YouTube’daki “cover” videoları ve özellikle de Akustikhane
programı ile dikkatleri üzerine geçen Serra Arıtürk’ün ilk teklisi “Kendimi
Bilmeden” geçtiğimiz günlerde Wovie & DMC işbirliğiyle piyasaya sürüldü. Şarkının söz ve
müziği Serra Arıtürk’e, düzenlemesi ise Osman Çetin’e ait.
Serra kolay yoldan gidip, YouTube videolarından birinin (mesela
en çok tık almışının) akustik kaydını tekli olarak yayımlayabilirdi. Yapılmayan
şey değil. Ama piyasaya resmi girişini tamamen profesyonel bir biçimde yapmayı
tercih etmiş ve bu yüzden de üç yıla yakın bir süre beklemiş. İyi ki de öyle
yapmış. Hem kendi yazdığı bir şarkıyı söylemesi, hem Osman Çetin gibi bir isimle
çalışması onun YouTube şöhretinin arkasına sığınmak niyetinde olmadığını
gösteriyor ki sadece bu bile takdire değer. Zira hem şarkı hem de klipte
gördüğümüz Serra, onu “gitar eşliğinde şarkı söyleyen güzel kız” klişesinin ve
sıradanlığının dışına çıkarıyor. Gerçi Serra’yı YouTube “cover”larıyla seven kitle
bu işe biraz bozulmuş; video altı yorumları isyanlarla, sitemlerle dolu. Ama
bana kalırsa bu bile onun doğru yolda olduğunu gösteriyor.
“Kendimi Bilmeden” sözü, müziği ve “sound”uyla genç bir
şarkı, haliyle. Serdar Börcan tarafından çekilmiş klip de öyle. Ben klipteki
efektlere de Serra’nın stili ve dansına da bayıldım. Dahası Serra, birçok
yaşıtı genç kız gibi bozuk telaffuz ve yanlış teknikle şarkı söylemiyor. Bu da
onu (nedense) benzetildiği Aleyna Tilki ve Atiye gibi isimlerden bir adım öne
çıkarıyor. Şarkıcılığını biraz daha pişirdiğinde, fark çok daha fazla hissedilecektir.
Genç isimleri çok seviyor ve çok önemsiyor, her yeni
duyduğum genç ismin şarkısını büyük bir iştahla dinliyorum ama çoğu kez heyecan
duyamıyorum. Bu anlamda Serra’nın işi (tek başına şarkı olarak değil belki ama
bir bütün olarak) beni heyecanlandırdı. Yanılıp yanılmadığımı kuşkusuz zaman
gösterecek.
2014’de yayımlanan ilk albümü sonrası 2016 ve 2017’yi birer,
2018’i ise iki tekliyle geçirdi Gülden Mutlu. Toplama baktığınızda sayı çok
fazla değil. Ancak Gülden Mutlu’nun geçen zaman içerisinde kendine has stilini dinleyiciye
benimsettiğini söyleyebilmek mümkün. Yeni bir Gülden Mutlu şarkısı haberi
alınca merak ediyorsunuz ve biraz da hayal kırıklığına uğramayacağınızı bilerek
dinliyorsunuz ki bu çok önemli.
Gülden Mutlu’nun yeni teklisi “Kandırmışlar Aşk Diye”
geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı. Şarkının söz ve müziği Gülden
Mutlu’ya ait, düzenleme ise Osman Çetin tarafından yapılmış.
Şarkıyı dinlerken öncelikle Gülden Mutlu’nun ne kadar iyi
şarkı söylediğine bir kez daha şahit oluyoruz. Telaffuz ettiği her bir
kelimenin hakkını veriyor, duygusunu hissettiriyor. Hani Türkçe bilmiyor
olsanız bile ne anlattığınızı anlayacakmışsınız gibi. Bu durum o kadar seyrek
rastlanılan bir şey oldu ki şu sıralar, Gülden Mutlu vokal koçluğu yapsa
yeridir.
Gülden Mutlu’nun bu şarkıda önceki şarkılarından aşina
olduğumuz melodik örgülerin, armonilerin sınırlarını biraz zorlamış. İyi de
olmuş. Düzenleme ise Osman Çetin’in imzası olan her iş gibi gayet modern ve
güncel.
Şarkının klibi ise ayrıca alkışı hak ediyor. “İyi klip = yüksek
bütçe, e ne gerek var?” denklemi bu işe para yatırabilecek koca koca pop starlarımızca
bile kabul görmüşken, bu kadar sadelikle bu kadar ihtişamlı bir görsellik
yakalamanın mümkün olabileceğini hatırlatıyor Gülden Mutlu.
(1 Mayıs 2018 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Edis başkaydı; ilk gördüğümüzde anlamıştık. Bunun formüle edilebilir bir izahı yok. Bazıları başkadır. “Şeytan tüyü” derdi eskiler. Öyle bir tılsım, öyle bir hemen fark edilirlik, ayırt edilebilirlik, öyle bir anında etki yaratabilme gücü. “Allah vergisi” de derdi eskiler.
