(8 Ekim 2012 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Barış Manço ve “Adam olacak Çocuk” desem ne gelir aklınıza?.. Barış Ağabey’in unutulmaz “10 puan, 10 puan, 10 puan”ı, dişlerini fırçalamadan yatmayan, arabanın ön tarafına oturmayan, ıspanak yiyen, ama en çok da şarkı söyleyen şahane çocuklar ve piyanosunun başında o çocuklara eşlik eden güleç yüzlü Mine Abla…
8 yaşında konservatuar eğitimi almaya başlayan, konservatuarda okurken bir yandan da Kimya Fakültesini bitiren, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında 23 yıl boyunca solfej ve armoni hocalığı yapan, besteleriyle yurt içi ve yurt dışı birçok festivalde ödül ve mansiyonlar kazanan Mine Mucur’un kariyerinde görece az bir yer tutmasına karşın, bu ülkede yaşayan bir kuşak için o hep Mine Abla oldu ve galiba öyle de kalacak.
Mine Mucur eski ve yeni popüler şarkıların yanı sıra klasik parçaları da yorumladığı ilk albümünü 2007 yılında piyasaya sürmüştü. Geçtiğimiz günlerde ise “Benim Piyanomdan 2” adını verdiği yeni albümü Mega Müzik etiketiyle yayımlandı.
Tekniği, duygusu ve ruhu daha ilk notalarda hissedilebilen, tuşesi ayırt edilebilen iyi bir piyanistten yıllardır aşina olduğu melodileri dinlerken, isteyerek ya da istemeyerek geceli gündüzlü maruz kaldığımız popüler müzikten yorgun kulaklarımız dip köşe temizleniyor. İster kulaklığı takıp bir meditasyon seansındaymışçasına dünyayla ilişkinizi kesin, isterseniz bırakın sabah kahvenizi yudumlarken ya da sevdiğiniz bir kitabın satırları arasında kaybolurken size eşlik etsin. O da olmazsa iş yerinin gergin ortamında, trafiğin en sıkışık anında yüklendiğiniz yüksek voltajı düşürmesi de olası. Mine Abla’nın piyanosu her hal ve şartta mutlu ediyor çünkü dinleyeni.
Albümdeki şarkı seçimlerinde geniş bir beğeni yelpazesi gözetilmiş. “Bir Demet Yasemen” gibi bir alaturka eser de var, “Burası Muştur” gibi bir türkü de, “Ramona” gibi bir “oldies” de. Beğeni seçeneğiniz ne olursa olsun hepsinden eşdeğer haz duymanızı sağlayan dinleme deneyimi ise Mine Abla’nın marifeti.
(1 Ekim 2012 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
2010 yılında Türkiye’de yapılmış ilk salsa albümünü yayınlayan Emir Ersoy ve Projecto Cubano topluluğu, yeni albümü “ Karnaval”la Türkçe Latin müziğinde yol açmaya devam ediyor.
Bir önceki albümde popüler 10 şarkıcının solistliğinde bildik Türkçe pop şarkılarını Latin tarzında yorumlayan grubun bu yeni albümünde de hem bildik şarkılar, hem de yeni şarkılar var. Kenan Doğulu, Yaşar, Deniz Seki, Işın Karaca albümün popüler isimleri. Oyuncu olarak tanıdığımız Ayça Varlıer ve Özgü Namal ise bu albümde şarkıcı olarak çıkıyorlar karşımıza. Grubun solistleri Banu Kunt ve Aleixi Conteras’ın yanı sıra Duygu T. Tarhan ve Berna Anter de albümdeki şarkılara sesini veren diğer isimler.
Türkiye’de özellikle gece kulüplerinde büyük orkestraların çaldığı ’60 ve ’70’li yıllarda gözde bir müzik türü olan, son yıllarda ise daha ziyade salsa dersi modasıyla meraklısı giderek artan Latin müziğini Türkçe pop müziğe adapte ederken dünya standartlarını yakalamayı başaran bir topluluk olarak Emir Ersoy ve Projecto Cubano’nun bu albümü dinleyenlere Latin ezgilerinin eksilmeyen enerji ve coşkusunu vaat ediyor. Üstelik bunu Şebnem Ferah’tan “Sil Baştan” gibi, Yeni Türkü’den “Maskeli Balo” gibi, Pinhani’den “Hele Bi’ Gel” gibi beklenmedik şarkılarla başarıyor.
