21 Mayıs 1994 sabahı güne şoke edici bir haberler uyandık.
Uzay Heparı bir gece önce motorsikleti ile kaza yapmış, hastaneye kaldırılmıştı.
Durumu ağırdı. Etiler Koç köprüsünde duran bir arabaya çarpmıştı Uzay. Başında
kask yoktu ve boynu kırılmıştı. Duran arabanın sürücüsü Demet Akbağ idi. Ne
acıdır ki arabası köprünün ortasında arızalanıp durduğu o an olmuştu kaza. Bir
anda, ne olduğunu bile anlayamadan…
Uzay Hepari hastanede verdiği yaşam mücadelesini 31 Mayıs
1994 günü kaybetti. Henüz sadece 25 yaşındaydı. Kısacık yaşamına kocaman bir
müzik kariyeri sığdırmış, ülke pop müziğinin önemli besteci ve aranjörlerinden
biri haline gelmişti. Sezen Aksu’nun Onno Tunç’la ayrılığı sonrası adeta Onno’nun
eksikliğini aratmayacak işlere imza atıyordu Sezen ve Uzay. Sertab Erener’in,
Levent Yüksel’in ilk albümleri, Aşkın Nur Yengi’nin ikinci ve üçüncü albümleri,
Sezen Aksu’nun “Deli Kızın Türküsü”, Nükhet Duru’nun ’94 albümleri… Hepsinde
Uzay’ın besteleri, düzenlemeleri vardı.
O günlerde ise Demet Sağıroğlu’nun ilk albümü “Kınalı Bebek”
için çalışıyordu. 6 aylık evliydi ve eşi Zeynep Tunuslu hamileydi. Ne tuhaftır
ki 7 ay kadar sonra dünyaya gelecek ve adı Uzay Kanat konulacak oğlu, tıpkı o
şarkıdaki gibi “yüreği doğuştan yaralı” gelecekti dünyaya.
Uzay’dan geriye imza attığı albümler, şarkıları kaldı… Bugün
onun ölüm yıldönümü. Onu Sertab Erener’in 1992 yılında Tempa Müzik etiketiyle
yayımlanmış ilk albümü “Sakin Ol”da yer alan bir bestesiyle anmak istedim. Sözleri
Sezen Aksu tarafından yazılmış “Vurulduk”, bence Türk pop müziğinde yapılmış en
güzel şarkılardan biri. Bestedeki senfonik hava, düzenlemenin incelikleri, Sertab’ın
arkadaşındaki koronun vokal kompozisyonu bugün bile parmak ısırtacak
güzellikte. Ruhu şâd olsun.
Çok ama pek çok sevdiğim erkek seslerinden biridir Levent Yüksel’in
sesi. Dokunur bana, içimi acıtır ama bakarım sonra mutluluk da vermiş, gözümü
gönlümü açmış. Değişiktir, enteresandır, kendine hastır, özeldir. Özeldir de…
İşte onca şahane şarkı, şahane albümden sonra Levent Yüksel’in bugünlere yeni
yeni şarkılar, albümlerle gelememesi de az can sıkıcı değildir.
“Kırık Telli”, kıyıda köşede kalmış, pek de kadri kıymeti
bilinmemiş bir Levent Yüksel şarkısı. 2004 yılında yayımlanmış “Uslanmadım”
albümünde yer alan şarkının söz ve müziği Sezen Aksu’ya ait, düzenlemesi ise Erdem
Yörük imzasını taşıyor. İlginçtir ki şarkıyı o gün bugün Levent Yüksel’den başka
söyleyen olmadı.
Sezen Aksu şarkı sözlerinden bir beşli liste yap deseler,
ilk beşe koyacağım şarkı sözlerinden biri mutlaka “Kırık Telli” olurdu. Sezen’in
halk ozanlarından, şairlerden el almış bir şarkı yazarı olduğunu tescilleyen
şarkı sözlerinden, bestelerinden biri çünkü “Kırık Telli”.
Bu albüme yıllar sonra yeniden kulak kabartır, göz gezdirirken
2004 yılının üzerinden 15 yıl geçtiği gerçeğiyle yüzleşmek pek eğlenceli
olmadı. Ne çare “Uslanmadım” dan bu yana Levent Yüksel şöyle dört başı mamur bir
albüm yapmadı gitti. Bize de mecburen böyle eskileri kurcalamak düşüyor canımız
Levent Yüksel dinlemek isteyince.