İşte tam da bu yüzden henüz sadece dört tekli yayımlamış Edis’in uzunca bir süredir beklenen ilk albümü önemliydi. Edis başkaydı, evet ama bunu nasıl değerlendirecekti? Ya da değerlendirebilecek miydi?
Edis’in ilk albümü “Ân”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı. Albümde 12 şarkı var. Daha önce tekli olarak yayımlanmış “Çok Çok” ve bir Erkin Koray “cover”ı olan “Gün Ola Harman Ola” dışındaki tüm şarkılar sıfır kilometre Edis şarkıları.
Albümün “teaser”ını dinlemek bile Edis’in risk almak pahasına farklı bir şeyler, en azından güncel Türkçe pop müzik içerisinde sıraya sokulamayacak bir şeyler yaptığını anlamama yetti. Albüm çıktı; yanılmadığımı anladım.
Neredeyse her gün yeni bir sürü şarkı çıkıyor, adını ilk kez duyduğumuz bir sürü şarkıcı görüyoruz dijital platformlarda. Ama ne çare. Müzik dinleme alışkanlıklarımızın değişmesi bir taraftan, müziğin pazarlanma şartlarının değişmesi bir taraftan derken oluşan kısır döngünün çarkları hepsini öğütüveriyor. Olmuşlar da olmamışlarla birlikte dijital çöplüğü boyluyor üç beş günde. “Star” konumundakilerin bile etkisi eskisi gibi uzun süreli olamıyor artık. Büyük patlamalar beklemek yersiz bu şartlar altında. Taş üstüne taş koyan, ağır da olsa emin adımlarla ilerleyen sağ çıkacak bu kaostan. Edis bu albümüyle tam da bunu başarıyor.
Bu albümde ilk dinleyişte kafadan “hit” denilebilecek bir şarkı yok. O kadar kolay algılanır, dile pelesenk olur şarkı da yok. Tutun ki yaz başı çıksa, belki de yazlık mekânların “playlist”lerine giremeyebilirdi bu şarkılar. Ama bana güvenin, bu yaz boyu duyacağız biz Edis şarkılarını. O zamana kadar en azından birkaçını sindirmiş olacağız çünkü. Tıpkı “Çok Çok”un uzun vadede bir “hit”e dönüşmesi gibi.
Bir albümü bir tekliden ayıran en önemli şey bir birden fazla boyutunun olması şüphesiz. Bu anlamda Edis’le aslında yeni tanışıyor olduğumuz söylenebilir. Güçlü ve zayıf yanları, vizyonu, derinliği, felsefesi (en azından şimdiki zaman diliminde) nedir ne değildir, bu albümle görüyoruz. Mesela “Gencim, yakışıklıyım; o halde genç kızların gönlünü çelecek yapış yapış romantik ya da şöyle sokak sloganlı bir bıçkın delikanlı şarkısı yaparım, parsayı toplarım,” gibi bir kafada olmadığını teklilerinden az çok anlasak da albümünde bunu net bir şekilde görüyoruz. Yok çünkü öyle bir şarkı.
Onun yerine hemen her biri farklı bir biçimde, neresinden baksanız yirmi otuz yıldır aynı sulardan beslenen Türkçe pop klişelerine göre yenilikçi, özgür denemeler barındıran şarkılar var. Twitter’da bir yorum okumuştum, “Edis’in yaptıklarının dünyada çoktan modası geçti,” diye. Bu ülkede müzik yapanlardan, bu ülkenin şartları içerisinde, dünyada yapılmamışı yapacak, yeni bir moda, akım yaratacak bir müzikal yenilik beklemek hayalperestlik olur. Onu geçiniz. Ama ayakların bu topraklara basmakta iken ellerinle sınırların dışına uzanabiliyorsan, bu bile başarıdır ki Edis bunu yapmış, en azından yapmaya azmetmiş işte.
Albümün en “catchy” şarkılarından biri olan “Roman”, söz ve müziği Edis’e ait, düzenlemesi Ozan Çolakoğlu tarafından yapılmış bir şarkı. Albümü bu şarkı açıyor ve hemen ardından “Çok Çok” geliyor. Dünyada genellikle albümden önce çıkan tekli şarkıları, daha önce yayımlandı diye albümün sonuna konulmaz. Bu bize has bir uygulamadır ve şarkı sıralamasına, albüm bütünlüğüne verdiğimiz (daha doğrusu vermediğimiz) önemin de göstergesidir. Bu yüzden bu albümde bu şarkıyı ikinci sırada görmek hoşuma gitti. Müzikal akışta ve hikâye içerisinde yeri orasıymış ki oraya konmuş diye düşündüm.
