(29 Ağustos 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Tazelenmiş Sertab Erener. Yenilenmiş, gençleşmiş. Müzik dünyasında uzun süreli iş-aşk ortaklıklarının bir zaman sonra müzikal verimi düşürdüğü bir sır değil. Örnekleri çok. Sertab’ın da “demire büründüm aşk ile” diyerek “post-Sezen Aksu” dönemine attığı ilk adım çok güçlü, çok sağlam olmuş, uzun süre de öyle devam etmişti. Şimdi ise Emre Kula var Sertab’ın hayatında. Hem yeni bir aşk, hem de yeni bir müzikal ortaklık bu. Belli ki Sertab’a iyi gelmiş. Bunu hem yeni albümünde hem de sahnedeki enerjisinde hissetmek mümkün.
(26 Ağustos 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
İrfan Özata yeni nesil pop yıldızı tanımının içine alınabileceklerden. Gerçi o, destekli bir proje olarak değil, tamamen kendi emeği ve çabasıyla bir yol açtı kendine. Birikiminin ve müzisyenlik deneyiminin gücüyle adını duyurdu. İyi pop şarkıları yazıyor, iyi şarkı söylüyor. Gelin görün ki fizik olarak bir erkek pop-star prototipine hiç uymuyor. Uzun boylu değil, kaslı değil, davetkâr ve çapkın bakışlar atmayı bilmiyor. Ne gam… İrfan bu eksiğini (bu bir eksikse şayet –ki bence değil, olmamalı) müziğiyle olduğu kadar sıcak, komik, sempatik hali ve tavrıyla pek güzel kapatıyor. Hatta artıya geçiriyor. Bunu görmek için sosyal medyada İrfan Özata takipçisi olmak yeter.
İrfan Özata’nın geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle piyasaya çıkan mini albümü “Yazı Tura” adını taşıyor. 2015 yılında “Emir Büyük Yerden” teklisi ve aynı adlı filmin “soundtrack”i olarak kullanılan “Git Başımdan” adlı teklisini yayımlamıştı İrfan Özata. Demet Akalın’ın ses getiren “Pırlanta” adlı şarkısının bestecisi olarak da duyduk adını bu yıl. İlk teklisi “Yanlış Fotoğraf” ve ilk albümü “Hayat Okulu” ise 2013 yılında dinleyici karşısına çıkmıştı.
“Yazı Tura”da “Git Başımdan”ın yanı sıra dört yeni şarkı ve bir de farklı versiyon var. Dört ayrı hedef kitleye yönelik dört yeni şarkı demek daha doğru olur belki. Bu anlamda biraz stratejik bir albüm bu. İlk albümünde tamamen kendi bildiğini yapmış ama istediği çıkışı tam anlamıyla yakalayamamış bir müzisyenin yol arayışı da denilebilir.
Albümün çıkış şarkısı olarak seçilen “Örf” işin romantik tarafında duran yavaş tempolu bir şarkı. Sözlerini Yazgın Kaçak yazmış, bestesini İrfan Özata yapmış, düzenleme ise Serkan Ölçer’e ait. Gökhan Şahin’in sözleri, İrfan Özata’nın bestesi ve Enver Günen’in düzenlemesiyle “Hır Gür” slogan sözleri, kolay tekrar edilebilir melodisi ve elektronik düzenlemesi nedeniyle tam bir “playlist” şarkısı. “Beach” olur, “club” olur, radyo olur ama mutlaka ayakta dinlenir cinsten... Ardından gelen “Meşrep” ise tam aksi istikamette, rakı masasında uzun oturmalık bir demlenme şarkısı. Sözler Yazgın Kaçak’ın, beste İrfan Özata’nın elinden çıkmış bu defa, düzenleme ise Altuğ Öncü tarafından yapılmış. Bu tür şarkılara bayıldığım bir sır değil. Öznel olmak gerekirse albümde en çok bu şarkıyı sevdiğimi de saklayacak değilim.
Yine bir Yazgın Kaçak – İrfan Özata şarkısı olan “Yazı Tura”, bu defa daha genç bir kitleyi hedefliyor. Daha Batılı, daha pop ve hatta daha “teen-age” bir şarkı çünkü. “Karşında sussam bile atasözü olur” gibi sıkı bir slogana yaslanan şarkının Osman Çetin imzalı düzenlemesi çok dinamik ve eğlenceli. Albümde şarkının daha kısa bir “Radio Edit” versiyonu da var.