(17 Eylül 2018 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Öyle bir albüm hayal ettim ki bir an… “Bu Havada Gidilmez”i Barış Manço, “Erkekler de Yanar”ı Erkin Koray, “Göç”ü Mazhar-Fuat-Özkan, “Nazlı Ay”ı Selda Bağcan, “Gidelim Buralardan”ı Kayahan söylüyormuş mesela… Ne güzel hayal… Ama boşa değil. Nazan Öncel şarkıları hepsinden izler sürmüş, bal toplamış meğer. Şimdiye dek Öncel’in sesi ve şarkı söyleme biçimi o kadar baskın çıkmış ki bunu bu kadar açık ve net fark edememişiz. “Ve Nazan Öncel Şarkıları” albümü bana her şeyden önce bunu anlattı. O şarkıları neden bu kadar sevdiğime dair yeni bir ipucu buldum.
Öncel’in tamamı yeni şarkılardan oluşan “Durum Şarkıları” albümünün üzerinden henüz kısa bir zaman geçmişti ki geçtiğimiz günlerde “Nazan Öncel Şarkıları” isimli saygı (ya da proje) albümü DMC etiketiyle piyasaya sürüldü. İyi de oldu zira büyük bir kısmı Nazan Öncel’den başkasının sesine değmemiş, orijinal versiyonları ise düzenlemelerin yapıldığı dönemin müzikal anlayışında yıllanmış bu şarkıların bugüne, bugünün sesleri ile güncellenmesi zamanın gereğiydi artık. Her proje albümü gibi riskini de içinde barındıran bu çalışma, o riski bertaraf edebilmiş de üstelik.
Bugüne dek müziğine hep uzak durduğum Manuş Baba’nın “Bu Havada Gidilmez” yorumuna ve özellikle de düzenlemesine bayıldığımı söyleyeyim en başta. Benzer şekilde yine pek semtine uğramadığım Koray Avcı’nın İskender Paydaş tarafından düzenlenmiş “Erkekler de Yanar” versiyonu da şarkının hakkını vermiş. Her iki düzenleme de bu iki şarkıyı ‘70’lere (daha doğrusu ‘70’ler “sound”unun bugünlerde tekrar moda olmuş seslerine) doğru yürütürken çok sıcak bir damar yakalamayı başarmış.
Gökhan Türkmen’in GT Band ile birlikte düzenleyip seslendirdiği “Nazınla Dünya Sazınla Dünya” ve İskender Paydaş düzenlemesiyle Fatma Turgut’un seslendirdiği “Zor Dünya”, bugünün müziğinde de kendine alan açabilecek, yeniden keşfedilebilecek kadar kulak dolduruyorlar.
Nazan Öncel “Bırak Seveyim”i sanki aslında Hayko Cepkin için yazmış da Cepkin Hakan Kurşun’la beraber şarkıyı düzenleyip bugün anca söyleyebilmiş gibi. Çağan Irmak, Çiğdem Erken ve Erim Akman’ın birlikte düzenlediği “Göç”ü öyle içten sevmiş belli ki adeta o kalp sızlatan hikâyelerinden birini yazmış da filmini çekivermiş oracıkta şarkıyı söylerken.
“Aynı Nakarat” gibi her satırı buram buram ‘90’lar tüten bir şarkı ancak (Onur Aşar ve Caner Özgür’ün düzenlemesiyle) Eypio’nun yaptığı gibi bugünlere taşınabilirdi. Buna karşın Ozan Çolakoğlu “Yalnızlar Treni”ni bir on yıl kadar önce düzenlemiş, Tarkan da o zamanlar söylemiş gibi. Belli ki Tarkan hem şarkı seçiminde hem de seçilen şarkının yeni düzenlemesinde yine sıfır risk hesabı yapmış. Açıkçası Sezen Aksu’dan da Nazan Öncel’le benzeştikleri yerden değil, ayrıştıkları yerden bir şarkı duymayı isterdim. Zira “Gitme Kal Bu Şehirde”, İskender Paydaş’ın şarkıyı güncelleyen düzenlemesine rağmen Sezen Aksu’nun sesinden daha dinlemeden duyulabilecek bir şarkı. Aynı cümleler kelimesi kelimesine Sıla’nın İskender Paydaş düzenlemesiyle seslendirdiği “Beni Hatırla” için de kurulabilir. Bir yandan doğru seçim diye düşünüyor ama öte yandan heyecan duymuyorsunuz dinlediğinizden.