Türkiye’nin ilk ve tek kalipso kralı Metin Ersoy’un oğlu olan Emir Ersoy, grupta piyano çalmasının yanı sıra hem albümün prodüktörlüğünü yapmış, hem de bütün şarkıların düzenlemelerine imza atmış. Babasından dolayı çocukluğundan beri Latin müziğiyle haşır neşir olan Emir Ersoy’un bu müzik türünde yakaladığı dikkat çekici başarı boşuna değil.
Bir Yalın şarkısı olan “Cumhuriyet”e getirdiği yorumla solist olarak Banu Kunt, albümün bütünü içerisinde ön plana çıkarken, o çok can yakıcı “Sil Baştan”ın orijinal haline göre hayli ‘yumuşak’, ama bir o kadar da etkileyici yeni düzenlemesi kulağı çabuk yakalıyor. Başından sonuna sıkılmadan dinlenilebilecek, dans ederek eşlik edilebilecek, türün meraklılarını gayet memnun edecek bir albüm. Tekdüze poptan sıkılanlara özellikle tavsiye olunur.
Popüler müzikte nicedir süregelen “rock” mı pop mu daha üstün/daha kaliteli argümanını bizden sonraki kuşaklarda müziğin geçmişini araştıranlar hayret ederek ve şüphesiz gülümseyerek okuyacaklar. Sanat müziği olmayan ve güncelden beslenen her müzik türünün şu veya bu şekilde popüler müzik olduğunu biz değil belki ama, onlar çoktan kabul etmiş olacaklar çünkü. Nitekim bu argümanı tepetaklak edecek çok sayıda albüm çıkıyor/çıktı bugünlerde. Daha da çıkacak. Güntaç Özdemir’in ilk albümü “Benimle Yan” da bunlardan biri.
ORHAN GENCEBAY'IN ONUR VE GURUR GECESİ İZLENİMLERİ
ÖN NOT: Biliyorum biraz uzunca bir yazı oldu ama sakın yarıda filan bırakmayın, mutlaka sonuna kadar okuyun! Zira yazının sonunda "iyi ki okumuşum" demenize neden olacak, hayatınız boyunca unutamayacağınız bir sürpriz var!
Oğuzhan Uğur’un önlenemez yükselişini öngörmek elbette benim kerametim değildi. Kim dinlese aynı şeyi dillendiriyordu zaten. Ben onun internette dolaşan iki şarkısı hakkında bir yazı kaleme aldığımda, o çoktan albüm yapmak için Dokuz Sekiz Müzik’le anlaşmıştı bile. Yani iş ciddiye binmiş, hiç akılda yokken ‘albümlü sanatçı’lığa soyunmuştu en yeni ‘internet fenomeni’miz. (Her ne kadar bu aralar pek bir şey sanılıyorsa da bu sıfat, aslında çoğunlukla gezmekten, tozmaktan, giyinmekten, sevgili edinip sonra ayrılmaktan ve bunları kıt Türkçeleriyle “tvitlemekten/bloglamaktan” başka bir meziyeti olmayan insancıklara yakıştırıldığı/yakıştığı için Oğuzhan’ı ‘internet fenomeni’ diye adlandırmak haksızlık olur, onu da söyleyeyim; siz bakmayın benim ironi yaptığıma.)
“Sevgiliye” albümü bir taraftan çok beğenilir ve büyük satış rakaları yakalarken, bir taraftan da eleştirilere maruz kalıyordu. Eleştirilerin odak noktası Aşkın Nur Yengi’nin şarkı söyleme stilinin ve sesinin Sezen Aksu’ya çok benzemesiydi. Özellikle vurguları adeta Sezen’in kopyası gibiydi. Bir başka eleştiri ise bu kadar genç bir şarkıcının, şarkıların büyük çoğunluğunda yaşının çok üzerinde duygu ve duyarlılıklarını dile getiriyor olmasıydı.
Arzu Ece’nin hastane odasında cep telefonu kamerasıyla çektiği videosu bundan yaklaşık bir yıl önce düşmüştü internete. Bu video o günlerde bir hayli konuşuldu, hatta bu vesileyle Arzu Ece ana haber bültenlerine, gündüz kuşağı programlarına katıldı, gazetelerde röportajları yayımlandı. Bir zamanların şöhretli ve güzel yıldızının bir sebepten zor günler geçiriyor olması, ne çare ki tüm dünyada olduğu gibi bizim memlekette de haber değeri taşıyordu.
