sevgiyi yıllarca sıcak tutacaksın. Elbette bunu sadece güzelliğiyle başarmadı ama yine de güzelliğini metheden bu şarkıyı ne kadar söylese hakkı vardı. Keşke hep bu kadar masum kalabilseydi… Ama hangimiz kalabildik ki?

Yavuz Hakan Tok

1 yorum:

  1. ne nostalji ama. insan bu eski şarkıları dinleyince geçmişi özlüyor.

    YanıtlaSil