Bu yorumu cinsiyetçi mi bulursunuz bilmiyorum ama “güzel kadın” deyince aklımıza gelen şeyle, “güzel adam” deyince aklımıza gelen şey aynı kapıya çıkmıyor bence. Zira kadın için genellikle fiziki güzellik ölçütlerinde anlam bulan bu terim, erkekte kaşta gözde, boyda posta değil, bir tavırda, duruşta, fikirde, düşüncede yahut eylemde karşılığını buluyor. İşte bir süredir hakkında yazmak için bir kenara ayırdığım albümlerin ortak paydasını ararken de bu terim kendiliğinden çıkıp geldi ve yazının adını koydu. Buyurunuz size Türkçe “rock” müziğin, hepsi bu kadar olmamakla birlikte, yakın geçmişte albüm çıkarmış “güzel adam”ları.
KATİL DEMET Mİ?
Albümlerine iddialı isimler takmayı seviyor Demet Akalın. “Kusursuz 19”, “Zirve 2010”, “Giderli 16” derken şimdi de “Rekor”la çıkıp geldi. Seyhan Müzik etiketiyle geçtiğimiz günlerde yayımlanan yeni Demet Akalın albümü sadece adıyla değil, içeriğiyle de iddialı. Albümde 15 şarkı ve bir de farklı versiyon var.
(24 Haziran 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Türkiye’de “rock” müziğin ciddi bir ivme kazandığı 2000’li yılların tam ortasında tanış olmuştuk 110 grubuyla. O furya içerisinde pek de fazla örneği olmayan elektronik-“rock” sularında yüzen grup, yaygın medyada pek fazla görünmese de, türün meraklıları tarafından takip edilir olmuştu. 2007 ve 2010 yıllarında da birer albüm yayımlayan 110’un solisti ve bel kemiği Candan Tezel, geçtiğimiz aylarda ilk solo albümüyle karşımıza çıktı. Tezel’in EMI etiketiyle yayımlanan albümü “Hikâyeler” adını taşıyor.
2013 yılının son aylarında albümün habercisi olan “Bir Şarkı” servis edildiğinde, ben dâhil birçok kişi Candan Tezel’in 110 grubunun solisti olduğunu hatırlamadı; zira şarkı 110’un müzikal çizgisinden çok farklı, akustik bir pop-“rock” şarkısıydı ve hatta bir parça Teoman şarkılarını anımsatıyordu. (Nasıl ki pop müzikte bir dönem yeni çıkan her kadın şarkıcı Ajda Pekkan’a benzetildi ise, “rock” müzikte de solo erkek şarkıcıların dinleyici nezdindeki rol modeli Teoman ve birçoğu bu benzetmeden ister istemez nasibini alıyor; benzese de, benzemese de. Ki Tezel’in fizik olarak da Teoman’ın genç halini anımsatması bu benzetmeyi kaçınılmaz kıldı.)
“110 grubunun dağıldığını söyleyemeyiz,” diyor Candan Tezel röportajlarında. Kaldı ki grup elemanlarından birinin gruptan bağımsız bir albüm yapması her zaman grubun dağıldığı anlamına gelmez zaten. Hele ki kendi şarkılarını yazan bir müzisyenden bahsediyorsak… Nitekim Tezel de bu albümde 110’dan bağımsız, nispeten farklı bir çizgide çıkıyor karşımıza. ‘80’ler “sound”unun ama en çok da Depeche Mode’un izlerini süren “Her Gün” ve “Nasıl İstersen” bu genellemenin dışında tutulabilir ki zaten bu iki şarkının bestesine de yine 110’dan Ozan Yılmaz, Candan Tezel’le birlikte imza atmış. Hayatının bir dönemini Depeche Modelar, Ahalar, Alphaviller, Duran Duranlarla geçirmiş biri olarak özellikle “Her Gün”ü daha ilk dinleyişte bağrıma bastığımı söyleyebilirim yeri gelmişken.
Albümde bir de 110 albümlerinden çıkıp gelmiş, grubun sevilen şarkılarından biri olan “Özledim Seni” var. Şarkıyı bu kez daha akustik bir düzenleme ile dinliyoruz. Bu şarkı ve diğer tüm şarkıların söz ve müziklerinde Candan Tezel’in, düzenlemelerde ise Tezel’le birlikte Ozan Yılmaz’ın imzası var.
