Ayşe Hatun Önal, Fikri Karayel, bir de üstüne Ufuk Kevser…
Çok parlak gözüküyor böyle yan yana yazınca. Beklenti büyük oluyor. “Cool” bir
elektronik şarkı mesela… Hani Ayşe Hatun Önal biraz o sulardan çıktı ya son
zamanlarda… Hani Fikri Karayel ve Ufuk Kevser de tam o havalardan çalar ya…
Enteresan ama öyle bir şarkı değil karşımıza çıkan. İsmi çok
iddialı: “Efsane”. Ne var ki daha şarkının başında duyduğumuz “Efso” vokaliyle
bir kalıyorsunuz şöyle. Bayatlamadı mı çoktan bu “efso” esprisi (hatta şarkısı
bile yapıldı çok önce?) Dahası ben kendi adıma sözlerin ne anlattığını, neden
bahsettiğini zerre anlamadım. Hadi onu geçtim. Bu melodiyi ben bir yerden tanıyorum.
Yoksa neden şarkıyı dinler dinlemez “Devrim istiyorsanız devrim yapalım, rüzgâr
nereden esiyor ona bakalım,” diye mırıldanmaya başlayayım? Ne alakası var? Var
işte. Timur Selçuk’un “Dönek Türküsü” dolaşıyor “Efsane”nin melodisinde.
Ayşe Hatun Önal'ın sesinde acayip bir karizma var. "Güzel
ses, güçlü ses, şahane şarkıcılık" filan demiyorum bakın. Başka bir şey; belki bir "aura"; ona
kabul. Bu şarkıda da o meydan okuyan, tavırlı sesi yine çok çekici. Klibin bir
mesajı, alt metni var, o da hoş. Dahası Ufuk Kevser’in düzenlemesi çok çok iyi.
Ayşe Hatun Önal’ın ne yapsa beğenecek bir kitlesi var. Müzikte
her şey çok sıradanlaşmış, renksizleşmişken biraz farklılık, biraz ters köşe
iyidir belki de. Yine de “Efsane”nin beklentimin çok altında kaldığını
söylemeliyim. En azından bu üçlüden beklentim bu değildi.
Gülşah Tütüncü adını ilk kez 2009 yılında Mustafa Ceceli’nin
seslendirdiği “Hastalıkta Sağlıkta” adlı şarkının söz yazarı ve bestecisi
olarak duyduk. Dakika bir gol bir bu şarkının ardından 2010 yılında bu defa
Tarlan’ın albümünde “Usta Çırak” adlı şarkıda rastladık ona bir kez daha.
Konservatuar mezunu idi, keman performans sanatçısı idi, şarkı yazıyor ve aynı
zamanda söylüyordu da. Sesini duyduğumuz ilk şarkı “Hiç Gitmesin” ise 2011’de
yayımlanan ENBE albümünde yer aldı. Derken 2012 yılında ilk teklisi “Dua
Ediyorum” geldi.
Sonrasında Sana Bir Sır vereceğim dizisi için seslendirdiği “Hazan
Vakti” adlı şarkı, Tarkan’a verdiği “Çay ve Simit”, Ayşe Hatun Önal’a verdiği “Beyaz
Atletli”, Gülşah Tütüncü cephesinden gelen diğer şarkılar oldu. Gülşah Tütüncü’nün
yeni teklisi “Sen de mi Brütüs?” ise geçtiğimiz günlerde Bemol9 Müzik
etiketiyle yayımlandı. Şarkının söz ve müziği Gülşah Tütüncü’ye ait, düzenleme
ise Gülşah Tütüncü ve Tolga Kılıç imzası taşıyor.
Bugüne kadar yayımlanmış şarkılarına baktığınız zaman ilk dikkatinizi
çeken şey Gülşah Tütüncü’nün pop yelpazesi içinde farklı tür ve eğilimlerde
şarkılar yazabiliyor oluşu. Ağır romantik de olabiliyor, çok eğlenceli de, orta
yaşlı da olabiliyor, çok genç de… Bu büyük bir avantaj. “Sen de mi Brütüs?” hem
genç hem de eğlenceli bir şarkı mesela. Hem akışkan, kıvrak ve oylumlu melodik
yapısı, hem atarlı ama aynı zamanda cilveli sözleriyle şarkı Gülşah’ın teatral
şarkıcılık biçimi ve adeta ikinci bir solist gibi tınlayan kemanıyla da şenleniyor.