Nazan Öncel’in alaycı, asi ve sert “Sokak Kızı” ise Can Güngör’ün düzenlemesi ve Ceyl’an Ertem’in yorumuyla daha acılı, daha içine kapanık ve daha karanlık bir hale bürünmüş.
Albümün bir de sürprizi var. Nazan Öncel’in ablası Neylan Okan, kardeşinin “Nazlı Ay” adlı şarkısını Janti’nin (Hamit Ündaş) düzenlemesiyle seslendiriyor. Nazan Öncel’in tınısını hatırlatmakla birlikte kendine has bir karakteristiği de olan Okan’ın sesi albüme bir kardeşlik nişanesi bırakıyor.
İyisi, daha az iyisi, eh işte idare ederiyle albüm Nazan Öncel şarkılarının tadını damakta bırakarak bitiyor. Daha fazlasını dinlemek istiyor, geçmiş Öncel albümlerine sardırıyorsunuz bir kez daha. Duydum ki bu projenin devamı gelecekmiş. Bence de gelmeli. Çünkü sırada yeniden seslendirilmeyi bekleyen daha çok ama pek çok şarkı var.
Aşkın Nur Yengi’nin 1990 yılında yayımlanan ilk albümü “Sevgiliye…”nin “hit” şarkılarından biriydi “Ayrılmam”. Sözleri Sezen Aksu tarafından yazılan şarkının orijinali bir Yunan bestesiydi. Albüm tek başına Türk popunun ‘90’lar patlamasının fitilini ateşlerken, albümdeki birçok şarkı gibi bu şarkı da Aşkın Nur Yengi diskografisinin klasikleri arasına girecekti.
2005 yılında Kargo’nun “rock” formatında yeniden seslendirdiği şarkı, 2012 yılında Emir Ersoy & Projecto Cubano’nun albümünde ise Latin versiyonuyla karşımıza çıkmıştı. 2014 yılında şarkıyı bu defa Melis Kar seslendirdi ve ilk albümüne Volga Tamöz ve Mert Ali İçelli tarafından yapılmış iki ayrı versiyonla koydu. “Ayrılmam”, geçtiğimiz günlerde ise Berkay tarafından yeniden seslendirildi ve Avrupa Müzik etiketiyle tekli olarak yayımlandı.
Berkay’ın tamamen ‘90’lar şarkılarından oluşacak ve “İz” adını taşıyacak proje albümünün ilk teklisi bu. Daha önce de arabesk şarkılardan oluşan bir proje albümü yapan Berkay, son dönemin sahnesi iş yapan şarkıcılarından biri ve böylesi proje albümlerin en çok sahneye yaradığı su götürmez. Bu nedenle çok yaratıcı ve yenilikçi değil belki ama ticari getirisi yüksek, Berkay’ın müzikte kendini konumlandırdığı yer için de doğru bir proje.
Üstelik Berkay, beklentimizin yüksek olduğu kimi pop şarkıcılarının yapamadığını yaparak bir gol atıyor bu şarkıyla. Bora Uzer ve Berkay isimlerini kırk yıl düşünsem yan yana getiremeyebilirdim şahsen ama sürpriz bir şekilde “Ayrılmam”ın düzenlemesi Bora Uzer tarafından yapılmış. Böylece hem şarkı yeni ve güncel, farklı bir biçim alırken hem de Berkay bir adım ileri gitmiş.
Zaten yirmi yıldır “hit” kalmış bir şarkı nasıl çalınsa, nasıl söylense gideri vardı ama taş üstüne taş koymak böyle bir şey işte. Bora Uzer’in düzenlemesi, başta yeniden yazılmış “intro”su olmak üzere şarkıyı baştan ayağa yeniliyor, bu da Berkay’a daha genç bir dinleyici kitlesinin kapılarını aralıyor. “Ayrılmam”ın asıl söyleyeni Aşkın Nur Yengi bile yeniden seslendirdiği zaman bu şarkıyı böyle bir yere çekememişti.