“Git Başımdan” ise albümün tek bildik şarkısı. Gökhan Şahin ve İrfan Özata imzalı bu şarkının düzenlemesi Bahadır Tanrıvermiş tarafından yapılmış. Bir film müziği olması nedeniyle mi bilinmez ama teatral yönü ağır basan, bir müzikal şarkısı tadı veren türden bir şarkı “Git Başımdan”.
İrfan Özata’nın ses aralığı geniş, ses tınısı ise dinleyene pozitif enerji yüklüyor. Aslında kişiliğinin sesine yansıması demek daha doğru belki (tanıdığım için söylüyorum bunu.) Tam da bu sebeple eğlenceli, hatta bir parça esprili şarkılarda sesini ve ismini daha fazla parlatabileceğini söylemek yanlış olmaz. Belki bu albüm için her ne kadar ticari şansı yüksek olsa da bence “Örf” doğru bir çıkış şarkısı değildi. Ben olsam “Yanlış Fotoğraf”la yakaladığım çizginin üzerinden bir süre daha devam ederdim ve bu nedenle de bu albümün ilk klip şarkısı olarak “Yazı Tura”yı seçerdim. Tabii bu işler hiç belli olmuyor. Yarın öbür gün İrfan öyle güçlü bir yavaş şarkı yakalar ve öyle de iyi söyler ki benim bu fikrimi yerle yeksan ediverir. Müzik bu sonuçta, hiçbir zaman bir tek doğrusu olmaz.
Sedat Doğan tarafından çekilmiş fotoğrafları ve Melek Boçoğlu’nun grafik tasarımıyla özenli kartonet de albümü bütünlüyor. Eli yüzü düzgün pop sevenlere bu mini albüm tavsiye olunur.
(26 Ağustos 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Yerleşik pop-star algısının tamamen değiştiği bir dönemden geçiyoruz. Kusursuz ve mükemmel görünmek, illüzyon yaratmak, steril kalmak, gizemli ve erişilemez olmak gibi kendilerinden önceki kuşakların yer yer müziklerinden bile daha çok önemsedikleri kaygıları pek de umursamıyor artık yeni nesil pop-starlar. Daha doğal, daha samimi, daha yakın durmayı/gözükmeyi tercih ediyor, kartlarını daha açık oynuyorlar. Böylece hedef kitlelerinin nabzını daha kolay tutabiliyorlar. Plan, proje ve marka yönetimi gibi olmazsa olmazları ve profesyonellik gerekliliklerini de göz ardı etmeden sürdürülebilir bir kariyer çizgisi çizme konusunda, kendilerinden fersah fersah kıdemli pop-starları yaya bırakmaları da cabası.
Bu konuda birkaç belirgin örnek vermek gerekirse İrem Derici, Ece Seçkin ve Mabel Matiz’i ilk ağızda sayabilirim. Her biri birer proje olarak, profesyonel ekiplerce desteklenip sunulmuş olmalarına ve kısa sürede uzun yol almalarına rağmen kendileri gibi olmaktan hiç vazgeçmediler. Bu samimiyetin dinleyici cephesinde kabul gördüğü de açık bir gerçek.
Pop-star olmanın ve kalmanın kuralları yeniden yazılıyor ve görünen o ki önümüzdeki dönemde buna ayak uydurabilenler kazançlı çıkacak.
Harbiye Açık Hava’da Bengü konserinin kulisinde Ece Seçkin’le sohbet ettik. “Sizin kuşak da 15-20 yıl bekleyecek mi Açık Hava’ya çıkmak için?” diye kışkırtıcı bir soru sordum Ece’ye. “Ben beklemeyeceğim abi,” dedi kendinden gayet emin ve kararlı. Olmayacak bir hayal, boş bir iddia gibi gelmedi kulağıma.
Ece Seçkin’in yeni mini albümü “Zamanım Yok”, geçtiğimiz günlerde DGL ve DMC ortaklılığıyla piyasaya sürüldü. Albümde üç yeni şarkının yanı sıra, daha önce dijital formatta yayımlanmış Kolpa & Ece Seçkin ortak çalışması “Hoş Geldin Ayrılığa” da yer alıyor.
Sözleri Ayşen, bestesi Kemal Şimşekyay imzası taşıyan “Adeyyo”, çıkış şarkısı olarak servis edilir edilmez kendi kitlesini buldu. Bugünlerde her yerde duyuyorum bu şarkıyı. Doğru tutturulmuş oryantal dozu, kıvrak melodik yapısı, Ozan Çolakoğlu imzalı modern düzenlemesi ve pek sevdiğimiz türden “atarlı” sözleri ile kafadan “hit” bir şarkıydı zaten “Adeyyo”. İlk dinleyişte kulağa yerleşen, hatta yapışan şarkılardan.