Tek başına 4 dakikalık bir romantik komedi filmi gibi. Keza klip de öyle. Hatta
klibi biraz ağır akıtsanız, birkaç bölümlük bir dizi çıkar sanki.
Müzik, müziği sadece para ve şöhret ve tıklanma ve beğenilme
maksadıyla yapanların eline kalmak üzereyken gerçek müzisyenlere daha çok iş
düşüyor. Gülşah Tütüncü onlardan biri. Üstelik isterse böyle hafif ve
eğlencelik, isterse gayet ağır ve oturaklı şarkılar yazabilecek bir müzisyen. Bu
yüzden daha çok sahalarda, oyunun içinde olmalı. Dilerim bu şarkı bunun
başlangıcı olur.
Son olarak şarkının ismini hem tekli kapağında hem de dijital
platformlarda doğru imlayla yazabildikleri için ve bu kadar kapsamlı, bol
fotoğraflı bir basın bülteni hazırladıkları için kimler özen ve hassasiyet gösterdiyse
onları tebrik etmek boynumun borcu. Sahiden bravo!
Ayşe Hatun Önal, kişisel karizması, “cool” duruşu ve başından
bu yana tercih ettiği müzik türüyle kendini farklı bir yere konumlandırmayı
başardı. Beklenti çıtasını da yükseltti haliyle. Müziğe ne kadar dört elle
sarıldığı konusunda şüphem baki. Zira birkaç sene önce onu bir ödül töreninde
izlediğimde (“playback” yapmasına rağmen) sahnede elini ayağını nereye
koyacağını bilemeyen bir amatör görünce şaşırmıştım. Sanki stüdyo şarkıcısı
olmak ona yetiyor gibi. Onu da canı istediğinde şanı yürüsün diye yapıyor gibi.
Nitekim Önal’ın DMC etiketiyle piyasaya çıkan yeni şarkısı "Katakulli" de kocaman bir iddia taşıyor.
Mabel Matiz gibi şu sıralar elini nereye dokundursa altın eden birinden şarkı
almak, onunla böyle bir işbirliğine gitmek az şey değil. Üstelik ilk bakışta
nasıl tutar ki bu kimya diye düşündürten bir teşebbüs bu. Sonuç; Mabel’in zekâsı
ve yaratıcılığının bir kez daha ispatı. Ayşe Hatun Önal imajı için ancak
böylesi bir şarkı yapılabilirdi. Hem eğlenceli, hem sürükleyici hem de o
nispette “cool” bir dans şarkısı. Mabel’in Sabi Saltiel’le yaptığı düzenleme
mükemmel. Uzun zamandır bu kulvardan böyle güçlü şarkı çıkmadı.
Gelin görün ki Ayşe Hatun Önal imajı için biçilmiş kaftan bu
şarkının Ayşe Hatun Önal şarkıcılığı için doğru seçim olup olmadığı kocaman bir
soru işareti. Fazla da geniş ses aralığı gerektirmeyen soğuk elektronik
şarkılara çok yakışan ses rengi bu şarkıda çok doğru yerden tınlamıyor gibi.
Belki de bunun üstünü örtmek için geriye itilen sesin ne söylediğini anlamak da
mesele. Bir rabarbadır gidiyor. Geriye kulakta hoş bir ritim, melodi, tekrar
dinleme isteği kalıyor kalmasına ama keşke bu şarkıyı bir başkası söyleseymiş
diye de düşündürüyor. Önümüzdeki yaz her yerde çalınacak şarkılardan biri
olacağı kesin, o ayrı.
(16 Ocak 2017 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Mithat Can Özer, Pist’on adı verilmiş grubun solisti olarak karşımıza çıktığında takvimler 2012 yılını gösteriyordu. Grubun ömrü fazla uzun olmadı ve 2015 yılında Özer bu defa solo olarak bir tekli yayımladı. Mithat Can Özer’in ilk solo albümü “Aşk Mevsimi” ise geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle piyasaya sürüldü.