Son sırada yer almasına rağmen güncel Türkçe “rock” çizgisine daha yakın duran “Âşık Olalım” ticari açıdan albümün saklı kozu olabilir. “Bir Şarkı” zaten “radyo dostu” kıvamıyla da bir çıkış şarkısı olarak üzerine düşeni yaptı. İkinci klip şarkısı “Rüzgârla” ise depresif Türkçe “rock” sularında seyreden bir başka ticari şansı yüksek şarkı (Türkçe “rock”ın vazgeçilmez “koku, yatak, vücut” sözcükleri de dahil olmak üzere.) “Senin Olsun” hem sözleri hem de melodik yapısıyla albümün en sıcak şarkılarından biri. Daha akustik, melodik ve söz ağırlıklı şarkıları sevenlerdenseniz, “Senin Olsun” gibi, “Hiç Kimse” de sizi başka türlü etkileyebilir bu albümde.
Deneyimli bir müzisyenin ince eleyip sık dokuyarak, ustalıkla kotardığı, içinde farklı müzikal tatlar, farklı “Hikâyeler” barındıran ama kendi içinde bütünlüğünü de koruyan, eli yüzü düzgün, derli toplu bir albüm bu. Bazen gruplardan ayrılan müzisyenlerin solo albümlerini dinleyince neden bu işe kalkıştıklarını anlayamazsınız; o derece aynıdır grupla yaptığı müzik çünkü. Candan Tezel’in albümünde en azından bu söz konusu değil.
Albümün fotoğrafları Fethi Karaduman tarafından çekilmiş, kartonet tasarımı ise Arda Aktaş tarafından yapılmış. Bu özenli kartonetin kesim ve baskısının ise aynı özende olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değil (en azından bendeki kopyada kesim çapakları olduğu gibi duruyordu.)
HAZİRAN 2014
(16 Haziran 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Necdet Kaya ilkokul yıllarında bağlama eğitimi alarak başladığı müzik yolculuğuna konservatuar eğitimi ile devam etmiş. Henüz 20 yaşındayken sahneye çıkmaya başlayan Kaya’nın ilk albümü “Yar İmiş Meğer”, 2007 yılında yayımlanmış. 2011 yılında “Kopardılar Dallarımı” adlı ikinci albümünü piyasaya süren Necdet Kaya’nın yeni albümü “Yanık Türküler”, geçtiğimiz günlerde Esen Müzik etiketiyle dijital platformlarda ve müzik market raflarında yerini aldı.
Ali Osman Erbaşı’nın müzik yönetmenliğini yaptığı bu albüm, halis muhlis bir halk müziği albümü… Tam on altı türkü var albümde ve türkülerin her biri tamamen usulünce ve üslubunca icra edilmiş, seslendirilmiş. Erbaşı tam tabiriyle çekirdekten yetişme bir müzisyen ve bugüne dek halk müziğini hem otantik haliyle icra eden, hem de modernize edilmiş haliyle seslendiren isimlerle çalışmış. Bunların arasında Belkıs Akkale, Gülşen Kutlu, Arif Sağ gibi isimler de var, Zara, Şükriye Tutkun ve hatta Müslüm Gürses gibi isimler de. Bu albümde ise öyle abartılı modernize etmeler, sentezlemeler filan yok. Handiyse vakti zamanında TRT radyolarından dinlediğimiz türden bir saflık, paklık… Sazların icrası tek sesli değil elbette. Hatta halk müziğinde pek de sık rastlamadığımız akordeon, obua, viyolonsel ve banjo gibi enstrümanlar da kullanılmış yer yer ama tüm bunlar türkülerin otantik hallerine zeval getirmeyecek kadar dozunda katılmış baharatlar olarak albüme çeşni veriyor; amaca dönüşmüyor, araç olarak kalıyor. Zaten en önemlisi, Necdet Kaya türküleri abartılı şive taklitlerine, gırtlak oyunlarına boğmadan seslendiriyor. Türkücüler arabesk, arabeskçiler türkü söylemeye başladığından beri bu denli “temiz” türkü söyleyen pek kimse kalmadı malum (TRT sanatçılarını tenzih ederek söylüyorum tabii.)