Bu ülkenin popüler kültür dinamiklerinden besleniyor ve ona hizmet ediyorsanız avama kaçma riski her daim başınızın ucundadır. Ece Seçkin başından beri o ince ayarı doğru yapabilenlerden. Görünümü, stili, dans ediş ve şarkı söyleyiş biçimiyle de böyle bu, seçtiği (ya da onun için seçilen) şarkılarla da. “Adeyyo” bu anlamda da amaca hizmet eden bir şarkı.
Bu arada albüm kartonetindeki teşekkür yazısında Ece Seçkin’in Yıldız Tilbe’ye neden teşekkür ettiğinin (albümde bir Tilbe şarkısı yok zira) sırrı da bu şarkıda saklı. Şarkının kayıtları esnasında tesadüfen stüdyoya gelen Yıldız Tilbe, nakarattaki bazı cümlelere katkıda bulunmuş. Bu bir sır mıydı bilmiyorum ama Ece’den öğrendim ve yazmadan edemedim.
Bu arada Tilbe’nin katkısı olsun olmasın Ayşen ve Kemal Şimşekyay çiftinin şarkı yazarı olarak günümüz popüler müziği içinde gözle görülür bir biçimde yükselmekte olduğunu “Adeyyo” bir kez daha gösteriyor.
Nitekim albüme adını veren “Zamanım Yok” da bir Ayşen & Kemal Şimşekyay şarkısı. Her ne kadar “Adeyyo” gibi ilk bakışta “hit” kokusu vermese de, Emrah İş ve Nurettin Çolak’ın “club” düzenlemesi ve slogan sözleriyle listelere girebilecek güçte bir şarkı. Bu şarkıda ve bir sonraki sırada karşımıza çıkan “Olsun”da Ece, bugüne dek duyduğumuz Ece Seçkin şarkılarından ve hatta “Adeyyo”dan da farklı olarak, şarkı söyleme biçiminin vardığı noktayı daha açık hissettiriyor. Şarkıların verdiği avantajla olsa gerek, vurguları, kelimelere sesiyle dokunma biçimi ve duygusu çok daha belirgin ve yerli yerinde çünkü.
Söz ve müziği Gülden Mutlu’ya ait “Olsun” etkili ve vurucu bir şarkı. Kolayca alaturka kıvama getirebilecekken, gerek Mustafa Ceceli’nin düzenlemesi, gerekse Seçkin’in yorumuyla pop sınırlarının dışına çıkmamış şarkı, özellikle nakarat sözleri ve melodisiyle kolayca dile düşecektir muhtemelen.
“Hoş Geldin Ayrılığa” şarkısını tekli olarak yayımlandığı zaman yazmıştım, burada tekrar etmeyeceğim. Şarkıların dijital âlemin kaosu içinde kalmasındansa böylesi formüllerle bir şekilde basılı formata aktarılması arşivcilerin her daim desteklediği bir şey. O bakımdan bu albümde bu şarkının da yer alması sevindirici. Kaldı ki “Hoş Geldin Ayrılığa” müzikal olarak da albümü tamamlıyor.
Ece Seçkin’in başından beri tercih ettiği stilize görsellik ve genç imajla örtüşen, Aytekin Yalçın imzalı kapak fotoğrafları ve Bülent Şengül’ün grafik tasarımıyla bu dört şarkılık mini albüm, basamak basamak inşa edilen kariyerinde Seçkin’e bir adım daha yukarı çıkma şansı verecek gibi görünüyor.
(24 Ağustos 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Serdar Ortaç’ın yeni albümü “Gıybet”, geçtiğimiz günlerde Emre Müzik etiketiyle yayımlandı. 2015 yaz aylarında piyasaya çıkan “Çek Elini Kalbimden”in üzerinden henüz bir yıl bile geçmemişken Ortaç 2016 yazına yeni bir albümle girmek istemiş belli ki. İyi de yapmış. Zira yeterince ses getirmemiş o albümün açığını bu yeni albüm kapatacak gibi görünüyor.