Aşkın Nur Yengi henüz 13 yaşındayken Sezen Aksu’ya vokal yapmaya başladı. O günlerde hem konservatuvarda müziğin teorisini öğreniyor, hem de Aksu’nun sahnesinde deneyim kazanıyordu. Bir şarkıcı- vokalist ilişkisinden çok öteydi aslında. Anne-kız, abla-kardeş, öğretmen-öğrenci… Hani o karşılık beklenmeyen, alacak verecek hesabı tutulmayan ilişkilerdendi. Aşkın, Sezen Aksu ve Onno Tunç rahle-i tedrisinden geçerek büyüdü. Bu hem az bulunur bir hayat bilgisi, hem de eşsiz bir müzik pratiği demekti.
O güne dek biz, sevdiğimiz bir starın vokalistlerini adıyla sanıyla tanımaya hiç alışkın değildik. Onlar gözümüzde orkestranın birer parçası, hatta birer enstrümandı sadece. Oysa Sezen her fırsatta vokalistlerini öne çıkarır, sahnede solo söyletir, onların ne kadar yetenekli olduklarından uzun uzun bahseder olmuştu. Nitekim 1987 yılı Eurovision şarkı yarışması Türkiye finallerinde Aşkın Nur Yengi ve Harun Kolçak’ın bir şarkıyı birlikte söyleyerek yarıştıklarını gördüğümüzde şaşırmadık. Çünkü onları nicedir tanıyor, isimlerini biliyorduk. Onlar Sezen Aksu’nun vokalistleriydi.
Yengi ve Kolçak “Güzel Şeyler Söyle” adlı şarkıyla Eurovision’da derece kazanamadı ama aynı yılın yaz aylarında düzenlenen 2. Kuşadası Altın Güvercin yarışmasında “Yeniden” adlı şarkıyla birinci oldular. Hemen ertesi yıl, bu defa Antalya Akdeniz Akdeniz şarkı yarışmasında “Portakal Çiçeği” adlı şarkıyla, yine ikili olarak bir birincilik daha kazandılar. 1989’da ise bu defa Aşkın solo olarak katıldığı Çeşme uluslararası müzik festivalinde birinci oldu.
Tüm bu yarışmalar zinciri boyunca gazete ve dergilere hep Harun Kolçak’la birlikte haber olan, “Aşkım ve Harun” ikilisi olarak anılan Yengi’nin bu son yarışmada tek başına boy göstermesi boşuna değildi. Nitekim kısa bir süre sonra, 1990 yılının Şubat ayında Aşkın Nur Yengi “Sevgiliye…” adı verilmiş ilk albümüyle profesyonel müzik kariyerine adım atacaktı.
Bu albümün Türk pop müzik tarihinin ilkler hanesine not düşülecek önemli özellikleri vardı. Bunu o günlerde değil belki ama, zaman geçtikçe daha iyi anlayacaktık.
Bir kere ilk kez bir star, vokalistine böylesi bir destek vererek albüm yapıyordu. Albüm kartonetinde prodüktör titrinin karşısında Sezen Aksu yazdığını görenler ister istemez şaşıracaktı. Ama Sezen bu kadarla da kalmamış, albümdeki on şarkının dokuzuna söz yazarı, üçüne de besteci olarak imzasını atmıştı.
Seksenlerin ikinci yarısında, arabesk darbesinin etkisini üzerinden atıp tekrar ayağa kalkmaya başlayan Türk pop müziğini ayakta tutan birkaç isim vardı. Sezen Aksu, Barış Manço ve Mazhar - Fuat - Özkan, Nilüfer ve Kayahan bunların başında geliyordu. Yani neresinden baksanız popun yaş ortalaması 30’un üzerinde hatta 40 sınırındaydı ve söz konusu isimlerin hepsini yetmişlerden (bazılarını altmışlardan) bu yana tanıyor idik. Yani şöyle yeni bir yüze, yeni bir sese, genç nüfusun kendisiyle özdeşleştireceği kendi yaşlarında bir isme çok ihtiyaç vardı ama ne müzik piyasasının Unkapanı kanadında ne de medyada yeni isimlere şans vermek niyeti ve fikri vardı. Aşkın Nur Yengi bu albümle böylesi önemli bir boşluğu da dolduracaktı.