“Çok Çok”un peşi sıra gelen “Yalan”, Edis, Alper Narman ve Onurr’un ortak yazdığı bir şarkı. Düzenlemeyi Osman Çetin yapmış. Ardından Yasemin Mori’nin Edis’e eşlik ettiği “Sevişmemiz Olay” geliyor. Her iki şarkı da genç ve ateşli, dinamik şarkılar. Mori’nin Serhat Şensesli ile birlikte yazdığı şarkıyı Şensesli düzenlemiş. Yasemin Mori ile Edis’in ilk kez tanıştıkları güne şahit olmuşluğum var. Radyo Boğaziçi’nin bir ödül töreninde BÜMED’de kulis olarak ayrılmış bölümdeydik. Edis, Yasemin’e hayrandı. Oracıkta kırk yıllık ahbap oldular, kimyaları anında tuttu. Yasemin de başından beri çemberin dışındadır ya hep. Edis’e çok yakışmış yazdığı şarkı bu yüzden.
Albümün bence en iyi şarkılarından biri “Sen Özgür Ol”, Mustafa Ceceli’nin düzenlemesini yaptığı bir Edis bestesi. Edis’i ilk kez yavaş bir şarkıda dinlerken şarkıcılığının farklı bir boyutunu da görmüş oluyoruz.
Tıpkı “Sen Özgür Ol” gibi batılı bir orta tempo şarkı olan “Ân” ile albüm hiç etkisini azaltmadan devam ediyor. “Ân”ın düzenlemesi bir başka vizyonu geniş müzisyenin, Gürsel Çelik’in elinden çıkmış. Söz ve müziği yine Edis’e ait olan “Bana Ne” ise Ozan Bayraşa tarafından düzenlenmiş.
Bazı aranjörler bazen “uçmak” isteseler de şarkıcılar ya da şarkıcıların onlara getirdiği şarkılar fazla yükselmelerine izin vermez. Bunu düşününce “Bana Ne”de de görüldüğü üzere, Edis ve şarkılarının aranjörlere fırsat verdiği söylenebilir. Bu kadar oyuncaklı düzenlemelerin açıklaması bu olsa gerek. (Bu arada, “Bana Ne” ayrı yazılır; kartonetteki gibi bitişik değil.)
Bir başka Edis bestesi “Eyvallah”, Osman Çetin’in düzenlemesiyle albümün sekizinci sırasında. Kolay algılanabilir, çok bildik armonik dizimlerle yazılmış ama düzenlemesinin zenginliği ile sıkmayan bir şarkı “Eyvallah”.
Edis, Alper Narman ve Onurr ortaklığının bir diğer şarkısı “Doldur İçelim” var sırada. Düzenleme Ozan Çolakoğlu tarafından yapılmış. Adından da anlaşılacağı üzere, alaturka temalı bir şarkı bu. Basbayağı oryantal bir düzenleme de yapılabilirdi ama öyle yapılmamış neyse ki. Albümün ticari açıdan iş yapacak şarkılarından biri olduğu söylenebilir kolaylıkla.
“Dur De” benim albümde en sevdiğim şarkıların başında geliyor. Hem melodi gücü de hem Edis’in yerinde yorumu ile ilk dinleyişte kendini gösteren “Dur De”nin söz ve müziği Edis’e, düzenlemesi Gürsel Çelik’e ait.
Sözleri Edis’e, müziği Edis ve Gürsel Çelik’e ait “Köle”nin düzenlemesini de Gürsel Çelik yapmıştı. Akışı kolay, formülü belli bir dans şarkısı “Köle”.
Albümün kapanışında ise Erkin Koray’ın 1996 çıkışlı albümüne adını veren, söz ve müziği de Koray’a ait bir şarkı. Bugüne dek hiç “cover” potasına girmemiş bu şarkıyı Gürsel Çelik’in düzenlemesi ile dinliyoruz. Şarkının bu düzenlemesinin Erkin Koray versiyonundan çok daha iyi olduğu aşikâr. Şarkı da Edis’e beklenmedik bir biçimde çok yakışmış. Bana Edis’in “cover” yapması için bir şarkı sorsalar, ben kırk yıl düşünsem, bu şarkı aklıma gelmezdi mesela.
Çok farklı akımların birbirinin içinden geçtiği düzenlemelerin toplamda bir müzikal bütünlük oluşturduğu, kendi içinde tutarlı, kendi üslubunu ve tavrını yaratmış bir albüm “Ân”. Başta da yazdığım gibi, Edis’i üç boyutlu olarak dinlememizi, tanımamızı sağlıyor her şeyden önce. Şahsen ben uzun uzadıya dinleyip bir iyice tanıdım. Ve tabii yeterince tamamlanmamış yerini de gördüm.