Söz konusu sinema olduğunda bazen çok ucuz bir komediyi, iç bayıltan bir romantik komediyi, uyduruk bir bilim-kurgu, berbat bir avantür filmi iştahla seyredebiliriz. Eğlenmektir, kafa boşatmaktır, zaman öldürmektir maksat. Sadece sanat filmleri, nitelikli filmler izlemek bir övünme konusu değildir sinemaseverler arasında. Ama müzik için aynı şeyi söylemek çok zordur. Pop olanı, hafif, uçucu ve eğlendirici olanı dinlemek bir çeşit günah kabul edilir. Oysa pop tam da bu nedenle işe yarar kimi zaman. Hafif, uçucu, eğlendirici olduğu için.
İşte Serdar Ortaç albümlerini/şarkılarını en çok bu yüzden sevmiştik biz. Hafif, uçucu, eğlendirici olduğu için. Bakmayın, çoğunlukla küçümsesek bile bunu yapmak da kolay değildir. Dengeyi tutturmak için bir kimyager gibi ölçekli çalışmak gerekir. Zaman zaman doz kaçar, iş tatsızlaşır. Galiba Serdar Ortaç müziğine olan da buydu son birkaç yıldır. “Seni çöpe atacağım poşete yazık”la başlayan süreçte, doz nasılsa kaçmış, tabiri caizse Serdar Ortaç şarkıları (en azından bir kesimin nazarında) artık sıkmıştı.
“Gıybet”, Ortaç’ın bir toparlanma dönemine girdiğinin habercisi olabilir. Gereksiz “remix”ler, gürültülü patırtılı, fazla iddialı düzenlemeler, giderek daha saçmalaşan şarkı sözlerini filan sıyırıp atmış, başından beri süregelen hafif, uçucu ve eğlendirici tarafını tekrar parlatmış Ortaç bu albümde. Çok akılda kalıcı, basit melodiler, tekerlemeli söz öbekleri, yok yere uzamayan, tadında kalan ve biten şarkılarla “Gıybet”, derli toplu bir Serdar Ortaç albümü.
Neden ve nasıl tekrar dolaşıma girdiği bilinmez ama şu aralar pek rağbet gören eski bir kelimenin, “gıybet”in üzerine inşa edilen aynı adlı şarkı, boşuna albüme isim olarak konulmamış. Zor ve sıkıntılı geçen 2016 yazının eğlendiren şarkılarından biri olarak çok çalındı, çok dinlendi “Gıybet”. Söz, müzik ve düzenlemesi Mert Ekren imzası taşıyan bu şarkı ve sıralamada hemen ardından gelen, yine Mert Ekren’in elinden çıkmış “Fakir”le birlikte albümün en sıkı kozu zira. Serdar Ortaç, Ayla Çelik, Emrah İş ve Nurettin Çolak ortak çalışması olan “Abi” de Suat Aydoğan’ın eğlenceli düzenlemesi ve akılda kalıcı sözleriyle ön plana çıkıyor.
Tan Taşçı’nın söz ve müziğini yazdığı, sesiyle de Ortaç’a eşlik ettiği “Çakal”, Serdar Ortaç imzalı söz ve müzikleriyle “Sulu Göz” ve “Sultan”, tipik Serdar Ortaç şarkıları olarak bu türü ve tarzı sevenleri epeyce memnun edecektir. Yine de ben Ortaç’ın yerinde olsam ikinci klip şarkısı olarak “Sulu Göz” yerine “Abi”yi tercih ederdim.
Tamamen ticari bir mantıkla kotarılan albümün yavaş ve orta tempo şarkıları da ardı ardına son dört sıraya konulmuş. Arabesk sözler, melodiler ve ritimlerle “Harap” ve “Kalleş”, albümün “damar” kontenjanını doldurabilecek iki şarkı. Yetmezse “Tatlı Belam” da var. Ancak bu dörtlünün içinde en dikkat çekici olanı “Yarım Gitti”. Söz ve müziği Serdar Ortaç’a ait bu şarkı, Sadun Ersönmez’in senfonik düzenlemesiyle parlıyor.
Albümün kapak fotoğrafları İsmail Hakkı Koç tarafından çekilmiş, kartonet tasarımı ise Özgür Arcan’ın elinden çıkmış. Kartoneti, kapağı ve içeriği ile her bakımdan Serdar Ortaç’ın ‘90’lardaki altın günlerini çağrıştıran bu albüm onu o günlere geri döndürür mü bilinmez ama şimdiki zamanın neşesiz ve eğlencesiz günlerinde pop müziğe sığınanlara gayet iyi gelebilir.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.