Yola “rock” müzikle başlamıştı. İlk teklisi “İnşallah” da “rock” formunda bir şarkıydı. Bu albüm ise Mithat Can Özer’in pop sularında yüzmeye karar verdiğini gösteriyor. Bence doğru olan da buydu. Sezen Aksu’nun oğlu olmanın yükünü ancak onun müziğiyle uzlaşarak hafifletebileceğini düşünenlerdendim başından beri. Aksinin işe yaramadığına dair nice örnek gördük çünkü.
Nitekim bu albümde iki Sezen Aksu bestesinin yanı sıra, onun yazdığı türden şarkıların çok yakınından geçen Mithat Can Özer besteleri de var. “Acıya Tanığım” tam da böyle bir şarkı mesela. Özellikle bu şarkıda ama aslında albümün büyük kısmında yaylı kompozisyonlarında belirgin bir şekilde Onno Tunç etkisi duymak mümkün ki bu şarkının künyesinde Onno Tunç’un kızı Ayda Tunç’un da imzası var zaten.
Albüm Mithat Can Özer’in bestelediği klasik havada bir “Intro” melodisi ile açılıyor. Ardından ise iki Sezen Aksu bestesi arka arkaya geliyor. “Ne Yapalım Kader”in bestesinde Aksu ile birlikte Demir Demirkan’ın da imzası var. Nakarata doğru giderek yükselen melodisi, vurucu sözleri ve güçlü nakaratı ile iyi bir şarkı “Ne Yapalım Kader”. Albümün çıkış şarkısı olarak seçilen “Ateş Böceği”, her kelimesi, her notası ile bir Sezen Aksu şarkısı olduğunu bağıran, ama özellikle nakarat melodisinde birdenbire Mustafa Ceceli söylemeye başlayacakmış hissi yaratan bir şarkı. Evet, kendi kulvarında bir “hit” namzeti, evet sözü ve müziği ile insanı yerden yere vuran cinsten, o ayrı. Her iki şarkının Mithat Can Özer tarafından yapılmış düzenlemeleri ise son derece iyi.
Albümdeki Mithat Can Özer besteleri arasında “Acıya Tanığım” kadar etkisi güçlü bir başka şarkı da “Sürgün”. Sezen Aksu’nun da vokal desteği verdiği bu şarkı eski stil yapısı, ritmi ve ‘60’lar tadında vokalleri ile uzun vadede zamansız damgası yiyebilecek, nefis bir şarkı.
Bu iki şarkının hemen ardından kulak verilebilecek diğer iki şarkı da “Yavaş” ve “Yanıyorum”. Hem melodik yönden zengin, hem de oyuncaklı düzenlemeleri ile müzikal açıdan doyurucu şarkılar her ikisi de.
Daha önce tekli olarak yayımlanan “İnşallah” ve Server Uraz ile Ayşe Hatun Önal’ın da eşlik ettiği “rap” katkılı “Senden Vazgeçmem” bence albümün en zayıf halkaları. Müzikal bütünlük açısından da tamamen farklı formda bu iki şarkı albümü başından sonuna dinlerken her defasında atlama isteği uyandırdı bende.
‘70’ler diskosu mu ‘80’ler “new-age”i mi yoksa klasik bir “rock” şarkısı mı olacağına sanki karar verilememiş de hepsinden biraz olsun diye düşünülmüş “Aşk Mevsimi” vasat sularda yüzerken Mithat Can Özer’in Hayat Şarkısı adlı dizi için bestelediği “Hülya” adlı şarkı albümün kapanışını klişe bir dizi romantizmi ile yapıyor.
Albümde bir bütünlük sorunu, bir dağınıklık var, evet. Yanı sıra aranjör ve besteci olarak çok parlak işler çıkarmış Mithat Can Özer’in solist olarak aynı gücü gösterdiğini söyleyebilmek biraz zor. İşin şarkıcılık kısmında nispeten yeni olduğu bir gerçek. Şimdilik sadece doğru şarkı söylemek derdinde olduğu ve bu çabanın işin duygusunu yer yer kaçırdığı fark ediliyor. Zaman içerisinde, belki tarzının ne olduğuna karar verdikçe şarkıcı olarak tavrı da oturacaktır muhakkak.
Albümün kartonet tasarımı Serhan Soner Çağlayan tarafından yapılmış. Özgün bir tasarım izlenimi doğurmasa da albümün içeriğine uygun bir sonbahar atmosferi yaratan tasarımda kullanılan Mithat Can Özer fotoğraflarının kim tarafından çekildiği künyeye yazılmamış.