(2 Temmuz 2018 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Bir gazete röportajında “Miş Miş”in getirdiği başarının, aldığı yüksek tıklanma sayısının baş dönmesiyle bir süreliğine de olsa daha çok tıklanma hırsına kapıldığını anlatmış Simge. Sonrasında aslolanın tıklanma olmadığının ayırdına varmış ve hırsını bir kenara koyup müziğine odaklanmış. Bunu da itiraf ediyor.
Simge’nin yeni albümü “Ben Bazen”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı. 2011’de altı şarkılık bir mini albümle vokalistlik macerasını geride bırakıp solistliğe terfi etmişti Simge. 2014’den bu yana ise altı tekli yayımladı. Görünür bir biçimde tırnaklarıyla kazıyarak, çalışarak, emek vererek, her defasında üzerine bir şeyler koyarak geldi bu albüme kadar. Kabul etmeli ki bu bir başarı hikâyesidir.
Bu başarının en güçlü ayağı hiç kuşkusuz müzisyen Ozan Bayraşa idi Simge için. Pop müzikte bir ekip olmanın sayısız kere kanıtlanmış başarı garantisi Simge ve Ozan ikilisinde kendini gösterdi bu kez de. Şunu söylemeliyim ki Simge’nin kuşağında ve hatta ondan sonra bu işe başlamışlar arasında da ses rengi ve şarkıcılık tekniği ile Simge’den daha fazla ön plana çıkabilecekler yok değildi. Hâlâ da var. İşte o noktada her zaman söylediğim şey; doğru kariyer planlaması, zekâ, çalışkanlık gibi faktörler devreye giriyor.
“Ben Bazen” tam da bu bahsettiğim ekip çalışmasının bir ürünü. 12 şarkı ve 2 farklı versiyonun yer aldığı albümün belkemiğini Simge ve Ozan Bayraşa’nın yanı sıra Ersay Üner, Alper Narman ve Onurr oluşturuyor. Künyedeki hiç de yabana atılmayacak diğer isimler ise bu ekibin kurduğu müzikal dünyayı tamamlıyor.
Bu dünyanın tekdüze dönmediğini, farklı iklimler barındırdığını da söylemek lazım. Zira albümün ana matematiği bu mantık üzerine kurulmuş. Bugünün genç işi müziği, ritim ve armoni anlayışı ana eksen alınır ve yer yer Türkiye sınırları dışına da göz kırpılırken, melodik yapısı, sözleri ve düzenlemesiyle bize has popüler müziğin klişelerinden de vazgeçilmemiş şarkılar var albümde.
Bunun en belirgin örneklerinden biri albümün ikinci sırasında yer alan “Pes Etme” olabilir mesela. Şarkının sözlerini tek başına okuduğunuzda “cennetten dünyaya”, “aşk yolunda”, “iyi günde kötü günde” gibi beylik laflar doğrudan doğruya “Simge de mi düğün şarkısı yapmış yoksa?” sorusunu sorduruyor. Ne ki şarkıyı dinlediğinizde bambaşka bir şey duyuyorsunuz. Sözleri Alper Narman’a ait bu şarkının bestesi Ozan Bayraşa, Simge ve Ersay Üner ortaklığıyla yapılmış, düzenleme ise Ozan Bayraşa’nın elinden çıkmış.
Albümün açılışında yer alan ve hem isim hem de ilk klip şarkısı olarak seçilen “Ben Bazen”i çıkış için seçmek, doğrusu bu ya riskli bir karar olmuş. Zira bir “kaçış şarkısı” olarak adlandırılabilecek ve aslında zaman zaman hepimizin hissettiği duygulara tercüman olan bu Ersay Üner bestesinin içinde ne en ufak bir alaturka nağme var ne de sözlerinde iyi kötü bir aşk hikâyesi. Bu minvalde tutmuş şarkı pek azdır. Simge zoru deneyerek başlamak istemiş bu albüme ki bence mahsuru yok zira Ersay Üner’in besteci, Ozan Bayraşa’nın aranjör ve de Simge’nin solist olarak parıl parıl parladığı bu şarkı, belki ilk bakışta ticari değil ama albümün bence en iyi şarkılarından biri.
