Şöyle bir baktım da… İskender Paydaş en son 2016’da Su Soley’le
birlikte “Müebbet Hayalet” teklisini çıkarmış. Yani üç yıldır yeni bir şey
yapmamış, tabii başka albümlere / şarkılara yaptığı düzenlemeleri saymazsak.
Kendisi de orkestrasıyla birlikte sürekli sahnede olduğu için aranın bu kadar
açıldığı pek de göze görünmemiş demek ki.
İskender Paydaş’ın yeni teklisi “Kağızman”, geçtiğimiz
günlerde İskender Paydaş Prodüksiyon etiketiyle yayımlandı. Önce enstrümantal zannettim,
dinleyince bir solist olduğunu gördüm. O solist tabii ki İskender Paydaş değil;
orkestrasının solistlerinden biri olan Ozan Ünlü imiş ama nedense şarkının ve
video klibin künyesinde Ozan Ünlü’nün adı geçmiyor. Teklinin kapağında da İskender Paydaş tek başına poz vermiş.
“Kağızman”ı vakti zamanında Barış Manço da söyledi, Haluk
Levent de, envaı çeşit türkücü, şarkıcı da… Bin yıldır bildiğimiz bir türkü. (“Ama
yeni nesil bilmiyor,” filan demeyin artık içim şişti bu yeni neslin
cehaletinden, bunu da bilsinler bir zahmet artık.)
Türkünün zaten “rock”a, popa gelir bir tarafı var ki İskender
Paydaş da oradan yürümüş. Çakı gibi bir düzenlemeyle bu anonim türküyü adeta
şahlandırmış Paydaş. Sanki uzun zamandır fazla aşağı düşürdüğü çıtayı biraz
yükseltmek, müzisyen tarafının altını çizmek istemiş. Ozan Ünlü zaten iyi bir
şarkıcı olduğunu hem sahnede hem de yayımladığı solo işlerde kanıtlamış bir solist
ki bu düzenlemenin hakkını da sonuna kadar vermiş.
Belki oturduğunuz yerde “Açayım da bir ‘Kağızman’ dinleyeyim,”
demezsiniz ama bir İskender Paydaş konserinde türkünün bu haliyle bir hayli
yükselebilirsiniz. Zaten amaç da o olsa gerek. Yoksa insanın “Ne gerek vardı?”
diye sorası geliyor insanın. Bir albümde dolgu olabilirdi belki ama tekli
olarak yayımlamak da, ne bileyim…
Bugün 10 Kasım… Benim çocukluğumda 10 Kasımlar yas günleriydi.
Bayraklar törenle yarıya indirilir, radyo ve televizyonda ağırlaştırılmış yayın
yapılırdı. Hatta okulda o gün hiç gülmememiz, teneffüslerde oyun oynasak bile eğlenmememiz
gerekirmiş gibi gelirdi. Öyle hissederdik. Zamanla bu düşünce değişti, 10
Kasımlar bir yas günü değil, bir anma günü oldu. Doğrusu da buydu. Yas’a değil,
anmaya, hatırlamaya, anlamaya ihtiyacımız vardı çünkü.
Çok şarkıyla yad edilebilir Atatürk. O’nun sevdiği şarkılar
çalınır zaten sıklıkla. Adına yazılmış, O’nu anlatan çok şarkı da var. Ben
Seden Gürel’in “Uyan” şarkısını ayrı severim. Zira hesaplı kitaplı, hamasi,
büyük büyük laflar eden bir şarkı değildir. Aksine çok saf, çok naif, çok içten
bir hüznün, bir özlemin şarkısıdır. 1994 yılında yayımlanan ikinci Seden Gürel
albümü “Aklımı Çelme”nin çok göz önüne çıkmamış, gölgede kalmış şarkılarından
biridir. Zaten göz önüne çıksın diye albüme konulmadığı da bellidir.
Sözleri Zeynep Talu tarafından yazılan “Uyan”, Aykut Gürel
tarafından bestelenmiş ve düzenlenmiş. Şarkının iki farklı gayri resmi videosu
var YouTube’da ama her ikisinin de görüntü ve ses kaliteleri bir hayli kötü.