Bütünde vasat pop standartlarının üzerine çıkabilmeyi başarmış, eli yüzü düzgün bir albüm var elimizde. Mithat Can Özer’in önümüzdeki yıllarda müzikte çok daha fazla etki yaratabileceğinin de habercisi olabilir bu albüm.
(20 Eylül 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Şarkı başlar başlamaz, Sezen Aksu’nun “Şanıma İnanma”sındaki “A aaa”ları (farklı tondan) duyar gibi oluyorsunuz ve bu biraz kafa karışıklığı yaratıyor ama sözler girdiğinde tipik bir Alper Narman – Onur Özdemir şarkısı çıkıyor karşınıza. Alper Atakan’ın düzenlemesini yaptığı “Ruj”, yeni Onurr şarkısı ve geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle tekli formatında yayımlandı.
Vurup kaçıyor Onurr. Süresi (minutajı) kısa ama o kısacık süreye slogan laflar, etkili melodiler sığdırılmış, “hit” kumaşından biçilmiş şarkılar söylüyor. Bir önceki şarkısı “Âşıklar Ölmez”i çok sevmiştim ben. İki dakikada derdini anlatıyor, dinleyenin hafızasına çengelini de atıyordu. “Ruj” da bir 53 saniye fazlayla aynı şeyi yapmayı deniyor. Çapkın, seksi bir şarkı “Ruj”. Ölçülü, biçili, akıllıca yazılmış ve hedef kitlesine nokta atışı yapıyor.
Ne ki şarkının klibi tüm bu çabanın anti tezi gibi. Çok daha iddialı, havalı, seksi (en azından şarkının adı hürmetine kırmızı rujlu) olabilecekken, alabildiğine sade, gündelik, tesadüfen oraya gelmiş gibi bir Ayşe Hatun Önal bir yana, Onurr’un “üçüncü kuşak Al(a)mancı rapper” saçı, kılığı ve tavrı da şarkıyı fena halde aşağı çekiyor.
Klibi bir yana koyarsak, tam da radyoların seveceği türden bu eğlenceli şarkının bizi eğlendirmemesi, kanımızı kaynatmaması için bir sebep yok.
Ayşe Hatun Önal “Çak Bir Selam”la girdiği yeni yolda yürümeye devam ediyor. Yine aynı ekiple, yani Alper Narman, Onur Özdemir ve Gürsel Çelik’le birlikte kotardığı yeni teklisi “Güm Güm”, 2015’in ilk günlerinde, Sony Müzik etiketiyle düştü müzik marketlerin ve dijital platformların raflarına. Yine popüler kulvarda, yine sloganlı ve bu nedenle kolay dile düşecek bir şarkı bu.
Ayşe Hatun Önal bu defa şarkıya imza atan isimlerden biri olan Onur Özdemir’i de şarkıya dahil etmiş ve “featuring” hadisesine girmiş. Böylece Onurr’a dönüşen Onur Özdemir’i meraklıları bir dönemin en çok umut vaat eden “rock” gruplarından biri olan ama bir tek albümden sonra dağılan Sakin grubundan tanıyorlar aslında. Zaten bu durum, “Güm Güm” yayımlandıktan bir süre sonra sosyal medyada bizim muhafazakâr (nasıl oluyorsa) “rock” tayfası tarafından yazılıp çizildi epeyce. Müziğe ihanet ettiğini düşünenler de var, parayı tercih ettiğini düşünenler de… Var oğlu var. Sanırsınız kötü yola düşmüş!
Bir kere adam gayet doğru düzgün pop şarkılarına imza atıyor. Zira iyi pop şarkısı yazmak ve bunu yaparken ucuz klişelere saplanıp kalmamak, avamlaşmamak öyle sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. İkincisi, “rock” müzik yapıyor olmak bir üst sınıfa, klana ait olmak anlamına gelmez. Gelseydi, bu “rock”ın özüne aykırı olurdu zaten.