Doldurdu da nitekim. Piyasaya çıktıktan kısa bir süre sonra kulaktan kulağa, dilden dile dolaşmaya başladı. Her yerde ama her yerde Aşkın Nur Yengi şarkıları çalındı ve dinlendi. Ben mesela o sene yaz tatilinde Ölü Deniz’de plajda gün boyu sabahtan akşama dek ara vermeksizin albümün çalındığını ve kimsenin de “Değiştirin kardeşim şu kaseti,” demediğini hatırlıyorum. Müzik televizyonlarının, özel radyoların ve internetin olmadığı bir dönemde bir albümdeki şarkıların bu derece ezber edilip dillere düşmesinin nasıl bir başarı olduğunu varın siz hesap edin. Nitekim bugün bilinen bir gerçek var ki “Sevgiliye…” albümünün resmi kaset satışı iki milyonu bulmuş durumda. Buna korsan baskıları ve CD satışlarını da ilave edecek olursak, az sayıda albümün kırdığı bir rekordan bahsedebiliriz.
Aslına bakarsanız “Sevgiliye…” albümünün müzik tarihine geçmesinin sebebi bu büyük satış rakamı da değildir. Bu albüm tek başına Türk popunda yeni bir çağın da başlangıcı olacak doksanlar fitilini ateşledi. Yeni isimlerin, yeni seslerin de popüler olabileceği, kabul göreceği gerçeği hem dinleyici hem de müzik sektörü nezdinde kabul gördü ve arkası geldi.
Yıllar içerisinde her bir şarkısı bir klasiğe dönüşen bu albümü bir kez daha hatırlamak için, buyurun hem okuyun, hem de dinleyin…
SENİ ALDATTIM: İlk kez Enrico Macias tarafından 1986 yılında seslendirildi. Orijinali Fransızca sözlü “Mon Chanteur Préféré” adlı bu şarkı, aynı zamanda Macias’ın 1986 yılında yayımlanan albümüne de adını veren şarkıydı.
Şarkının Türkçe sözlerini Sezen Aksu yazmış, düzenlemeyi ise Onno Tunç yapmıştı.
Şarkıyı 1990 yılında Canan Sabah, “Beni Yolcu Et” adı verilmiş albümünde yeniden seslendirdi.
Aynı yıl, dönemin modası taverna albümlerinden birinde, o günlerin popüler şarkılarının yanı sıra “Seni Aldattım”a da yer verildi. “Taverna ‘90” adlı bu albümde sadece bir klavyeyle çalınarak kaydedilmiş şarkının sözlü ve enstrümantal versiyonları yer alıyordu.
Tavernacılar belli ki şarkıyı çok sevmişti. Nitekim "Seni Aldattım" bir başka taverna kasetinde daha kullanıldı. "Bizim Taverna / Mahallede Şenlik Var" adlı bu kasette şarkıyı Murat Ertuğrul seslendirmişti. “Seni Aldattım”ın 1990 yılında kullanıldığı bir başka karma albüm de Metin Özülkü’nün hazırladığı “Merhaba Anılar” adlı albüm oldu. Eski ve yeni Türkçe pop şarkılarının potpuri şeklinde yer aldığı bu albümde şarkı, Eda Özülkü tarafından yarım olarak seslendirilmişti. Bu albüm, adı değiştirilerek 2006 yılında bu defa “Romantik Aşk Melodileri” adıyla yeniden yayımlandı. Haliyle şarkının bu albümdeki kaydı da bir öncekiyle aynıydı.
Yine aynı yıl şarkıyı gitarist Cengiz Coşkuner de seslendirdi. Genellikle enstrümantal albümler yapan Coşkuner, ara sıra şarkı söylediği albümler de yapıyordu ve şarkı, Coşkuner'in "Kapris Yapma" adlı albümünde yer alacaktı.Enrico Macias'ın bu şarkısını yine 1990 yılında Gökben de farklı Türkçe sözlerle seslendirdi ve bu kayıt Gökben'in "İşine Gelirse" adı verilmiş albümünde kullanıldı. Şarkının bu versiyonunda Türkçe sözler Ülkü Aker tarafından yazılmıştı. (Konuyla doğrudan ilgili olmasa da, meraklısına ilginç geleceğini düşündüğüm için bu şarkıyı da yazının "bonus"u olarak ekledim.)