Neyse ki uzun süredir dijital platformlarda bulunamayan albüm bir süre önce
bulunur hale geldi. Ses kalitesi de iyi ama kapak görseli hatalı. Her nedense
bir sonraki Seden Gürel albümü “Muhtemelen”in kapağı ile servis edilmiş “Aklımı
Çelme” albümü. Şuraya orijinalini koyayım da belki zamanla düzeltirler.
“Uyan” bir çağrı… “O kadar çok şey var ki yarım kalan,”
diyor şarkının sözlerinde. Tabii şarkının 1994 yılında kaydedildiği
düşünülürse, fazla duygusal kalıyor bu cümle. Şimdi olsa “O kadar çok şey var
ki tahrip edilen, yıkılan, dökülen, parçalanan…” da denebilirdi.
Hakkında çok fazla bir bilgi bulamadığım, genç bir müzisyen Toprak
Özcan. Her hafta dijital platformlara bir dolu daha önce duymadığım ismin
şarkısı düşüyor ve hepsini listeme almama rağmen vakit ayırıp dinlediğimde çok
azı bende heyecan uyandırıyor. İlgimi çekenleri ise araştırıyorum haliyle. Haklarında
bilgi sahibi olmak istiyorum ama çoğu zaman bu mümkün olmuyor. Toprak Özcan’ı
araştırdığımda da aynı şey oldu. Bir Baba İndie’deki mülakat dışında hiçbir şey
yok. Müzik geçmişi, deneyimi nedir bilmiyorum. Bilseydim, size de aktarırdım.
Toprak Özcan daha önce grup müzisyeni imiş anladığım kadarıyla.
Bu yılın yaz aylarında ise kendi adı ile bir projeye soyunmuş ve ilk olarak
haziran ayında “Mutlu Şeylerin Şarkısı” adlı şarkıyı kendi hesabına yayımlamış.
Geçtiğimiz günlerde yine kendi hesabına yayımladığı “Deniz Kızı” ise Toprak
Özcan’ın ikinci teklisi.
İlk şarkısında olduğu gibi bu şarkıda da hem söz ve müziği
yazmış, hem düzenlemeyi yapmış, hem de bütün enstrümanları çalıp kaydetmiş
Toprak Özcan. Ben her iki şarkıyı da “self made ya da “home made” işler olarak
gayet iyi buldum. Özellikle yeni tekli “Deniz Kızı” Toprak Özcan için “umut
vaat eden” tabirini kullanabilmeyi gayet mümkün kılıyor. Hani tam olarak tarif
edemezsiniz ama bir ışık, bir renk görürsünüz, “buradan bir şey çıkar,”
dersiniz. İşte tam olarak o.
Çok orijinal, çok eşsiz, çok yeni değil belki duyduğunuz şey
ama çok orijinal, çok eşsiz ve çok yeni şeyler yapabilecek bir müzisyeni işaret
ediyor. Tabii iki şarkıdan bu çıkarımı yapmak fazla iyimserlik gibi gelebilir. Bekleyip
görmek lazım.
Bu arada “Deniz Kızı”nın bir de canlı akustik kaydının videosu
var. Onu da yazının sonuna iliştireyim.
Türkiye’de müzik dinlemek için kaset kullanılmaya
başlanmasının tarihi çok daha eski olsa da, 1986’da yürürlüğe giren bandrol
yasası ile birlikte yasal kaset üretimin başlaması, plakların sonunu getiren
kaset furyasının asıl başlangıcı oldu. Bu dönemde birçok firma maliyeti çok
daha düşük, kârı çok daha fazla kasetleri tercih etmeye başladı ve birçok albüm
plak olarak basılmadı. Dahası, firmalar çok sayıda toplama kaset yayımladılar.
Bu kasetlerin büyük kısmı bugünlere ulaşmadı ama içlerinde arşiv açısından
değer taşıyanlar da vardı. Neden mi? Çünkü bazı şarkıcıların albümlere girmemiş
kayıtları da yer alıyordu bu karışık kasetlerde.