Bununla birlikte albümün tamamında (çok bildik türküler de dahi) bir tempo düşüklüğü, bir olması gerekenden daha yavaş olma hali var. Bunun sebebi Necdet Kaya’nın şarkıcı olarak bu tamperamanda seyretmesi ve düzenlemelerin ona göre yapılması da olabilir; tam tersine düzenlemeler böyle yapıldığı için Necdet Kaya’nın bu tempoda söylemesi de, onu bilemiyoruz. Ancak bu durum, standartlara kıyasla epeyce uzun bir albüm süresince dinleyici için yer yer yorucu olabiliyor.
Ne şekilde icra edilirse edilsin, içinde türkü barındıran albümlerde sıklıkla eleştirdiğimiz şey, genellikle hep aynı türkülerin kullanılıyor olması. Oysa halk müziği bu toprakların bilinen en eski müziği ve sonsuz bir zenginlik, çeşit içeriyor. Bu albümde de son yıllarda piyasada dolaşımda olan türküler ağırlıkta… “Bahçada Yeşil Çınar”, “İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım”, “Gelevera Deresi”, “Beyaz Giyme Söz Olur” bunlardan sadece bir kaçı. Neyse ki pek bilinmeyen, orijinal birkaç türkü de var. Bunların arasında 1500’lü yıllarda yaşamış halk ozanı Seyyid Seyfullah Kasım Efendi’ye ait olan “Bir Dost Bir Post Yeter Bana”, Hasan Durak’tan alınan ve İhsan Öztürk tarafından derlenen “Bir Ay Doğar”, 20. yüzyıl şairlerinden Hafız Kamil’e ait olan ve Necdet Kaya tarafından derlenen “Yayılsın Âleme Şanın Sevdiğim” sayılabilir. Keşke her türkü albümünde böyle en azından birkaç farklı eser olsa.
Albümde özellikle Mustafa Sayan tarafından bestelenmiş Âşık Veysel sözleriyle “Mimar” türküsüne dikkatinizi çekmek isterim. Bazen dünya üzerinde bin kitabın, filmin, resmin anlatamadığını, bilimin, ilmin, fennin açıklayamadığını bir halk ozanının birkaç dizesi özetleyiveriyor ve şaşırıp kalıyorsunuz. “Mimar” tam da öylesi bir türkü işte…
Ketkolektif tarafından çekilmiş pastoral fotoğraflar ve Mehtap Arslan’a ait grafik tasarım, albümün iklimine, dokusuna ve duygusuna çok uygun bir kartonetin ortaya çıkmasını sağlamış.
Özetle; çeşitli yörelerden tadında ve deminde, adlı adınca türkü dinlemek için son dönemde tavsiye edilebilecek birkaç albümden biri “Yanık Türküler”. Türün sevenleri kaçırmasın.
HAZİRAN 2014
Hazal’in ilk albümü “Sevdalım”, 1995 yılında yayımlanmıştı. 1997 ve 2000 yıllarında da birer albümü çıktı piyasaya, sonra uzunca bir süre sesi duyulmadı. 2009 yılında piyasaya çıkan albümü ise çok fazla duyulmadı, o dönemin gürültüye giden albümlerinden biri oldu. Ve Hazal geçtiğimiz günlerde Fono Müzik etiketiyle yayımlanan yeni albümü “Aşktan Bıçak”la bir kez daha karşımıza çıktı.
Bu kadar uzun bir zamanda bu kazar az sayıda albüm yayımlayıp, ortalıkta bu kadar az görünüp yine de bu kadar derin iz bırakmış olmak her pop şarkıcısına nasip olan bir şey değil. Nitekim pop müzikle biraz ilgili hemen herkes Hazal’ın “Sevdalım”, “Elden Yar Olmaz”, “Osman Abim”, “Sürgün Aşkımız” şarkılarından birini olsun bilir. Öncelikle sesi ve şarkılık tavrıyla, sonrasında sesine yakışan, doğru şarkılarla hafızalara kazınmıştır çünkü. Ne şatafatlı bir görsellik, ne magazin malzemesi bir hayat tarzı ne de iddiası boyundan büyük bir duruş… Birinin olsun yanından geçmeden pop müzik yapmak çok zordur oysa. Hazal bunu başarmış ender isimlerden biridir.