İlk albümler genellikle yıllardır biriktirilmiş şarkılardan oluşur ve o tekamülün farklı evrelerinden zengin bir içerik devşirmek daha kolaydır. Bu bakımdan albüm doyurucu. Gelin görün ki şarkı sözlerinin büyük kısmında bir konu bütünlüğü, bir hikâye eksikliği, tutarsızlık, hatta bazen mantık hataları söz konusu. Evet bir şeyler anlatıyor ama satır araları eksik kaldığı için Edis’in kafasında canlandırdığı hikâyeye dinleyenin vakıf olması zorlaşıyor.
Bunu bir örnekle açıklayayım: “İstemesen de, hayır desen de bu aşkı tek başıma yürütürüm” diyen birisi aynı şarkının başka cümlesinde “Uymazsa cebimde bir küçük eyvallah yok,” diyor. İlk cümleyi söyleyen ikinci cümleyi söylemez oysa. Hadi söyledi diyelim. Aşkı bitirmek mi istiyor, her şeye rağmen devam ettirmek mi, isyankâr biri mi, yoksa ne olursa olsun sineye çeken biri mi anlamak mümkün değil.
Ya da bir başka örnek: “Gücümü sola verdim yorgunum, her geceme seni koydu ne zor durum.” Gücünü sola vermek, kalbe yüklenmek olsa gerek. Peki her gecesine onu koyan kim ya da ne? Birini geceye koymak ne demek?
Bunlara benzer pek çok örnek var albüm boyunca karşımıza çıkan. Biliyorum bu zamanda bunlara kafa yormak gereksiz. Melodiye uygun akan, dile kolay gelen kelimeler dinleyiciye yetiyor ve şarkılar artık genellikle bu teknikle yapılıyor; dinleyici de hikâye peşinde koşmuyor, çoğu zaman bir tek cümle ya da kelime yetiyor şarkıyı sevmesine; gerisini duymadığı bile oluyor. Ama Edis’in bu kaosun içinde parladığı yerde kendini bu anlamda da farklı kılmasını, daha incelikli ve detaycı olmasını beklerdim.
Albüm kapak ve kartonet fotoğrafları Erdi Doğan tarafından çekilmiş, kreatif direktörlüğü Sezer Arıcı, tasarım ve sanat yönetmenliğini de Ozan Şanal üstlenmiş. Edis’i “bebek yüzlü jön” ya da “temiz yüzlü, iyi çocuk” gibi “artist” bir imaja mahkum etmeyip, doğal ve sade haliyle bırakan, tasarımı da ihtişam üzerine değil, asimetrik bir sadelik üzerine kuran bu çalışmanın çok ama çok doğru olduğunu da söyleyebilirim.
Edis başkaydı. Bu albüm gösteriyor ki başkalığı tek atımlık barut değilmiş. Umarım bu durum bundan sonra da böyle devam eder.
(1 Aralık 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.) O Ses Türkiye denilen ve aslında bir yarışma olup olmadığı çok su götüren televizyon şovu birincilik kazananlara pek yaramıyor ama şova yarışmacı olarak bir şekilde katılanların kariyer dökümlerine bir referans olarak yazılıyor. Gerçi onlar başarılarını çoğunlukla O Ses Türkiye’den bağımsız kazanıyorlar; İrem Derici örneğinde olduğu gibi, o ayrı.
Berrak da “O Ses Türkiye’den Sony Müzik Türkiye’ye” başlığı atılmış bir basın bülteni ile tanıtılıyor bu günlerde. Liseden itibaren keman ve piyano eğitimi almaya başlayan Berrak, sonrasında koro şarkıcılığı, caz vokal ve ses kayıt teknolojileri üzerine eğitimine devam ederek donanım kazanmış. Bu dökümün yanında O Ses Türkiye’nin lafı bile edilmez aslında ama ne çare “haber değeri” orada.
Berrak’ın Sony Müzik etiketiyle yayımlanan bu ilk teklisinde seslendirdiği “Mersi” adlı şarkının söz ve müziği Selahattin Erhan’a ait. Erhan işin prodüktörlük kısmını da üstlenmiş, şarkının düzenlemesini ise Osman Çetin yapmış.
Selahattin Erhan Türkiye’de yapılan popüler müziğin eski zamanlarını da bu zamanlarını iyi bilen, takip eden bir şarkı yazarı ve kime nasıl bir şarkı yazması gerektiğini iyi biliyor. Belli ki bu şarkı da böylesi bir “proje şarkı”. Gündelik dilin, internet dilinin ve Türkçe’nin eskiden beri kullanılan beylik deyimlerinin bir arada kullanıldığı, “atarlı” tarafıyla Demet Akalın, “efe” tarafıyla Sıla sularında gezinen bir üslubu var şarkıcının dillendirdiği hikâyenin. Bunu yer yer çok eleştiren oluyor ama pop müzikte bu formül gayet mubahtır, iş ki bir mantık çerçevesinde, bir hikâye anlatsın şarkı sözleri.