Evet, “Güm Güm” de tıpkı “Çak Bir Selam” gibi iyi bir pop şarkısı. Türkçe popun genel seyrinin, sıradanlığının uzağında, farklı, dikkat çekici ve kendi kulvarı içerisinde her bakımdan doğru bir şarkı. Ayşe Hatun Önal’ın kendine özgü ses rengine de çok yakışmış. Bu şarkı bu düzenleme ile ve fakat İngilizce sözlerle yurt dışında yayımlansa iş yapar, o derece. Yani bence öyle…
Yeri gelmişken Alper Narman – Onur Özdemir ve Gürsel Çelik’e acilen Ajda Pekkan için bir şarkı yazmalarını önermek isterim. Zira Ajda’yı bu aralar düştüğü alaturka ve arabesk tuzağından ancak bu ekibin elinden çıkacak bir şarkı kurtarabilir gibi gözüküyor.
Mankendi şarkıcı oldu, “ayılık var hamurunda” diye şarkı yaptı filan demedi hiç kimse. Başından bu yana Ayşe Hatun Önal’ın şarkılık macerası enteresan bir saygı gördü, farkında mısınız? Çünkü derli toplu, akıllıca işler yaptı. Büyük ve iddialı şarkıcılık performansı gerektirmeyen elektronik müzik kulvarından yola çıktı, doğru isimlerle çalışarak türün memleket sınırlarında yapılmış başarılı örneklerine imza attı.
Son olarak 2012 yılında Birol Giray’ın “Sen Ve Ben” adlı şarkısında ismini gördüğümüz Ayşe Hatun Önal’ın yeni teklisi “Çak Bir Selam”, geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle dijital platform ve müzik market raflarında yerini aldı.
Alper Narman ve Onur Özdemir imzası taşıyan şarkının teklisinde üç farklı versiyon var. Orijinal “mix”, Ozan Bayraşa tarafından yapılmış. Yanı sıra Gürsel Çelik şarkının “Gurcell Style Mix”, Mithat Can Özer ise “Club Mix” versiyonlarını hazırlamış.
Şarkı Türk popunun hiç vazgeçemediği marş yürüyüşünün bir nevi gözünü çıkarıyor. Düpedüz marş artık bu… Haliyle adı da boşuna “Çak Bir Selam” değil. Ama esprili, eğlenceli sözleri ve de armonisi gereği bir dinleyişte kafaya takılan, ezbere alınan bir melodisi var. İşiniz pop yapmaksa, bu kadarı yeter de artar bile çoğu zaman. Yetiyor da nitekim.
Tabii burada asıl mesele Ayşe Hatun Önal’ın bu inişli çıkışlı pop şarkısında elektronik şarkılardaki serin (“cool” manasında) ve durağan vokal tekniğini bir kenara koyup, şarkı icabı sıcak (“hot” manasında) bir pop şarkıcısına dönüşmesi. İşte Önal bu virajı zorlanmadan almış gibi görünüyor. Parmağınızı ısırmıyorsunuz dinlerken belki ama o, şarkının istediği, hak ettiği kadarını veriyor (en azından stüdyo şartlarında vermiş.) Hatta bundan iyisi can sağlığı bile denilebilir; o derece.
Böylece önümüzdeki sıcak günlere neşe ve eğlence katabilecek (elde var) bir şarkımız oldu ki bu aralar bu iddiadaki şarkıların piyasaya sürülme mevsimi biliyorsunuz (“yaz” ve “damga” sözcüklerinden uzak durmaya gayret ettim farkındaysanız.) Ayşe Hatun Önal, elektronik şarkılarını sevenleri bir parça hayal kırıklığına uğratmak pahasına da olsa pop arenasında bu şarkıyla başka bir hamle yaparsa, buna çok da şaşırmamak lazım.
Bu arada benim gibi marş yürüyüşünün basitliğine kolay tav olanlardansanız, şarkının diğer iki versiyonuna adapte olmakta zorlanabilirsiniz. Zira özellikle “Gurcell Style Mix”te (ki Gürsel Çelik hep iyi “mix”ler yapar aslında) ritim başka, vokal başka telden çalıyor durumu var. Belki farklı bir ritim için farklı bir okuma yapılmalıydı; belki de yapılmıştır da ben anlamamışımdır ama ben bu “mix”i dinlemekte zorlandım.
Kapak mı? Şarkının adı gibi; bir selam çakıyor ve alakasız da olsa, benim gibi çocukluğu TRT ekranlarından İkinci Dünya Savaşı filmleri izlemekle geçmişlerde nostaljik bir tanıdıklık duygusu uyandırıyor.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.