Söz ve müziği Mutitap’tan tanıdığımız Selim Siyami Sümer’e ait olan ve düzenlemesi yine Ozan Bayraşa tarafından yapılan “Ram Ta Tam”, albümün yukarıda bahsettiğim “Türkiye sınırları dışına göz kırpan” şarkılarından biri. Söz ve müziğin birbirini çok doğru tamamladığı bu şarkıda Simge diksiyonunu bozmadan da “genç işi” şarkı söylenebileceğini gösteriyor.
Sıradaki şarkı daha önce tekli olarak yayımlanan ve beklenmedik bir “hit”e dönüşen “Üzülmedin mi?” Ozan Bayraşa’nın düzenlemesiyle Ersay Üner’in bu bestesi ileride Türk popunun 2010’lu yıllarından hatırlanacak şarkılardan biri olacak; orası şimdiden garanti. Zira yayımlanmasının üzerinden aylar geçmiş, bu aylar süresince de her yerde karşımıza çıkmış olsa bile yine kendini dinletiyor. Ama işin daha güzel tarafı bu şarkının ilk kez bu albümde karşımıza çıkan akustik versiyonu. Albümün sondan bir önceki sırasına yerleştiren o versiyon şarkıyı bana bir kere daha sevdirdi desem abartmış olmam. “Mix”de yaylılar bir parça daha ön planda olsa, ‘80’li yıllardan birinde, bir Onno Tunç – Sezen Aksu şarkısı dinlediği hissine kapılmamak işten değilmiş (özellikle de ritim kompozisyonu nedeniyle.)
Albüm beşinci şarkıya geldiğinde dümeni bir parça ‘90’lara kırıyor. Sıradaki iki şarkı, melodi ve söz zenginliğinin önemli ve değerli olduğu o yıllardan çıkıp gelmiş gibi. Ve dahi Sezen Aksu prodüksiyonu albümlerden çıkıp gelmiş gibi.
Alper Narman ve Onurr ikilisinin elinden çıkmış “Hu”, Onurr’un 2017’de piyasaya çıkan ilk albümünde de yer alıyordu. Şarkının Ozan Bayraşa tarafından yapılmış bu düzenlemesi daha alaturka sularda seyrediyor. Kendi tarzı ve ekolü içinde uzun zamandır yapılmış en etkili şarkı denilebilir rahatlıkla. Onurr söylediğinde de böyleydi bu; Simge versiyonuyla da durum değişmemiş. Sadece söz ve melodi değil, enstrüman zenginliğiyle de göz kamaştırıcı.
Hemen ardından gelen “Ayrılık Yazması” da aşağı yukarı aynı tarzda bir başka şarkı. Gökhan tarafından yazılmış sözleri Simge bestelemiş, düzenleme bu defa Erdem Yörük’e emanet edilmiş.
Albümün bütünü içerisinde daha “orta yaşlı” duran bu iki şarkı, Simge’nin hedef kitlesini geniş tuttuğunun bir göstergesi gibi.
Nitekim bir sonraki şarkı “Aşkın Olayım” bu defa pop-“rock” bir çizgiden yürüyor. Bas yürüyüşü, “synth” solosu ve ritmiyle bu albüm için beklenmedik bir şarkı “Aşkın Olayım”. Söz ve müziği Onurr’a ait bu şarkının düzenlemesi yine Ozan Bayraşa tarafından yapılmış. Albümde şarkının bir başka versiyonu daha var. O versiyonun düzenlemesi ise bestecisi Onurr’un elinden çıkmış ve şarkı bu defa “deep house” bir çizgiye çekilmiş. Ne ki Onurr düzenlemeyi yaparken kendi albümünde bolca kullandığı muzipliklerden birini yapıp şarkının içinden bağlama da geçirmiş. Enteresan bir bileşim vesselam.
Albümün Alper Narman – Onurr ortaklığı ile yazılmış bir diğer şarkısı “İster İnan İster İnanma”, yine Ozan Bayraşa tarafından aranje edilmiş. Benim albümde en sevdiğim şarkılardan biri oldu bu. Parlak, aydınlık, ferah bir şarkı. Öte yandan zor da bir şarkı ve Simge’nin şarkıcı olarak kendini ziyadesiyle gösterdiği şarkılardan biri. Şarkının başında ve sonundaki sesler ve efektlerle bir konser atmosferine yerleştirilmesi ise eğlenceli olmuş.