Kıvrak bir melodi, ona keza bir düzenleme şarkının asıl artıları. Ama onlardan da fazla öne çıkan Berrak’ın böylesi “piyasa işi” bir şarkıda bile fark edilebilen şarkıcılığı. Hem güçlü bir ses, hem iyi bir şarkıcı Berrak, o çok belli. Berrak’ı yakın vadede “piyasa işi” olmayan bir şarkıda da dinlemek için can atıyor olabilirim. Bu şarkı dinleyicide bu hissi yaratabilirse zaten amacına hizmet etmiş olacaktır şüphesiz.
“Ege sen ne zaman Harbiye Açık Hava’da konsere çıkacaksın?”
Anne ve babası olarak kızımıza böyle bir soru sormak en
doğal hakkımızdı. Zira yememiş yedirmiş, içmemiş içirmiş, bu yaşına kadar
getirmiştik. Bir de birkaç saat önce izlediğimiz konserde önümüzde oturan Edis’in
anne ve babasına çok özenmiştik.
(28 Nisan 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Size bir şey söyleyeyim mi? Rober Hatemo’nun yeni şarkısı aslında tam Bülent Ersoy’a göre bir şarkı imiş. Yani duyar duymaz bende o algıyı yarattı. Tabii şimdinin Bülent Ersoy’u her notaya üç dakika bastığı ve şarkıların metronomlarını yerlerde süründürdüğü için artık pek mümkün değil ama hayal bu ya, olsa güzel olurmuş dedim içimden.
Rober Hatemo’yu nasıl bilirsiniz? Bildik bileli iyi bir şarkıcı değildi belki ama ta ilk şarkısı “Esmer”den beri hem eğlenceli hem de “damar” şarkılarla yarattığı “entertainer” algısı içerisinde kulvarında önde koşuyordu. Sonra biraz geride kaldı ya da yaptığı müzik türünün eski popülerliği kalmadı sektörde. O da farklı bir çıkış yolu bulamadı kendine. Şöyle bir baktım da, 2003 çıkışlı “Aşksız Prens”ten bu yana öyle aman aman kendini gösterdiği bir iş gelmemiş Hatemo cephesinden (bence.) 2015’de yayımlanan “Pabucumun Dünyası” adlı albüm ve “Dikkat” adlı tekli de buna dâhil.
Rober Hatemo yine bildiğimiz Rober Hatemo ama bu defa seçtiği şarkı bildiğimiz Rober Hatemo’nun sevdiğimiz “damar” şarkılarından biri arasına girebilecek güçte görünüyor. Epeyce oyuncaklı, bir parça argo sözleriyle efkârlı bir demlenme şarkısı “Giden Candan Gidiyor”. Özellikle ‘90’lardaki Hatemo şarkılarını sevenlerin ilk dinleyişte kapılacağı türden bir şarkı.
Söz ve müziği Ogün Dalka tarafından yazılan şarkının düzenlemesini Osman Çetin yapmış. Hem Dalka’nın hem de Çetin’in daha önce yaptığı işlere baktığınızda bu şarkının bir sürpriz yaptığını söylemek mümkün. Sıla yazmış, Efe Bahadır düzenlemiş olsa şaşırmazdım mesela.
(23 Aralık 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Melis Kar’ın Halil Sezai ile düeti “Yalnız Masal” 2016 Nisan ayında yayımlanmıştı. Kar yılı bir başka şarkıyla kapatıyor. Söz ve müziği kendisine, düzenlemesi ise Osman Çetin’e ait “Kibir”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle servis edildi.
Çok aritmetik, çok hesaplı ama bir o kadar da ölçülü bir şarkı “Kibir”. Dünyadaki popüler müzik eğilimlerinin izinden giderken Türkiye’deki genel geçer beğeni skalasını da ıskalamıyor. Bunda son günlerde adını giderek daha sık duyduğumuz aranjör Osman Çetin’in payı büyük şüphesiz.
İyi bir sese sahip olmanın tek başına bir işe yaramadığı pop arenasında şarkı söyleyebilmek kadar şarkı seçebilmek, o şarkıyı sunabilmek ve satabilmek de şarkıcılığa dâhil artık. Buradan bakınca Melis Kar’ın yakın vadede başarıya giden yolun kapılarını zorladığı söylenebilir. Başından bugüne gelişine bakarak söylüyorum bunu.
Belki “Kibir” tek başına Melis Kar’ı birdenbire birinci lige çıkaracak güçte bir şarkı değil ama kulvarında farkına dikkat çekecek, isminin altını doldurmaya yarayacak, doğru bir adım. İçimdeki bir his ise Melis’in atlama tahtası olacak o şarkıyı yakalamasının an meselesi olduğunu söylüyor. Bekleyelim bakalım.