Bu yeni albümünde de Hazal yine iddiasız. Öyle popüler mi popüler besteciler, meşhur mu meşhur aranjörlerle filan çalışmadan ve muhtemelen öyle büyük paralar da harcamadan eli yüzü düzgün, iyi bir pop albümü yapılabileceğini bir kez daha gösteriyor bize. On şarkının yer aldığı albümün sürprizi, Hazal’ın ilk albüm “hit”lerinden “Elden Yar Olmaz”ın yeni düzenlemesi. Albümün tamamının düzenlemelerini yapan Ali Cem Çehreli, söz ve müziği Kerime Abidik’e ait bu neredeyse yirmi yıllık şarkıyı, hiç deforme etmeden güncellemiş. Kerime Abidik’in bu albümde iki de yeni şarkısı var. Etkileyici bir aşk şarkısı olan “Gecemin Düşü” tam da ‘90’lı yıllar popunun iyi hatırladığımız şarkılarının arasından ses verir gibi. Latin ritimli, eğlenceli bir şarkı olan “Aşk Her Şeye Hâkim” de iyi hoş ama şarkının “A” bölümü bir zamanlar “Işıl Yücesoy’un söylediği “Bir Var Bir Yok” adlı şarkıya çok yakın seyrediyor; ona da takılmadan edemedim.
Albüme adını veren ve sözleri Günay Çoban tarafından yazılıp, bestesi Dost Bilen Kırım tarafından yapılan “Aşktan Bıçak” ve albümün açılışında yer alan Dost Bilen Kırım şarkısı “Kutup Yıldızım”, daha ilk dinleyişte dikkat çeken, “hit” adayı iki şarkı; başka bir ifadeyle albümün iki kozu. Sözleri Burçak Durak, bestesi Alper Çam imzası taşıyan “Güvercinler Uçabiliyor mu?” da kısa vadede değil belki ama zaman içerisinde değerini bulacak kıymetli bir şarkı. Bir başka Dost Bilen Kırım şarkısı olan “Kırık”ın da yıllardır sevdiğimiz Hazal şarkılarının arasına dâhil olmaması için hiçbir sebep yok.
Dost Bilen Kırım imzalı “Nerelerdeydin” ve “Sayende”, albümün hareketli pop-alaturka şarkıları. Bestesi Tasos Panagis tarafından yapılan, sözleri Dost Bilen Kırım tarafından yazılan “İzi Kalır” ise farklı melodik yapısıyla dikkat çekiyor. Bu arada bu albüm Dost Bilen Kırım ismini bir şarkı yazarı olarak hafızalara kazımak için yeterince sebep barındırıyor; bunu da vurgulamak lazım.
Şarkıcılık teknikleri konusunda çok sık yazmak zorunda kalıyorum; zira tuhaf telaffuz biçimleri ve vurgularla şarkı söylemek yersiz bir biçimde moda oldu son yıllarda. Gelin görün ki Hazal doğru vurgularla ve temiz bir Türkçeyle de etkili şarkı söylenebileceğini, iyi bir şarkıcının kendi karakteristiğini sadece bu şekilde bile ortaya çıkarabileceğini gösteriyor bize. Bu anlamda Hazal’dan ders alması gereken çok şarkıcı var.
Stüdyo Celal tarafından çekilmiş Hazal fotoğrafları ve Özlem Semiz’in grafik tasarımıyla hazırlanan siyah beyaz kartonet gayet zarif, zarif olmasına ama iç kapaklar ve kitapçıktaki romantik YouTube videolarını anımsatan resimlere, mikrofonlara filan gerek var mıydı, ona emin değilim.
HAZİRAN 2014
(2 Haziran 2014 tarihinde Milliyet sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
2008 yılında yayımlanan ilk albümünden bu yana ciddi bir ivme kaydetti Gökhan Türkmen. İki albüm ve bir mini albümle (2,5 albüm yani) yakalanan bu başarıyı göz ardı etmemek gerek. Türkmen’in yeni albümü “En Baştan…” geçtiğimiz günlerde 3 Adım Müzik etiketiyle yayımlandı.