İşte 15 Eylül 1986 tarihinde Yaşar Plak etiketiyle
yayımlanan “Süper Karışık” da böyle bir kasetti. Tür ayrımı ve müzikal bir akış
gözetmeksizin, rastgele seçilmiş, rastgele sıralanmış 13 şarkı vardı bu
albümde. İlk bakışta öyle gözüküyordu en azından ama biraz daha dikkatli
bakınca kasette çok enteresan şarkıların yer aldığını fark etmek mümkündü.
Mesela Bergen’in o güne dek yayımlanmış albümlerinde yer
almamış iki şarkı: “Mecburum” ve “Böyle Kadere”. Bergen o günlerde “Acıların
Kadını” albümü ile çok popülerdi ve “Süper Karışık” kasetinin ilanlarında da
Bergen ismi ön plana çıkarılmıştı bu yüzden.
Bir dönem Beyaz Kelebekler’in solisti olarak adını duyurmuş,
solo kariyerinde ise arabesk şarkılar söylemeyi tercih etmiş Semra İleten’in de
daha önce yayımlanmamış iki kaydı vardı kasette. O günlerin çok popüler iki
şarkısı “Gülüm Benim” ve “Dertli Dertli” de bu kez Semra İleten’in sesinden
çıkıyordu dinleyici karşısına.
Bunlardan daha da enteresanı ise daha önce hiç duymadığımız
iki Nilüfer şarkısıydı: “Alçak Gönüllü” ve “Kiminse”. O güne dek hiçbir şarkının
künyesinde adını söz yazarı olarak görmediğimiz Nilüfer, bu iki şarkının sözlerini
kendisi yazmıştı ve her iki şarkı da birer yabancı şarkının uyarlamasıydı. Bu
şarkılar “Nilüfer ’79” albümü için Burç Plak hesabına kaydedilmiş, nedense o
albüme girmemiş ve Yaşar Plak’ın bu toplamasıyla ilk kez dinleyici karşısına
çıkarılmıştı.
Nükhet Duru’nun 1981 yılında Yavuz Plak etiketiyle
yayımlanmış “Nükhet Duru ‘81” albümünden “İstanbul İstanbul”, Ajda Pekkan’ın
Yaşar Plak’la anlaşmazlığa düştüğü dönemde yayımlanmış “Sevdim Seni” albümünden
“Alışmak Sevmekten Zor” ve Sibel Egemen’in 1983 çıkışlı “Dünyam Değişti”
albümünden “Vazgeçmem Senden”, kasetin pop kanadında kalan şarkılardı.
Tülay Özer – Yaşar Plak işbirliğinin 1981 çıkışlı albümü “Kalbimdeki
Sevgili”den “Bir Fincan Kahve”, Ferdi Özbeğen’in 1980 albümü “Nice Yıllara”dan “İşte
Bizim Hikâyemiz”, Adnan Şenses’in 1985’de Yaşar Plak etiketiyle sadece kaset
olarak basılan “Dönme Sevgilim” albümünden “Topraklara Gömeceğim”, “Süper
Karışık”ın alaturka – arabesk kıvamını artırıyordu. Halk müziğinden ise bir tek
Ümit Tokcan’ın 1986’da yine sadece kaset olarak basılmış “Hicran” adlı
albümünden alınan “Nerdesin Sen” adlı şarkı vardı. (Adnan Şenses'in "Dönme Sevgilim" kaseti 1994 yılında, Ümit Tokcan'ın "Hicran" adlı kaseti ise 2014 yılında Yaşar Plak tarafından yeniden yayımlandı.)
İşte bu hakikaten süper bir biçimde karışık kaset geçtiğimiz
günlerde Yaşar Plak tarafından dijital albüm olarak yayımlandı. Böylece kaset
baskısı üzerinde kalmış bir dolu şarkı daha bugüne ulaşmış oldu. Bergen’in
sesini halihazırda dijital platformlarda mevcut albümlerinin dışında kalmış iki
şarkıda yeniden duymak, Nilüfer’i belki de kariyerinin en tuhaf şarkısı
denilebilecek “Alçak Gönüllü”de dinlemek ve aslında bütünde
‘80’ler müziğine şöyle balıklama dalmak için eşsiz bir albüm bu. Üstelik ses
kalitesi gayet iyi. Tavsiye ederim.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.