(20 Eylül 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Aziz Kiraz, son dönem yetenek yarışmalarından çıkmış en farklı, en kişilikli, en dikkat çekici isimlerden biri oldu. Henüz 18 yaşında olmasına rağmen hem oktavı geniş sesi, hem de gayet oturmuş, olgunlaşmış şarkı söyleme biçimi ile dinlerken kulak kesildiğimiz Aziz, sempatikliği ve güler yüzü ile de hafızalara yer etti. Müziğin eğitimini alıyor olması, opera öğrencisi olması da yeteneğinin altını dolduruyordu üstelik.
Bu hızla Aziz kapanın elinde kaldı ve ilk teklisi “Efso”, vakit geçirmeden piyasaya sürüldü. EMI Müzik etiketiyle yayımlanan şarkının söz ve müziği Alper Narman – Onur Özdemir ortaklığında yazılmış, düzenlemesi ise Osman Çetin’e ait.
Fakat o da ne? Bu Aziz, O Ses Türkiye’de seyrettiğimiz Aziz değil. Her gün bir yenisiyle karşılaştığımız genç erkek popçulardan biri. Yarışmada farklı kostümleri, saçları ile dikkatimizi çeken çocuksu genç gitmiş, sokağa çıksak on dakikada en az on tane göreceğimiz görünümde bir delikanlı gelmiş yerine. Şarkısı deseniz, onda da Aziz’i ara ki bulasın. Başından sonuna o dek o kadar Onurr gibi söylemiş ki Aziz, kendisinden eser kalmamış.
Aslında şarkı tam da Aziz yaşında bir gencin söyleyeceği türden. Onun yaş ortalamasında sevilmemesi için de bir neden yok. Belli ki buradan yola çıkılmış. Ama yarışmadaki Aziz’i az ya da çok izlemiş herkes biliyor ki gerçek Aziz bu değil. Bu şarkı da bu imaj da Aziz’e “küçük” gelmiş, onu sıradanlaştırmış.
Aziz’in çok sıcak bir ekran/sahne enerjisi var. Sesini kullanmayı, şarkı söylemeyi de iyi biliyor. Bu niteliklere sahip olduğu sürece sırtı kolay yere gelmez kuşkusuz. Bu şarkıyla da gelmeyecektir büyük ihtimalle. Ama biz, yarışmadan edindiğimiz izlenimle, ondan çok daha fazlasını beklemek durumundayız. Yine de enseyi karartmıyoruz tabii, Aziz daha çok genç. Belki de bu çekingen bir ilk adımdır ve devamı daha iddialı gelecektir; bekleyip görmek lazım.
Bu arada Aziz ismini soyadı olmaksızın kullanmak da doğru bir taktik değil sanki. Bu internet çağında tek isim kullanmak zaten çok riskli. Basit bir örnekle, bu satırları yazarken Google hazretlerine “Aziz” diye sual ettiğimde ancak dokuzuncu sayfada, o da Aziz Kiraz olarak bir videosuna denk gelebildim. Oraya kadar Rutkay Aziz’den Bulgar şarkıcı Azis’e kadar kimler kimler çıktı karşıma. Oysa “Aziz Kiraz” diye aradığımda doğrudan ulaşabildim. Kiraz çok sevimli ve de artistik bir soyadı kaldı ki; bir “Sağıroğlu” değil yani.
(26 Ağustos 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
İrfan Özata yeni nesil pop yıldızı tanımının içine alınabileceklerden. Gerçi o, destekli bir proje olarak değil, tamamen kendi emeği ve çabasıyla bir yol açtı kendine. Birikiminin ve müzisyenlik deneyiminin gücüyle adını duyurdu. İyi pop şarkıları yazıyor, iyi şarkı söylüyor. Gelin görün ki fizik olarak bir erkek pop-star prototipine hiç uymuyor. Uzun boylu değil, kaslı değil, davetkâr ve çapkın bakışlar atmayı bilmiyor. Ne gam… İrfan bu eksiğini (bu bir eksikse şayet –ki bence değil, olmamalı) müziğiyle olduğu kadar sıcak, komik, sempatik hali ve tavrıyla pek güzel kapatıyor. Hatta artıya geçiriyor. Bunu görmek için sosyal medyada İrfan Özata takipçisi olmak yeter.
İrfan Özata’nın geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle piyasaya çıkan mini albümü “Yazı Tura” adını taşıyor. 2015 yılında “Emir Büyük Yerden” teklisi ve aynı adlı filmin “soundtrack”i olarak kullanılan “Git Başımdan” adlı teklisini yayımlamıştı İrfan Özata. Demet Akalın’ın ses getiren “Pırlanta” adlı şarkısının bestecisi olarak da duyduk adını bu yıl. İlk teklisi “Yanlış Fotoğraf” ve ilk albümü “Hayat Okulu” ise 2013 yılında dinleyici karşısına çıkmıştı.
“Yazı Tura”da “Git Başımdan”ın yanı sıra dört yeni şarkı ve bir de farklı versiyon var. Dört ayrı hedef kitleye yönelik dört yeni şarkı demek daha doğru olur belki. Bu anlamda biraz stratejik bir albüm bu. İlk albümünde tamamen kendi bildiğini yapmış ama istediği çıkışı tam anlamıyla yakalayamamış bir müzisyenin yol arayışı da denilebilir.