"Seni Aldattım" son olarak 2006 yılında bu defa Ebru Polat tarafından yeniden seslendirildi. Şarkının bu yeni versiyonu Polat’ın “Kalp Ayazı” adlı albümünde yer aldı.Şarkı, Gökhan Sezen'in 2015 yılında yayımlanan "Yorumcu" adlı albümünde de yer aldı. BİLE BİLE: Söz ve müziği Sezen Aksu’ya ait bu şarkının düzenlemesi Onno Tunç tarafından yapılmıştı. Şarkının bu ilk kaydında Aşkın Nur Yengi, Harun Kolçak’la düet yapıyordu.
Şarkıyı Sezen Aksu 1996 yılında bu defa kendisi seslendirmek istedi ve bu yeni versiyon Aksu’nun “Düş Bahçeleri” albümünde yer aldı. Bu kayıtta Sezen Aksu, Yaşar Gaga’yla düet yapıyordu.2007 yılında dünyaca ünlü İtalyan tenor Alessandro Safina, o yıl yayımlanan yedinci albümünde “Bile Bile”ye de yer verdi ve şarkıyı Sezen Aksu ile düet yaparak söyledi. Albüm piyasaya çıktıktan bir süre sonra Türkiye’ye de gelen ve Sezen Aksu’yla birlikte konser de veren Safina, sonrasında Sertab Erener’le de birlikte de sahneye çıktı.
Sezen Aksu 2009 yılında “Bile Bile”yi bir kez daha seslendirdi ve Kıvanch K. tarafından yapılan bu yeni düzenleme Aksu’nun “Yürüyorum Düş Bahçelerinde” adlı albümünde kullanıldı. Şarkıda Sezen'le düet yapan yine Yaşar Gaga idi.
Harun Kolçak'ın 2016'da yayımlanan son albümü "Çeyrek Asır"da Aşkın ve Harun yıllar sonra şarkıyı bir kez daha birlikte söylediler. 2016 yılında şarkıyı bir başka seslendiren ise Tilt oldu. Şarkı, grubun ilk albümü "01"de yer aldı.2019 yılında ise şarkı bu defa MYFO adlı grubun ilk albümü "Rafine"de yer aldı.OLMAZ: Şarkının söz ve müziği Sezen Aksu tarafından yazıldı, düzenlemesi ise Onno Tunç tarafından yapıldı.
“Olmaz” 2007 yılında Burak Kut tarafından yeniden seslendirildi. Kut’un “Komple” adlı albümünde yer alan bu yeni versiyonun düzenlemesi Erdem Kınay tarafından yapılmıştı.
SEVGİLİYE: Söz ve müziği Şehrazat tarafından yazılan bu şarkının düzenlemesi Turhan Yükseler imzası taşıyordu.
"Sevgiliye", 2017 yılında Hakan Hepcan ve Ceren Akın düetiyle yeniden seslendirildi ve şarkı, tekli olarak piyasaya sürüldü. ÇAĞIRMA BENİ: Orijinali Yunan şarkıcı Giannis Parios’a ait olan “San Trello Fortigo” adlı bu bu şarkı ilk kez 1989 yılında onun tarafından seslendirildi ve Parios’un o yıl yayımlanan albümüne de ismini verdi. Şarkının sözleri Parios’a, bestesi ise Marios Tokas’a aitti.
Şarkının Türkçe versiyonunda sözler Sezen Aksu tarafından yazılmış, düzenleme ise Onno Tunç tarafından yapılmıştı. Ancak nedendir bilinmez, kartonette şarkının bestecisi olarak Paryos Zalo yazacaktı (hiç olmazsa şarkının söz yazarı Parios’un adını anmışlar ucundan kıyısından.)
"Çağırma Beni", 2016 yılında Muazzez Ersoy tarafından yeniden seslendirildi ve bu versiyon Ersoy'un "90'dan Pop" adı verilmiş albümünde yer aldı.Bu şarkı başka Türkçe sözlerle Sibel Can tarafından söylendiyse de Aşkın Nur Yengi’nin bu versiyonunu daha sonra yeniden söyleyen olmadı. Sibel Can'ın seslendirdiği bu versiyonda Türkçe sözler Aşkın Tuna tarafından yazılmıştı. (Bu da yazının ikinci "bonus"u olsun.)
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.