“İster İnan İster İnanma” bence albümün “hit” potansiyeli yüksek şarkılarından biri. Hemen ardından gelen “Öpücem” ise tartışmasız bir “hit”. Zira Grek havalı ve oryantal ritimli, üstelik de slogan sözlü bir şarkının tutmama ihtimali yok denecek kadar azdır memlekette. Bestesi Sezen Aksu’ya ait bu şarkının sözlerini Sezen Aksu ve Sibel Algan birlikte yazmışlar. Doğrusu şarkıyı ilk duyduğumda orijinali bir Yunan şarkısıdır diye düşünmüştüm ama öz be öz “İyonyalı” Sezen mamulü imiş meğer.
Dolayısıyla albümde Sezen izleğini takip eden üçüncü şarkı da bu. Ben olsam sıralamada bu şarkıyı diğer ikisinin arkasına koyar, türler arasında daha yumuşak bir geçişi tercih ederdim. Ve fakat bir Grek esintisinin ardından bir Akdeniz esintisi getiren “Yalnız Başına”nın yeri çok doğru. Söz ve müziği Çağrı Telkıvıran’a ait “Yalnız Başına”yı Serkan Ölçer düzenlemiş.
Bu çok bildik İspanyol yürüyüşlü şarkının ardından tekrar modern elektronik “sound” a geri dönüyoruz ve kalabalık bir ekip tarafından yazılmış “Kalp Kırmak”ı dinliyoruz. Şarkının sözleri Simge, Yasemin Özler ve Alper Narman ortaklığıyla yazılmış, bestesi Simge, Yasemin Özler, Çağrı Telkıvıran ve Ozan Bayraşa işbirliği ile yapılmış. Düzenleme ise Övünç Bayraşa imzası taşıyor. Belki bir “hit” değil ama albümün en etkileyici ve iyi şarkılarından biri “Kalp Kırmak”. Özellikle “Yankı”yı sevenlerin bu şarkıyı da seveceklerini düşünüyorum.
Albümün on dördüncü şarkısı bir “bonus”. Bir tek gitarla kaydedilmiş “Gülümseyişinle Uyandım”, kısacık, şirin, bir parça reklam filmi müziklerini andıran bir şarkı. Bir tane de günün yaygın eğilimi akustik ve “demo” tadında kayıtlardan olsun albümde diye düşünülmüş muhtemelen.
Tıpkı müziğinde olduğu gibi, görsel tasarımda da işi şansa bırakmamış Simge ve albüm kapak ve kartonet fotoğraflarını ve tasarımını işinin en iyilerinden Nihat Odabaşı’na emanet etmiş. Kapakta müzisyen tarafına vurgu yapan bir Simge var ki bu da bu albüme yakışan bir görsel olmuş.
Toparlamak gerekirse; az buz emek harcanmamış, hem günü hem dünü yeterli dozda yakalamış, türünün gereklerine doğru hizmet etmiş, müzikalitesi sağlam, iyi bir pop albümü “Ben Bazen”. Simge önceki teklileriyle popun içinde kendine açtığı yolun gidişatını bu albümle gösteriyor. Bir yandan yerini sağlamlaştırırken bir yandan da bundan sonra yapabileceklerinin teminatını veriyor. Bize de bu başarı hikâyesini alkışlamak düşüyor.
“Onno Tunç, Aysel Gürel, Attila Özdemiroğlu filan hep burada
biliyor musunuz? Onlarla birlikte çalışıyoruz biz. Sezen Hanım hiçbiriyle
vedalaşmamış ki…”
Böyle demişti Okay Barış yaptığımız röportajın bir
yerlerinde. Tüylerim diken diken olmuştu. Sezen Aksu’nun stüdyosu Lonca’daydık.
Okay Barış’la ilk defa tanışıyorduk. Röportaj bittiğinde kayıt cihazını
kapatmıştım ama biz hâlâ ağız ağıza vermiş konuşuyorduk. En sonunda Sezen haber
gönderdi “Bahçeye gelsinler artık yanımıza,” diye; nasıl daldıysak sohbete
artık.
O günlerde Okay Barış “Beter Ol” teklisini yeni çıkarmıştı.