Albümün çıkış şarkısı olarak seçilen “Örf” işin romantik tarafında duran yavaş tempolu bir şarkı. Sözlerini Yazgın Kaçak yazmış, bestesini İrfan Özata yapmış, düzenleme ise Serkan Ölçer’e ait. Gökhan Şahin’in sözleri, İrfan Özata’nın bestesi ve Enver Günen’in düzenlemesiyle “Hır Gür” slogan sözleri, kolay tekrar edilebilir melodisi ve elektronik düzenlemesi nedeniyle tam bir “playlist” şarkısı. “Beach” olur, “club” olur, radyo olur ama mutlaka ayakta dinlenir cinsten... Ardından gelen “Meşrep” ise tam aksi istikamette, rakı masasında uzun oturmalık bir demlenme şarkısı. Sözler Yazgın Kaçak’ın, beste İrfan Özata’nın elinden çıkmış bu defa, düzenleme ise Altuğ Öncü tarafından yapılmış. Bu tür şarkılara bayıldığım bir sır değil. Öznel olmak gerekirse albümde en çok bu şarkıyı sevdiğimi de saklayacak değilim.
Yine bir Yazgın Kaçak – İrfan Özata şarkısı olan “Yazı Tura”, bu defa daha genç bir kitleyi hedefliyor. Daha Batılı, daha pop ve hatta daha “teen-age” bir şarkı çünkü. “Karşında sussam bile atasözü olur” gibi sıkı bir slogana yaslanan şarkının Osman Çetin imzalı düzenlemesi çok dinamik ve eğlenceli. Albümde şarkının daha kısa bir “Radio Edit” versiyonu da var.
“Git Başımdan” ise albümün tek bildik şarkısı. Gökhan Şahin ve İrfan Özata imzalı bu şarkının düzenlemesi Bahadır Tanrıvermiş tarafından yapılmış. Bir film müziği olması nedeniyle mi bilinmez ama teatral yönü ağır basan, bir müzikal şarkısı tadı veren türden bir şarkı “Git Başımdan”.
İrfan Özata’nın ses aralığı geniş, ses tınısı ise dinleyene pozitif enerji yüklüyor. Aslında kişiliğinin sesine yansıması demek daha doğru belki (tanıdığım için söylüyorum bunu.) Tam da bu sebeple eğlenceli, hatta bir parça esprili şarkılarda sesini ve ismini daha fazla parlatabileceğini söylemek yanlış olmaz. Belki bu albüm için her ne kadar ticari şansı yüksek olsa da bence “Örf” doğru bir çıkış şarkısı değildi. Ben olsam “Yanlış Fotoğraf”la yakaladığım çizginin üzerinden bir süre daha devam ederdim ve bu nedenle de bu albümün ilk klip şarkısı olarak “Yazı Tura”yı seçerdim. Tabii bu işler hiç belli olmuyor. Yarın öbür gün İrfan öyle güçlü bir yavaş şarkı yakalar ve öyle de iyi söyler ki benim bu fikrimi yerle yeksan ediverir. Müzik bu sonuçta, hiçbir zaman bir tek doğrusu olmaz.
Sedat Doğan tarafından çekilmiş fotoğrafları ve Melek Boçoğlu’nun grafik tasarımıyla özenli kartonet de albümü bütünlüyor. Eli yüzü düzgün pop sevenlere bu mini albüm tavsiye olunur.
(14 Ağustos 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Bir neslin ortak hafızasına silinmez bir biçimde yer etmiş “güç bende artık” sloganını (Bknz: He-Man çizgi film serisi) bir şarkıya dönüştürmek ancak Alper Narman ve Onur Özdemir’in aklına gelirdi herhalde. Pop müziğin tam da istediği gibi, popüler kültüre bugün veya geçmişte yer etmiş ikonik her türlü imgeyi, edimi, figürü alabildiğine kıvrak bir dille şarkıya dönüştürme konusunda çok ustalar, doğruya doğru. Bu formülle yaptıkları her şarkı tutmamış olsa da, formülün doğruluğu tartışma götürmez.
Alper Narman ve Onur Özdemir imzalı “Güç Bende Artık”, popun genç isimlerinden Tuğba Yurt tarafından seslendirildi ve tekli geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı. Şarkının düzenlemesi ise Osman Çetin tarafından yapılmış.
Aslına bakarsanız basbayağı arabesk bir şarkı bu. Ancak düzenleme kadar Tuğba Yurt’un çapaksız ses rengi ve şarkı söyleme biçimi şarkıyı pop sularında rahat rahat yüzdürüyor. Popa arabesk sos katılacaksa illa, bu biçimde katılabilir işte pekala.