Gökhan Türkmen’i piyasaya yeni adım atan onlarca genç müzisyenden farklı kılan, başından beri Türkçe pop standartlarının dışında bir çizgiden yürümesiydi. Özellikle düzenlemelerde kendini hissettiren bu farklılık, kolaylıkla ortalama sınıfına sokulabilecek kimi şarkılarını bile dikkate değer kıldı. Buna karşın benim pek de haz etmediğim ama belli ki sevilen ve benimsenen şarkı söyleme biçimi de ona karekteristik bir farklılık olarak avantaj getirdi. “Büyük İnsan” gibi, “Biraz Ayrılık” gibi “hit”ler yakalayınca da başarı kaçınılmaz oldu.
Bu yeni albümde de yine standart pop klişelerinin dışında bir kulvardan yürüyor Gökhan Türkmen ve bunu ağırlıklı olarak yine düzenlemelere borçlu. Sözleri Gökhan Güneş tarafından yazılmış, bestesi Gökhan Türkmen’e, düzenlemesi ise Atıl Aksoy’a ait “Çatı Katı” gibi sağlam bir “hit” zaten albümü tek başına sürükleyebilecek güçte ama albümde onun dışında 12 şarkı daha var. Söz ve müziğini Gökhan Türkmen’in yazdığı “Oysa ki” diğer Türkmen “hit”lerinin yanına rahatlıkla yerleşebilir. Bir Murat Güneş şarkısı olan “Sen İstanbul’sun” da öyle. Sözlerini Gökhan Türkmen’in yazdığı, bestesini Türkmen ve Aytaç Özgümüş’ün birlikte yaptığı “İlla” da kolay dile düşecek bir başka şarkı.
Söz ve müziği Ahmet Faik Dökmeci’ye ait “Taş”ın Aytaç Özgümüş tarafından yapılmış ‘70’ler stili düzenlemesi benim sevdiklerim arasında. Yine Dökmeci’nin yazdığı ve bu defa Caner Anar’ın düzenlediği “Platonik” de farklı melodik yapısı ve düzenlemesiyle dikkat çekenlerden. Albümdeki bir başka Gökhan Türkmen bestesi olan ve düzenlemesi Tunç Çakır tarafından yapılan “Yaramaz”ın nakaratı Yıldız Tilbe’nin “Anlamak İçin”inin nakaratına teğet geçiyor.
İlk kez Sezen Aksu’nun 1985 yılında “Sezen Aksu Söylüyor” konserlerinde seslendirdiği Sezen Aksu – Onno Tunç şarkısı “Kurşuni Renkler”, Göksel’in 1997 yılında yayımlanan ilk albümünde yer almıştı. Şarkı bu albüme “cover” kontenjanından girmiş ve daha orta yaşlı bir şarkı olmasına rağmen Türkmen’e çok da yakışmış. Söz ve müziği Serkan Söylemez’e ait olan, düzenlemesini ise Ali Aksoy’un yaptığı “Oyun Bitiyor” gerek “rock” teması, gerekse Gökhan Türkmen’in vokal tarzıyla albümün ayrık otu gibi. Hemen öncesinde yer alan “Kalbim” de albümün bir diğer “pop-rock” şarkısı.
Sözleri ve müziği Serhat tekin imzası taşıyan olan “Dene”, Caner Anar’ın düzenlemesiyle, sözleri Serkan Söylemez, bestesi Gökhan Türkmen’e ait “Kısacası” ise Aytaç Özgümüş’ün düzenlemesiyle albümde daha “batı” kanadından ses veriyorlar.
Eğer Gökhan Türkmen’in özellikle pes tonlarda dolaşırken bir hayli nazal (bir parça nezleli gibi yani) tınlayan ses tekniğini dert etmezseniz (ki ben edenlerdenim), bu albümün uzunca bir süre kulaklarınızı okşayacak müzikal tatlar barındırdığını söyleyebilirim. Bu çizgide bir pop albümünün yolunun ana akımdan geçiyor olması da genç müzisyenler için ilham kaynağı olmalı.