Bir yandan Sezen Aksu dâhil bir dolu isme düzenleme yaparken, bir yandan da
kendi yazdığı şarkılara çalışıyordu. Sonra bir gün Sezen ona “Ben sana albüm
yapacağım,” dedi. Yıllar sonra ilk kez, tıpkı zamanında Aşkın’a, Levent’e
yaptığı gibi baştanbaşa Sezen Aksu prodüksiyonu bir albüm. Doğrusu, yıllar
sonra Sezen tekrar böyle bir işe soyunduysa ancak Okay gibi biri için soyunurdu;
şaşırmamıştım.
İşte o albüm, “Artık Sevilmiyor Böyle” geçtiğimiz günlerde SN
Müzik etiketiyle piyasaya çıktı. Albümün çıkış şarkısı ise “Onursuz Olabilir
Aşk” oldu.
Söz ve müziği Sezen Aksu’ya ait bu şarkı, isminden de anlaşıldığı
üzere vakti zamanında “Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk” diye saydıran kadının /
adamın süngüsünün düşmesinin hikâyesi. Müzikal yapı çok farklı; o anlamda iki
şarkı birbirinin devamı sayılmaz ama sözlerin, daha doğrusu sözleri edenin
tekamülüne şahitlik etmek çok sarsıcı. Hiçbir şey aynı kalmıyor iken insan niye
değişmesin ki? Kim hiç değişmediğini iddia edebilir ki?
Okay Barış’ın şarkının düzenlemesini yaparken Onno Tunç ve
Attila Özdemiroğlu’nu, tam da bu yazının başındaki cümlede söylediği gibi
yanında hissettiği o kadar belli ki. Şarkının içinde küçük, zarif selamlar var
ikisine de. Öte yandan şarkıcı olarak da Okay’ın o pürüzlü ve acıtıcı sesinin şarkıya
katkısı müthiş.
Şarkıda illa ki kusur aramak gerekirse, en vurucu kısmı olan o son dörtlüğü bir tekrar daha duymak isterdim. Çok ani bitiyor ve yarım kalmışlık hissi bırakıyor sanki.
Başından sonuna gık demeden dinlenebilecek, her şarkısından
ayrı bir tat, keyif, öğreti alınabilecek ve dahası iyi söz, zengin melodi, oya
gibi işlenmiş düzenlemelerle kulaklarınıza bayram ettirecek bir albümün sadece fragmanı
aslında bu şarkı. Devamı albümde.
Yıl 1987. Onları ilk kez 20 Şubat gecesi yapılan Eurovision
Şarkı Yarışması Türkiye finalinde görüyoruz. Daha doğrusu öncesinde Sezen Aksu’nun
arkasında Aşkın’ı vokal yaparken, Harun’u da hem vokal yapıp hem bas gitar
çalarken görmüşlüğümüz var ama bu defa bir ikili olarak birlikte bir Onno Tunç
bestesi söylüyorlar. O yıl TRT’nin yarışma için sipariş verdiği bestecilerden
biri Onno Tunç ve herkes onun Sezen Aksu’nun söyleyeceği bir şarkıyla
katılmasını beklerken o bir sürpriz yapıp orkestrasındaki bu iki genci
çıkarıyor yarışmaya.
İkili finalde dereceye giremiyor. Aradan aylar geçiyor ve 25
Temmuz gecesi Kuşadası’nda yapılan Altın Güvercin Şarkı Yarışmasında Aşkın ve
Harun ikilisi bu defa sözlerini Sezen Aksu’nun yazdığı, bestesini Uğur Başar’ın
yaptığı bir başka şarkıyla yarışıyorlar. Hatta yarışmakla kalmayıp geceyi
birincilikle bitiriyorlar.
Henüz ikisi de tanınmamış. Aşkın’ın adı gazete ve
dergilerde, hatta televizyonda bir gün sonra ekrana getirilen yarışmanın
banttan yayınında bile Aşkım diye yazılıyor.
Bu şarkı o dönem yarışma şarkılarının yer aldığı bir albümde Sembol Plak etiketiyle sadece kaset formatında yayımlanmış ve arşivlerde kalmıştı. Ta ki Harun Kolçak’ın
1998 yılında yayımlanan “Teslim Oldum” adlı albümünde ikili şarkıyı yeniden
seslendirene kadar. Tabii artık ikisi de tecrübeli birer şarkıcıydı ve o
versiyonda ilk versiyondaki acemilik yoktu. Neyse ki artık ilk versiyon da
dijital platformlarda bulunabiliyor.