Edis’in ilk teklisi “Benim Ol”, sadece dijital formatta yayımlanmıştı. PDND Müzik etiketiyle CD formatında da yayımlanan yeni tekli, “Olmamış mı?” ise aynı adlı yeni şarkının yanı sıra “Benim Ol”un dört farklı versiyonunu da içeriyor.
Pop müzikle ilgili herkesin ortak kanaati, Edis’in önümüzdeki yılların pop yıldızı olacağı ve hatta şimdiden olduğu. Bu görüş sosyal ve “anti-sosyal” medyada yazılıp çizilmekle, söylenmekle kalmıyor, müzik kulislerinde de konuşuluyor nicedir. Bu, çok sık karşılaştığımız bir durum değil. Çünkü bu tekli yayımlanana kadar Edis’i sadece bir tek şarkısıyla dinlemiş ve tanımıştık. Ve bir şarkıcıyı bir tek şarkısıyla starlığa tayin etmek, ‘90’ları geride bıraktığımızdan bu yana alışık olduğumuz bir şey değildi. Gelin görün ki “star ışığı” denilen şey tam da böyle bir şey. Ya da eskilerin deyimiyle “şeytan tüyü” denilen şey. Nedenini niçinini açıklamak zordu ama Edis’de o ışık vardı ve kısa sürede herkesi etkisi altına kaldı.
Size Edis’in “Benim Ol”dan çok önce yayımlanmış ve pek duyulmamış bir çalışmasından da bahsedeyim yeni şarkıdan bahsetmeden önce. “Birden” adlı bu “rap” şarkısında, Pit10’a “featuring” yapıyor Edis. Bu şarkı sadece dijital formatta, iki farklı albümde yer almıştı. Birisi Pit10’un “Beni Bilmiyorsun” adlı albümünün iTunes versiyonunda, diğeri ise “İnadına T-Rap” adlı karma “rap” albümünde. Her iki albüm de Ve Medya etiketiyle 2014 yılında yayımlanmıştı. Edis hayranlarına duyurulur.
Gelelim “Olmamış mı?” teklisine…
Tıpkı “Benim Ol” gibi “Olmamış mı?” da söz ve müziği Edis’e ait bir şarkı. Her şeyden önce artık demode olmuş bir dilden ve şarkı biçiminden uzak, bugünün genç dinleyicisine doğrudan ulaşacak şarkılar yazıyor Edis. Bu ikinci şarkı ile bunu bir kez daha görüyoruz. Ozan Çolakoğlu ise tıpkı Tarkan’ın ilk döneminde yaptığı gibi, bu taze soluklu şarkıları taze soluklu düzenlemelerle cilalıyor. Üstüne Edis’in birilerinin taklidi/benzeri olmayan şarkı söyleme biçimi ve kendine has sesi, avantajlı fiziği ve dans edip şarkı söyleyebilme yeteneği de eklenince taşlar tam anlamıyla yerine oturuyor. Şu da var ki, Edis ilk şarkısının başarısının arkasına sığınıp, yine ona benzer bir şarkı yapma kolaycılığına sığınmamış ve yine dinamik ve genç ama bambaşka stilde bir şarkıyla başarısının uzun vadeli olacağını da göstermiş.
“Benim Ol”un farklı versiyonları da şarkıyı yine ve yeniden sevmek için farklı alternatifler sunuyor. Osman Çetin tarafından yapılmış akustik ve “remix” versiyonlar ve Ogün Dalka tarafından yapılmış “remix” versiyon ve orijinal Ozan Çolakoğlu düzenlemesiyle “Benim Ol”un dört farklı versiyonunun dördü de sıkılmadan dinlenilebiliyor. Özellikle “remix” versiyonlarda şarkıların bir ritim kutusuna döndürülmesini ve dans edilebilir ama dinlenilemez hale gelmesini sevmeyen bir müzik dinleyicisi olarak, bu versiyonların her birini sıkılmadan dinlediğimi ve sevdiğimi söyleyebilirim.
Teklinin kapak tasarımını Mete Özgencil yapmış, fotoğrafları ise Hüseyin Erçayhan çekmiş. Hedefi doğru yerden vuran bu tasarım ve fotoğraflara diyecek bir şey yok ama teklinin fiyat etiketinin ayrı bir etiket olarak değil de tasarımın bir parçası olarak kartonete basılmış olması tatsız olmuş. Albümleri bir müzik eseri olarak gören ve arşivleyenler için bu görüntü çok sevimsiz ve bir ressamın tablosuna fiyat etiketi yapıştırmasından farkı yok.
Bir de “Olmamış mı?” için daha iddialı bir klip beklentisi içinde olduğumu söylemeliyim. Bu klip hem bir parça karanlık, hem de zayıf kalmış. Edis artık istese de istemese de ortalamanın üzerinde olmak/kalmak zorunda; zira başta da söylediğim gibi, herkes onu öyle bir yere koydu, aksi hayal kırıklığı olur hepimiz için.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.