Gökhan Türkmen’in çocukluk resimlerinin nostaljik kompoziyonlarla sunulduğu kitapçık, GT logosunun oymalı olarak işlendiği kartonet tasarımı şık ve iddialı ama kartonetin baskı ve kesimini nedense aynı özenle yapılmamış maalesef. Kartonet fotoğraflarında Kerem Çobanlı olduğunu da yazmadan geçmeyeyim.
HAZİRAN 2014
AJDA PEKKAN & MUAZZEZ ABACI HARBİYE AÇIK HAVA KONSERİ 17 TEMMUZ 2014
Sahnede bebek pembesi, uçuş uçuş kostümüyle on sekizinden yeni gün almış (belki de almamış), acemi, ürkek, çekingen bir genç kız var. Adı Ajda. Yanında, ona nasıl alaturka okunacağını oracıkta, o an öğreten ablası Muazzez duruyor. Durup durup yanağından makas alıyor, çenesini eliyle tutup, okşuyor, ara ara belinden kavrayıp ona destek oluyor. Herkes Ajda için orada; hepimiz. Açık Hava’yı dolduran binlerce seyirci, otuz kişilik orkestra, sesçiler, ışıkçılar, tüm çalışanlar ve Muazzez ablası… O gencecik ve tecrübesiz kızın bu ilk konserinde kendini iyi hissetmesi için hepimiz elimizden geleni yapıyoruz. Bir konserden çok, bir “kostümlü prova” izler gibiyiz aslında.
"Hani Peter Pan masalı gibi bir hayal dünyası vardır ya; orada kötülük yoktur, orada ihanet yoktur, orada acı çekilmez. Bizim şarkılarımızı dinleyen insanlar bizi ve kendilerini biraz da o dünyanın insanı gibi görüyorlar."
'90'lı yılların en parlak isimleri arasında yer alırken popüler piyasadan el etek çektiler ve kendilerini adeta görünmez kıldılar. Uzun yıllar sonra 34 şarkılık bir ikili albümle geri döndüler. Buna bir 'dönüş' albümü demiyorlar ama...Tercihleri hâlâ ortalıkta görünmemekten yana.
Hakkımda
Yavuz Hakan Tok
Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.
Bu Hafta Çok Okunanlar
-
(Milliyet Sanat dergisi Şubat 2023 sayısında ve 5 Şubat 2023 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanmıştır.) 1997 yılında bir vesileyle Pre...
-
(1984'ten Bugüne) Sezen Aksu'nun yeni albümünün piyasaya çıktığı bugünlerde, Türk popunun efsane albümlerinden "Sen Ağlama&q...
-
Seninle Üç Dakika 1975 - 4. Bölüm Külkedisi Masalı 15 Ocak 1958’de İstanbul’da doğan Semiha Yankı’nın 17 yıllık kısacık yaşa...
-
MABEL MATİZ - "FATİH" “Yahu bu ne? Bu zamanda 25 şarkılık albüm mü olur? Kim dinleyecek bunu?” “Şarkıların hepsi birbirine benz...
-
"BAZEN SIĞ, BAZEN DİBİ YOK" Hande Yener albümleri/şarkıları hakkında yazmayı seviyorum, o belli. Neredeyse her albümünü yazmışım. ...
Arşivden
-
Yabancı Gelin Sonia, Türkiye'de nasıl ünlü bir sinema oyuncusu ve şarkıcı oldu?.. Yetmişlerde ona kim, neden açık çek verdi? Dillere...
-
ENBE ORKESTRASI - "SENDEN KIYMETLİ Mİ?" Bütün tartışmalara, eleştirilere rağmen popüler müzik piyasasında ENBE damgası vurulmuş ...
-
"Hani Peter Pan masalı gibi bir hayal dünyası vardır ya; orada kötülük yoktur, orada ihanet yoktur, orada acı çekilmez. Bizim şarkılar...
-
MABEL MATİZ - "FATİH" “Yahu bu ne? Bu zamanda 25 şarkılık albüm mü olur? Kim dinleyecek bunu?” “Şarkıların hepsi birbirine benz...
-
MUSTAFA BOZKURT – “YOL” Esinlenme, etkilenme, ilham alma, sanatın her dalında bir çıkış noktası olabilir. Önünde bir örneği, daha önce yap...