Uzun bir süredir ara verilen Kuşadası Altın Güvercin Şarkı
Yarışması bu yıl yeniden yapılacakmış. Bu güzel haberi bu şarkıyla kutlamak
istedim zira bu yarışmadan Türk popunda daha sonra birer yıldız olarak bağrımıza
basacağımız birçok şarkıcının yolu geçti zamanında. Fatih Erkoç, Kayahan, Emel
Müftüoğlu, Candan Erçetin, Sertab Erener, Oya – Bora ikilisi, Ayşegül Aldinç,
Aşkın Nur Yengi, Harun Kolçak ve daha niceleri…
Bu seneki yarışma bize kimleri kazandırır onu şimdiden
bilemeyiz ama böylesi yarışmalar müziğe her zaman taze kan getirir, getirmiştir,
orası kesin.
1991 ortaları… Sezen Aksu ve Onno Tunç bu defa kesin
ayrılmışlar gibi. “Gülümse” albümü hâlâ kıyametler koparmakta iken Onno Tunç
prodüktör olarak imzasını attığı Harun Kolçak albümünü yapıyor. Albümde Sezen
Aksu’nun iki şarkı sözü var ama kendisi yok. Ardından Sertab Erener’in ilk
albümü çıkıyor. Prodüktör Sezen Aksu ama Onno Tunç yok. Peşi sıra çıkan Levent
Yüksel’in ilk albümünde ise Onno’nun iki besteci var ama kendisi yok.
1992 sonlarına doğru Onno, Zerrin Özer’e albüm yapıyor,
Sezen yok. Derken bu defa da Zuhal Olcay’a albüm yaptığını öğreniyoruz. Sırada
Nilüfer ve Ayşegül Aldinç de var ama Nilüfer’le çalışması hepsinden daha çok
manidar. Bir kere Onno Sezen’den önce Nilüfer’le sevgili. Sonrasında yıllarca Nilüfer
– Kayahan ve Sezen – Onno ekipleri arasında ciddi bir müzikal rekabet yaşanmış.
Yıllarca aşklarından payımıza düşen nice şarkıyla beslenip
büyüdüğümüz ikilinin ayrılmasına üzülsek mi sevinsek mi bilemiyoruz zira ayrı
ayrı yaptıkları işler de başka türlü güzel, başka türlü verimli.
Onların tekrar birlikte ürettikleri ilk albüm olacak “Levent
Yüksel’in İkinci Kaseti”nin piyasaya çıktığı günlerde Onno’nun aramızdan
ayrılıp gideceğini henüz bilmiyoruz. Sezen’in Uzay Heparı’nın zamansız ölümü
üzerine yazdığı “Yas” şarkısının kaderin bir cilvesi gibi Onno’nun ölümünün
ardından çalınıp söyleneceğini de…
Onno Tunç’u 14 Ocak 1996 günü kaybettik. Bugün ölüm
yıldönümü. Çok genç yaşta, beklenmedik bir ölümle, daha nice şarkıya imza
atacak, ruh katacak, hayat verecekken göçüp gitti. O zaman bu zaman pop müzikte
iyi, kaliteli, müzikal açıdan nitelikli işlerden bahsedeceğimiz her cümlede
onun adını geçiriyoruz. Bunca yıl sonra bile, hâlâ… Yerinin dolmadığı o kadar
açık ki.
“Ayrılık”, Zuhal Olcay’ın 1993 Mayıs’ında Tempa / Foneks etiketiyle piyasaya çıkan “Oyuncu”
adlı albümünde yer alan Onno Tunç bestelerinden biri. Sözler Leyla Tuna’ya ait.
Albümün adı “Oyuncu” ama aslında Zuhal Olcay’ın öncesinde ve sonrasında bir
oyuncu gibi değil de bir şarkıcı gibi şarkı söylediği başka albümü olmadı
denilebilir rahatlıkla. Bu da şüphesiz Onno Tunç etkisiydi yine.
Batı formunda melodi örgüsü bir yana, düzenlemesi bugünün “sound”
anlayışında bile eski durmayan, zamansız bir şarkı “Ayrılık”. Onno Tunç’un anısına…
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.